Makale

OKURYAZAR OLMAK BİR FAZİLETTİR

HUTBE:

OKURYAZAR OLMAK BİR FAZİLETTİR

Muhterem Müslümanlar!

Cenâb-ı Hak, Kitâbımız Kur’ân-ı Kerîm’de “Hiç bilenlerle bilmiyenler bir olur mu?” buyurmaktadır. Elbette bilenlerle bilmiyenler bir olmaz, ister küçük bir köyde, kasabada veya bir şehirde bulunmuş olalım, ha­yatımızın devamı müddetince edindiğimiz tecrübelerle de anlıyoruz ki, okur-yazar kişi ile, bu nimetten mahrûm olan bir kimsenin hayâtı ve yaşayışı hiçbir zaman bir değildir.

Hele günlük hayatımızın nasıl geçtiğini, yaşamak için nelere muh­taç, olduğumuzu ve bunları sağlamak için faydalandığımız eşya ve araç­ları gözümüzün önüne getirirsek, bunların meydana gelmesinde ilmin, fen­nin san’atın pek önemli yeri olduğunu anlarız.

İlim, fen ve san’at ise ancak okuma - yazma ile elde edilir. Bu da ilk öğretimle başlar. İnsanlık âlemini aydınlatmak ve ona muhtaç olduğu bilgi esaslarım öğretmekle görevlendirilen âhir - zaman Nebisi Hazreti Peygamber’e Allah’ın ilk emri de “Oku!” emri değil midir? Allah’ın, yüce Peygam­berine indirdiği Kitabımızın her âyeti, her kelimesi, binlerce hikmeti ve maslahatı muhtevi olduğu halde bunların en bağında “Oku” emrinin bulunması bize okumanın önemini belirtmesi bakmamdan pek değerli bir ir­şattır.

Muhterem Cemaat!

Okuma - yazma bilmenin hayati önemini anlamayan, takdir etmeyen bir kimse tasavvur edilemez. Dinimiz de, erkek - kadın her Müslümanın okuma - yazma ve bilgi öğrenmesini farz kılmıştır.

Bundan dolayıdır ki, Peygamberimiz Efendimiz: “Çocukların ebeveyni üzerinde başlıca üç hakkı vardır.” buyuruyorlar: “Bunlardan birincisi, doğ­duğu zaman ona güzel bir isim koyması; İkincisi, tahsil çağına girer girmez okula gönderip bilgi öğretmesi; üçüncüsü de, çağı geldiği zaman onu evlendirip bir yuva sâhibi yapmasıdır.”

Anne ve babaların çocuklarını ümitli ve verimli bir istikbâle kavuş­turmaları ve mürüvvetini görmeleri, onların eğitim ve öğrenimine itinâ et­meleriyle mümkün olur. Aksi takdirde ne kendileri için ve ne de millet ve memleket için onlardan, yeterli bir vazife ve hizmet beklemeğe hakları ola­maz. Terbiye ve tahsiline önem verilmeyen bir evlâttan, dünyâda bir fayda göremeyen ana ve babalar âhirette de - cemiyete faydalı bir insan yetiştiremedikleri için - mes’ul olacaklardır.

Muhterem Müslümanlar!

Çocuğa verilecek iyi terbiye ve iyi alışkanlıklar da ana kucağından, aile ocağından başlar. Bu işte analara düşen vazifenin ne kadar önemli ol­duğu aşikârdır.

Bundan dolayıdır ki, âlemlere rahmet olarak gönderilen sevgili Pey­gamberimiz; "Bilgi öğrenmeli, erkek - kadın, her Müslümana farzdır.” bu­yurmuştur.

Hepimizin bildiği gibi, ana kucağında ve âile ocağında kazanılan iyi veya fena alışkanlıklar kolay kolay terk edilemezler; ömür boyunca sürüp giderler. Binâenaleyh, çocuklarımızın iyi meziyet ve fazilet sâhibi olmaları annelerin bilgili ve kültürlü olmalarına bağlıdır.

Bakınız Hazret-i Alî’nin şu sözleri de ne kadar yerindedir;

“Çocuklarınızı kendi yaşayacakları zaman için okutup hazırlayınız. Çünkü onlar sizin çağınızda yaşamak için değil, kendi çağlarında yaşamak için doğmuşlardır”.

Muhterem Cemaat! İçinde bulunduğumuz çağ bilgi çağıdır; ilerleme ve yükselme çağıdır. Bilgi edinmenin temeli ise yine tekrar edelim; ilk öğ­retimdir. Bu itibarla millet olarak içinde bulunduğumuz ilk Öğretim Haf­tası münâsebetiyle çevremizde bulunan bütün vatandaşlarımızı bu konuda aydınlatmağa çalışmamız bize düşen dinî ve millî bir borçtur.

Allâh hepimizi Kur’ân-ı Kerîm’in nûruyla aydınlanan aydın kişiler zümresine ilhak buyursun. (Âmin).