Makale

CAMİLER HAFTASI

Başyazı

CAMİLER HAFTASI

Mehmet Nuri YILMAZ
Diyanet İşleri Başkanı

İnsanlık tarihi boyunca ortaya çıkan bütün dinlerde, ibadethanelere büyük önem verilmiştir. Hem ilkel kabile dinlerine hem de bütün semavi dinlere mensup insanlar, içinde ibadet edecekleri mabetler inşa ederek bu mekanlara kutsiyet atfetmişlerdir. Esasen din alanını kutsaldan soyutlamak, onun temel felsefesine aykırıdır. Din kutsalla irtibatlı olduğu içindir ki, bu denli büyük ölçüde insanları etkileme gücüne sahiptir. Mabetlerin kutsiyeti dini ve sosyal hayat açısından gördükleri fonksiyondan kaynaklanmaktadır.
Yüce dinimiz İslam’ın kutsal saydığı değerlerin en önemlileri arasında cami ve mescitler gelmektedir. Kelime anlamına uygun olarak insanları bir araya toplayan camiler, İslam’ın ilk dönemlerinde mescit olarak anılıyordu. Hz. Peygamberin hicretinin ilk yıllarında inşa ettirdiği Mescid-i Nebevi, İslam toplumu için numune mabetlerin en önde gelenidir. Camilerin dini bünyemiz içinde yeri ile dini ve sosyal fonksiyonlarının ne olduğunu iyi kavrayabilmek için, öncelikli olarak Medine’de inşa olunan Mescid-i Nebevi’ye bakmamız gerekmektedir: Hz. Peygamber, organize etmek istediği ilk Medine toplumunda, Mescid-i Nebeviyi merkeze almış ve ona hayati fonksiyonlar yüklemiştir. Bu mescit sadece ibadet mekanı olmaktan ibaret değildi. Din ve dünya işlerinin konuşulduğu, savaşa veya barışa karar verildiği, gelen yabancı heyetlerin kabul edildiği, aynı zamanda ibadet vakti geldiğinde namaz kılındığı bir mahaldir. Yani o zaman tek bir kurum vardı, o da cami idi.
Camiler her şeyden önce İslam toplumlarında simge (nişane) fonksiyonu görürler. Bir beldenin İslam beldesi olduğunun en güzel kanıtı göklere yükselen minareleriyle camilerdir. Yaygın deyimiyle camiler, İslâm beldelerinin tapu belgeleridir. Camiler gayr-ı müslim beldelerde yaşayan Müslümanların kimliklerinin de bir parçasıdır. Bir caminin cemaati olmak, gurbette yaşayan ve bir ölçüde yalnızlık ve hasret duyguları içinde olan insanlara güçlü bir kimlik ve mensubiyet duygusu kazandırmaktadır. Avrupa ülkelerinde yaşayan vatandaşlarımızda bunu açık bir şekilde gözlemlemekteyiz. Orada cami sadece bir ibadethane değil, aynı zamanda vatandaşlarımızın kimliğinin bir parçasıdır.
İslam’ın simgesi olan camiler, şehrin mimari estetiğine önemli ölçüde güzellikler katan yapılardır. Sanayi devrimi sonrası şehirleşme fabrika merkezli hale dönüşse de, ortaçağ şehirleri ibadethaneyi merkeze alan yapı arz ediyordu.
Camiler insanları manevi huzura kavuşturan merkezlerdir. İnsanın zaman zaman kendini dinlemesi, kendisi ve evrenin başlangıcı ve sonu hakkında düşüncelere dalması, yüce yaratıcı ile mahrem bir temasa geçmesi, tabii bir ihtiyacıdır. Bu ihtiyacın giderildiği en asude mekanlar camilerdir. Camilerde ibadet eden insanlar orada derin huzur ve sükuna kavuşurlar.
Camiler aynı zamanda insanların sosyalleşmelerine de katkıda bulunan müesseselerdir. Bu mekanlarda insanlar farklılıklar ile karşılaşır, başkalarıyla temasa geçerler. Herhangi bir ayırıma tabi olmaksızın zengin-fakir, amir-memur bir araya gelip diz dize gönül gönüle ibadet ederek gerçek manada eşitlik duygusunun tadına varırlar. Cami avlularında birbirleriyle haşir neşir olan insanlar birbirlerinin sevinç ve kederlerine ortak olurlar. Köylerde camiler hâlâ idare merkezi olma fonksiyonunu korumaktadır.
Camiler, bütünleştirici fonksiyonları ile de dikkat çekerler. Camiler İslam Dininin oluşturmak istediği birlik ruhunun hem bir göstergesi, hem de birlik ruhunun sağlamlaştırıcısı, devam ettiricisi olmaktadır. Toplum fertlerinin dünya hakkında değişik ve genellikle birbirleriyle çatışma halinde olan ilgileri, özlemleri ve bakış açıları mevcuttur. Bütün bu farklı ilgi ve özlemleri bir tarafa bıraktırıp, insanları bir arada tutacak sosyal kurumlara toplumda her zaman ihtiyaç duyulmaktadır. İşte İslam toplumlarında camiler Müslümanlar arasındaki dargınlık ve kırgınlıkları, farklı özlem ve ilgileri bir tarafa iterek onları huzur ve sükuna kavuşturmak bakımından önemli görevler üstlenen sosyal kurumlardır.
Camilerimiz, aynı zamanda içerisinde kılınan namazlarıyla, birlikte dinlenen vaaz ve hutbeleriyle birer yaygın eğitim müesseseleridir. Günümüzde camilerdeki irşat faaliyetleri yoluyla her konuda pek çok kıymetli bilgi insanlara aktarılmaktadır. Toplumumuzun zaman zaman yaşanan sosyal ve ekonomik problemlerden, buhrana sürüklenmeden çakışında, camilerdeki dini telkinlerin büyük katkısının olduğu bir gerçektir.
Üzerinde hayatımızı sürdürdüğümüz bu topraklarda en az bin yılını geçiren ecdadımız bu kıymetli mekanları İslâm’ın sembolü olan cami ve mescitlerle süsleyerek her bir köşesine damgasını vurmuştur. Camiler bizim kültür temelimizi teşkil eden temel yapılardır. Camiler diğer tarihi yapılarla birlikte, sahip olmamız gereken kimliğimizi yansıtan değerler olduğu için, bunlara sahip çıkmak da bize düşen önemli görevler arasında yer almaktadır. Şükürler olsun ki, milletimizde bu idrak mevcuttur. Bu idrake güvenen Başkanlığımız, halkımızın ilgisini bu ulvî mekanlara daha fazla çekmek, onların bakım, onarım ve temizliğinin daha iyi yapılabilmesini sağlamak amacıyla, 1986 yılında ihdas ettiği Camiler Haftası’nı kutlamayı gelenek haline getirmiştir.
Camiler Haftası dolayısıyla camilerimizin halkımızın gündemindeki yerinin tekrar tazeleneceğini ümit ediyor, haftanın hedefine ulaşmasını diliyorum. Gelecek sayıda buluşmak ümidiyle...