Makale

İran'dan İzlenimler

İran’dan izlenimler

Haşan DEMİRBAĞ
Protokol Basın ve Halkla İlişkiler Müdürü

İran’ın başkenti Tahran’da bulunan “Uluslararası İslam Mezheplerini Yaklaştırma Topluluğu" (Mecme-i Cihanı Takrib-i Mezahib-i Islami) adlı Teşkilatın genel sekreteri Ayetullah Mu- hammed Vaizzade Horasani başkanlığında bir heyet; 27/05/1995 tarihinde İran’ın Ankara Büyükelçiliği Kültür Müsteşarlığı’nca düzenlenen “Kur’an ve Sünnette İman ve Küfür” konulu sempozyuma katılmak üzere Ankara’ya gelmiş ve bu vesileyle Diyanet İşleri Başkanı Sayın Mehmet Nuri YILMAZ’ı makamında ziyaret etmişti. Yapılan görüşmede Horasani; "İran’daki ulema ile görüşmeler yapmak, Islami meselelerle ilgili görüş alış-verişinde bulunmak ve bu ülkedeki islami medreseleri ziyaret etmek" üzere Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Nuri YILMAZ’ı ülkesine davet etmiş ve daha sonra yazılı davetiye ile bu talebini yinelemişti.
Bunun üzerine Diyanet İşleri Başkanı Sayın Mehmet Nuri YILMAZ’ ın başkanlığında Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi İrfan YÜCEL, Protokol Basın ve Halkla İlişkiler Müdürü Haşan DEMİRBAĞ, Türkiye Diyanet Vakfı Genel Müdürü Mehmet KERVANCI ve aynı Vakfın Basın- Yayın ve Halkla ilişkiler Müdürlüğü görevlisi Yüksel SEZGİN’den oluşan bir heyetle 06-11 Ocak 1996 tarihleri arasında Iran İslam Cumhuriyeti’ne bir ziyaret gerçekleştirilmiştir.
6 Ocak 1996 tarihinde saat 21.45’de İstanbul’dan Tahran’a hareket eden heyetimiz; 07/01/1996 Pazar günü İran’ın mahalli saati ile 04.20’de (Iran mahalli saati Ülkemizden bir buçuk saat ileridir.) Tahran Havaalam’na varmıştır. Heyetimiz; Türkiye’nin Tahran Büyükelçisi Mithat BALKAN ve Büyükelçilik ikinci katibi Murat ÜLKÜ ile, Iran İslam Cumhuriyeti Uluslararası IslarVıi Mezhepleri Yaklaştırma Topluluğu genel sekreteri Ayetullah Muhammed Vaizzade Horasani başkanlığında İran’ın eski Vatikan Büyükelçisi ve şu anda Iran Dışişleri Bakanlığı üst seviye yöneticisi Selman GAFFARI, adı geçen teşkilatın genel sekreter yardımcısı Hüccettü’l-lslam Seyyid Celal Ml- RAGAYİ, Dışişleri Bakanlığı Batı Asya ve Türkiye Masası görevlisi Hasan BAGHARİ ve Takrib Teşkilatı Özel Kalem Müdürü Seyyid Haşan Ismeti’den oluşan bir heyet tarafından karşılanmıştır.
VİP Salonun’nda heyetler arasında yapılan kısa görüşmede Vaizzade Horasani; “Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Nuri YILMAZ’ın ülkelerini ziyaret etmesinden dolayı son derece memnun ve mutlu olduklarını, Iran İslam Cumhuriye- ti’nin kuruluşundan beri İlk defa Türkiye Cumhuriyeti Diyanet İşleri Başkam’nı ülkelerinde görmenin kendilerini onurlandırdığını, uzun zamandır bu seyahati beklediklerini, Türkiye’den İran’a pek çok resmi heyetin geldiğini, Iran-Türkiye ilişkilerinin iyi bir seviyede olduğunu ama bunu yeterli görmediklerini, daha da geliştirilmesini arzu ettiklerini, Diyanet İşleri Başkanı’nın ziyaretinin bu gelişmeye olumlu katkı sağlayacağını.." ifade etmiştir. Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Nuri YILMAZ da yaptığı mukabil konuşmada; "Ülkemizle arasında uzun tarihi, dini ve kültürel bağları bulunan komşu ve kardeş Iran İslam Cumhuriyeti’nde bulunmaktan dolayı son derece mutlu olduğunu, uzun zamandır İran’ı ziyaret etmeyi düşündüğünü ama Türkiye’deki yoğun işleri nedeniyle bugüne kadar bu ziyaretin gerçekleşemediğini, geç de olsa iki ülke dini temsilcilerinin dini meseleleri karşılıklı olarak müzakere etmelerine, fikir teatisinde bulunmalarına, İran’daki dini faaliyetlerin bizzat yerinde incelenmesine, tecrübe ve birikimlerden kaşılıklı olarak faydalanmaya vesile olacak böyle bir buluşmanın gerçekleşmiş olmasından son derece memnun olduğunu, karşılıklı ziyaret ve görüşmelerin bundan böyle de devam etmesini arzu ettiklerini.." dile getirmiştir.
Bu görüşmeden sonra heyetimiz; istirahatimiz için tahsis edilen "Büyük İstiklal Hoteli”ne götürülmüştür. (Rıza Şah Pehlevi zamanında “Hilton Otel" adıyla inşa edilen bu otelin adı, Iran İslam Cum- huriyeti’nin kuruluşundan sonra “Hotel Bezerg-i İstiklal" -Büyük İstiklal Hoteli-olarak değiştirilmiştir. İran’da beş yıldızlı kabul edilen adıgeçen hotel, uluslararası standartta üç yıldızlı sayılabilir.)
Gerek heyetimizi davet eden Takrib Teşkilatı yetkililerinin, gerekse genelde Iran halkının güleryüzlü, sempatik ve misafirperver olduğunu söylemek bir hakşinaslık olur. Adıgeçen teşkilat; heyetimizle yakından ilgilenmeleri için Uluslararası İslam Mezheplerini Yaklaştırma Teşkilatı’nca nöbetleşe her zaman iki görevli Hotel’de bulundurulmuş, emniyetimiz için bir sivil polis görevlendirilmiş ve seyahatimiz süre- cince üç araç hizmetimize tahsis edilmiştir.
Aynı gün oteldeki odalarımıza yerleşip bir müddet istirahat ettikten sonra Takrip Teşkilatı yetkililerinin rehberliğinde Tahran Şehri ge- zilmiştir.
Karla kaplı Elbruz Dağları’nın eteğinde kurulu, 13 milyon nüfuslu Tahran Şehri’nin son derece mamur olduğu, düzenli İmar planına sahip bulunduğu, geniş ve ağaçlandırılmış bulvarların yapıldığı, son derece büyük ve gösterişli binaların inşa edildiği, şehrin pek çok park ve bahçelerle süslendiği gözlemlenmiştir.
Yetkililer tarafından verilen bilgilere göre; sadece Tahran’da 2 milyon araç bulunduğu için trafik çok yoğundur. Ancak 07/01/1996 Pazar günü 12. İmam Mehdi’nin doğum yıldönümü olması nedeniyle İran’da resmi tatil olduğu için gezimiz sırasında trafiğin yoğun olmadığı görülmüştür. (İran’da resmi hafta tatili Perşembe ve Cuma günleridir.)
Cadde ve meydanlara; genellikle Iran İslam Inkılabı’nın gerçekleşmesinde katkıları bulunan önemli zevatla kendilerince kutsal kabul edilen kişilerin ve mekanların isimleri verilmiştir. (Veliy-i Asr Caddesi, Dr. Ali Şeriati Caddesi, İmam Humeyni Meydanı, Mehdi-i Mev’ud Meydanı, Kudüs Meydanı.. gibi). Keza bütün resmi daire ve özel işyerlerinde, cadde ve sokakların önemli yerlerinde, hatta cami ve mescidlerde Humeyni ve şu andaki dini lider Ali Hamaney’in resimleri görülmektedir. Ayrıca cadde ve sokaklarda İslam inkılabının gerçekleşmesi ve Iran-lrak Savaşı sırasında şehid olan önemli devlet ve din adamlarının resimleri bulunmaktadır.
Gezimiz sırasında hava güneşli ve mutedildi. Heyetimizin bindiği aracın Azeri sürücüsü; "Dün hava yağışlı ve çok soğuk idi. Siz geldiniz hava böyle güzelleşti. Çünkü sizin kademiniz (gelişiniz) yahşidir (iyidir)." demek suretiyle heyetimize, dolayısıyla ülkemize ve Türk insanına İran’da duyulan sempatiyi dile getirmiştir.
Hem Tahran’da, hem de İran’ın bir çok şehrinde Azerilerin genel nüfus içindeki galebesini görmek mümkündür. Bir defasında arabasına bindiğimiz şoföre; "Türkçe biliyor musunuz?" diye sorduğumuzda; "Ben Türk balasıyam, Azerbaycan balasıyam." cevabı, bizi çok duygulandırmıştır. Eldeki mevcut verilere göre; 23 milyon civarındaki Fars nüfusuna mukabil 21-22 milyon Azeri, 2 milyon Türkmen, 1 milyon Kaşgai (eski bir Türk boyu), yarım milyonu aşkın Afşar Türkü’nün varlığı; İran’daki Türk nüfusunun Farslar’dan daha çok olduğunun göstergesidir.
Tahran’da cami ve mescidlerin diğer binalardan farklı bir yapıda olmaması ve minarelerinin bulunmaması, dikkat çekicidir. Bunun nedenini yetkililere sorduğumuzda; "İran’da önemli zevatın kabirlerinin içinde olduğu cami ve mescitlerle, cuma namazlarının müştereken kılındığı bazı merkez camilerine (Cuma camileri) minare yapıldığını, bunun dışında İran’da minare geleneğinin olmadığını" tarafımıza ifade etmişlerdir.
07/01/1996 Pazar günü yapılan şehir turundan sonra, ikamet ettiğimiz Büyük İstiklal Hoteli’nde Uluslararası Islami Mezhepleri Yaklaştırma Topluluğu Genel Sekreteri Ayetullah Muhammed Vaizzade Horasani tarafından heyetimiz onuruna bir öğle yemeği verilmiştir. Yemek esnasında; heyetimiz adı geçen teşkilat üyelerine tanıtılmıştır.
Aynı gün saat 16.00’da Uluslararası Islami Mezhepleri Yaklaştırma Topluluğu Genel Merkezi heyetimizce ziyaret edilmiş ve yetkililerle görüşme yapılmıştır. Görüşmede, adı geçen Teşkilat genel sekreteri Ayetullah Horasani’nin yanında;
-Teşkilat Genel Sekreter Yardımcısı Hüccetü’l-lslam Seyyid Celal MİRAGAYİ,
-Takrib Uleması ve Tahran Üniversitesi Öğretim Üyesi Hüccetü’l- lslam Dr. Muhakkik Damadi,
-Takrib Uleması ve Tahran Üniversitesi Öğretim üyesi Dr. İbrahim Dinani,
-Tekilat’ın Özel Kalem Müdürü Seyyid Haşan İsmeti de hazır bulunmuşlardır.
Aynı anda Fas’tan gelen basın mensupları ve siyasetçilerden müteşekkil bir heyet de Horasani’yi ziyaret etmek üzere orda bulunmakta idi. Bu vesileyle onlarla da kaşılıklı fikir teatisinde bulunma imkanı olmuş ve kendilerine ülkemizdeki dini hayat ve Diyanet İşleri Başkanlığı’nın faaliyetleri hakkında bilgi verilmiş ve beraberimizde götürülen broşürler kendilerine takdim edilmiştir.
Fas heyeti ile yapılan konuşmalarda; Fas’ta ülkemiz hakkında, özellikle dini alanda yanlış kanaatlerin olduğu anlaşılmıştır. Nitekim kendilerine konuyla ilgili bilgi verilince hayretlerini gizleyememişler ve takdirlerini ifade etmişlerdir.
Görüşme sırasında Vaizzade Horasani Takrib Teşkilatı’nın kuruluşu, kuruluş gerekçesi ve bugüne kadar gerçekleştirdiği faaliyetler hakkında heyetimize bilgi vermiştir. Verilen bilgilere göre; bundan 5 yıl önce Ali Hamaney’in talimatıyla kurulan ve esas olarak kütlürel, dini ve ilmi resmi bir kuruluş olan bu teşkilat, doğrudan dini lidere bağlıdır ve Genel Merkezi Tahran’da- dır. Bir genel sekreter ve bir de Yüksek Şura’dan oluşmaktadır. Şu anda Suriye, Lübnan, Sudan, Pakistan, Afganistan, Irak ve Umman bu teşkilata resmen üye olmuşlardır.
Takrib-i Mezahib Teşkilatı; her yıl, Hz. Peygamber (S.A.V.)’in doğum gününe rastlayan hafta (Mevlid Haftası) da “Uluslararası Islami Vahdet Kongresi" düzenlemekte ve bu kongreye bütün İslam ülkelerinden temsilciler davet edilmektedir. Ayrıca Mekke’de her sene semirnerler, diğer İslam ülkelerinde de değişik zamanlarda konferans, panel ve sempozyumlar tertiplemektedir. (Mesela Mayıs 1995’de ülkemizde "Kur’an ve Sünnet’te İman ve Küfür" konulu bir sempozyum düzenlenmiştir.) İslam ülkelerine zaman zaman heyetler halinde ziyaretler yapılmakta, dini idare yetkilileriyle ilim adamlarıyla görüşmeler yapılmakta ve karşılıklı fikir teatisinde bulunulmaktadır. Teşkilatı ile ilgili bu özet bilgileri verdikten sonra konuşmasına devam eden Ayetullah Vaizzade Horasani; devamen şunları dile getirmiştir: "Bizim esas üzerinde durduğumuz konu; İslam’ın ana hedefleri, temel ilkeleridir. Mezhepler arasındaki farklılığı kabul ederek müşterek sorunları ortadan kaldımayı amaçlıyoruz. Içti- haddan kaynaklanan bazı görüş ayrılıkları vardır. Ama bunlar, Is lam’ın temel konularıyla ilgili değildir. Hz. Peygamberin tebliğ ettiği ana ilkelerde bütün mezhepler ittifak halindedir. İhtilaf teferruattadır. Bir araya gelerek bu görüş ayrılıklarına bir çeki düzen verebiliriz. Biz birliğimizi; ittifak edilen temel konular üzerinde kurabilirsek, daha olumlu olur...’
Vaizzade Horasani; daha sonra görüşmelerde hazır bulunan Mağ- rib (Fas) heyetine de Diyanet İşleri Başkanlığı ve Türkiye’deki dini hayat hakkında müşahedelerine dayanan bazı bilgiler vermiştir. Bu mealde yaptığı konuşmada özetle; "T.C. Diyanet İşleri Başkanlığı, dünyada en iyi organize olmuş bir dini teşkilattır. 80.000’in üzerinde personeli bulunmaktadır. Çok büyük ve muazzam bir hac organizasyonu düzenlemektedir. Türkiye’de çok büyük ve muhteşem camiler yapılmaktadır. 70.000’in üzerinde cami bulunmaktadır. Ben bunları Türkiye’yi ziyaretim sırasında ve Hac mevsiminde bizzat müşahede etmiş bulunmaktayım...’demiştir. Nitekim görüşmede hazır bulunan teşkilat üyesi ve Tahran Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. İbrahim DİNANİ de; "Türk milleti İslam’ı çok sever. Tarih boyunca yüce dinimize çok büyük hizmetlerde bulunmuştur ve bulunmaya devam etmektedir." demek suretiyle Horasani’yi teyid etmiştir. Bu gerçeği, ülkemizi gören ve tanıyan pek çok Iran vatandaşı kabul etmektedir.
Takrib Teşkilatı heyetiyle yapılan görüşmede, Ayetullah-Horasa- ni’den sonra konuşan Diyanet İşleri Başkanı Sayın Mehmet Nuri YILMAZ; İran’ı ziyaretten duyulan memnuniyeti ifade etmiş ve Diyanet İşleri Başkanlığı, Türkiye’deki dini hayat ve din eğitimi hakkında is- tatistiki bilgiler vermiş, iki ülke dini teşkilatlarının karşılıklı işbirliği ve fikir alışverişinde bulunmalarının önem ve faydalarını dile getirmiştir. YILMAZ Konuşmasının devamında; "İslam’ın temel esaslarında ihtilaf olamaz, olmamalıdır. Zaten mevcut İslami mezhepler arasında böyle bir ihtilaf da yoktur. Görüş farklılığı, tali konularda ve bazı fıkhi meselelerdedir. Bu da, İslam kültürü bakımından müslümanlara ışık tutan bir zenginliktir. Mezhepler arasında husumet olmamalıdır. Zaten bugün herhangi bir husumetin varlığında da bahsedilemez. Tarih boyunca da olmamıştır. Ancak mezhepler arasında bir taassubun var olduğu da inkar edilemez. Bu taassub, İslam dünyasını menfi yönde etkilemiştir. Eğer bu taassub olmasaydı, İslam dünyasının bugünkü konumu, daha farklı olabilirdi. İnsanlar beşerdir. Dolayısıyla görüş ve düşüncelerinde hata da yapabilirler, isabet de edebilirler. Ama Allah ve Resûlü’nün sözleri mutlaktır, reddedilemez. Onlara mutlaka uyulması gerekir. Allah ve Resûlü’nün dışındaki görüşler, alınabilir de, alınmaz da...." demiştir.
Yaklaşık üç saat süren bu görüşmeyi müteakiben Türkiye’nin Tahran Büyükelçisi Mithat BALKAN ’ın heyetimiz onuruna verdiği akşam yemeğine katılmak üzere T.C. Tahran Büyükelçiliğine gidilmiştir. Heyetimizin çok sıcak bir şekilde karşılandığı bu yemekte; büyükelçi ile birlikte elçi-müsteşar Sinan YURTOĞLU, Müsteşar ECO Genel Sekreter Yardımcısı Hüseyin Avni BOTSALI, gezi boyunca heyetimize refakat etmekle görevlendirilen ikinci katip Murat ÜLKÜ ve diğer görevliler de hazır bulunmuşlardır. Çok samimi bir havada geçen yemekte Sayın Büyükelçi tarafından heyetimize İran’la ilgili genel mahiyette bilgiler verilmiştir.
Büyükelçimizin; Iran resmi makamları ile halk tarafından çok sevildiği, Iran-Türkiye ilişkilerinin gelişip güçlenmesine son derece müsbet rolü ve katkılarının bulunduğu, dürüst, çalışkan, aktif, yapıcı, kültürlü bir kişi olduğu; hem büyükelçilik görevlileri, hem de İran’daki pek çok resmi ve özel kişi tarafından ifade edilmiştir.
08/01/1996 Pazartesi günü İran’ın bir numaralı dini merkezi kabul edilen, 2 milyon nüfuslu ve Tah- ran’a 120 km. mesafede bulunan Kum Şehri’ne gidilmiştir. Nitekim Şahlık rejimine karşı ilk başkaldırı hareketleri de; devrim liderilmam Humeyni’nin doğup büyüdüğü ve mücadelesinin büyük bir bölümünü yürüttüğü bu şehirden başlamıştır. Anlatıldığına göre; Şah Rıza Pehlevi’ye karşı ilk isyanlar başlayınca, Şah isyanı bastırmak üzere asker ve tanklarını bu şehre göndermiş, mollaların önderliğinde organize olan halk, ellerine aldıkları Kur’an’larla asker ve tanklara karşı koymuşlardır. Bunun üzerine askerler de halkın safına katılmış ve ele geçirilen bu tanklarla Tahran’a yü- rünmüştür.
Kum şehri; minarelerin, cami ve mescidlerin, türbelerin, medrese ve ilim müesseselerinin, mollaların ve ulemanın hakim olduğu ve Iranlılarca çok kutsal kabul edilen farklı bir şehirdir. Nitekim Tahran’da ezan sesini nadiren duyarken Kum’da ezan ve Kur’an sesleri şehrin her tarafından rahatlıkla duyulabilmektedir. Ezan; ülkemizden ve diğer İslam ülkelerinden farklı bir şekilde okunmaktadır. Bildiğimiz ezana; "Eşhedü enne Muhammeden Resülullah" lafzından sonra, bir defa “Eşhedü enne Aliyyen Veliyyullah” bir defa da “Eşhedü enne Aliyyen hucce- tullah” lafızları ilave edilmekte ve "Hayya alel-felah" cümlesinden sonra da 2 defa “Hayya ala hay- ri’l-Amel” ifadesi eklenmektedir.
Kum’a varınca heyetimiz önce "Ayetullah El-Uzma Maraşi Necefi Kütüphanesi"ne (Kütüphane-i Ayetullahi Maraşi) götürülmüştür. Şu anda kütüphanenin müdürü olan Dr. Seyyid Mahmut MARAŞİ’nin verdiği bilgilere göre; kütüphanenin kurucusu olan kendi ceddi Ayettullah Necefi MARAŞİ; isminden de anlaşılacağı üzere aslen bizim Kahramanmaraş şehrindendir. Daha sonra İran’a gelmiş ve kendi adıyla anılan bu Kütüphaneyi kurmuştur. Pek çok İslam ülkesini gezerek orijinal el yazması eserleri toplamış ve bu kütüphaneye kazandırmıştır. "Ben ilim adamlarının ayakları altına defnedilmek istiyorum." vasiyeti üzerine kütüphanenin girişine defnedilmiştir. Şu anda kabri oradadır. 26.300 adedi el yazma eser olmak üzere adıge- çen kütüphanede toplam 500.000 çeşit eser bulunmaktadır. Başta Sü- leymaniye kütüphanesi olmak üzere bilgisayar ağıyla dünyanın belli başlı kütüphanelerine bağlanan bu kütüphanede; gerçekten takdire şayan düzen, intizam ve teknik imkan mevcuttur. Teşkilatımız- ca te’lif edilmekte olan önemli eserler ile Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi’nin mevcut ciltlerini de bu kütüphanede görmemiz memnuniyetimizi mucip olmuştur. Görüşmelerimiz sırasında sıkça İslam Ansiklopedisi ile ilgili heyetimize sorular yöneltilmesi; bu eserimizin Iran ilim çevrelerinde oldukça ilgi uyandırdığını göstermektedir.
Kütüphane ziyaretinden sonra "Kelami İslami" adlı medreseye geçilmiştir. Yukarıda Kum Şehri’nin İran’ın bir numaralı din ve ilim merkezi olduğunu ifade etmiştik.
Kum’da medreseler "Islami Bilim Kaynak Dağıtım Merkezi", diğer adıyla “Islami Kum Havzası” adıyla bir merkezden idare edilecek şekilde organize olmuş bulunmaktadır. Bu merkeze bağlı olmak üzere İslami ilimlerin her dalında bir medrese açılmıştır. Humeyni’nin ders okuttuğu "Medresetu’l- Feyziyye" (ki Kum’un en büyük Medresesidir.) de Kum’da bulunmaktadır. Bu medreselerde İran’ın muhtelif şehirlerinden ve Iran dışından, Avrupa, Afrika, Amerika ülkelerinden ve Türkiye’den gelen öğrencilerle Kum’dan katılan 25.000 talebe yatılı ve gündüzlü olarak okutulmaktadır. Müdürlüğünü Ayetullah Cafer Subhani’nin yaptığı "İslami Kelam" isimli medrese de, yukarıda ismi zikredilen merkeze bağlı olarak eğitim-öğretim faaliyetlerini yürütmektedir.
Medrese girişinde heyetimizi karşılayan Sübhani medreseyi heyetimize gezdirmiş ve yürütülen eğitim öğretim faaliyetleri hakkında bilgi vermiştir.
Kelam medresesinin gezilmesinden sonra Kum Şehri’nin dini lideri,
Cuma Camii İmamı, Islami Bilim Kaynak Dağıtım Merkezi Genel Başkanı ve mollaların idari işleri Başkanı Ayetullah Mesudi makamında ziyaret edilmiştir. Kum Şeh- ri’nde 8. İmam Rıza’nın ablası kabul edilen Hz. Fatma Masume adına oldukça büyük ve gösterişli bir cami inşa edilmiştir. Masume’nin kabrinin de içinde bulunduğu bu cami. Kum Şehri’nin Merkez Camii (Cuma Camii) olup Ayetullah Mesudi aynı zamanda bu caminin imamıdır.
Heyetlerarası görüşme sırasında Ayetullah Mesudi yaptığı konuşmada özetle; “Iran İslam Cumhuriyeti’nin şerefli bir konuğu olarak İslami Müesseseye hoş geldiniz. İki ülke arasında bulunan mevcut dostluk ve kardeşlik ilişkilerinin daha da güçlenerek gelişmesini Yüce Allah’tan temenni ediyorum. Türkiye ve Iran tarihi birer dostturlar. İlişkilerin güçlendirilmesi; sadece iki ülkenin değil, bütün İslam dünyasının güçlenmesini sağlar. İki kardeş ülkenin birliğini ve dayanışmasını istemeyen düşmanlar ve dış güçler vardır. Ama buna inşallah muvaffak ola- mıyacaklardır. Sizin ziyaretinizin; bu hususta önemli ve olumlu etkileri olacağına inanıyorum..." demiştir.
Mesudi’nin verdiği bilgilere göre; Kum’daki medreselerde fıkıh, kelam, hikmet, felsefe, Tarih-i Ed- yan (Dinler Tarihi), tefsir, edebiyat, iktisat gibi dersler okutulmaktadır. 100’e yakın araştırma merkezinin bulunduğu Kum’da 80 adet uzman din adamından oluşan "Din Hocaları Kurulu" bulunmaktadır. Görüşmemizde bu kurulun da başkanı olan Ayetullah Mesudi’nin yanında;
-Ayetullah Muhammed Hadi Marifeti (Kum’daki din hocaları kurul üyelerinden),
-Ayetullah Subhani (İslâmî Kelam Medresesi başkanı),
- Şeyh Muhammed Mehdi el- Asıfi (Tefsir Bölümü sorumlusu),
- Ayetullah Emini (Kurul üyesi),
- Ayetullah Felsefi (Kum Vaizi) de hazır bulunmuşlardır.
Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Nuri YILMAZ yaptığı mukabil konuşmada özetle;
"İran’a yaptığım ziyaretten dolayı son derece mutluyum. İki millet arasında kopmaz bağlar bulunmaktadır. Biz komşuyuz. Komşunun komşu üzerinde hakkı vardır. Kum’daki ilmi çalışmaları gördüm ve çok sevindim. Komşumuz İran’la münasebetlerimizi geliştirmek istiyoruz. İşte bu nedenle aranızda bulunmaktayım.." demiş ve devamen Türkiye’deki dini faaliyetler hakkında bilgi vermiştir.
Görüşmeden sonra Hz. Fatma Masume Müzesi ve Camii ile Humeyni’nin evi gezilmiştir. Humeyni- nin evinde eğitim-öğretim faaliyetleri yapılmakta ve evi muhafaza etmek üzere bir görevli bulundurulmaktadır.
Kum’da bu eğitim kurumlarının yanında ayrıca “Defteri-i Tebligat- i Islami Havza-i Kum” (Kum Bölgesi Islami Tebligat Teşkilatı) adlı bir kuruluş daha bulunmaktadır. Yetkililerin verdiği bilgiye göre; bu kuruluş sadece va’z, irşad ve tebligat görevini yürütmekte ve bu maksatla yazılı, sesli ve görüntülü yayınlar neşretmektedir.
İran’da sadece mollalar kendilerine has mahalli dini kıyafetlerle dolaşmaktadırlar. Bunlardan Hz. Peygamber’in soyundan geldiklerine inananlar siyah sarık, diğerleri de beyaz sarık giymektedirler. Aşağıdan yukarıya doğru mollaların meratib-i silsilesi şu şekildedir:
1. Sıkatu’l-lslam (Bu rütbede iki veya üç yıl beklenilmektedir.)
2. Huccetu’l-lslam (Bu rütbede en az üç, en fazla 20 yıl beklenilmektedir.)
Ayetullah (olabilmek için kişinin ilmi otoritesini ispat etmesi gerekmekte ve bu rütbede de duruma göre 20, hatta 40 yıl dahi bekleni- lebilmektedir.)
3. Ayetullahi Uzma- (merce-i Taklid)
4. İmam
Uygulamaya göre; şiiler Iran içinde veya dışında bulunan çeşitli Ayetullahlar arasında kendileri için bir Ayetullahi seçerler ve O’nun sözlerini, hareketlerini model alırlar. İşte bunlara “Merce-i Taklid” (Taklid edilecek merci) denilir. Ayrıca bunlar arasından biri zamanla sivri- lir ve "Merce-i Taklid-i Uzma" (En büyük merce-i taklid) olur. Humey- ni, zamanında tek merce-l taklid idi. O’nun ölümünden sonra şu anda üzerinde ittifak edilen bir kişi olmadığı için biri Irak’ta olmak üzere Iranlı Şiilerin merce-i taklid kabul ettiği 7 kişi bulunmaktadır. Bunlardan biri de şu anda resmi dini lider seçilen Ali Hamaney’dir.
Kum gezisini mütakiben yine karayoluyla Tahran’a dünülmüş ve
08.01.1996 Pazartesi akşamı İstiklal Hotel’inde Ayetullah Horasani’nin heyetimiz onuruna verdiği yemeğe iştirak edilmiştir. Yemekte önde gelen aşağıda isimleri yazılı zevat hazır bulunmuşlardır:
1. Ayetullah Muhammed Vaizzade Horasani (Takri-i Mezahib Teşkilatı Genel Sekreteri)
2. Ayetullah CENNETİ (Tahran Cuma Camii İmamı.
3. Prof. Dr. Cafer ŞEHİDİ (İslam Tarihçisi)
4. Dr. Muhakkı DAMAD (Felsefe Fakültesi Dekanı)
5. Dr. Ahmedi (Öğretim üyesi ve Tahran Islami Kültür Dairesi Başkanı)
6. Eş Şeyh Ayetullah Muhammed Ali Tasgiri (Kültür İşleri Genel Dağıtım Organizasyonu Başkanı ve dini lider Ali Hamaney’in baş yardımcısı)
7. Salman Gaffari (Dışişleri Görevlisi ve Mecme-i Ehl-i Beyt adlı Teşkilatın genel başkanı)
8. Huccetu’l- İslam Zamani (Mecme-i Takrib Genel Sekreter Yardımcısı)
9. Es-Seyyid Brucerdi (Dışişleri Bakan Yardımcısı)
10. Mihmanperest (Dışişleri Bakan Yardımcısı)
11. Dr. Haddad Adil (Filozof- Farsça Kültür Başkanı)
12. Huccetül-lslam El-emin Gaffari (İslam Alimi, Tahran İlahiyat Fakültesi Dekanı)
13. Hüccetül- İslam Es-Seyyid Celal MİR AGAYİ (Takrib Genel Sekreter Yardımcısı)
14. Hasan İsmeti (Takrib Teşkilatı Özel Kalem Müdürü)
15. Talibi (Aynı teşkilatın Dış İlişkiler Sorumlusu)
09.01.1996 Salı Günü hava yoluyla Isfahan Şehrine gidilmiş ve hizmetimize tahsis edilen eskort eşliğinde, resmi geziler için özel olarak dizayn edilmiş bir otobüsle İsfahan’da bir şehir turu yapıldıktan sonra Isfahan Valisi’nin heyetimiz onuruna eski bir saray iken otel haline getirilen Abbasi Hoteli’nde verdiği öğle yemeğine iştirak edilmiştir. Yemeği mütakiben son derece görkemli bir görünüşe ve tezyinata sahip olan bu sarayın müştemilatı gezilmiştir.
Daha sonra bir rehber eşliğinde Isfahan şehrinin bazı önemli dini ve tarihi mekanları heyetimize gezdi- rilmiştir. Pek çok tarihi ve tabii zenginliğe ve güzelliğe sahip olan Isfahan; gerçekten çok muhteşem bir şehirdir. Buradaki dini ve tarihi mekanlardan bir çoğu Selçuklular ve Safevilerden kalmadır. Bu, Türk milleti için bir gurur vesilesidir.
Şehrin bu güzellikleri nedeniyle halk arasında; “Isfahan nısf u Cihan” (Isfahan cihanın yarısıdır.) denilmektedir. Bu güzel şehir; Iran tarihinde Safeviler, Selçuklular, Ziyari- ler ve Deylemiler döneminde 4 sefer başkent olmuştur. “Zayende Rud”(Hayat veren Irmak) adlı Irmağın ikiye böldüğü 2 milyon nüfuslu İsfahan’da, resmi daireler dışında iki kattan yüksek binalar pek görülmemektedir. Bunun nedenini sorduğumuzda yetkililer; "Şehire dışarıdan gelecek akınları önlemek için iki kattan yüksek bina yapımına izin verilmediğini" ifade etmişlerdir.
İsfahan’da gezilen mekanların önemlileri şunlardır:
1. Mescid-i Cami: 14. yüzyılda yaşayan hükümdar Ali muzaffer tarafından yaptırılmıştır. Daha sonra Safevi ve Selçuklu hükümdarlarınca pek çok ilaveler yapılan bu mescid; tarihi bir şaheserdir. Bu eser sadece cami olmayıp medreseleri, türbeleri (Muhammed Taki ve Muhammed Bakır isimli iki zatın türbesi vardır), şadırvanları, iş merkezleri, 40 sütunlar galerileri ve halk için yapılan sığınakları ile şehrin ana merkezinde bulunan çok büyük bir külliyedir.
Külliye’nin bünyesinde bulunan mescidler. Ülkemizdeki Ulu Camiler; medreseler ise Erzurum ve Sivas çifte minareler sitilinde yapılmıştır. Safevilerin yaptığı çiniler orji- nal haliyle muhafaza edilmektedir. Kubbelerde bulunan kitabelerde küfi ve sülüs hattıyla yazılmış Melik- şah, Nizamü’l Mülk, Safevi hükümdarları ve mimarlarının isimleri görülmektedir. Moğol Hükümdarlarından Olcaytu’nun yaptırdığı ilave, tek kelime ile harika bir görünüm arzetmektedir. Rivayete göre; Ol- caytu sonradan müslüman olmuş, "Muhammed Olcaytu" isimini almış ve mihrabın üzerindeki kitabeye de adını "Sultan Muhammed" diye yazdırmıştır. Daha sonra Bay Sungur adlı bir zatın ilave ettiği bölüm; mum ve benzeri bir şey olmadan tepeden açılan pencerelerle özel olarak ışıklandırılmış bulunmaktadır.. Şu anda bu bölüm ibadete açıktır.
2. Nakş-i Cihan Meydanı: Mescid-i Cami’den sonra "Nakş-i Cihan Meydanı" gezilmiştir. 500x165 m ebatlarında olan bu meydan; “Al-i Kapu Sarayı”, Mescid-i imam, Şeyh lütfullah Camii, Medreseler, pazar yeri ve yüzlerce dükkan tarafından çevrilidir. Şu anda bile devlet törenlerinin icra edildiği bu meydan, Safavi hükümdarlarından Şah Abbas tarafından yaptırılmıştır. Şehrin kuruluşunda, imarında ve bu günkü özelliğe ve güzelliğe kavuşturulmasında Şah Ab- bas’ın katkısı gerçekten çok büyüktür. Her tarafta O’nun bıraktığı muhteşem bir eseri görmek mümkündür.
Nakş-i Cihan Meydam’nda bulunan Al-i Kapu Sarayı, Mescid-i İmam ve Şeyh Lütfullah Camii’nin Safeviler zamanında yaptırılan çinileri hala orijinal haliyle durmakta ve 7 rengin ahenkle birbirini tamamladığı muhteşem bir görünüm arzetmektedir. Mescid-i Imam’ın merkezine konulan belirli bir noktada ses 7 defa yankılanmakta ve her taraftan duyulabilmektedir.
3. Çihil Sütun Müzesi: Nakş-i Cihan Meydan’ndan sonra yine Şah Abbas tarafından yaptırılan "Çihil- Sütün (40 Sütun) müzesi" gezilmiştir. 20 ağaç sütun üzerine kurulu bu müzenin sütunlarının gölgesi, önündeki havuza düşünce 40 adet görüldüğü için esere bu ad verilmiştir. Önünde Nakş-i Cihan Meydanı’nın maketi bulunan bu müzede; Şah Abbas’ın misafirleri kabul salonu, eğlence salonu, Şah Abbas ve yareninin resimleri, Safevilere ait minyatürler, Şah İsmail’in Osmanlılar ve Özbeklerle savaşlarını temsil eden resimler ve daha pek çok tarihi eser bulunmaktadır.
4. Zayende Rud: Akşam yemeğini müteakiben şehrin ortasından geçen Zayende Rüd Irmağı’nın üzerinde bulunan ve Şah Abbas tarafından yaptırılan 3 adet muhteşem köprü görüldükten sonra hava yoluyla Tahran’a dönülmüştür.
10/01/1996 Çarşamba günü saat 10.30’da Irşad Bakanı Yardımcısı Hocatu’l-lslam MİRİ ile bir görüşme yapılmıştır. Görüşmede Bakan yardımcısı ziyaretten duyulan memnuniyeti dile getirmiş, Di-saat 10.30’da İrşad Bakanı Yardımcısı Hocatu’l-lslam MİRİ ile bir görüşme yapılmıştır. Görüşmede Bakan yardımcısı ziyaretten duyulan memnuniyeti dile getirmiş. Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Nuri YILMAZ da teşkilatımız ve Türkiye’deki dini faaliyetler konusunda bilgi vermişlerdir.
Aynı gün saat 16.00’da Büyükelçimizle birlikte Dışişleri Bakanı Yardımcısı ve Bakan vekili Selimi ziyaret edilmiştir. Bakan Yardımcısı Selimi görüşme sırasında yaptığı konuşmada; Diyanet İşleri Başka- nı’nın ülkelerini ziyaret etmelerinden dolayı duydukları memnuniyeti dile getirdikten sonra özetle şunları söylemiştir: "Iran-Türkiye münasebetleri. Sayın Büyükelçi Mithat BALKAN’ın da özel gayretleriyle her geçen gün gelişmektedir. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın da yurtiçi ve yurtdışı faaliyetlerini yakinen takip etmekteyiz. Gerçekten Diyanet takdire şayan hizmetler yürütmektedir. Şu ana ka- darki gezinizden olumlu izlenimler edindiğinizi tahmin ediyorum. Dünyada gelişen olaylar iki ülkeyi birbiriyie işbirliği yapmaya zorlamaktadır. Küçük ihtilaf-konuları, bizi hiç bir zaman işbirliği yapmaktan alıkoymamalıdır. Aksine bu farklılıklardan faydalanarak işbirliğini daha da güçlendirebiliriz. Allah Taala Kur’an-ı Kerim’de aramızda ihtilaf olabileceğini beyan ve ifade buyurmaktadır. Biz iki komşu ülke, hassas bir bölgede yaşıyoruz. Bu nedenle işbirliğine mecburuz bu işbirliğinin emarelerini de görmekteyiz. Zat-ı alinizin ziyareti, bunlardan biridir. Bütün dünyada maneviyata yöneliş vardır. Din görevlileri, insanların bu sahadaki susuzluğunu giderme yönünde gayret göstermelidirler. El-ele verip müslümanların görüşünü ve İslam’ın mesajını bütün dünyaya duyurmalıyız. Dünya müslümanlarının problemlerini çözmek için birleşmek zorundayız. Avrupa her sahada birleşirken biz niçin birleşmeyelim? Gayr-i müslimler, müslümanların birbirlerini tanımamaları için pek çok engeller koyuyorlar. Yakınlaşmayı sağlayacak yeni nedenler bulmalıyız. İki ülke ilişkilerinin gelişmesi, bütün dünyanın yararınadır.
Yeterki bu işbirliğinin yararına inanalım. Her iki tarafça ifade edilen güzel düşünceleri, artık kuvveden fiile geçirmemiz gerekir."
Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Nuri YILMAZ da yaptığı mukabil konuşmada özetle; “Geç de olsa İran’ı ziyaret etmiş olmaktan mutluyum. önceleri Iran-Türkiye arasında dini müzakere ve fikir alış verişinde bulunmak üzere din görevlileri arasında gidiş-geliş olurdu. Ama nedense sonraları bu gelenek sona ermiştir. Iran İslam Cumhuriyeti Ankara Büyükelçisi Sayın Bakari’nin bu görüşmenin sağlanmasında çok büyük gayreti olmuştur. Bu ziyaretimizle; inkılaptan sonra İran’daki dini hayatı bizzat yerinde görme fırsatı elde ettik. Türkiye ve Iran birbirleriyle dini, tarihi ve kültürel bağlarla bağlıdır. Bizim medreselerimizde daha önce Farsça da temel diller arasında okutulurdu. Bu nedenle biz birbirimizi tanıyoruz, kültürel yabancılığımız yoktur. Bosna-Hersek vahşetinde olduğu gibi müşterek hareket edeceğimiz pek çok konu vardır. Karşılıklı ziyaretlerin ve fikir teatilerinin devamından yanayız. Teferruata ait bazı görüş ayrılıklarının, ihtilaf nedeni olmaması gerekir. Günümüz birlik günüdür. İki ülkenin işbirliğinden her iki taraf ta son derece faydalanacaktır. İki ülke bir araya gelerek diğer İslam ülkelerine örnek teşkil edebilirler. Her iki ülke de gerekli tarihi birikime ve tecrübeye sahiptirler. Dünyadaki gelişmeler gözümüzün önünde cereyan etmektedir. Gayr-i müslimler müslümanlarla işbirliği yaparken, dini, kitabı, kıblesi bir olan müslü- manlar niçin birbirleriyle işbirliği yapmasınlar?" demiş ve müteakiben Başkanlığımızı tanıtıcı özet bilgiler vermiştir.
Görüşmeyi müteakiben Tah- ran’da bulunan kitapçılar çarşısı gezilmiş ve İran’daki dini yayınlar hakkında bilgi edinilmeye çalışılmıştır.
Aynı gece yine İstiklal Hote- li’nde istirahat edilmiş ve 11/01/1996 Perşembe günü THY’nin saat: 04.20 uçağı ile İstanbul’a ve saat: 07.30 uçağı ile de Ankara’ya dönülmüştür.
Özetlersek; "Mecme-i Cihani Takrib-i Mezahib-i İslami" adlı Teşkilatın davetine binaen 06-11 Ocak 1996 tarihleri arasında İran’a gerçekleştirilen resmi seyahat; planlandığı şekilde ve amaçları doğrultusunda başarıyla bitirilmiştir.
1979 yılında Iran İslam Cumhuriyetinin kurulmasından sonra dini sahada ilk defa gerçekleştirilen bu gezinin, iki ülke ilişkilerinin gelişmesine olumlu katkıda bulunduğu, izahtan varestedir. Iran dini idare yetkililerinin bu temasların sıklaşarak devam ettirilmesi yönündeki ısrarlı teklif ve talepleri, bu görüşümüzü doğrular mahiyettedir. Gerçekten iki ülkenin birbirini yakından tanıyabilmesi için, kanaatimce bu kabil karşılıklı ziyaretlerin devam etmesi, son derece yararlı olacaktır.