Makale

İslam Sanatının Geleceği

İbrahim URAL

İslam sanatının geleceği


"Temsili sanatlar hakkındaki Avrupa tetkiklerinin hümanistlere bağlanan estetiğinin ne kadar sathi esaslara dayandığını idrake vesile vermek üzere, Türk-İslam Sanatı’nın gelişmesinin özünü tayin edebilmek ve bu suretle her sanat cereyanına karşı insaflı davranmak için, dikkati yeryüzünün bütün tarihi devirlerine ve bu devirlerde yaşayan bütün milletlere çevirmek ne ka-dar arzu edilir bir şeydir. Temsili Sanatın Türk hazineleri ancak böylelikle lâyık olduktan takdire kavuşacaklardır." (Eski Türk Sanatı ve Avrupa’ya Etkisi, sh. 95. ISBN 975-458, Ankara.)
Son yılların en çok satan kitaplarından olan, "MEGAT RENDS 2000" adlı eserde bir bölüm, sanatla ilgili gelişmelere ayrılmıştır. Burada, sanat olaylarının ve sanat eserlerinin son yıllarda rağbet ve revaç bulmasının yorumu yapılıyor ve bu gelişmenin manevî boyutları araş tınlıyor. İslâm Dünyasında toplumların (muhtemel) geleceğiyle ilgili yönelim araştırmaları henüz bilinmiyor. Batı’dan kopya edilmiş olan din sosyolojisinin yerine ikame edilmeğe çalışılan İslâm Sosyolojisi araştır-malan ise henüz çok yeni. Bu yüzden son yıllarda bütün dünyada büyük bir canlanma gösteren İslâmî inancın kültür ve sanat ürünlerini rakamlarla ve global olarak tesbit etmek mümkün olamıyor. Ama bu gelişmelerin olumlu bir çizgide ve gitgide artarak devam ettiği de bir gerçektir.
Yedi asır hüküm sürmüş ve üstün bir medeniyet kurmuş olan Osmanlı Devleti, güzel sanatlar alanında da dünyaya örnek olmuştur. "İstanbul Uygarlığı" deyimiyle ifade edilen bu vakıa Osmanlı Devlerinin yıkılışına kadar sürmüştür. Yirminci asırda hızlı bir kültür değişimi geçiren ülkemizde İslâmî güzel sanatların bir bocalama dönemi yaşadığı da bir gerçektir. Bu dönemde Süheyl Ünver, Ahmet Muhtar Ataman, Hamid Aytaç, Celâl Esad Arseven, Suud Kemal Yetkin...gibi son Osmanlı nesli olmasaydı, belki de muhteşem Osmanlı sanatının yeni nesillere anlatılması bile mümkün olmayacaktı.
İslâm Sanatı’nın keşfedici bir nitelik kazanmasında ve yeni nesillere aktarılmasında fertlere de, kurumlara da büyük görevler düşüyor. IRClCA’nın (İslâm Tarih, Sanat ve Kültür Kurumu) İstanbul’da kurulmuş olması önemlidir. Bu müessesenin 1983 yılında tertiplediği konferans, İslâm Sanattan konusunda araştırma yapanların bir a-raya gelmesini sağlamıştır. Kurum her beş yılda bir bu konferansları tekrar etmeli ve her İslâm ülkesinden geniş bir sanatçı topluluğunun katılımını sağlamalıdır. Bildiri ve müzakere metinleri Türkçe, Arapça ve İngilizce olarak neşredilmelidir. Ayrıca, imkânlar ölçüsünde İslâm Sanattan ve İslâm Mimarisi konularında ilmî çalışma yapanlar desteklenmelidir.
Gelecek yıllarda büyük ilgi ve merak duyulacak İslâm Sanat dallarından birisi-muhtemelen-İslâm Mimarisi olacaktır. Tabiî çevre konusunun güncelliği, Ağa Han ödülü, İslâm Belediyeler Birliği’nin faaliyetleri ve sosyal refah seviyesi, nin global olarak yükselmesi, mi-marinin önemini artırmaktadır. Ortadoğu’nun petrol zengini ülkelerinde devam eden hızlı şehirleşme, bu önemin ekonomik boyutlarını da etkilemektedir. İstanbul’daki eski Osmanlı saray ve köşklerinin restore edilerek müze haline getirilmesi, millî mimari geleneğimizin tanıtılması ağsından, son derece faydalı olmaktadır, özellikle yaz aylarında İstanbul’a gelen turistlerin çoğu bu eserleri ziyaret etmektedir. Yurdumuzda dört beş tane, mimarî (arkitekt) ile ilgili dergi yayınlanmaktadır. Bu dergilerin her biri belli bir traja ulaşmıştır. İslâmî Mimarî geleneğini yaşatacak ve Arapça-İngilizce olarak neşredilecek olan ciddî ve kaliteli bir dergi bütün ülkelerde etkili olabilir. Avrupa’da bile klasik Türk-Islâm Sanatlarına ilgi duyulması, yakın bir gelecekte İslâm Sanatlarının erişeceği boyutların bir işareti sayılır. Tübingen gibi Almanya’nın az nüfuslu küçük bir şehrinde bile Türk Ebru Sanatını icra e-den ustalann bulunması iftihar e-dilebilecek bir olaydır.
Değişen global dünya düzeniyle birlikte toplumlardaki sanat anlayışında da değişmeler olması kaçınılmazdır. Hürriyet, insan haklan, girişim özgürlüğü vb. kavramların öne çıkarıldığı, ferdiyetçiliğin teşvik olunduğu yeni dönemde müslüman sanatkârların bu tür tema-lan işlemeleri gerekecektir. Geleceğin müslüman sanatçıları enformasyon çağının şartlarına göre yetişmek durumundadır. Refah ortamının, tek yanlı mutluluk anlayışı karşısında yalnızlaşmış ve bunalmış insanlarına güzellik kavramını yorumlayacak olan müslüman estetikçiler hayat, insan, kâinat, erdemlilik konularında İslâm’ın temel akak) doktrinini kavramış olmalıdır. Geçmişte, sadece güzellik kavramının yorumlayıcısı ve keşfedicisi olan sanat, gelecekte, başka görev ve fonksiyonlar da yüklenmiş olacak. Bunların başında-, hakikati kendine has metotlarla araştırmak gelmektedir. Batıda Hegel ve Bergson tarafından temsil edilen sezgicilik anlayışı, sanata ö-nemli görevler yüklemiştir. Merhum Necip Fazıl da sanatın kendine has metotlarla gerçeği arayabileceğini düşünürdü. Ünlü Hindistanlı bilgin Ebu’l-Hasen Ali ennedvinin başkanı bulunduğu "İslâm Edebiyatçılar Birliği" gelecekte meslek içi meseleler dışında, İslâm Sanatının yorumlanması konusunda da çalışmak durumunda olacaktır.
1989 yılının İznik Çinileri Yılı olarak kutlanması, bu seçkin sanatın bütün dünyada yeniden gündeme gelmesini sağladı. İznik çiniciliğinin yerini almış olan Kütahya Çiniciliği bu vesile ile gündeme getirilebilir. Ancak bu konuda ciddî ve, seviyeli bir hazırlık dönemine ihtiyaç vardır. Kütahya Çiniciliği, kendine has bir üslûp bütünlüğüne yönelmeli, tanıtıcı katalog ve broşür türünden yayınlara da ağırlık vermelidir. Milletlerarası sahada İslâm Estetiği konusunda uzman olan meşhur kişilerle sürekli bir diyalog kurulmalıdır. Sanatın, kitle iletişim araçları arasında, en uzun süre tesir icra eden ve gönülleri etkileyen bir avantajı olduğu her zaman hatırlanmalıdır.
Yeni yetişen nesil içinde İslâm Sanatının müstakbel temsilcilerini görmekle iftihar ediyoruz. Yılmaz ÖZCAN, Husrev Subaşı. İsmet Keten. Hüseyin öksüz, Alim Korkmaz, Mustafa Bektaşoglu...ve daha niceleri önümüzdeki on yıl içinde İslâm Sanatıyla ilgili toplantı ve sergilerde isimleri en çok duyulacak genç kabiliyetlerdir. İmam-Hatip Liselerine Hüsn-i Hat dersinin konulması istikbale yönelik ö-nemli bir yaarımdır. Ancak İslâm Sanatlarının öğretilmesinde temel usûlün, üstaddan bizzat meşkederek öğrenmek yolu olduğunu her zaman hatırlamak gerekir. Bu arada öteki İslâm Ülkelerindeki sanat olaylarına değinmekte de fayda vardır. Ürdün’de vicdan Ali. adeta, İslâm Sanatçılarının koruyucusu olarak bu işi temsil ediyor. Suriye’de mimar Rıdvan Hayyat, Mısırda Auyye Mustafa kendi imkânları içinde İslâm Sanatına katkılar sağlıyorlar. Son dönemde Batılı araşancılardan bu sahaya ilgi duyanların başında, Oleg Grabar geliyor. Grabar’ın bazı kitaptan Türkçe’ye de tercüme edildi.
İslâm Sanatları arasında modem sanattan da zikretmek gerekir. Sinema ve filmcilik sektörü, son yıllarda İslâm temaları işleyen görüntülü yayın kuruluştan arasında başta geliyor. Türkiye ve Mısır 1940 lı yıllara kadar uzanan geçmiş birikim ve tecrübeleriyle bu sahada atılım yapabilirler. İslâm Kültür mirasının çeşitli hazinelerinin belgesel ve yan belgesel filmlerle tescil edilip, Endonezya’dan Fas’a kadar uzanan İslâm kuşağında gösterilmesi, İslâm Ortak Pazar fikriyatına da katkı sağlayacaktır, vakıflar Bankasınca hazırlanan "Türk Vakıf Medeniyeti" belgeseli başarılı bir başlangıçtır.
İslâm Kültür ve Sanatına hizmet etmek isteyen resmî ve özel kuruluşlar, 2000 yılı için bazı hedef ve stratejiler belirlemelidir. Bu arada IRCICA’ya da önemli görevler düşmektedir. Bu kurum İslâm Konferansı Teşkilâtına bağlı ülkelerin Çevre ve Turizm Bakanlıklarıyla diyalog içine girerek" bütün İslâm Dünyasının tabiî güzelliklerinin arşivsel bir atlasını hazırlayabilir. İslâm Sanatının çeşitli dallarında e-ser veren sanatkârların (hiç olmazsa tanınanlarının) biyografilerinin bilgisayar hafızasına kaydedilmesi veya resimli bir albüm şeklinde neşredilmesi uygun olur. İslâm Sanat Felsefesi ha kında neşredilen kitaplar izlenmeli, tenkitli tanıtımı yapılmalıdır.

SONUÇ:
Sanatın maneviyatla, ruhî hayatla, dinle ilgisi; apaçık denilecek derecede kesin bir gerçektir. Futuroloji yazarları, toplumların yönelimlerini araştırarak sanata olan ilginin, 2000 yılında spora olan merakı geçeceğini ileri sürüyorlar, önümüzdeki yıllarda böylesine önem kazanacak olan bu saha için müslüman sanatçılar, aydınlar ve önderler şimdiden hazırlıklara başlamalıdır, zira, daha önce dinî temalı eserler vermemiş sanatçıların bir kısmı bile son yıllarda İslâmî tema ve unsurları ihtiva eden eserler veriyorlar...
Böyle bir değişime hazırlanıyor muyuz?