Makale

Mehmet Nuri Yılmaz: “ARAŞTIRMAYA YATIRIM GELECEĞE YATIRIMDIR”

RÖPORTAJ

Mehmet Nuri Yılmaz: “ARAŞTIRMAYA YATIRIM
GELECEĞE YATIRIMDIR”

Küreselleşerek küçülen dünyada, devletler, milletler ve kültürler arasında bilgi alışverişi oldukça hızlanmıştır. Bu durum karşısında din hizmeti politikamızı daha bilimsel, daha teknik ve daha güncel bir zemine oturtmak gerekmektedir. Bunu gerçekleştirmek için teşkilatımızın insan kaynakları ve araştırmalara her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyacağı muhakkaktır.

Röportaj: Yaşar ÇOLAK

Son dönemlerde Diyanet işleri Başkanlığınca gerçekleştirilen en heyecan verici faaliyetlerden biri de, Diyanet bünyesinde Ankara’da bir Araştırma Merkezi’nin (Dl- YAM) kurulmasıdır. Başkanlık yeni hizmet binasına taşınınca, ziyaret eden herkeste yumuşak, kadifemsi, nostaljik duygular bırakan Kocatepe Camii müştemilatındaki mavi mozaikli binaların akibeti hep merak konusuydu. Cumhuriyet tarihinin belki en uzun soluklu din politikalarının konuşulduğu ve din hizmetlerinin organize edildiği bu mekanın, bundan böyle din hizmeti politikalarının daha bilimsel bir zemine oturtulması için gerekli İlmî araştırmaların yapılacağı bir merkeze dönüştürüleceği haberi, doğrusu hepimizi heyecanlandırmıştır. Bu sevimli binaların bundan daha anlamlı bir amaçla kullanılması düşünülemezdi. Bu fikri ortaya atan ve gerçekleşmesi için emek sarf eden herkese teşekkür borçluyuz. Araştırma Merkezinin faaliyetine başladığı bu günlerde projenin baş mimarı, Diyanet îşleri Başkanı Mehmet Nuri Yılmaz’la konuya ilişkin yaptığımız röportajı sizlere takdim etmek istiyoruz.
Sizi bir Araştırma Merkezi kurma düşüncesine sevk eden sebeplerden biraz bahseder misiniz?
Üçüncü bin yıla girmiş bulunuyoruz. Şahsen bu dönemde insan kaynakları, bilişim teknolojisi ve araştırmalara yapılacak yatırımın en önemli ve en kıymetli yatırım olacağı kanaatindeyim. Bu olgusal gerçeği ıskaladığımızda çok önemli varoluş- sal sorunlarla karşı karşıya kalacağımız açıktır. Şurası bir gerçek ki Diyanet İşleri Başkanlı- ğı’nın hizmet alanı Avustralya’dan Amerika’ya kadar uzanan çeşitli din ve kültürlerin mevcut olduğu zeminlere doğru genişlemiştir. Ayrıca küreselleşerek küçülen dünyada, devletler. milletler ve kültürler arasında bilgi alışverişi de oldukça hızlanmıştır. Bu durum karşısında din hizmeti politikamızı daha bilimsel, daha teknik ve daha güncel bir zemine oturtmak gerekmektedir. Bunu gerçekleştirmek için teşkilatımızın insan kaynakları ve araştırmalara her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyacağı muhakkaktır.
Bir de şu gerçeğin etkili olduğunu söyleyebilirim. Kuruluşların yapmış oldukları faaliyetlerde ve ileriye yönelik projelerinde alan araştırmaları ile ölçme ve değerlendirmelerin önemi büyüktür. Ölçülemeyen hizmet geliştirilemez. Başka bir ifadeyle sağlıklı ölçümler yapılmadan başarı veya başarısızlığın tespiti de yapılamaz. Bugün ülkemizde bana göre görülen en önemli eksiklik bu noktadadır. İnsanlar bilimsel ölçülerle elde edilmiş verilere dayanmaksızın, yaptıklarınn sonuçlan hakkında değerlendirmelerde bulunuyorlar. Tabi kimse yaptığının başarısı hakkında olumsuz bir şey söylemek istemez. Ancak bilimsel araştırma ve analizler, bize doğruyu söyleyebilir. Bu itibarla sunduğumuz hizmetlerin hedef kitlemize ne kadar ve ne derece ulaşıp ulaşmadığı veya nasıl algılandığı hususunda bilimsel verilere ulaşmak amacıyla böyle bir Araştırma Merkezine ihtiyaç duyduk. Bunun için ilk olarak 2000 yılının başlarında sizin de içinde bulunduğunuz, dönemin Dini Yayınlar Dairesi Başkam Harun Özdemirci; Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi Dr. İbrahim Paçacı ve Müfettiş Mustafa Baş’tan oluşan bir komisyona proje hazırlanması görevi verdim. Bu arkadaşlar Araştırma Merkezi’nin taslak projesini hazırlayarak makamıma sundular. Daha sonra Merkezin tüm unsurlarıyla kurulması ve çalışma usul ve esaslarının belirlenmesi için gerekli bütün çalışmaları yürütmek üzere bir kurucu meclis teşkil ettik. Bu ekibin yaptığı çalışmalar sonucu bugünlere geldik. Yüce Allah’a hamd ediyorum, bugün Araştırma Merkezimiz çalışmalarına başlamış bulunmaktadır.
Bu konularda gerek Başkanlık bünyesindeki araştırma birimleri ve gerekse üniversitelerin ilgili fakültelerinden yararlanma yerine, doğrudan bir araştırma merkezi kurmaya teşebbüs etmenizin gerekçesini merak ediyorum.
Başkanlığımız bünyesindeki birimlerden de elbette yararlanıyoruz. imkanlar nispetinde onlar üzerlerine düşen görevleri yapmaya çalışıyorlar. Ancak mevcut kadro imkanlarıyla ve optimum süreler içinde istenilen sonuçlara ulaşmak mümkün olmuyor.
Bundan başka, din alanındaki mevcut araştırma kuruluşlarında yapılan çalışmalara baktığımızda ise, oralarda genel olarak geçmiş eksenli çalışmaların yapıldığını, aktüel ve geleceğe yönelik araştırmaların istenilen ve ihtiyaç duyulan düzeyde olmadığım görüyoruz. Topluma din hizmeti sunmakla görevli bir kurum olan Başkanlığımızın ise, aktüel ve geleceğe yönelik meseleler ile ilgili yapılacak araştırmalara daha fazla ihtiyaç hissetmektedir.
Çağımızda artık formata göre hizmet üretme geçerli bir yöntem olarak benimsenmektedir.
Dolayısıyla Diyanet İşleri Başkanlığı hizmet götürdüğü alanın formatlarmı, anlayış tarzlarını, bilgi seviyelerini bilimsel bir şekilde tespit etmek durumundadır. Maalesef bugün itibarıyla elimizde bilimsel ölçülere uygun olarak hazırlanmış Türkiye’nin dini haritası bulunmamaktadır. Bu olmadan hizmetlerinizi bağlamsal irtibatları sağlayarak tam olarak planlama şansım elde edemiyorsunuz.
Bu durum sadece yurt içi için değil, yurtdışı için de geçerlidir. Yurtdışında da hizmet alanlarının tanınması gereklidir. Bilindiği gibi, Başkanlığımız bir taraftan Türkiye’den çalışmak için yurtdışına giden vatandaşlarımıza, diğer taraftan da Türk Cumhuriyetleri, Balkan-Kafkas ülkeleri ile Türk ve Müslüman topluluklara hizmet götürmektedir. Sunulan bu hizmetlerin başarısı sadece Başkanlığımızı değil, ülkemizin itibarını ve geleceğini de ilgilendirmektedir. Dolayısıyla bu bölgelerin çok yönlü tanınmasına yönelik ciddi araştırmaların yapılmasına da ihtiyaç duyulmaktadır.
Çok önemli başka bir husus da şudur: Türkiye, bulunduğu coğrafi konum nedeniyle Batı dünyasına sırtım çeviremeyeceği gibi, Islâm âlemine de sırtını çeviremez. Türkiye’nin Islâm dünyasına yönelik yapacağı çalışmanın hem tarihi hem de güncel nedenleri bulunmaktadır. Türkiye yüzlerce yıllık tarihî tecrübesini ve Cumhuriyetle birlikte geliştirdiği model sistemini, Islâm dünyasının istifadesine açmak durumundadır. Bu durum Batı ile Islâm dünyası arasında bir köprünün de oluşmasını sağlayacaktır. Ülkemizdeki araştırma kuruluşlarında gerçekleştirilen dinî çalışmaların İslâm dünyasıyla paylaşılması, karşılıklı fikir alışverişi ile Islâm düşüncesinin gelişimine katkıda bulunulması da önem arz etmektedir. Bu maksatla İslâm dünyasında yapılan İlmî araştırmaların belli bir sistematik içerisinde takip edilmesine ihtiyaç duyulmaktadır. Birkaç akademisyenin kendi çabaları ve kısıtlı imkanlarıyla gerçekleştirdikleri çalışmalarla bu işin üstesinden gelinmesi mümkün değildir. Bu çalışmaların planlı, sürekli ve sistemli olması zarurettir.
Sonuç olarak belirtmek gerekirse, sağlıklı bilgiler edinilmeden sağlıklı hizmet politikaları geliştirilemez; sağlıklı hizmet politikaları oluşturulmadan da verimli hizmet sunulamaz.
Bu düşüncelerden hareketle kurmuş olduğunuz Diyanet Araştırma Merkezinin temel misyonu ne olacaktır?
Projede görev alan arkadaşlar ve birçok akademisyenle yaptığımız uzun araştırma ve istişareler sonucunda, Diyanet Araştırma Merkezi’nin misyonunu şu şekilde belirledik:
Diyanet İşleri Başkanlığının hizmet alanı ile ilgili konularda geniş bir veri tabanı oluşturarak, bunları tasnif etmek, değerlendirmek, stratejik analizini yapmak, ulusal ve uluslararası din hizmeti politikaları geliştirilmesinde teşkilatımıza destek olmak, dinî alanlarda karşılaşılan yeni problemleri tespit etmek ve çözüm önerileri üretmek, ülkemizde ve dünyada, genelde din, özelde ise İslâm dini ile ilgili ortaya çıkan yeni çalışmaları değerlendirmek,
Dinler ve kültürler arası ilişkilere yönelik alt yapı oluşturmak ve bu konuda yeni perspektifler geliştirmek,
Diyanet İşleri Başkanlığı personelinin çağın şartlarına uygun hizmet sunacak şekilde yetiştirilmesine yönelik eğitim programları hazırlamak.
Diyanet İşleri Başkanlığı hizmetlerinin etkinliği ve verimliliğini ölçme ve değerlendirmeye yönelik çalışmalar yapmak, Başkanlığın basılı, süreli, sesli ve görüntülü yayınlarının daha yaygın ve verimli hale getirilmesine yönelik çalışmalar yapmak, bilgi doküman ve makaleler hazırlayarak destek olmak, Yurtiçi ve yurtdışındaki bilimsel kuruluşlarla işbirliğine gitmek,
Araştırma Merkezi’nde varılan sonuçlan başta Diyanet İşleri Başkanlığı olmak üzere devletin diğer birimleri ile talep eden özel think-thank’lere iletmek.
Bu misyon doğrultusunda Diyanet üzerinden üretilen hizmetler ülkemizin vizyonunun daha da güzelleşmesine katkıda bulunacaktır.
Araştırma Merkezi’nde takip edeceğimiz çalışma usul ve esaslardan biraz bahseder misiniz?
Çeşitli araştırma grupları oluşturulmuştur. Her araştırma grubu kendi alanında araştırmalarını yapacaktır. Gruplar arası bilimsel işbirliğine de gidilecektir. Toplam 15 ayrı araştırma grubumuz bulunmaktadır.
Bunlar hakkında bilgi verir misiniz?
Bu gruplardan en önemlisi Türkiye’de Dini Hayat ve Anadolu Kültürlerini Araştırma Grubudur. Bu grubumuz ülkemizin dini yönden haritasını çıkarmaya çalışacaktır. Bu arada Alevi Bektaşi Geleneğine dair araştırmalar da bu bünye içinde yapılacaktır. Ülkemizin bir gerçeği olan Alevi Bektaşi kültürünü bilimselliğin gerekli kıldığı nesnellik içinde ortaya çıkarmayı düşünüyoruz.
İslâm dünyasında Dini Hayat Araştırma Grubumuz da vardır. Bu da İslâm dünyasına yönelik araştırmalar yapacaktır.
Yahudilik, Hıristiyanlık, Uzakdoğu Dinleri ve Yeni Dini Hareketler hakkında araştırmalar yapacak müstakil araştırma grubumuz da vardır.
Ayrıca Dinlerarası Diyalog Araştırma Grubu, Misyonerlik Araştırma Grubu da, Ölçme ve Değerlendirme Araştırma Grubu, Avrasya Araştırma Grubu, Gençlik, Kadın ve Aile Araştırma Grubu, Bilim, Toplum ve Din Araştırma Grubu da bünyemizde oluşturulmuştur. Bu gruplar harıl harıl çalışarak, çok güçlü bir bilgi tabanı oluşturacaklardır. Tabi ki araştırma gruplarının sayılan ihtiyaca göre artırılabilecektir.
İlk bakışta Araştırma Merkezi’nin sosyal bilim ağırlıklı olarak teşkil edildiği izlenimi edindim, yanılıyor muyum?
Hayır! Biz bu araştırma merkezini, eksikliğini en fazla hissettiğimiz alanı desteklemek amacıyla düşündük. Ülkemizde özellikle din hizmeti alanında dini bilgi, olay ve olguları çağın icabına uygun olarak doğru tahlil edebilme yetkinliğinin istenilen düzeyde olmadığını, eldeki bilgilerin stratejik analizini yapacak kimselerin yeterli sayıda I olmadığını gördük. Bu yüzden Araştırma Merkezi’ni ağırlıklı olarak bu boşluğu dolduracak tarzda teşekkül ettirdik. Merkezde görev yapacak personel; ilahiyat, dinler tarihi, tarih, halk bilimi, sosyoloji, psikoloji, antropoloji, ekonomi, hukuk, eğitim, ölçme ve değerlendirme, istatistik, siyaset bilimi, uluslararası ilişkiler alanlarındaki akademisyen ve uzman kişiler ile askerî uzmanlar ve emekli büyükelçilerden oluşturmayı plânlıyoruz.

Personelin bir kısmı analiz yapmak, bir kısmı da veri toplamak maksadıyla istihdam edilecektir.
Araştırma Merkezimiz bilimsel bir zihniyet ve hür bir akademik anlayış içerisinde çalışacaktır. Dergi ve kitap çalışmaları yapılacaktır. Aynı zamanda araştırma grupları ulusal ve uluslar arası bilimsel toplantılar ve kongreler ile beyin fırtınaları düzenleyecektir. Araştırma Gruplarının çalışmaları üçer aylık bültenler halinde yayınlanacaktır.
Daha önce oluşturduğunuzu söylediğiniz Kurucu Meclis
üyeleriniz kimlerden oluşmaktadır?
Başta da belirttiğim gibi, Araştırma Merkezi bir grup arkadaşın hazırladığı bir projenin geliştirilmesi suretiyle hayata geçirilmiştir. Teşkil edilen kurucular kurulu, benim başkanlığımda, Prof. Dr Ümit Özdağ, Prof. Dr. Niyazi Öktem, Prof. Dr. Mehmet Bayraktar , Prof. Dr. Cemal Tosun, Dr. İbrahim Paçacı, Harun Özdemirci, Yaşar Çolak ve Mustafa Baş’tan oluşmaktadır.
Bu çerçevede son olarak belirtmek istediğiniz bir husus var mı?
Şunları ilave etmek istiyorum: Kurulan Araştırma Merkezimizde gerçekleştirilecek bilimsel çalışmalar ile Diyanet işleri Başkanlığı, içinde bulunduğumuz üçüncü bin yıla alt yapısını kuvvetlendirmiş olarak girmiş olacak, ülkemizin uzun yıllardan beri kendisine hedef olarak seçtiği Avrupa Birliği normlarına uyumda önemli mesafeler kaydedecek, geçmişle günümüz arasında köprü oluşturarak, yeni projelerle geleceğe kendinden emin adımlarla yönelecektir.
Kültürel birikimimiz olan geçmiş bilgi mirasının yeniden tasnifi ile dini alanda üretilecek yeni bilgilerin Başkanlığımız din hizmetlerinde kullanılması da, bu projenin bize sağlayacağı önemli başka bir yarar olacaktır.
Umarım istenilen başarılara en kısa zamanda ulaşırsınız, sayın başkanım.