Makale

Gençlik ve Din Eğitim

Gençlik ve
Din Eğitimi

Nurullah ALTAŞ
Ankara Üniversitesi ilahiyat Fak.
Araştırma Gör.

Toplumumuzun, bugün geçirmekte olduğu hızlı sosyal ve ekonomik değişim süreci, bu süreci yaşayan toplumların önemli bir bölümünde karşılaşılan kültürel buhranı da beraberinde getirmektedir. Kültüre, milletlerin nesilden ne- sile aktardıkları en değerli miras olarak bakıldığında, yaşanan buhranın sebep olduğu kültürel yıpranma, milleti yapan özelliklerde de yıpranmayı beraberinde getirir. Ahlaki değerler değişiyor, fertlerin birbirleriyle ilişkileri değişiyor, insanları bir arada tutan dini ve milli bağlar zayıflıyor. Bu ise, buhranın boyutlarının sosyal rahatsızlıklara kadar uzanmasına sebep oluyor. Ardından gelen de ilerlemiş bir ahlaki çöküntü... Herkes bir şeylerden şikayetçi. Esnafından köylüsüne, ilim adamından halka, siyasetçilerden seçmene, din adamından eğitimcisine kadar herkes kendi bakış açısından gördüğü sıkıntıları dile getiriyor ve önerilerini sıralıyor. Özellikle gençlik, bu sıkıntıları dile getirenlerin hedef noktası konumunda bulunmakta.
Çeşitli seviyelerde yapacağımız kısa gözlemler gerçekten de bir takım şikayetlerin haksız olmadığını ortaya koyu yor. Büyük yerleşim bölgele ri başta olmak üzere yurdumuzda, maddi ve manevi açılardan doyumsuz bir kısım gençlik ilkesizlik, idealsizlik, işsizlik, terör, şiddet ve uyuşturucu tehlikesiyle karşı karşıya durumdadır. Bu manzara sebebiyle de gençlik, kendilerinden önceki kuşağın eleştiri odağı olmaya devam ediyor. Dini inançlarına en bağlı ailelerde bile kuşak çatışmaları ve daha ileri seviyede problemleri gözleyebilmek mümkün. Köylerden şehirlere hızla yayılan göç dalgası sonucunda şehirlerin eski sahipleri, yeni nesilleri, inandıkları dinin usûl ve esaslarını öğretmekten, o usûl ve esaslar çerçevesinde yaşatamadıklarından; yeni sahipleri de köylerinde hiç olmazsa kendilerinden öncekilerden aldıkları kadar bile olsa bir din eğitimi sağlayamadığından nesiller arasında bir kopukluk yaşanıyor. Herkes artık bir şeyler yapılması gerektiğini söylüyor. Gençliğin durumundan, problemlerini tartışan ve çözüm önerileri arayan gençlik de rahatsız.
Eğer eğitimden beklenen çift yanlı görev , toplumun mevcut değer ölçülerini ve hukuk düzenini yetişmekte olan nesle tanıtıp benimsetme ise, toplumun değer ölçülerinin temelinde yer alan dinide bunun dışında düşünmek mümkün olmaz. Zira tüm ahlaki değerlerle birlikte hukukun bile bir takım normları, adetler ve bazı gelenekler din kaynaklıdır. Yetişen nesil kendine bir takım yeni değer ölçüleri oluşturmak istese bile, kendinden önceki nesilden devraldıklarını esas almak durumundadır0’. Benliğini geliştirmesi ve topluma yeni seviyeler oluşturması için de, mevcut değer ölçüleri kendisine bir temel teşkil edecektir. Eger yeni nesiller, toplumun mevcut değer ölçülerinden uzak tutulursa, temel alınacak değerler de başka toplumlar- dan aktarılma zorunda kalınacak, bu da toplum içinde yapay bir rahatsızlığa sebep olacaktır. özellikle topluma hareketlilik sağlayan kesim olarak ön planda olan gençliğin dininden koparılması ve din eğitiminin yetersiz verilmesi, onun yabancı kültürlerin tahakkümüyle baş başa bırakılması anlamını taşımaktadır. Dolayısıyla gençlerin, yabancı kültürlerin tahakkümü ile baş- başa bırakılmamaları için, içinde bulundukları gelişim çağının özellikleri ile paralel bir din eğitimi almaları gerekmektedir.

Gençlik Dönemi özellikleri ve Gençlerde Dini Hayat

İnsanın yaş dönemlerine göre farklı özellikleri üzerinde çalışma yapan psikologlar, gençlik dönemi üzerinde farklı değerlendirmeler yapmış olsalar da ortalama olarak 12 yaşından itibaren başladığı ve 21 yaşına kadar devam ettiği görüşü ön plana çıkmıştır®. Bu dönemde gençlerde karşılaşılan temel özellikler şöyle sıralanabilir: 1. Bedeni ve organik bütün fonksiyonlar en yüksek derecesine ulaşmıştır. 2. Doğuştan veya kazanılmış olan bütün fikri ve zihni kuvvetleri kendi şahsına tamamıyla mal olmuş, yani şahsiyet ve karakteri teşekkül etmiştir. 3. İçinde yaşadığı topluma artık tamamıyla intibak etmiş ve kendi iradesini kullanarak diğer toplum fertleriyle ilişkilerini düzenlemeye başlamıştır. 4. Kendi mutluluk ve hayrını anlayacak ve ahlaki hayatını düzenleyecek bir olgunluk derecesine ulaşmıştır®. Bu dönemde ailelerin karşılaştıkları bir diğer önemli problem de dönem boyunca ortaya çıkan üç ayn buhran dönemidir. Bu buhran dönemleri gençlerin yukarda belirlediğimiz özelliklerin kazanılmasını hazırlayan dönemlerdir. Bu dönemlerde gençlerin ailelerinin ilgisinin yanında, konunun uzmanlarının da tavsiyelerine ihtiyaçları vardır^. Bu dönemden önce çocuğa sanat ve okuma zevki kazandırılması, düşünme ve anlama zevki ile yetiştirilmesi, ideale yöneltilmiş olması ve topluma hizmet etme zevkinin verilmesi söz konusu buhranların hem aile ve hem de gençler açısından daha az sıkıntılı geçirilmesini sağlar.(5)
İnsanlar, gençlik döneminin başından itibaren bilgi kaynaklarını ve bilgilerini tenkitçi bir tavırla incelemeye başlarlar. Bu dönemde artık kendilerine öğretilenlere "Nereden biliyorsun?’ sorusuyla birlikte bir hareketi yapmaları istendiğinde de sebebini sorarlar*". Gerek eğitimciler ve gerekse aile tarafından verilmesi gereken bilgiler, kaynaklı olarak ve açıklanarak verilmesi gerekir. Bir davranışa yöneltildiğinde de, o davranışın gerçekleştirilmesinin sebepleri ile birlikte, sonuçlarının da açıklanması zorunluluğu vardır.
Bu dönemin, eğitimciler tarafından olmasa da aileler tarafından çoğunlukla ihmal edilen bir diğer önemli özelliği, gençlerin dini yaşayışında ve inançlarında şüphelerin belirmesidir. Sebebi de zihnin olgunlaşması ve her şeyin gerçek sebebini öğrenme hususundaki güçlü istek ve arzudur.
Din eğitiminden uzak kalmanın yanında, yanlış metodlarla verilmeye çalışılan baskıcı bir din eğitiminin de zarar vermesi her zaman ihtimal dahilindedir. Ama bu, otoriter olmayalım derken genci tamamıyla dış etki ve baskılarla yapayalnız bırakmak anlamına da gelmemelidir. Ünlü eğitimcilerimizden Bedii Ziya Egemen, "çocuktan hareket’ veya "çocuğa göre’ gibi formüller ile ifade edilen bu akımların kör bir Avrupa taklitçiliğinden başka bir şey olmadığını ve bu tür bir serbestliğin sonucunun sorumsuzluk ve karmaşadan ibaret olduğunu söylemektedir’7)’.
Aile içinde küçük yaştan itibaren doğru metodlarla verilmiş dini bilgi ve dua, ibadet ve ahlaki düzene uyma şeklinde davranış geliştirmeye yönelik din eğitimi, gençlik döneminde dini hayatı kuvvetlendirdiği gibi, onlarda kuvvetli, sağlam bir şahsiyet ve karakterin oluşumuna da yardımcı olur. Çocukluk dönemlerinde cami ve cemaate sıklıkla katılan, evinde mübarek gün ve gecelerde dini bir atmosfer yaşayarak dini davranış biçimlerini taklit eden bir çocuk daha sonra bu davranışları eleştiriden geçirerek kendisi için en uygununu seçecektir. Ama çocukluğunda bu şekilde bir hayat yaşamayan ve görmeyenlerin aynı şansı yakalamaları biraz daha zor görünmektedir. Hatta, aile içinde bu görgü ve eğitimi alan gencin yanlış zorlama ve tesirlere direnmesi de daha kolay olacaktır. ♦

(1) Geniş Bilgi için bkz. Bilgin Bey- za, Eğitim Bilimi ve Din Eğitimi, Ankara 1995,30.
(2) Pazarlı Osman, Din Psikolojisi, İstanbul 1968,43; Bilgin Beyza-Selçuk Mualla, Din öğretimi Özel Öğretim Yöntemleri, Ankara 1991, 75; Çakmaklı Kemal, Aileler için Sosyal Hizmet, İstanbul 1991,151.
(3) Pazarlı 43.
(4) Çakmaklı, 155.
(5) Çakmaklı, 161
(6) Bilgin-Selçuk, 75.
(7) Egemen, Bedii Ziya, terbiye İlminin Problemleri ve Terbiye Felsefesi, Ankara 1965,11.