Makale

AHMED HAMDİ AKSEKİ ÜZERİNE

AHMED HAMDİ AKSEKİ
ÜZERİNE

Fıkıhçı Yönü

Fıkıhçı kişiliğini oluşturan çevre: Ahmed Hamdi Efendi’nin fıkıhçı kişiliği belli bir siyasî, İçtimaî ve kültürel çevre içinde oluşmuştur. Çocukluğunda mutlak saltanatı, gençliğinde meşrutiyeti ve olgunluk çağında cumhuriyeti yaşamıştır. Osmanlı toplumunun dağılışını, ümmetin milletlere bölünüşünü, millet devlet ve toplumun oluşma sancılarını sahneden değil, meydanda müşahede etmiştir. Batı medeniyet ve kültürünün İslam Medeniyetini boğmak ve yutmak için giriştiği istila hareketine göğüs gerenleri önce tanımış, sevmiş, sonra da aralarına katılarak manevi cihad ordusunda üst rütbelere kadar gelmiştir.
Aksekili ne alaylıdır, ne de yalnızca mektepli; o hem medrese tahsili görerek icazet almış, hem de Daru’l-fünun ve Medreset-ül mütehassisinde okumuş, ihtisas yapmış, rüus imtihanı vererek Ders-i âm payesini elde etmiştir. Yüksek mekteb tahsili görürken hocaları ve takip ettiği neşriyat sayesinde ıslahatçı İslamcıları tanımıştır. Kaynağı Cemaleddin Afgani’ye kadar götürülen üç çizgiden laik modernistler ile Islâm modernistlerinin temsil ettikleri çizgilere cephe almış, Abduh ile başlayan M. Reşid Rıza’da iyice belirginleşen ıslahatçı İslamcıların yolunu benimsemiştir. Bu yolun yolcularına göre gerçek Islâm asr-ı saâdet (Hz. Peygamber ve O’nun Raşid Halifelerinin dönemleri) İslâmî’dir. Sonraki asırlarda Islâm’a sokulan, fakat onun bünyesine yabancı olan katkılar (hurafeler, bid’atlar, sapmalar) ayıklanmalı, İslam ilk saflık ve berraklığı ile ortaya konmalıdır. Bu ilim ve ictihad ile olacaktır. Sonra bu Islâm, belli bir çağı yaşamakta ve aynı çağı paylaşan diğer millet ve ümmetlerle yarışmak mecburiyetinde olan İslam ümmetinin hayatına sokulmalı, onunla ümmetin birlik ve bütünlüğü sağlanmalıdır; bu da eğitim ve öğretim ile olacaktır. Bu iki merhale tamamlandıktan sonra sıra siyasi faaliyete ve iktidar talebine gelecektir.
Ahmed Hamdi Efendi Türkiye’de ıslahatçı İslamcılığı temsil eden Sırat-ı müstakim / Sebilu’r-reşad ailesine katılmış, "Doğrudan doğruya
Kur’an’dan alıp ilhamı / Asrın idrakine söyletmeliyiz islamı" diyen M. Akif ile Yeni llm-i Kelâm’ı, İlm-i Hilafı yazan hocası İzmirli İsmail Hakkı Efendi ve diğerleriyle yol ve kader arkadaşlığı yapmıştır.

Prof. Dr. Hayrettin Karaman
Marmara Ün iv. İlahiyat Fak.
Öğretim Üyesi

Yaygın Din Eğitimine Katkıları

Kültür dünyasına önemli katkılarda bulunan büyük şahsiyetlerin hayatları incelendiği zaman, bir kısmının sadece eserler vermek suretiyle, bir kısmının sırf eser vekmeksizin fikirlerini açıklamak yoluyla ve bunlara nazaran daha az sayıda olanların ise her iki cihetten bu alana hizmet ettikleri görülebilir. İşte Ahmed Hamdi AKSEKİ de, hem yazdığı ilmi eserleri ile, hem halka yönelik sohbetleri, muhabirliği ile, bu büyük şahsiyetlerin içerisinde, her yönüyle yeralan birisidir. Aksekili Hoca Saltanat, Meşrutiyet ve Cumhuriyet devirlerini idrak etmiş birisi olarak büyük bir kültür değişimine uğrayan Türk toplumunun meselelerini iyi analiz etmiş ve bu yönde zaruri ve meşru değişmeleri benimseyerek İslam Dini’nin, Türk toplumunda gereken yeri alabilmesi için hem yazdığı eserleriyle, hem irşad faaliyetleriyle Yaygın Din Eğitimine önemli hizmetlerde bulunmuştur. Onun toplumun değişik kesimlerine din bilgisi vermek için kaleme aldığı eserler, ilmi eserler olması yanında, halkın anlayabileceği bir Türkçe ile yazılmış olması ve onun din eğitim ve öğretimini karşılaması bakımından da önemlidir. Bilindiği üzere bilim çevrelerini hariç tutarsak halk arasında da Ahmed Hamdi AKSEKİ, daha çok bu türden yaptığı hizmetleriyle tanınır. Nitekim, onun bu yönünü halk nazarında kuvvetlendirecek görevlerde bulunması da bunun bir işareti sayılabilir.

Recai Doğan
Ankara Üniv. İlahiyat Fak.

Din Eğitimi ve Öğretimindeki Yeri
Bilindiği gibi günümüzde çocuk ve gençlerimize daha iyi bir eğitim ve öğretim verebilmek üzere sürekli yeni çalışmalar yapılmaktadır. Başta eğitimciler, yetkililer, uzmanlar ve çeşitli kuruluşlar, bir yandan bu alandaki çalışmalarıyla insanımızı hayata ve geleceğe hazırlarken, bir yandan da geleceğin hazırlanması ve ona hayat verilmesinde mazinin derinliklerine kök salmış tarihi mirasın aydınlatılması için büyük gayretler sarfedilmektedir. Bildiğimiz bütün taze sebze ve meyveler nasıl hep eski topraktan beslenip yetişiyorlarsa yeni nesiller de aynen kökü mazide olan taze bir hayatın ifadesidir. Şu halde geleceğin kurulması ve ona hayat verilmesi, onun geçmişten beslenmesi ve ondan ders alınmasıyla yakından ilgilidir.
İşte biz bugün artık mazi olmuş, fakat din eğitimi ve öğretimi alanında, vaktinde bize yön verdiği gibi günümüzde de hâlâ bu hizmetine devam eden, büyük bir terbiyecimizi rahmet, minnet, şükran ve hayırla yad ediyoruz.
Bir müderris çocuğu olarak dünyaya (1886) gelen ve sonunda babası gibi kendisi de bir müderris olan A. Hamdi çeşitli dini ilimler yanında Felsefe, Psikoloji, ve Sosyoloji alanlarında da derinleşmiş bir bilgindir. Görüldüğü üzere çok yönlü bir alim olan Akseki’nin, hizmet alanı da buna paralel olarak genişleyen ve yükselen bir grafik çizmiştir.
Bu kısa hatırlatmalardan sonra din eğitimi ve öğretimi açısından A. Hamdi’ye yaklaşacak olursak, biz burada onun çok seçkin bir şahsiyeti ile karşılaştığımızı söylemeliyiz. O bu alandaki hizmetlerine daha 1916 da Din ve Ahlâk Bilgisi öğretmeni olarak başlamış, buradan yüksek öğretimin çeşitli kuruluşlarında öğretim üyeliğine ve yüksek seviyede idareciliklere yükselmiştir.
Uzun yıllar buralarda kalan A. Hamdi’nin din eğitimindeki hizmetlerini sadece öğretmenlik ve idareciliklerine bağlamak doğru değildir. Aksine onun asıl hizmeti bu alanda yazdığı çeşitli eserlerinden ve yazılarından kaynaklanmaktadır.
O daha 1922 lerde Milli Mücadele Hareketine katılmak üzere Ankara’ya geldiğinde Tedrisat Umum Müdürü olmuş; eğitim ve öğretimde yeni bir yapılanmaya girişmiştir. Bu cümleden olarak çeşitli raporlar hazırlamış, müfredat programları düzenlemiş ve yeni yönetmelikler çıkarmıştır.

Prof. Dr. Kerim Yavuz