Makale

CAMİ VE HAFTASI

BAŞYAZI

Mehmet Nuri YILMAZ
Diyanet İşleri Başkanı

CAMİ VE HAFTASI
CAMI yahut "mescid" bir ülkenin müslüman olduğunu gösteren işaretlerden başta gelenidir. Sevgili Peygamberimizin Mekke’den Medine’ye hicretleri ile beraber İslâm’da mescidin tarihi başlamıştır. O, Medine’ye beş kilometre mesafede bulunan "Kuba" köyünde konaklamış, orada ilk mescidi inşa etmiş ve ilk Cuma namazını kıldırmıştır.
MEDİNE’ye ulaşır-ulaşmaz, orada da bir mescid inşa etmeye teşebbüs etmiş ve kısa bir sürede, bugünkü adı ile "Mescid-i Nebi"yi tamamlamıştır. Böylece mescidler, daha Hz. Peygamberin sağlığında yapılmış ve sayıları çoğalmaya başlamıştır. Mescid, secde edilen yer, cami ise bir araya getiren anlamlarındadır.
BAŞKA bir ifade ile, müslümanların topluca Cenab-ı Hakka ibadet ettikleri yer camidir. İbadet kudsiyetinden dolayı camiye, "Beytullah" (Allah’ın evi) da denilmiştir. Kur’an’da, yeryüzünde inşa edilen ilk "beyt"in "Kabe" olduğu bildirilmiştir. Hz. Peygamberin en önemli hedeflerinden birisi, "Kabe"yi putlara ibadet edilen yer olmaktan kurtarmak olmuştur.
ESASEN bütün dinler, mabede büyük önem vermiştir. Tarihte, mabedsiz bir topluma rastlanmamıştır. İlkel kabile din ve toplumlarında dahi mabedler yapılmış ve bunlar kutsal sayılmıştır. Camilerin, diğer dinlerdeki mabed anlayışlanndan temelde farkı, camilerde yalnız Allah’a ibadet ediliyor olmasıdır. Bu da, İslâm’ın "tevhid"e verdiği önemi göstermektedir.
BUNA rağmen Yüce Dinimiz, her türlü mabede dokunulmazlığı prensip olarak getirmiş, saygılı davranmayı istemiştir. Bu nedenle, İslâm Tarihi’nde mabedlere dokunulmamış, tahrip edilmemiştir. Esasen, günümüz uluslararası hukuku da, mabed dokunulmazlığı hükmünü taşımaktadır. Ancak, asrımızda bazı toplumların tavrı hiç de öyle değildir.
NİTEKİM Sırplar, Bosna-Hersek’te camileri de tahrip etmektedir. Materyalist zihniyet, içinde bulunduğumuz asrın sonlarına doğru, bağımsızlığını henüz kazanan Türk Cumhuriyetlerindeki camilerin pek çoğunu yerle bir etmiş, bu ülkelerdeki şehir, kasaba ve köyler mabedsiz duruma düşmüştür. Halbuki ahalisi müslümandır. Bu ülkeleri camisizlik ve minaresizlikten kurtarmak için maddi-manevi destek sağlamanın bizlere düşen bir görev olduğunu "Camiler Haftası" münasebetiyle belirtmek istiyorum.
BAŞKANLIĞIMIZ bu konuda gereken çalışmaları başlatmıştır. Halkımızdan daha yoğun destek bekliyoruz. Bugün Ülkemizde ibadete açık 66.674 cami bulunmakta ve takriben 800 kişiye bir cami düşmektedir. Her sene de ortalama 1500 yeni cami halkımızca inşa edilip ibadete açılmaktadır. Bu, ülkemizde nüfus artışına paralel olarak cami ihtiyacının karşılandığını ve insanımızın camiye verdiği önemi göstermektedir. Bu vesile ile fedakâr halkımıza teşekkürlerimi bir kez daha tekrarlıyorum. Bağımsız Türk Cumhuriyetlerinde de bu standardın tutturulmasını arzuluyorum.
ÜLKEMİZDE cami yaptıran kişi, dernek ve vakıfların, yeni inşa edilecek camilerin ihtiyaç, yer, büyüklük ve mimari özellikleri açısından müftülüklerimizle koordineli bir şekilde çalışmalarını istiyorum. Böylece, cami yapımı daha düzenli hale gelmiş olacaktır.
CAMİLER Haftası süresince, halkımıza camilerin dinimiz ve toplumumuzdaki yeri anlatılacak, cemaatin önemi belirtilecek, cami temizliğine ve çevre düzenlemesine daha çok itina gösterilecektir. Dergimizin bu sayısında "gündem", ağırlıklı olarak camilere ayrılmıştır. Haftanın amacına ulaşmasını niyaz ediyorum.