Makale

GELİŞEN TEKNOLOJİYE RAĞMEN İNSAN FAKTÖRÜ ÖNEMLİDİR

Abdullah CEYHAN/ Dini Yayınlar Dairesi Başkanı

GELİŞEN TEKNOLOJİYE RAĞMEN İNSAN FAKTÖRÜ ÖNEMLİDİR

Tasavvuf ve ahlâkla ilgilenen ilim adamları insan için “Zübde-i âlem”, âlemin seçkin parçası, özü, özeti, sonucu demişlerdir. Eskilerin ne demek istediklerini simdi daha iyi anlamaya çalışıyoruz. Hemen peşinden aklımıza, yine büyüklerin “âlemlerin insanda gizli olduğu” geliveriyor.
Gerçekten insan, çözülemeyen, sırlarla yüklü, devâsâ bir yaratık, büyük muammadır. Cüce, korkak, basit, bencil ve diğer yaratıklardan farksız insan yok mudur? Elbette vardır. Bu ikilem diğer canlılarda mevcut değildir. Onlar, rüzgar önünde sürüklenen yapraklar gibidirler. Ya İlahî vahiyle emredildikleri şekilde hareket ederler veya tabiatları gereği-ki yine yaptıkları, İlahî çizgi doğrultusundadır-hareket ederler. Korktuklarından kaçar, korunmaya çalışır, kendilerinden küçük ve güçsüz olanları yerler. Yasamanın şartı yemek ve içmektir. Bu yaratıklar tabiatta denge unsurudurlar. Arı gibi, insanlar için bal yapanlar, ipek böceği gibi, koza üreten, ağaçların döllenerek meyve vermesini sağlayan böcekler gibi insanlara da faydalı olanlar yok değildir. Bu bir iki örnek herkes tarafından bilindiği için verilmiştir. Aslında bütün canlılar, insanların hizmetindedir. Dünyanın dengesi bu canlı yaratıklarca korunabilmektedir. Biz insanlara kalsa, bizler çoktan dünyanın sonunu getirirdik. Günümüzde bütün gayretler sanki bu yöne yöneltilmiştir. Bize hizmet için yaratılan canlılar bilerek veya bilmeden yok edilerek sonumuz hazırlanmaktadır. İlâhî vahiy ile hareket eden yaratıklar, ister rüzgar önünde savrulsunlar, ister birbirlerini yok etmeye çaba sarfetsinler, yaptıkları bütün is biz insanların lehinedir. Bizler onlara dokunmasak, dünya daha bir güzel olacaktır.
İsin bir diğer yönü de, dünyaya nizam vermeye çalışan insanın, zübde-i âlem olduğunu ve kendisinde “alemlerin gizli bulunduğunu” unutarak gülünç durumlara düşmesidir. Bu duruma düsen insan ne yönlendirilmeyi kabul etmekte, ne de varlığını kabullenmektedir. O sadece yasamak için yemekte, hayatiyetini devam ettirebilmek için veya hakim olabilmek için öldürmektedir. Teknolojik gelişmeler bunun en bariz örneğidir. Teknolojide ruh ve canlılık alâmeti olmadığı için, diğer yaratıklar gibi sevk-i tabiî de mevcut değildir. Yani ne yok edebilirsiniz ne de tam kontrol.
O zaman insan, bırakın içinde dünyaların saklı olmasını, o silinmeye müsait bir nokta bile olamamaktadır.

GELİŞEN TEKNOLOJİYE
RAĞMEN
Günümüzde başdöndürücü bir şekilde devam eden teknolojik gelişmeler beraberinde bir yığın problemi de getirmektedir. Teknolojiyi gerçekleştiren insan, yaptıklarına paralel olarak robotlaşmaktadır. Dolayısıyla "insanın pabucu dama atılmak" üzeredir. Zira vicdanının sesini duyamayan, ruhu uçmuş, düşüncesi körelmiş, acıması, sevinmesi dümûra uğramış bir insan, emredilenin dışında hiç bir sey yapamaz. Yaptıklarına estetik katamaz. Netice itibariyle beklenen felaket an meselesidir. Onun için önce insan diyerek, ise başlamanın zamanı geçmek üzeredir.

İNSAN FAKTÖRÜ
ÖNEMLİDİR
Teknik ve teknoloji ne kadar ilerlerse ilerlesin, insan eliyle ve yaptığına ruh vererek yönlendirilmesi şarttır.
Robotlaştırılan insanların toplumda meydana getirdikleri olumsuzlukların akislerini tesbit eden bazı düşünür ve idareciler, yeniden insana önem atfetmeye başlamışlardır. Bu durum sevindiricidir. Daha da önemlisi özel ve resmi kurumların bazılarında personelin yetiştirilmesi için gayret sarfedildiği- ne şahit olmaktayız. Bu durum yaygınlaştırılarak devam ettirilmelidir. Başarının sırrı, teknolojiyi kullanan personelin yetiştirilmesine bağlıdır.
Bir ressam resmini yaparken o resme, hem iç dünyasını, ruhunu katar, hem de fizikî ortamı resmin içine gömer, □ resim o zaman katacağı bir şey yoksa, fizik güzelliği de ilave edilemiyorsa resmin güzel olması mümkün değildir. Bu yüzden bütün büyük sanatçı ve sanatkarların ince ruhlu, sevecen ve insan sevgisi ile dolu oldukları konusunda hemen hemen fikir birliği mevcuttur. Demir ve metal yığınından ibaret olan makine ve aletler kendileri güzel görünseler bile, insan katkısı olmadan yaptıkları ürünlerin güzel ve faydalı olması düşünülemez.
Günümüz ve geleceğin teknolojisi de yine insan komutu ile hareket edecektir. Komut verenin makineleşmesi halinde iyi netice alınması hayaldir. Belki de felakettir. Onun için, insanı robotlaştırmaktan korumak durumundayız. Üstelik "Zübde-i âlem” olduğunu unutturmamayız. Kendisinde dünyaların gizli olduğunu ve bünyesinde binlerce dünyayı taşıdığını devamlı hatırlatmalıyız.
Bir başka husus da, makine ve teknolojiye teşekkür edemeyeceğimiz gerçeğidir. Teşekkür etsek bile o bu jestimizi anlamayacaktır. Esas teşekkür edilecek yaratık insandır.
İş yapan işçiye, iyi idare eden idareciye, başarılarından dolayı teşekkürü esirgememek gerekir. Nedense bizim insanımız bu konuda ketumdur. Zira yerinde yapılan bir teşekkür veya taltif iş verimini artırır, iş huzurunun, çalışma güvencesinin sağlanmasına zemin hazırlar. Modern yönetimlerde bahsedilen bu hususlara riayet edildiğine az da olsa şahit olmaktayız.
Başta da ifade edildiği gibi insan, diğer yaratıklardan tamamen farklı olarak yaratılmıştır. O, dünyaya nizam vermek ve yaratanına kulluk etmek üzere yer yüzünde İskan edilmiştir. Ruhu vardır. Hissi mevcuttur. Akıl ve iz’ana sahiptir. Sever, sevilmek ister, acı duyar, sevinir, gerekiyorsa üzülür, inancının gereği bazı faaliyetlerle yüklü, ama kötülük yapmaya da mütemayildir. Devamlı eğitime ihtiyaç duyar. Ne kadar çok eğitirseniz o kadar iyi olur. Kendisinden güçlü alet ve edevatı yapabilir. Onları insanların hizmetine sunar. Yaptıklarını da yönetme gücüne sahiptir.
Ancak diğer yaratıklar kendilerine ilham edilen doğrultuda hareket etmek zorundadırlar. Onları yönlendirmek de insanın görevleri cümlesindendir. Diğer canlıları yönetmeleri konusunda da insanın eğitime ihtiyacı vardır. Yoksa canlılar arasında taraf tutması ya da bencil hareket etmesi halinde dünya yaşanılamaz bir hal alır. Dengeler alt-üst olur. Böylece insan, kıyametini kendi eli ile hazırlamış olacaktır. Hele hele yaptıkları cansız ve ruhsuzsa daha bir özen ister. Onları hayra yöneltmek insanın en önemli görevlerindendir.
Bütün bu söylenenlerden sonra netice olarak, gelişen teknolojiye rağmen, insan faktörü önemlidir, diyoruz.