Makale

ZEYNEP BİNTİ HUZEYME

ZEYNEP BİNTİ HUZEYME
Aydın Talay

Yardımlaşma ve acıma insanın en ulvî ve en vazgeçilmez özelliklerinden birisidir. Amerikan rahatlık felsefesi (pragmatizm) hemekadar ferdiyetçiliği ve sadece şahsını ve kendi rahatını düşünmeyi ön plâna getirdi ise de, bu toprakların yoğurduğu ve müslümanlığın şekil ve mânâ kazandırdığı bir ecdadın torunları olarak, kıyamet kopana dek acıma ve yardımlaşma bizim ayrılmaz bir parçamız ve en mümtaz özelliğimiz olacaktır. Zira özellikle yirmibirinci asra yaklaştığımız günümüzde kese ve kasalarının dolu olmasına, yatlarının ve emlâkinin sayısı bilinmemesine ve artık elde edeceği dünya metaı namına birşey kalmamasına rağmen, insan hâlâ mutlu değildir. Gülmesini ve ağlamasını unutmuştur. Birçoğumuzun yüzünden düşen bin parça... işte bu perişan durumda bulunan insanımıza en güzel şekil verecek, huzur ve rahatlık bahşedecek unsur, diğer insanlara uzanabilme ve onların dertlerini kendine dert edinme sanatıdır.
İslâm tarihi kendini, topluma ve başkalarına feda edecek derecede yardımlarına koşan güzide örneklerle doludur. İşte bunlardan birisi de Peygamberimizin (S.A.S.) hanımı olmasından dolayı "Mü’minlerin Annesi" haklı unvanına sahip Zey-neb Binti Huzeyme (R.A.)’dır.
Âlemlerin Sultanı Efendimizle genç yaşında evlenen Zeynep Binti Huzeyme adeta apayrı bir şahsiyet sergiliyordu: Evine ve Muhterem Efendimize düşkün ve görevlerini aksatmadan yerine getirmenin ötesinde, kendini unuturcasına fakir ve fukaraya hasretmişti. Mahalleleri araştırır, çocuk ve hanımlarla teker teker ilgilenir, elinde ve avucundakini onlarla beraber paylaşmaktan büyük haz duyardı. Başkalarının istira-hate çekildiği sıralarda, o fakir annesi durmadan onları araştırırdı. Yoksul bir manzara görmek onu tepeden tırnağa kadar sarsar ve elinde olmadan gözyaşları boşanıverirdi. Yoksulları toplar, getirir, her meseleleri ile ilgilenir, başlarını okşar, karınlarını doyurur, misafir ederdi. Hastaları dolaşmak en mutlu olduğu konular arasında idi. Bıkmak bilmeden çırpınıp didinir, onları memnun etmeye ve yüzlerinin gülmesine çalışırdı.
Zeynep Binti Huzeyme, ilk kocası Ubeyde Ibnü’l-Haris’le ilk Müslüman olanlar arasında idi. Bu yüzden işkence ve sıkıntılara da ilk göğüs geren, çilekeşlerden olma büyüklüğünü gösterdi. Gün geldi, işkenceden durulacak hal kalmayınca Medine’ye göç ettiler. Müslümanların var veya yok olma pahasına verdiği mücadele olan Bedir Savaşında Ubeyde Ibnü’l-Haris şehid olunca, hicretten otuzbir ay sonra eşsiz insan Yüce Peygamberimizle evlendi. Bu evlilikten sonra sekiz ay gibi kısa bir ömür yaşamış ise de, yaptığı ulvî yardımlaşma ve acıma hareketi onu bayraklaştırmış-tır. Çok merhametli ve iyiliksever olması, kızmadan ve darılmadan herkese bağrını açması sebebiyle ona, "Yoksulların Annesi" demek oolan (Ümmül Mesâkin) adı verilmiştir.
Bu necip annemizden bugün geride kalan, Medine’nin doğusunda duvarla çevrili, Cennetü’l-Bâkî kabristanındaki mütevazi türbesidir.