Makale

AĞRI

Selahattin KARAHOCAGİL / Ağrı İl Müftüsü


AĞRI


COĞRAFİ DURUMU

Doğu Anadolu’nun en doğu ucunda bulunan Ağrı ili Grenwich ölçeğine göre 39°- 40° Kuzey enlemi ile, 42°-45° doğu boylamları arasında yer almaktadır. Doğu Anadolu’nun yukarı Murat havzasında bulunan Ağrı, adını sınırları içinde bulunan 5165 metre yüksekliğindeki yurdumuzun en yüksek dağından almaktadır. İl topraklarının genişliği Tahir bucağından İran sınırına kadar 19G km. kuzey-güney doğrultusunda ise 110 km.’dir. ilin genel yüzölçümü 11376 km2’dir. Kuzeyinde Kars ve Iğdır, güneyinde Van ve Bitlis; güney batısında Mus ve batısında Erzurum illerimiz bulunmaktadır. Doğudan Gürbulak sınır kapısı ile İran’la sınırdaş bir serhat ilimizdir. Ağrı 1639 yılında imzalanan Kasrı Şirin antlasması ile Ağrı İran sınırının boyu 75 km’dir.
Toprak yapısı itibariyle genelde dağlık bir alanda bulunan Ağrı kuzey ve güney sınırları doğrultusunda uzanan Migremir, Sinek, Giftöküz, Köse, Ziyaret, Tendürek ve Ağrı dağları ile çevrili olmasına rağmen bu fiziki yapının orta kısmında geniş ovalar deniz seviyesinden yükseklik 1600 metrenin altına düşmektedir. Karasal bir iklime sahip olan Ağrı, yurdumuzun en soğuk, kışı en ağır yerlerinden biridir.
Fırat’ın en büyük kollarından biri olan Murat Nehrinin Ala- dağ, Tendürek dağlarından doğup Ağrı topraklarından geçmesine rağmen bu ırmaktan yeterince yararlanamamaktadır. Ayrıca Güzeldere, Seryan çayı, Karaköse-Karasu, Taşlısu, Körçay, Balıkgölünün ayağı Sa- rısu gibi ovalara inen akarsuları bulunmasına rağmen Ağrı’nın dağ, tepe ve ovaları ağaçsız bitki örtüsünden mahrum ve eroz- yon’a maruz bir durumdadır.
Ağrı’da kaynak suları da oldukça bol ve çeşitlidir. En temiz tatlı suyundan en temiz en güzel maden suyuna, en şifalı kaplıca suyuna kadar her türlü maden suyu mevcuttur. Diyadin yakınlarındaki Davut, Yılanlı, Köprü çermiklerinde geçmiş tarihlerde Celayirli, Timurlu ve Karakoyunlu padişahlarının bile yıkanıp şifalandıkları bilinmektedir. Demirli, Karbonatlı, Kükürtlü ve radyoaktiviteli bu suların bir çok hastalığa iyi geldiği ilmi incelemelerle belirlenmiştir.
Taşlıçay yakınındaki karbonatlı maden suyu, Ağrı-Yolluyazı (Dambat) Madensuyu, Eleşkirt-Kaşesor Maden suyu, Dede- maksut tatlısu. Hamur Tükenmez Çermiği, Diyadin-Tazekent, Tendürek, Doğubeyazıt-Sağlık suyu, Tutak ve Patnosmaden suları insan sağlığına faydalı ender bulunan şifalı sular olmasına rağmen Ağrı’da sulara gereken değer verilmemiştir. Bir ikisi hariç, çoğunun yeri herkes tarafından bilinmez bile.

TARİHİ DURUMU
Anadolu yarımadasının başlangıç noktasında bulunan ve Asya-Avrupa karayolunun buradan geçmesi, bu ilin tarihini çok eskilere götürmektedir. Orta Asyadan ve İran’dan gelen kalabalık kitleleri batıya akıtan en önemli geçitler ve boğazlar burada bulunduğundan Ağrı ve çevresine ilk çağlardan itibaren yerleşim alanları olmuş, köyler ve kentler kurulma
ya başlamıştır. Burası aynı zamanda Doğu Anadolu’ya gelen göçlerin ve akınların ilk konuklarına merkezliğini yapmıştır. Küçük Asyayı ele geçirmek isteyenlerle Asya ve Avrupa göçmenleri Kafkas sıra dağlarından inemedikleri çoğu zaman Anadolu’nun giriş kapısı olan Ağrı onlara geçiş yeri olmuştur. Tepeler üzerinde bulunan höyükleri, kale kalıntıları, oyulmuş mağaralar, mahzenler yer altı tünelleri, kervanyolları, taş ve kayalara işlenmiş kitabeler, yeraltından çıkarılan çeşitli bulgular, Ağrı’nın bu güne kadar çok el değiştirdiğinin nice zengin ve yüksek kültürlerin beşiği olduğunun belgeleridir.
M.Û. XVI. yüz yıldan itibaren topraklarda Hititler, Hurri-Mita- niler, Urartular, M.Ö. 585 yıllarında MakedonyalIlar, Kimmerler, Medler, Persler, Sakalar, Karduklar, BizanslIlar sıra ile hükümran olmuşlar. Nihayet 1018 Çağrı ve Tuğrul beylerin Maveraunnehirden batıya yönelmeleri, Çağrı Bey’in 3000 kişilik bir süvari kuvvetiyle Horasan ve Azarbeycan üzerinden Anadolu’ya girmesi, 1037 yılında İran’daki siyasi nüfusun Selçukluların eline geçmesi, 1071 tarihinden Selçuklu Sultanı Alparslan’ın Malazgirt Zaferiyle Anadolu’yu fethetmesi sonucunda bütün Anadolu ile birlikte Ağrı da islâma vatan olmuş ve Selçuklu yönetimine geçmiştir. 24 Haziran 1243 Sivas-Köse- dağ mevkiinde Selçuklu-Moğol istilasına uğramasıyla Ağrı bir müddet tampon bölge haline gelmiş, 1239-1256 arası İlhanlIların ve Celayirlilerin kon- troluna girmiştir. Celayir Hükümdarı Sultan Hüseyin’in 1382 yılında ölmesiyle ülkesi oğullan Ahmet’le Beyazit arasında taksim edildiğinden Ağrı Havzası Dağıstan ve Acem-lrakı ile birlikte Bayezit’e düşmüştü. Ağrı’nın yıllarca mekezliğini yapan Bayezit kendi adını, Bayezit kalesinin banisi olan bu sultandan almıştır.
Timur istilasından sonra bir müddet Karakoyunlu işgalinde kalan Ağrı 1467’de Karakoyunlu hükümdarı Cihanşahın uzun Hasan’a yenilmesiyle Ağrı, bütün Karakoyunlu devletinin zimmetine geçmişti.
Nihayet Ağrı Yavuz Sultan Selim’in 23 Ağustos 1514 Çaldıran savasında Iran Safevi Hükümdarı Sah İsmail’i yenmesiyle Osmanlı topraklarına tamamen katılmış oldu.
1578 II. Sultan Murat zamanında yapılan bir tahrirle 5 sancağa ayrılan Ağrı Bölgesi Van eyaletine bağlanmıştı. İran’ın sınır baskınları bir türlü son bulmuyordu, ayrıca yurt içinde de Yezidi ve diğer bazı Çabulevlar tarafından halk rahatsız ediliyordu. 1635 yılında 4.üncü Sultan Murat Revan seferine çıktığında Ağrı Halkından bir hayli mücahit orduya katılmış, büyük fedakarlıklar göstermişlerdi. Bu başarılı mücahitlerden biri de o savaşlarda bir kolunu kaybeden Çolak Abdi Paşa idi. Padişah bu paşayı kahramanlığı sebebiyle Bayezit Serhat beyliği rütbesiyle ödüllendirmişti. İşte Bayezittaki Ishak Pasa sarayının ilk inşaatını başlatan bu Çolak Abdi Pasadır.

OSMANLI-RUS
MÜCADELELERİNDE AĞRI
Kars, Ardahan, Erzurum gibi, Ağrı’da her Rus işgalinden nasibini almıştır. 1828, 1829, 1853, 1856, 1877, 1878 ve nihayet 19141918 savaşlarının tamamında Ağrı Rus istilasına maruz kalmış, bu savaşların bazılarında (Erzurum’da olduğu gibi] Ağrı’nın kahraman halkı bizzat ayaklanarak vatanlarını koruma hamasetini göstermiştir. Mesela 1828 Rus istilasında Ruslar Erivandan ilerleyerek Bayazıt, Diyadin, Karaköse ve Eleşkirt’i işgal etmişlerdi. Bu Rus itilasında ayaklanan Ağrı halkı Rus ordusuna karşı koymuşlarsa da
Rus askerlerinin çokluğu ve güçlüğü sebebiyle başarılı olamamışlardı ama Eylül - 1829’da yapılan son taarruzla Bayazıt, Erzurum ve Kars’tan Rus ordusu püskürtülmüştü.
CUMHURİYET DÖNEMİNDE AĞRI
Ağrı, Cumhuriyet döneminden önce, Doğuba- yazıt’ın Sancak Merkezi olduğu yıllarda küçük bir köy halindeydi. Sorbulak adını taşıyan bu köy 1876’tan itibaren yavaş yavaş gelişmeye başlamıştır. XIX. yüzyıl sonlarında veya XX. yüzyıl baslarında doğudan gelerek sinsi sinsi yerleşen Ermeni göçmenleri buraya hakim duruma gelince karataştan yaptıkları bir kiliseye izafetle Sorbulak’ın adını “Karakilise’’ye çevirmişlerdi. Er- menilerin bu topraklardan püs- kürtülmesinden sonra 15> Kolordu Komutanı Kâzım KARA- BEKİR Pasa, Savunma Bakanlığı ile yaptığı yazışmalar sonunda, Kasım- 1919 tarihinde (Eleşkirt civarındaki Kösedağını da dikkate alarak) Sorbulak veya Karakilise’nin adını "Karakö- se” olarak tescil etmişti. 1834 yılında Nahiye, 1869 yılında Doğubayazıt sancağına bağlı kaza merkezi olan Karaköse 1927 yılında Vilayet olmuş ve sınırları içinde bulunan 5165 metre yüksekliğindeki Türkiye’nin en yüksek dağı Ağrı’nın ismini almıştır.
Ağrı, Eleşkirt ovasının devamı olan Ağrı Ovasının merkezi bir yerinde kurulduğundan dört yönden gelen yolların ve suların güzergâhı durumunda olan, İran doğalgazının geçit noktası durumunda bulunan istikbali parlak bir ilimizdir. Şehrin deniz seviyesinde yüksekliği 1 640 metredir. İlin güneyinden Murat nehri, doğusundan Körçay, batısından Taşlısu ve Karasu akar. Şehir bu akarsular tarafından adeta bir sur içine alınmış gibidir. Akarsuların hemen hepsi de şehrin göbeğinde Murat Irmağı ile birleşmektedirler. Ne yazık ki bu suların yatakları onarılmamış, istifade etmek düşünülmemiştir.
İl Merkezinin nüfsu 1990 sayımına göre (Köylerle birlikte) 103.797 sadece şehir nüfusu 58.038’dir. Su anda aşırı göçmen akını sebebiyle Ağrı’nın şehir nüfusununl 50.000 üstünde olduğu söylenmektedir.
1 990 sayımına göre Ağrı il’inin total nüfusu 437.093’dür.

AĞRI’NIN EKONOMİK VE
SOSYAL DURUMU
Halkın çoğunluğu % 90 tarım ve hayvancılıktan geçimini sağlamaktadır. Bu sektörde de genelde ilkel unsurlar uygulanmaktadır. Mahalli zenginler umumiyetle (İstanbul, Ankara, İzmir gibi) büyük illere taşındıklarından sınai ve ticari yatırımlar oldukça düşüktür. Terör sebebiyle 15 kadar köy ve mezra boşalmıştır. İl merkezi ile ilçe merkezleri bu göçler sebebiyle gece kondu ve göçmen istilasına uğramıştır. Su anda Ağrı bölgesi artık sefil bir dönem yaşamaktadır.

Ağrı’da Sanayi Sektörü Olarak :
Seker fabrikası
Et ve Balık Kombinası,
Süt Mamülleri Fabrikası
Doğubayazıt ilçesinde Yem Fabrikası bulunmaktadır.