Makale

Ramazan İkliminde Gerçekleşen Arınma Çabası

Ramazan İkliminde Gerçekleşen Arınma Çabası
Prof. Dr. Kadir Özköse Gazi Osman Paşa Üniv. İlahiyat Fak.


Ramazan ayı biz müminlere sunulmuş bir fırsat iklimidir.
Ramazan ayı bizlere hayatın müsrif bir şekilde harcanamayacağını öğreten bir manevi tecrübedir.
Ramazan ayı, hayatımızı yılda bir defa yeniden kurgulamamızı sağlayan ve bizleri günlük hayatın gailesinden kurtarıp Hak ve hakikati idrak etmeye davet eden bir zaman ayarıdır.
Ramazan ayının en belirgin özelliği oruç ayı olmasıdır. Oruç ibadeti, kulun imsakten iftara kadarki süreç içerisinde orucu bozacak her türlü davranıştan uzak kalmasıdır. Ancak kiminin orucu sahibini sadece bir şey yiyip içmekten alıkoyarken, kiminin orucu ise sahibini çirkin sözlerden, yersiz duygulardan ve kötü ahlaklardan alıkoyar. Dolayısıyla tutulan oruçlar tek düze değildir. Oruçta kalite aranmaktadır. Yüzeysel, ritüel, şekilden ibaret olan orucun ötesinde hakikatini kavramak esastır. Bu çerçevede Allah dostlarından Muzaffer Kırmısînî orucun farklı boyutta üç tasnifini yapmaktadır. Nefsin, aklın ve ruhun orucu diye dile getirdiği bu taksimi o, şu şekilde izah etmektedir:
Nefsin orucu, yeme içme ve harama karşı perhizkâr davranmaktır. Bu, aynı zamanda avamın orucudur. Dini yüzeysel boyutta yaşamaya çalışan Müslümanlar, yeme içme ve cinsel temasta bulunma gibi orucu bozan şeyleri terk ederek oruç tutar, bunun ötesini düşünemezler. Bu hâliyle de olsa oruç, sahibini bir irade testinden geçirmektedir. Avamın tuttuğu bu oruçlar da onların nefislerine karşı mukavemetini ve irade gücünü artırmaktadır. Belirlenen zaman dilimleri içerisinde gerçekleştirilen uzak kalma fiili, nefsi zayıf düşürmekte ve kişinin ruhen güçlenmesini sağlamaktadır. Mağrip düşünürlerinden Ebu’l-Abbas es-Sebti oruç tutmanın hikmetini, açlık hissini duyabilme eğitimi olarak verir. Zira kişi aç kaldığı zaman açların hâlini hatırlamaya başlar. Açlık hissinin ne kadar yakıcı bir ateş olduğunu anlayan kişi de infakta bulunmaya meyleder. Oruç tuttuğu hâlde aç ve susuzlara acıma hissi gelişmeyen kişinin tuttuğu oruçtan gereğince istifade etmesi mümkün değildir. (İbnu’z-Ziyat, et-Teşevvuf, Rabat 1984, s. 452.) Avamın orucu nefsin arzularını dizginleme fırsatı kazandırmaktadır. Nefsi bazı arzulardan alıkoymak bir erdemdir, ancak gönlün ve ruhun aydınlanmasını sağlamak daha deruni boyut kazanmayı gerektirmektedir. Nefsin terbiyesini amaçlayan temel düzeydeki orucun daha kavi olanı aklın orucudur.
Aklın orucu, heva ve heveslere kapılmamaktır. Salih ve müttakilerin tuttuğu bu oruç, avamın orucunun şartlarını taşır, fakat başka birtakım özellikleri içerisinde barındırır. Bunların başında insanın bedeni ve organları ile günah işlememesi gelir. Gözlerini, dilini, kulaklarını, el ve ayaklarını denetim altında tutması esastır. Zira tam manasıyla tutulacak bir oruç, bütün organların iştirakiyle gerçekleşir. Havas adı verilen Allah dostları midelerini yemek ve içmekten korudukları gibi; dillerini de yalandan, kötü sözden, boş laftan uzak tutmuşlardır. Onlar gözleri ile harama bakmazlar, yanlış ortamlara nazar etmezler, başkalarında kusur aramaya kalkışmazlar. Kulakları ile gıybet, dedikodu ve abes sözleri dinlemekten kaçınırlar. Bu havas zümresine göre orucun ruhu; şeytanın araç olarak kullandığı nefsin kuvvetini zayıflatmak ve nefsin kötülüğe yönelmesini önlemektir. Zira oruçla saflaşan kalbe şeytan yaklaşamaz. Böyle bir kalbe sahip olan mümin melekût âlemini seyreder. Melekûtun temaşa edilmesi için midenin boş tutulması, zihnin masivadan arındırılması ve kalbin saflaştırılması gerekir. Nefsin terbiyesini hedefleyen avamın orucu, zihnin aydınlanmasını sağlayan havassın orucu yanında havassu’l-havasın tuttuğu ruhun orucu da bulunmaktadır.
Ruhun orucu, aşırı ihtiraslardan uzak durmak ve kanaat sahibi olmaktır. Havassu’l-havâs olan bu şahsiyetlerin zihnine dünya düşüncesi, kalbine de kötü duygular sirayet etmez. Onlar Allah’tan başka bir şey düşünmezler. Onların nazarında gönülde ilahî güzelliklerin hissedilmesi ve zihninde güzel şeylerin düşünülmesi esastır. Buna göre avamın tuttuğu oruçlarda alışkanlıkların düzenlenmesi, havassın tuttuğu oruçlarda davranışların temellendirilmesi, havassu’l-havasın tuttuğu oruçlarda ise duyguların kontrol altına alınması esastır. (el-Kuşeyri, er-Risale, Beyrut 1993, s. 425.)
Nefsin, aklın ve ruhun arınmasını sağlayan oruç ibadeti ile anlam kazanan ramazan ayı, bir arınma mevsimidir. Nefsin kirlerinden temizlenme sürecidir. İslam’da nefsin yok edilmesi, öldürülmesi ve ortadan kaldırılması söz konusu değildir. Ancak insan egosunun kontrol altında tutulması, nefsin terbiye edilmesi ve benliğin eğitilmesi söz konusudur. İslam’da nefsin şehvetlerini sınırlamak esastır. Çünkü ömür boyunca nefsin hazları peşinde koşmak, bireyin madden ve manen tükenmesine yol açar. İslam nazarında insan, Allah’ın halifesi, âlemin özü ve kâinat ağacının meyvesidir. İnsanı yaşatmak, insanlığı egemen kılmak ve insanca yaşamı sağlamak, İslam idealidir. Allah’ın tecellisine mazhar olabilmek, Hakk’ın muhatabı hâline gelebilmek için de insanın benliğini arındırması gerekmektedir. Nefsani arzuları sınırlayan, şehevi duyguları törpüleyen, insanın ihtiyaçlarını belirleyen en önemli ölçüt, oruç ibadetidir. Oruç kulun kanaat sahibi olmasını, tevekkül etmesini, azla yetinmesini, zor şartlara uyum sağlamasını ve iradesinin güçlenmesini sağlar. (M. Ali Ayni, Türk Ahlakçıları, İstanbul 1993, s. 25.)
İnsan nefsi, kolayı tercih edip zora gelmeyen ve taşkınlığa sapıp doymak bilmeyen bir yapıya sahiptir. Nefsin boşlanması, ihmal edilmesi, kendi hâline bırakılması, her dediğinin yerine getirilmesi, arzularının peşine düşülmesi akıl kârı değildir. Bu gerçekten hareketle İbrahim b. Edhem, rahatlık kapısını kapatıp zorluklara tahammül etme kapısını çalmadan, kibir/büyüklenme kapısını kapatıp tevazu/alçak gönüllülük kapısını açmadan, boş durma kapısını kapatıp gayret ve çabanın kapısına yönelmeden, uyku kapısını kapatıp uyanıklık kapısını aralamadan, varlık gösterisinde bulunma kapısını kapatıp Hakk’a muhtaçlık hissinde yaşama kapısını idrak etmeden, emel kapısını kapatıp ölüme hazırlama kapısını açmadan salihlerin mertebesine ulaşılamayacağını söylemektedir. (Kuşeyri, er-Risale, s. 429.)
Ramazan ayında tutulan oruçlar, kılınan uzun soluklu teravih namazları, gece yarısı bölünen uykular, iftar sofrasında gerçekleşen tatlı tebessümler, imsak vaktinde sergilenen kararlı tutumlar, gece ve gündüz gerçekleştirilen Kur’an tilavetleri, hatimler ve mukabeleler, her daim dilden ve gönülden eksik edilmeyen tesbihler, zikirler ve virdler, yapılan itikâflar, verilen zekâtlar, sadakalar ve fitreler, gerçekleştirilen iftar davetleri kalplerin pasını silen hayırlı adımlardır. Tutulan oruçlar sahibinin bedenini inceltirken ruhunu kavileştirir. Bu gerçeği Eşrefoğlu Rumi şu şekilde dile getirmektedir: “Oruç tutan müminin gözü şerden uzak durur, basireti açılır, iç kulağı işlevsel hâle gelir, ilahî hazineden nasiplenmeye başlar, nefsi ıslah olur, acziyeti belirginleşir, benlik kavgası zayıflar, kulluk gayreti artar, gönlü saflaşır, zihni güçlenir, alçakgönüllülüğü belirginleşir.” (Eşrefoğlu Rumi, Müzekki’n-Nüfus, nşr. İsmail Efendi, İstanbul 1321, s. 264-5.)
Özetle, gündüzleri oruçla geceleri kıyamla anlamlı kılınan ramazan ayı, bizlere ömrü bereketli hâle dönüştürmenin eğitimini verir.
Kendi gerçekliğinden uzaklaşan gaflet ehline ramazan ayı bir uyarı, bir ikaz ve bir hatırlatmadır. Gaflet ehlinin kaybettiklerini yeniden bulmasını sağlar.
Kendini unutanlara, sorumluluğundan kaçanlara, yaşam sürmenin anlamından habersiz kalanlara, ahirete hazırlanmaktan uzak duranlara ramazan ayı, bir fırsat iklimidir. Agâh olma, gayreti elden bırakmama, silkinme, uyanma ve kulluk ritmine bürünme çabasıdır.
Ramazan ayı, dağılmışımızı toparlamanın yoludur. Bizlere aklımızı, düşüncelerimizi, duygularımızı, gönlümüzü, ruhumuzu ve davranışlarımızı tek ulvi gaye uğrunda toparlamayı öğretir.
Sonuç olarak ramazan ayı muhasebe, murakabe, irademizi güçlendirme mevsimiyken, oruç ibadeti duruşumuzun, aidiyet bilincimizin, nefsimizi kontrol altında tutuşumuzun, dirilişimizin ve uyanışımızın göstergesidir. Ramazanla arınan gönüller oruç tutarken, kendilerini tutmayı öğrenirler.