Makale

İSLAM'DA İSTİŞARE (DANIŞMA)

İSLAM’DA İSTİŞARE
(DANIŞMA )

Dr. Adem APAK

“İnsanoğlunu diğer canlılardan ayıran ve üstün kılan en önemli özellik, onun akıl sahibi olmasıdır. Bu akıl sayesinde insan dünyadan en iyi şekilde istifade eder ve karşılaştığı problemleri de rahatlıkla çözebilir. Bununla birlikte bazı meselelerin sadece bir insanın aklı ve düşüncesiyle çözülemeyecek kadar zor ve karmaşık olması sebebiyle kollektif akla ihtiyaç duyulmaktadır. Kollektif akıl da ancak fertlerin bir araya gelmeleri, karşılıklı görüşmeleri ve tartışmalarıyla ortaya çıkar. İşte bu kollektif aklın ortaya çıkmasına vesile olan müesseseye istişare, ya da şûra adı verilmektedir. Atalarımız asırlar boyu elde ettikleri tecrübeler neticesinde “akıl akıldan üstündür" hükmüne ulaşmışlar ve her meselede başkalarına danışılmasını, başkalarının bilgi, fikir ve tecrübelerinden faydalanılmasını tavsive etmişlerdir.
İstişare, İslâm dininin ilk kaynağı olan Kur’an-ı Kerim’de açık bir şekilde emir ve tavsiye edilmektedir: Cenab-ı Allah, Ali İmran suresinde “...İş hakkında onlarla müşavere et (danış). Kararını verdiğin zaman da artık Allah’a güven. Çünkü Allah, kendisine dayanıp güvenenleri sever” (buyurarak, şûra, meşveret (danışma) prensibinin İslam’daki önemini açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Kur’an-ı Kerim’in 42. suresinin Şûra suresi olarak isimlendirilmesi de konunun ehemmiyetini bir kat daha artırmaktadır. Bu sûrenin 38. ayetinde istişare müessesesinden ayrıca bahsedilmekte ve "... Onların (mü’minler) işleri aralarında danışma iledir..."’21 buyrulmak- tadır. Yukarıda şûra ile ilgili geçen ilk ayette Hz. Peygamber’e emir verildiği, İkincisinde ise müslümanlar için bir tesbit yapıldığı ve tavsiyede bulunulduğu gözlemlenmektedir. Bu emir ve tavsiyeler sadece Hz. Peygam- ber’e (s.a.s.) ve Kur’an’ın indiği dönemdeki müslümanlara değil, bütün müminlere şamildir. Allah’ın kendisine emir buyurduğu danışma müessesesini Hz. Peygamber (s.a.s.) bizzat uygulamalarıyla ortaya koymuştur. Bu konuda İslâm tarihi kaynakları birçok örnek aktarmaktadırlar. Biz burada örneklerden sadece birkaç tanesini nakledeceğiz: Hz. Peygamber (s.a.s.), yönetimle ilgili işlerde karar vermeden önce daima ashabıyla istişarede bulunmuştur. Hatta ihtiyaç duyulduğu takdirde gayr-i müslimlerin görüşlerini dahi dinlemiştir. Mesela, hicret sonrası Medine’de yine bir toplum oluşturma gayretlerini sürdürürken Allah Rasûlü (s.a.s.) burada yaşayan Yahudilerle görüşmeler yapmış, onların fikirlerini de almıştır.13’ Bedir savaşına karar verilmesi esnasında ashabı ile istişare etmiş, savaştan önce Ebu Süfyan’ın başında bulunduğu kafilenin yolunun kesilmesi, aynı zamanda Mekke ile savaşı göze almak anlamına geleceği İçin, bu konuda hem Muhacirin hem de Ensarin ayrı ayrı görüşünü almış, onlarla mutabakat sağladıktan sonra Mekke kervanı üzerine sefer düzenlenmesi talimatını vermiştir.14’ Aynı şekilde Bedir savaşı öncesinde Hubab b. Münzir’in teklifi doğrultusunda ordunun yerini değiştirmiştir. Yine savaştan sonra esirlere yapılacak muamelenin nasıl olması gerektiği hususunda ashabla istişare yapılmış, Hz. Ebû Bekir’in görüşü benimsenerek esirler fidye karşılığı serbest bırakılmıştır.16’ Rasûlüilah (s.a.s.) Müslü- manlar ile Mekke müşriklerinin ikinci büyük savaşı olan Uhud harbinden önce de stratejinin belirlenmesi için ashabın fikrini almıştır. Savaşın Medine dışında yapılması ya da sadece şehrin savunulması şeklindeki iki görüş müzakere edilmiş, genel kanaat birinci alternatif üzerinde yoğunlaşınca bu görüş benimsenmişti.171 Hendek savaşında da Rasûlüilah (s.a.s.) Selman-ı Farisi’nin teklifi olan şehrin zayıf ve açık yerlerini korumak için Medine’nin etrafında hendek kazılması teklifini kabul etmiş ve savunma buna göre planlanmıştır.’8’ Gerek Kur’an ayetleri gerekse Hz. Peygamberin uygulamalarında, İnsanların her türlü işlerinde mutlaka başkalarının görüş ve tecrübelerinden yararlanması sonucu çıkmaktadır. Bu hem Allah’ın bir emri, tavsiyesi hem Hz. Peygamberin bir sünneti hem de müslümanların menfaati gereğidir. Bunun bilincinde olan müslüman olmayan toplulukları bile danışmanlık müessesesinde istifade yoluna gitmişler ve danışmanlık şirketleri kurma teşebbüslerine girişmişlerdir. Günümüzde bu şirketlerin ticarî, askerî ve siyasî alanda sayı ve etkinlikleri giderek artmaktadır. Bu nedenle müslümanlar şayet her alanda başarılı olmak istiyorlarsa, İslâm’ın ortaya koyduğu bu müesseseden azami derecede istifade etmeye çalışmalıdırlar.

1- Al-i İmran, 159.
2- Şûra,38.
3- Hamidullah, Muhammed, Islâm Peygamberi, i-ll, (çev. Salih Tuğ), İstanbul, 1990, 1,189.
4- Vâkıdî, Kitabu’l-Meğâzî, l-lll, (thk. Marsden Jones), Beyrut 1984,1,48-49; İbn Hişam, es-Siretü’n-Nebeviyye, l-IV, (thk. Mustafa Sakka-ibrahim el-Ebyârî-Abdü’l-Hafiz Şelebî), Beyrut 1990, 11, 193-194.
5- Vâkıdî, I, 53; İbn Hişam, II, 197.
6- Vâkıdî, 1, 108-109-, İbn Sa’d, et-Tabakâtü’l-Kübra, I-Vlll, Beyrut ts. (Daru’s-Sadır), II, 18 bk.
7- Vâkıdî, 1, 209-211; İbn Hişam. III, 52.
8- Vâkıdî, II, 445; ibn Hişam, 111, 177.