Makale

EDİTÖRDEN

EDİTÖRDEN

Dr. Yüksel Salman


İNSANLIĞA barışı, huzuru, kardeşliği ve merhameti getiren İslam dini; savaşlar ve çatışmalar içerisindeki cahiliye toplumundan, bir arada barış içerisinde yaşayan bir medeniyet inşa etmiştir. İlhamını Hz. Peygamber’den ve onun inşa ettiği erdemli toplumdan alan Müslümanlar, tarihsel süreçte bugün dahi insanlığın gıpta ettiği örnek toplumun, kültürün, sanat ve estetiğin beşiği olan ülkeler meydana getirmişlerdir. Ancak bugün geldiğimiz noktada İslam’ın insanlığa hayat veren barış ve kardeşlik çağrısı âdeta unutulmuş, İslam’ın yaşandığı çoğu coğrafya isyanlar, iç çatışmalar ve dış müdahaleler ile âdeta yangın yerine dönmüş durumdadır.
İslam dünyasında Arap Baharı ile birlikte ortaya çıkan değişim ve dönüşüm talepleri bölgede hareketlenmelerin ve yeni grupların ortaya çıktığı bir sürecin de ateşleyicisi olmuştur. Ancak toplumun değişim taleplerinin tüm çabalara rağmen Mısır, Libya ve Suriye gibi ülkelerde akamete uğraması, bu hareketlerin baskı altına alınmasıyla sonuçlandı. Haklı taleplerin ifade edilmediği ve karşılık görmediği bu sürecin sonunda ortaya çıkan manzaranın iç açıcı olduğunu söylemek kuşkusuz mümkün değildir. Orta Doğu’da meydana gelen kaostan nemalanmak isteyen birtakım güçler de, farklı toplum gurupları, mezhepler ve hizipler arasında gerilim ve çatışmalar oluşturmak suretiyle yangını körüklemeye çalışmaktadırlar. Ortalığın âdeta toz duman olduğu bu havada, tarihsel bağlamından kopuk bir Selefi anlayışın zuhur ettiğini görmekteyiz.
İslam dünyasının içinde bulunduğu sorunların çözümünü asr-ı saadete dönüşte bulan ve bunu da şekilsel bir dindarlık biçimine indirgeyen günümüz Selefilik hareketi, daha çok tebliğ ve davet faaliyetleri üzerinde yoğunlaşarak cihat fikrini ön plana çıkaran bir anlayışa sahip. Neoselefilik olarak da adlandırılan bu hareketler, her türlü yeni dinî fikir ve yorumu bidat saymakta, farklı görüşleri tekfir etmekte ve bunlarla mücadele edilmesini kendilerine misyon olarak görmektedirler.
İslam’ı katı yorumlarla dar kalıplara hapseden bu yaklaşımın neden olduğu şiddet eylemlerinden ve can kayıplarından çoğunlukla Müslümanların zarar görmesi de dikkat çekicidir. İslam âlimlerinin kahir ekseriyetinin kanaatine göre; Müslüman, bir başka Müslüman’ı müşrik görerek onunla savaş hâlinde olamaz. Böyle bir çatışma durumu İslam’ın en ulvi kavramlarından olan cihat ile anılamaz. Cihat; terörün, vahşetin ve öldürmenin değil, diriltici bir gayretin, hayat veren bir mücadelenin adıdır. Mezhebine, fikrine ve anlayışına uymayanı tekfir ederek öldürmeyi hiç kimse cihat olarak tarif edemez.
Bugün ne yazık ki Hz. Peygamber’in izini takip ettiklerini söyleyenlerin, rahmet elçisinin adını kullanarak uyguladıkları şiddet ve zulüm ancak islamofobiyi beslemekte, körüklemekte ve büyütmektedir. Dinî anlamda bir daralma ve katılığın ifadesi olan bu acımasız şiddet ve hiddet; sevgi, barış ve kardeşlik tohumları yerine ancak nefret ve düşmanlık tohumları üretmektedir. Vicdanları hiç sızlamadan zulüm ve katliam işleyen bu grupların, Müslümanlara bir gelecek sunmalarını beklemek ancak safdillik olacaktır.
Bu ay “İslam Dünyasında Yeni Dinî Hareketler” başlıklı gündem konumuzla, İslam dünyasında ortaya çıkan yeni dinî hareketleri ele aldık. Dosyamız, Yrd. Doç. Dr. Faruk Sancar’ın kaleme aldığı “İslam Dünyasında Yeni Dinî Hareketler” isimli çerçeve yazı ile başlamaktadır. Konunun siyasal ya da mezhepsel açıdan değerlendirmesini Prof. Dr. Birol Akgün yaptı. Ahmet b. Hanbel’den İbn Teymiye’ye ve Muhammed b. Abdülvehhab’a Selefi din söylemini tarihî süreç içerisinde irdeleyen Prof. Dr. Mehmet Zeki İşcan’ın makalesini ilgiyle okuyacağınızı düşünüyoruz. Tarihî Selefiliğin izinde yolunu şaşıran “Neoselefiler”i Prof. Dr. Adnan Bülent Baloğlu kaleme aldı. Dr. Lamia Levent’in Doç. Dr. Ramazan Yıldırım’la dosya konusuna ilişkin gerçekleştirdiği ufuk açıcı söyleşiyi de beğeniyle okuyacağınızı düşünüyoruz.
Müslümanların birlik ve beraberliğinin kaybolmadığı, toplumsal barışın yok olmadığı, sahih inancın huzuruyla barış ve huzur dolu günlere ermek dileğiyle dergimizi ilginize sunuyor, iyi okumalar diliyoruz.