Makale

ENDİMİZİ VE AİLEMİZİ İLAHİ CEZADEN KORUMA GÖREVİ

KENDİMİZİ VE
AİLEMİZİ İLAHİ
CEZADEN
KORUMA
GÖREVİ

Doç. Dr. İsmail KARAGÖZ
Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi

Göklerin, yerin ve dalların üstlenmekten kaçındıkları ilâhî emâneti1 yüklenen (Ahzab, 72), en güzel bir şekilde (Tin. 4) ve Al-lah’a ibadet etmesi için yaratı-lan {Zâriyat. 56) pek çok yaralıktan üstün ve şerefli olan (İsra. 70) insan: bu şerefini ve üstün-lüğünü koruyabilmesi, yüklenmesi sorumluluğu yerine getirip getirmemesine bağlıdır. İnsan, üstlendiği görevini yerine getiremediği takdirde çok zâlim ve çok câhil vasfı ile nitelenir (Ahzab, 72) ve aşağıların aşağısına iner ( Tin, 5). Suçla yakıtı taşlarla insanlar olan ve kâfirler için hazır-lanan ( Bakara. 24) ateşin yakıtı olur. Bu yazımızda işte bu duruma düşmekten korunmayı emreden: "Ey mü’minler! Kendinizi ve ailenizi yakıtı insanlar ve taşlar olan (cehennem) ateş(in)den koruyun. O ateşin başında sert ve çok şiddetli melekler vardır. On-lar, kendilerine verdiği emirlerde Allah’a karşı gelmezler ve kendilerine verilen bütün emirleri yerine getirirler." anlamındaki Tahrîm sûresinin 6. âyetini tahlil etmese çalışacağız

ÂYETİN ETİMOLOJİK TAHLİLİ
"Koruyun" diye çevirdiğimiz "kû" kelimesi, "vikaye" kökünden emirdir. "Vikaye" sözlükte bir şeyi korumak, zarar verecek şeylerden sakınmak, himaye etmek ve bir şevi başka bir şeyle tehlikelere karsı koruma altına almak demektir.
İmân edip sâlih ameller isleyerek, haram ve yasaklardan kaçınarak kısaca ilâhî yasalara (süıınelullaha ve ser"î hükümlere) uyarak kendisini dünya ve âhirette tehlikelerden, ilâhi a/aba duçar olacak inanç, söz, eylenı ve davranışlardan koruyan kimseye "muttaki" denir.
"Kendinizi" diye çevirdiğimi/ "enfüseküm" terkibindeki "en-fiis" kelimesi."nefs" sözcüğünün çoğulu olup ruh. beden. akıl. duygu, mizaç ve birtakım yeteneklerden oluşan insanın maddî ve manevî varlığı demektir."
"Ailenizi" diye çevirdiğimiz "ehlîküm" terkibindeki "ehl" sözcüğü, kişinin eşi ve kendisine en yakın olan kimseler demektir. "Ehl" kelimesi: yakınlığı, ünsiyeti ve birlikteliği ifade eder. Mesela. "ehlü"l-beyt". bir evde birlikte ikamet edenlere, "ehlü’d-dîn" aynı dine inananlara, "ehlü’l-lslâm" bütün müslumanlara denir." Buna göre âyette geçen "dilini:" kelimesi: kişinin eşini, çocuklarını ve sorumluluğunu üstlendiği kişileri ifade eder.
"Ateş" diye çevirdiğimiz "nâr" kelimesi, cehennem ateşi:" "yakıt" diye çe\ irdiğimiz "vekîid" kelimesi, cehennemde yakılacak olan maddeler: "sert" diye çevirdiğimiz "ğılâz" kelimesi (tekili, ğalîz). yumuşak olmayan, kaba ve haşin: "çok şiddetli" diye çevirdiğimiz "şidâd" kelimesi (tekili, şedidi çok kuvvetli, çok sert demektir. Son iki kelime, cehennem bekçileri olan zebanilerin nitelikleridir. Zebanilerin, sert ve kuvvetli olmaları söz. ey lenı ve davranış itibariyledir. "Taşlar" diye çevirdiğimiz "lııcâra" (tekili, hacen ile maksat, sahabeden Abdullah ibn Mes’ûd (ö. 32/652) ve tâbi"îndan Müeâhid b. Cebr’in (ö. 103/721) beyanlarına göre . çok süratli ve şiddetli yanan kiprit taşıdır.
"Allah’a karsı gelmezler" dive çevirdiğimiz "lâ ya’sûnellâhe" cümlesinde geçen "isyan" kelimesi itaat etmemek; "kendilerine verilen İninin emirleri yerine getirirler" diye çevirdiğimiz "yelalüne ma yü’merum" cümlesinde geçe» "emr" kelimesi ise. birisini bir şey yapmakla sorumlu tutmak demektir."
ÂYETİN ANLAM VE YORUMU
Yüce Allah, bu âyette mii’minlere hem kendilerini hem de eşi. çocukları ve sorumluluğunu üstlendiği kişileri, yakıtı tas ve insanlar olan cehennem ateşinden korumalarını emretmektedir. Bu emir. kişilerin inanç ve irade hürriyetlerine işaret ettiği gibi aile reislerinin hem kendilerinden hem de idaresinde bulunan kişilerden sorumlu okluğunu da ifade etmektedir. Cehennem yakıtının insan ve tas okluğu, cehennemin basında söz, eylem ve davranış itibariyle sert ve şiddetli olan. Allah’ın her emir ve yasaklarına harliyyen uyan. verilen görevi eksiksiz ve zamanında yapan zebanilerin bulunduğu bildirilerek müminler korkunç azap yeri olan cehennemden sakındırılmaktadırlar.
ÂYETİN İÇERDİĞİ HÜKÜMLER
Ayet. iki hüküm iki nitelik içermektedir.
H ii k ü m I e r:
1. "Kişi, Kendisinden ve Ehlü iyâlinden Sorumludur. "
Bu hükmü âyetin. "Ey müminler! Kendinizi ve aileni/i yakıtı insanlarla taşlar olan (cehennem) ateş(in)den koruyun" cümlesi ifade etmektedir.
Kişinin kendisini cehennem ateşinden koruyabilmesi, cennet ve nimetlerini kazanabilmesi, şirk. inkâr ve isyandan sakınarak iman edip salih ameller işlemesine, yani muttaki olmasına bağlıdır. Bir insanın muttaki olabilmesi için de: iman edip sirk. küfür ve nifaktan korunması. Allah ve Peygamberin emir ve yasaklarına uyması, haramlardan, günahlardan, dünya ve âhirette kendisine /arar veren şeyleri yapmaktan sakınması gerekir. Muttaki insanın temel iki vasfı, îman etmiş ve salih ameller işlemiş olmasıdır.
Cennetin ınü’min ve muttakîler için hazırlandığını bildiren âyetler (Bakanı. 24. Al-i İnırân. 133) ile "İman edip salih ameller isleyenler, işte onlar cennet halkıdır; onlar, orada ebedî olarak kalacaklardır."! Bakara. 82) âyetini birlikte değerlendirdiğimi/ /aman bu gerçek ortaya çıkmakladır. Müfessirler. "kendinizi koruyun"enirine uymak: ancak isyan olan söz, eylem ve davranışları terk etmek vc itaat olan fiilleri yapmakla mümkün olabileceğini söylemişlerdir.""
Kişi sadece kendisinden değil aynı zamanda eşi, çocukları ve yönettiği kimselerden de sorumludur.
İnsan iman edip itaat ederek, haram ve yasaklardan kaçınarak cehennem ateşinden kendisini koruduğu gibi eşine, çocuklarına ve yönettiği kimselere dînî telkinlerde bulunmak, onları günah ve haramlardan sakındırmak. Allah’a ibadet ye itaate teşvik etmek, dînî ve ahlâkî bilgiler edindirmek ve Müslümanca yaşamalarını sağlamak suretiyle onları cehennem ateşinden korumuş olur.’"’
Peygamberimiz (s.a.s.) tahlil ettiğimiz âyeti okumuş, bunun üzerine sahabe. "Ey Allah’ın Elçisi! Ailemizi ateşten nasıl koruyacağız" diye sormuş. Peygamberimiz (s.a.s.)de. "Allah’ın sevdiği şeyleri anlara emredersiniz, sevmediği şevleri yapmaktan da anları men edersiniz." buyurmuştur."
Ayet. aile reislerine sorumluluk yüklemektedir, Peygamberimiz (s.a.s.). "Hepiniz:, yöneticisiniz:, ve hepiniz:, yönettiklerinizden sorumlusunuz. Devlet başkanı yöneticidir ve yönettiklerinden sorumludur. Erkek, eşi ve çocuklarının yöneticisidir ve anlardan sorumludur. Kadın, eşinin evinde yöneticidir ve yönettiğinden sorumludur. Hizmetçi/ işçi iş verenin (uhdesine verdiği) malının/işinin yöneticisidir ve yönettiğinden sorumludur." ’: "Allah, İter yöneticiyi, yönetip korumakla sorumlu olduğu şeyleri korudu mu yoksa zayi mi etti diye soracak hatta kişiyi eşi ve çocuklarından sorguya çekecektir."’ buyurmuştur. Yüce Allah’ın "Ehline/eş ve çocuklarına namazı emret, sen de ona sebat et." âyeti. Peygamberimizin (s.a.s.). "Çocuklarınıza, anlar yedi yaşlarına geldiklerinde namazı emredin."" hadisi; Uz. Ali’nin (r.a.) (ö. 40/661). "Ailenize (dînî) öğretiniz, ve anları edep ve ahlak sahihi yapınız.". İbn Abbâs’ın (r.a.) (ö. 68/687). "Allah’a itaat ediniz, Allah’a isyan olan şeylerden sakınınız, ailenize Allah’ı zikri emrediniz ki Allah sizi cehennem meşinden kanısını": Mücahid b. Cebr’in (ö. 103/721). "Allah’a karşı gelmekten sakınınız vc ailenize Allah’a karşı gelmekten sakınmayı {takvayı) emrediniz": Katâde b. Diâme’nin (ö. 117/728). "Ailenize Allah’a itaat etmeyi emrediniz vc anları Allah’a isyan etmekten men çiliniz". Taberî’nin (ö. 310/922). "Onlara lıavrı emrediniz, anlara şer alan şeyleri yasaklayınız, anlara dini öğretiniz, vc anları terbiye ediniz" şeklindeki yorumları " da bu gerçeği ifade etmektedir.
Dahhâk h. Mü/.âhim (ö. 105/723). aile fertlerine, akrabalarına ve hizmetçilerine Allah’ın far/ kıldığı ve yasak ettiği şeyleri öğretmesi müslümanın görevidir demistir.16
Mii’min bencil/egoist değildir. Sadece kendisini değil aile fertleri, sorumluluğunu üstlendiği kişileri hatta bütün yaratıktan düşünür. Bununla birlikte tahlil ettiğimiz âyet, "imce can sonra canan" özdeyişinin ifade etliği anlamda kişinin her şeyden önce kendisinden sorumlu olduğunu ifade etmektedir. Bunu. âyetin önce "kendinizi" soma "ailenizi" denilmiş olmasından anlıyoruz.
Mü’minin, kendisini ve ailesini cehennem ateşinden korunabilmesi için. Allah’tan yardım istemesi ve O’na dua etmesi de gerekir. Kur’ân’da; akıllı kimselerin ve âhirette nasibi olan cennetliklerin; "...."Rabbimiz! Bize dünyada da iyilik ver âhirette de iyilik ver ve bizi ateş azabından koru..." (Bakara. 201) "Rabbimiz! Biz iman ettik, bizim günahlarımızı bağışla, bizi ateş azabından koru..." (Âl-i tmran. 16) "Rabbimiz! Bu (gökleri ve yeri) boş yere yaratmadın, seni noksan sıfatlardan tenzih ederiz, bizi ateş azabından koru" (Al-i tmran, 191) diye dua edenler olarak nitelenmesi ve övülmesi buna delildir.
2. Kişinin İnanç Ve Amel Konusunda İrade Hürriyeti Vardır.
Kur’an’ın ve Kur’an’ı tebliğ ve teybin eden (sözlü ve uygulamalı olarak açıklayan) Peygamberin nitelikleri arasında insanları "inz.âr" (ilâhî azapla sakındırma, ikaz etme) ve "tebşir" (nimetlerle müjdeleme) görevi de vardır. (Bakara, 119, Kehf, 1-2) Kur’an. insanları imana, iyiliğe, güzelliğe ve yararlı işler yapmaya sevk etmek, inkâr, kötülük ve zararlı işleri yapmaktan alıkoymak için inzâr ve tebşir yöntemini kullanır. Yüce Allah bu âyetle insanları cehenneme götürecek inanç ve eylemlerden alıkoymak için "tebşir" yerine "inz.âr" yöntemini kullanmıştır. Bu yöntem, kişilerin iyi ve kötü olanı seçebilme iradelerinin bulunduğunu da ifade eder. Çünkü insanlar iyi veya kötü olan şeylerden birini yapmak zorunda olsalardı uyarmanın ve müjdelemenin ne anlamı olurdu! İnsanın inanç ve amel konusunda irade hürriyeti olmasaydı. "Ey müminler! Kendinizi ve ailenizi yakıtı insanlar ve taşlar olan (cehennem) ateş(in)den koruyun." emrini vermek anlamsız olurdu.
Nitelikler:
a) Allah’ın mü’minlerden kendilerini ve ailelerini korumalarını islediği Nâr’ın nitelikleri:
1) Yakıtının insanlar ve taşlar olması.
2) Nâr’da görevli meleklerin bulunması.
Nâr; Kur’ân’da ismi geçen yedi cehennemden biridir. Yedi cehennemin isimleri şunlardır: Cehennem uleAı kuyu)’7’, nâr (ateş)’’. calimi, (alevleri kat kat ylkselen ateşi . hâviye (kızgın ateş)’-20 sa’îr (çılgın ateş)21 lezâ (dumansız \e katıksız alev), sakar (ateş)’"22. hutame (yüreklere işleyen tutuşturulmuş ateş).’ 24
Cehennem. Kur’ân’da en çok "nâr" ismiyle anlatılmıştır. Cehennem ismi de bazı âyetlerde "nâr-ı cehennem" (Mesela. Terbe, 35) şeklinde "nâr" ile tamlama yapılarak ifade edilmiştir. "Cehennem" kelimesinin dışındaki isimlerde "nâr/ateş" anlamına gelmektedir. Mesela, "hutama" Kur’ân’da şöyle tanıtılmıştır: "Mal toplayan ve onu durmadan sayan, insanları arkadan çekiştiren, kaş ve göz işaretiyle alay eden her kişinin vay haline! O, malının kendisini ebedîleştirdiğini zanneder. Hayır yemin olsun ki o Hutama’ya atılacaktır. Hatama nm ne olduğunu sen nereden bileceksin? O Allah’ın yüreklere işleyen tutuşturulmuş ateşidir" (nârullahi’l-mûkade) (Hiimeze. 1-7) "Hâviye" ve "Sakar" kelimeleri de Kur’ân’da şöyle tanıtılmıştır: "Sen Hâviye’nin ne olduğunu nereden bileceksin? O, kızgın bir ateştir." (Kâria. 10-II) "Ben onu (kâfiri) Sakar’a sokacağım. Sakarin ne olduğunu sen ne bileceksin? O, geride bir şey koymaz, bırakmaz, derileri kavurur" (Müddessir, 26-29) Cehennemde ilâhi cezanın esası ateştir. Bu yüzden cehennem cezası ateşle nitelenmiş ve cehennemin yedi isminden altısı ateş anlamını ifade eden kelimelerden seçilmiştir. Cehennemlikler de, "ashâbu’n-nâr" olarak isimlendirilmiştir (Mesela, Bakara, 29). (İman etmeyenlere) çılgın ateş (sa’îr) olarak cehennem yeter. Şüphesiz âyetlerimizi inkâr edenleri biz ateşe (nâr) atacağız. Derileri yanıp döküldükçe azabı tadıp durmaları için onların derilerini yenileyeceğiz..." (Nisa, 55-56) ve "...Sonra onu (kafiri) ateş azabına (azâben-nâr) girmek zorunda bırakırım..." (Bakara, 126) ve benzen bir çok âyet. cehennem ateşinin yakıtının insanlar ve taşlar olacağının bildirilmesi cehennemde ilâhi cezanın ateş olduğunu açıkça ifade etmektedir.
"Yakıtı insanlar ve taşlar" cümlesinde geçen insanlardan maksat, kâfirlerdir. Bu husus. Al-i tmran sûresinin. "Şüphesiz inkâr edenlere, malları da çocukları da Allah’a karşı hiçbir fayda sağlamayacaktır. Onlar Nâr’ın/ateşin yakıtıdırlar" anlamındaki 10. âyetinde açıkça belirtilmiştir. Ayrıca cehennemin, kâfirler için. cennetin de müminler için hazırlandığını beyan eden; "...Yakıtı insanlar ve taşlar olan (cehennem) aleş(in)den sakının. O ateş ki, kâfirler için hazırlanmıştır." (Bakara, 24). "Rabb’inizin bağışına ve genişliği göklerle yer arası kadar olan ve ımıttakîlcr için hazırlanmış bulunan cennete koşun." (Al-i İninin. US) ve
"Rabb’inizden bir bağışlanmaya ve eni gökle yerin genişliği kadar olan, Allah’a ve Peygamberine iman edenler için hazırlanan cennete koşun..." (Hadîd, 21) anlamındaki âyetler ile "(Ey kâfirler) hiç şüphesiz siz ve Allah’tan başka taptıklarınız cehennem odunusunuz. Siz oraya varacaksınız" anlamındaki Enbiya sûresinin 98. âyeti bu gerçeği ifade etmektedir.
Kâfirler ebedî olarak cehennemde kalacaklardır. Çünkü onlar cehennem halkıdır (Bakara. 39) îmân ettiği halde sâlih amel işlemeyen, haram ve günah söz söyleyen ve fiiller işleyen âsi ve fâsık kimselerin durumu ne olacaktır? Bunlar cennete mi cehenneme mi gideceklerdir? Cennetin mü’minler için yaratılmış olması, her müminin cennete gideceğinin bir delilidir. Ancak âsi ve fâsık olan mü’minler. ilâhî af ve mağfirete veya şefaat ehlinin şefaatine mahzar olamazlarsa günahları ölçüsünde cezalandırılmak üzere cehenneme atılırılar. Kur’an’da buna işaret eden âyetler vardır. Mesela Kur’an’da haram mal yiyen ve intihar eden (Nisa, 29-30). malının zekatını vermeyen (Teybe, 34-35) ve namazını kılmayan (Meryem, 59) kimselerin cehennemle cezalandırılacağı bildirilmiştir.
"Cehennemin kâfirler için hazırlandığının" (Bakara. 24. Al-i İmran. 131) geçmiş zaman kipiyle ifâde edilmiş olması, cehennemin şu anda var ve yaratılmış olduğunu: "...Onlar orada ebedî kalıcıdırlar." (Nisa, 169: Ahzab, 65) ve benzeri âyetler, cehennem hayatının sonsuz olduğunu ifade eder.
b) Cehennemde Görevli Meleklerin Sitelikleri:
1) Söz. eylem ve davranış itibarıyla kaba. katı. güçlü ve çok sert olmaları.
2) Allah’a hiç âsî olmamaları ve emredilen her şeyi yerine getirmeleri.
Sözlükte: haberci ve kuvvet anlamına gelen "melek" kelimesi (çoğulu melâike). din dilinde nurdan yaratılmış, yemeyen, içmeyen, erkeklik ve dişilikleri bulunmayan, uyumayan, günah işlemeyen ve ağırlığı olmayan latif varlıklardır. Meleklerin varlığına îman etmek. îmân esaslarından biridir. Melekler. Allah’a isyan etmezler, hangi iş için yaratılmışlar ise o işi yaparlar, daima Allah’a ibadet ve itaat ederler" (A ’raf. 206). Kanatları bulunan (Fâtır, 1) melekler, yerleri ve gökleri dolaşabilir, kısa bir zamanda çok uzak yerlere gidebilirler (Meâric, 4). Farklı şekillere girebilirler. Allah bildirmedikçe gaybı bilemezler (Bakara. 2/31-32). Melekler yerde, arşta ye semada bulunurlar.
Cebrâîl (Peygamberlere vahiy getirmekle görevli) Mikâîl (tabiat olaylarını düzenlemekle görevli) (Bakanı. 98ı. İsrafil (kıyametin kopması ve insanların kabirlerinden dirilmesi için sûr adlı âlete üfürmekle görevli). Azrail (ölümlü varlıkların canlarını almakla görevli) (Bakara, 98) Münker-Nekir (kabirde insanları sorgulamakla görevli). Kirâmen-Kâtibin/Hafaza (insanların söz, eylem ve davtanışlarını yazmak ve korumakla görevli) (înfitâr, 10-II)). Hamele-i Arş (Arşı taşımakla görevli), Hâze-ne (bekçilikle görevli) Zümer. 71-73) Zebânî (cehennem görevlisi) (Alak, İH). Mâlik (cehennemde görevli meleklerin başı) (Zuhruf. 77). " Rıdvan (cennet kapılarında beklemekle görevli meleklerin başı) (Zümer, 73). Mukarrabûn (şeref, değer ve fazilet itibariyle Allah’a yakın olan). Mu’akkıb (insanları önlerinden arkalarından izleyen) (Ra’cl. 11) melekler, şeklinde yüklendikleri görevler itibari) le farklı isimler almışlardır.
Tahlil etmeye çalıştığımız âyette geçen melekler, cehennem bekçileri olan zebanilerdir (Zümer. 71-73. Mümin. 49). Zebânî ismi. "Biz de zebanileri çağıracağız" anlamında ’Alak suresinin 18. âyetinde geçmektedir. Müddesir sûresinin "Üzerinde on dokuz (görevli melek) vardır. Biz cehennemin görevlilerini ancak meleklerden yaptık..." (30-31) anlamındaki âyetlerinde geçen melekler de zebanilerdir. ~
Cehennem bekçisi melekler: siyah yüzlü, asık suratlı, iri yapılı, çok merhametsiz."’ katı kalpli, söz. eylem ve davranış itibarıyla kaba. çok güçlü ve çok serttirler."’ Allah’a hiç isyan etmeyip her emredileni yaparlar. Allah, ne zaman ne emretse derhal o emri yerine getirmek için koşarlar, saniye bile gecikmezler. Her görevi yapabilecek güçtedirler. Verilen görevi yerine getirmekten âciz olmazlar." Kur’ân’da. bu meleklerin cehenneme gireceklere hitapları şöyle anlatılmaktadır: "... Oraya her bir topluluk atıldıkça oranın bekçileri onlara, "size bir uyarıcı gelmemiş miydi?" diye sorarlar. Onlar da şöyle cevap verirler: "Evet bize uyarıcı gelmişti, fakat biz onu yalanlamış ve Allah hiçbir şey indirmemiştir. siz ancak büyük bir sapıklık içindesin demiştik." Yine şöyle derler: "Eğer (Peygamber sözünü) dinlemiş veya aklımızı kullanmış olsaydık şu alevli ateş halkından olmazdık." (Mülk 8-10)
Cehennemde görevli meleklerin bu nitelikleri, cehennem azabının dehşetini ve zorluğunu ifade eder ve böylece mü’minlerin cehenneme annelerine »ebep olacak -apık inanç ve kotu amallerden sakınmalarına vesile olur.

SONUÇ
Allah’ın en şerefli, en değerli ve en mükerrem yaratığı olan insan, bu şerefi, değeri ve mükerremliği nispetinde sorumludur. Sorumluluğu, her şeyden (ince yaratılış gayesi olan "kulluk" görevini ilâ etmesiyle ilgilidir. Bu sorumluluğunu yerine getirebilmesi için, iman edip salih ameller işlemesi, haranı ve yasaklardan kaçınması gerekir. Bunu yapmadığı takdirde ilâhi cezaya maruz kalır. Allah, mümin kullarını, bu cezaya maruz kalmamaları için uyarmaktadır. Tahlil etmeye çalıştığımı/ "Ey müminler! Kendinizi ve ailenizi yakıtı insanlar ve taşlar olan (cehennem) ateş(in)den koruyun. O ateşin başında sert ve çok şiddetli melekler vardır. Onlar, kendilerine verdiği emirlerde Allah’a karşı gelmezler ve kendilerine verilen bütün emirleri yerine getirirler" anlamındaki Tahrim sûresinin 6. âyeti, bu gerçeği ifade etmektedir.
Ayet iki hüküm, iki nitelik içermektedir: Hükümler: a) Kişi. kendisinden ve ehlü lyâlinden sorumludur, b) Kişinin inanç ve amel konusunda irade hürriyeti vardır. Nitelikler: a) Allah’ın müminlerden kendilerini ve ailelerini korumalarını istediği Nâr’uı nitelikleri:
I) Yakıtının insanlar ve taşlar olması.
2ı Nâr’da görevli meleklerin bulunması.
b) Cehennemde görevli meleklerin nitelikleri:
1) Söz. eylem ve davranış itibarıyla kaba, katı, güçlü ve çok sert olmaları.
2) Allah’a hiç âsî olmamaları ve emredilen her şeyi yerine getirmeleri.
"Kendinizi ve ailenizi yakıtı insanlar ve taşlar olan (cehennem) ateş(inden koruyun" diye müminlere yapılan hitap, imanın korunmasına ve günahlardan uzak durulmasına yöneliktir. Çünkü, cennet mü’minler için. cehennem de kafirler için hazırlanmıştır. Son nefesine kadar imanını, şirk. küfür ve nifaktan koruyan, büyük günahlardan sakınan mü’min cennete girecektir.
"...Cehennemden uzaklaştırılıp cennete sokulan kimse gerçekten kurtuluşa ermiştir.." (Al-i tmrân, 185).



1-İlâhi emânet; akıl. sorumluluk. Allah’a ibadet ve itaat etme görevi.
2-Ilın Fârü Eln’Tl-Hüse\in Atime d, Mu’ıemü Mekâ-y’tsi’l-Lü^a: Ra(nh el-lslelıâıı’ı. el-Müfredât f’t (jari-
hi’l-Kur’ân: Asım Efendi. Kamus Tercümesi, "\-ky" maddesi.
3- Nef\ kelimesinin anlamı için hk Ihn Fâris, "nefs" maddesi.
4- Hk. Ihn Kiri s. "eki" maddesi.
5- Mulıammed Seyyid Hüseyin et-Tabatabâi, el-Mîzânfi Tefsiri’l-Kur’än. XIX. 349-350. Beyrut. 199L
6- İhıı Kesir, İsmailb. EbVI-Fidâ, Tefsîru’l-Kur’âni’l-Azjnı, 66/6 âyetin tefsirinde.
7- ’/.amahseri. Mahmul h. Ömer, el-Keşsâf, 06/6 âyetin tefsiri. Karpit.
8- Rağıb, s. 24. 337.
9- Mesela hk. Taheri, (âmi’u’l-Beyân an Te’v’di Ayi’l-Kıır’âıı; ’/.amahseri; el-Keşşâf; T’ahrııddıııı er-Râ:’ı, Mefâtîhu’l-ğayb; Kâdi el-lieydâvi, Enva-rıı’l-Tenzil ve T.srâru’t-’Te’vil; Kıırlııhi, el-Câmi’ l.i Ahkâmı’l-Kur’ân; Ebû’l-Ferac Abdurrahmân İhııü’l-Cevzj, ’/âdii’l-Mesir Jİ İlmi’I-Tefsir, ilgili âyetin tefsirinde.
10-Beydâvî, VI, 304; Ftrûzâbâdî, Tenvîru’l-Mikbâs Min Tefsiri Ihn Ahhâs. ilgili âyetin tefsiri, Kurtuhi, XVIII, 194-195.
II-İhıı Merdiıye ’/.e\d h. T.sleııı’deıı rivayet etmiştir. Nakleden, Celâleddiıı es-Süyûti, ed-Dürrü’l-Men-sûrji Tefsiri’l-Me’sür, VIII, 225. 66/6 «ve/, Beyrut, 1993. Ayma berimi için hk. Kurtuhi, XVIII, 196, Haindi Yatır, Hak Dini Kur’an Dili, ilgili ayetin tefsir.
12- Buharı, (’uma. II, I, 215. Cenaiz; 32. Tirmizî, Ci-had, 27.
I3-Süyüıi. CeUiliiıldin. Câmi’us-Sa’îr, N<>: 1760. I. 209.
14- Ebû Dâvüd. Sahil. 26, I, 34.
15- Taheri, XIV, 28/105. Süsiıli. Celâlüddin. ed-Dür-rü’l-Mcnsâr fi Tefsiri’l-Me’sür, VIII. 225, Beyrut, 1993. 00/0 âyetin tefsirinde.
10- Ihn Kesir. 66/6 ayetinde.
17-Mesela Bakara. 2/206. Hu kelime Kur’an’da 77defa seçmektedir. IH-Mesela Bakara, 2/24. Bu kelime. Kur’an’da 126defa geçmektedir. 19-Mesela Bakara. 2/119. Bu kelime Kur’an’da 25 defa geçmektedir.
20- Bu kelime Kur’an’da hir âyette (Kâri’n, 101/9) geçmektedir.
21- Mesela Nisa. 4/10. Bu kelime Kur’an’da 16 defa geçmektedir.
22-Bu kelime Kur’an’da bir âyette (Me’ârit .70/15) geçmektedir.
23- Bu kelime Kur’an’da ffümeze sûresinin 4-5. âyetlerinde geçmektedir.
24- Müslim. İmân. 266.
25- Yazır, VIII, 545H.
26- Ihn Kesir, Ihn Eh’ı Hâtim’den naklen. 74/6 âyetin tefsirinde.
27- Tabatabâî, Mulıammed Sc\ \itl IIii şeyin, el Mizan,, fi Tefsiri l-Kur’ân, XIX. 349-350. Beyrut. 1951. 1
28- Ibn Kesir. 66/6 âyetin tefsirinde. Mulıammed Alies-Sâhûni. Safvelü’l-Tefâsir. 66/6. âyetle.