Makale

KUDÜS’TE PASKALYA KUTLAMALARI

KUDÜS’TE PASKALYA KUTLAMALARI

İlhami AYRANCI
D.İ.B. Eğitim Uzmanı

Paskalya, İbrani’ce “geçiş” anlamına gelen “Pesah”, Yunanca “Paskhalia”dan gelir. Hıristiyanların Hz. İsa’nın dirildiğine inandıkları gün yaptıkları bayram ve anma günü şeklinde yıllık ibadetlerindendir. Paskalya, Yahudilerin M.Ö. 1250’de Mısırdan çıkışını-özgürlüğü kutladıkları “Pesah” bahar bayramına denk olan, Hıristiyanların en büyük bayramlarından biridir. Bu kutlamalar Doğu kilisesi için ayrı bir önem arzetmektedir. İnsanı ebedi ölümden kurtaracağına inanılan Hz. İsa’nın yeniden dirilişi olayı kilisenin ve her insanın hayatının merkezi sayılmaktadır.
Hıristiyanlıkta bazı bayramların günü sabittir, bazıları her yıl yeniden tespit edilir. Mesela, Hz, İsa’nın doğum günü olarak kutlanan Noel (Christmas) sabittir; Hıristiyan mezheplerinin çoğunluğunca her yıl 25 Aralık’ta kutlanır. Paskalya ise, 22 Mart-19 Nisan arasında bir Pazar günü kutlanır ve her sene yeniden tespit edilir.
Hıristiyanlığın inanç, ibadet ve ahlaki öğretilerinin tamamı Hz. İsa’nın kimlik ve kişiliği etrafında odaklanmış bulunmaktadır. Onun mucizevi doğumu -Hıristiyan inancına göre- çarmıhta ölümü ve üç gün sonra dirilişi onunla ilgili anma ve kutlamaların temelini oluşturmaktadır. Hıristiyanlar için çok önemli olması sebebiyle de bu iki hadiseyi, yani, onun doğumunu ve tekrar dirilişini kutlama ve anma geleneği oluşmuştur.
Hz. İsa’nın çarmıhta ölümü günahlara keffaret olarak yorumlanmaktadır. Bakire Meryem’den doğması, çarmıhta ölümü, ölüler arasından üçüncü gün dirilmesi ve göklere yükselmesi başlıca iman esaslarındandır. Bu dinde yıllık ibadetler daha çok bayram türünden yapılan kutlamaları kapsamaktadır. Bu bayramların kaynağı Yeni Ahit’e kadar uzanır. Ekseri Hıristiyan mezhebinin kabul ettiği bayramlar Noel (Christmas) ve Paskalya (Easter)’dır. Ayrıca çeşitli mezheplerin kendi geleneklerine göre kutladıkları özel günleri de vardır.
Bu makalede, Hıristiyanlıkla ilgili bu iki önemli konudan (Hz. İsa’nın doğumu ve ölümünden sonra dirilişi) ikincisini, yani; onun çarmıha gerilmesinden sonra dirilişini ve bu dirilişin kutlandığı Easter (Paskalya) kutlamalarını yine bu dine ait kaynaklar çerçevesinde ele alacağız. Ancak, konumuza girmeden önce “Hz. İsa (A.S.) ve ölümünden sonra dirilişi” konularında özet bir bilgi sunmak istiyorum.
Hz. İsa Kimdir?
Kur’an-ı Kerim’de Hz. İsa, Allah’ın “Meryem’e ulaştırdığı bir kelimesi ve kendisinden bir ruh” olarak vasıflandırılmakta, ancak, onun bir “kul” olduğu belirtilmektedir. O, İsrailoğullarına gönderilmiş bir peygamberdir. Kendisine İncil verildiği ve Hz. Muhammed (S.A.S.)’i müjdelediği bildirilmektedir. Bir çok ayette “Meryem oğlu” şeklinde zikredilerek; bugünkü Hıristiyanlık inancının aksine, bir “beşer” olduğuna vurgu yapılmaktadır.
Hz. İsa, hayatı ve öğretileriyle ilgili bir eser veya bir metin bırakmamış, dört İncil de dahil olmak üzere Hıristiyan kutsal metinlerinin tamamı onun hayatından sonra kaleme alınmıştır. Bu sebeple, onun hayatına dair tarihi eserler oldukça sınırlıdır.
Hz. İsa M.Ö. 4 (veya 6) yılında doğmuştur. Bizzat İncil’in verdiği bilgiler dolayısıyla Hıristiyan araştırmacılar arasında doğum yeri konusunda görüş ayrılıkları ortaya çıkmıştır. Çünkü, Matta ve Luka’ya göre, Hz. İsa Beytlehemde (Beytülahm) doğmuştur. Markos ve Yuhanna’da ise bu konuda bir açıklık bulunmamakta, sadece onun Galile’den geldiği belirtilmektedir. Bu bilgilere dayanarak bazı Hıristiyan yazarlar Hz. İsa’nın doğum yerinin Galile’nin Nâsıra kasabası olduğunu ileri sürmüşlerdir.
Öte yandan, Kudüs’ün 8-10 km. kadar güneyinde, Yuda bölgesinde denizden 800 m. yükseklikte Hıristiyanlarca Hz. İsa’nın doğum yeri kabul edilen ve ziyaret merkezi olarak bilinen Beytlehem (Beytülahm) adında bir şehir bulunmaktadır. IV. yüzyıldan itibaren Hıristiyanlarca kutsal bir ziyaret yeri sayılan, aynı zamanda; Hz. Davud ve Hz. Süleyman’ın mezarlarının da Hz. İsa’nın doğduğu mağarada bulunduğuna inanılan Beytlehem’de, hem Yahudiler, hem Hıristiyanlar, hem de Müslümanlarca kutsal kabul edilen yerler vardır. Bu vesile ile aktarmak yerinde olacaktır ki, burada bulunan kilise 1516-1917 yılları arasında 401 yıl süreyle Osmanlı hakimiyetinde kalmış ve varlığını korumuştur.
Hıristiyanlıkta Hz. İsa’nın yaşadığı ve hatıralarının bulunduğu yerler ile ilk Hıristiyan azizlerinin mezarları hac yerleridir. Hz. İsa’nın doğduğu Beytlehem (Beytülahm), büyük saygı gören hac yerlerinin en önde gelenidir. Bu sebeple bölge birçok Hıristiyan tarafından ziyaret edilmektedir.
Hz İsa’nın Dirilişi
Hz. İsa, yetişkinlik çağına geldikten sonra Hz. Yahya tarafından Ürdün nehrinde vaftiz edilmiş, Hz. Yahya’nın şehit edilmesinden sonra da tebliğ faaliyetlerine başlamıştır. M.S. 30 yıllarında Fısıh (Pesah) bayramını kutlamak için Kudüs’e gelen ve orada tapınakta (Kutsal Mabed) bazı olaylara ve karışıklıklara sebebiyet verdiği düşünülen Hz. İsa’nın faaliyetleri, Roma’lı otoriteler tarafından tehlikeli görülerek yakalanmış, mesihliğini ileri sürüp Yahudi inançlarına hakaret ettiği gerekçesiyle yargılanarak ölüm cezasına çarptırılmış ve M.S. 30 (33)’da çarmıha gerilmiştir.
Hz. İsa, ölümünden önce Havarilerine Kudüs’e gidileceğini, orada Peygamberlerin insanoğlu hakkında bütün yazdıklarının yerine geleceğini, putperestlerin eline verileceğini, kendisiyle alay edileceğini, üzerine tükürüleceğini ve kırbaçlandıktan sonra öldürüleceğini, fakat ölümünden üç gün sonra dirileceğini, söylemiştir. Nitekim ölümünden sonra onun mezarını görmeye gelenler kabrin boş olduğunu fark ederler. Bütün İncillerde yer alan bu mucizevi hadise, Luka İncilinde şöyle anlatılmaktadır:
”Kadınlar haftanın ilk günü, çok erkenden, hazırlamış oldukları baharatları alıp mezara gittiler. Taşı mezarın girişinden yuvarlanmış buldular. Ama içeri girince Rab İsa’nın cesedini görmediler. Onlar bu durum karşısında şaşırıp kalmışken, şimşek gibi parıldayan giysilere bürünmüş iki kişi yanlarında beliriverdi. Korkuya kapılan kadınlar başlarını yere eğdiler. Adamlar ise onlara, ‘Diri olanı neden ölüler arasında arıyorsunuz?’ dediler. ‘O burada yok, dirildi. Daha Celile’deyken size ne söylediğini hatırlayın. İnsanoğlu’nun günahlı insanlar eline verilmesi, çarmıha gerilmesi ve üçüncü gün dirilmesi gerektiğini bildirmişti.’ O zaman İsa’nın sözlerini hatırladılar. Mezardan dönen kadınlar bütün bunları onbir öğrenciye ve diğerlerinin hepsine bildirdiler.”
M. Bucaille’nin de belirttiği gibi; Hz İsa’nın dirilişi ve tekrar göğe alınmasıyla ilgili dört İncil’deki anlatım farklılığı konu ile ilgili araştırma yapanların dikkatinden kaçmayacaktır. Mesela, Hz. İsa’nın kabrine gelen kadınların isim listesi birbirini tutmamaktadır. Yuhanna’da sadece tek bir kadın ismi vardır. O da Mecdelli (Magdalı) Meryem’dir. Matta bu konuyu anlatırken; “...Magdalı Meryem‘le Öbür Meryem mezarı görmeye geldiler” demektedir. Markosa göre kabre, Magdalı Meryem, Yakub’un annesi Meryem ve Salome olmak üzere üç kişi (kadın) gelmiştir. Aynı konuda Luka, mezara gelenleri sayı belirtmeksizin “Kadınlar” diye belirttikten sonra, Hz İsa’nın cesedinin mezarda bulunmadığının habercilere anlatıldığı bölümde bu “kadınlar”dan; “Magdalı Meryem, Yoanna, Yakubun annesi Meryem ve beraberinde gelen başka kadınlar” olarak bahsetmektedir.
Mevcut İnciller’de “İsa’nın dirilişi” bölümleri incelendiğinde, olayın oluş şekli ve daha sonra gelişen olaylar arasında da belirgin farklar olduğu gözden kaçmamaktadır. Asıl konumuz bu meselenin kritiğini yapmak olmadığından daha fazla ayrıntıya girmeden şu kadarını söylemekle yetineceğiz; Hıristiyanların Hz. İsa ile ilgili kabulleri, dışardan, net ve tartışmasız gibi görünse de, gerçekte, XX yüzyıl boyunca olduğu gibi hala kendi aralarında bu konuda tartışmalar söz konusudur. Oysa Hıristiyanlıkta özellikle bu konuda bir sıkıntının olmaması gerekmektedir. Çünkü, Hıristiyanlık, İsa Mesih anlayışı üzerine temellenen bir inanç ve anlayışa sahiptir. Hz. İsa tarihsel bir figür olmaktan öte, gerek şahsı, gerekse pratik misyon ve etkinlikleri, pek çok tartışmaya konu olan teolojik bir şahsiyettir. Görülen o ki, Hıristiyanlar, Hz. İsa’nın öğretisine ve yaptıklarına, özellikle tüm dünyanın günahlarına kefaret olarak öldüğü şeklindeki dogmaya atfettikleri önemden daha az önem atfetmişlerdir.
Hıristiyanlık inancına göre Hz. İsa, hem tanrının oğlu, hem de insanlığın kurtarıcısıdır. Hıristiyanlığın temel öğretisini Hz. İsa’nın kurtarıcılığı oluşturur. İnsanlığın kurtuluşu için kendini feda eden Hz. İsa, kurtuluşun merkezidir. O insanlığı kurtarışının bir sembolü olarak önce çarmıha gerilmiş, sonra ölülerden kıyam ederek Baba’nın yanındaki yerini almıştır.
Hz. İsa’nın tekrar dirilişi, daha sonra her yıl düzenli olarak kutlanan bir bayram günü olarak anılmaktadır. Paskalya, onun bu yeniden dirilişini yadetmek üzere kurumsallaştırılan kutsal bir günün, yıllık bir bayramın adıdır.
Paskalya Kutlamaları
İncil’e göre, Hz. İsa, Paskalya (Fısıh: Pesah) Bayramı geldiğinde Babaya gideceği saatin yaklaştığını, kendisini, oniki havariden birinin ele vereceğini haber vermiştir. Yakalanmadan önce oniki havari ile birlikte oturduğu sofrada ekmeği alıp şükrettikten sonra bölerek ve onlara; “Alın ve yiyin, bedenimdir bu” der. Yemekten sonra kadehi alıp; “Hepiniz ondan için. Bu kadeh, sizin için dökülen benim kanımdır” diyerek onlara verir. Kendisini ele verecek olanın, kendisiyle birlikte sofraya uzandığını da söyler. İşte sözü edilen bu el, onu yakalatacak olan Yahuda’nın elidir. Onun bu haberi verdiği sırada düşmanları da onu nasıl yakalayacaklarının planlarını yapmaktadırlar. Oniki Havariden biri olan Yahuda İşkariyot, Hz. İsa’nın yakalanması için otuz gümüş karşılığında düşmanlarla işbirliği yapmıştır.
Hz. İsa yakalandıktan sonra kendisine hakaretler edilir ve yöneltilen; “Mesih misin?” sorusuna; “Eğer size söylersem inanmazsınız, size sorsam cevap vermezsiniz” der. Bunun üzerine; “Sen Allah’ın oğlu musun?” diye sorulunca, “Evet ben oyum” diye cevap verir. Bu cevaptan sonra onun suçluluğuna ve ölüm cezasını hak ettiğine karar verilir ve Romalı Vali Pilatus (Pilate) tarafından sorguya çekilip yargılanmak üzere Hükümet konağına götürülür. Burada kendisine yöneltilen, “Sen kral mısın?” sorusuna verdiği; “Evet kralım” cevabı üzerine haça gerilmesi istenir. Pilatus onun doğru bir adam olduğunu bunun için de kanına girmek istemediğini söyler. Fakat bütün halk haça gerilmesinde ısrar eder. Bunun üzerine Pilatus onu kırbaçlattıktan sonra haça gerilmesi için onlara teslim eder.
Mevcut İncillere göre, Hz. İsa Kudüs’te, Golgota denilen yerde Vali Pilatus’un adamları tarafından yapılan zulüm ve işkenceden sonra çarmıha gerilmek suretiyle ruhunu teslim etmiş daha sonra da Yahudi adeti üzerine kokulu otlarla sarılarak mezara konulmuştur. Yine İncillere göre, ölümünden üç gün sonra dirilmiş ve tekrar göğe alınana kadar belli bir süre Havarilerle birlikte yaşamıştır.
Hıristiyanlar, ilk zamanlar kendileri açısından çok önemli olan “Hz. İsa’nın dirilişini” her Pazar günü kutlarlardı. Kilise teşkilatının yerleşmeye başladığı sırada kiliselerde yılda bir kez olmak üzere özel bir Paskalya günü kabul edildi.
İki milyar civarında mensubu bulunan Hıristiyanlık, Katolik, Ortodoks ve Protestan kiliselerinden teşekkül eden üç büyük mezhep ve daha küçük çaptaki tahmini 21.000 cemaat veya gruptan oluşmaktadır. Günümüzde Hıristiyan nüfusunun yaklaşık % 50’si Katolik, % 30’u Protestan, % 17’si Ortodoks, % 3’ü de diğer gruplardan oluşmaktadır. Ayrıca bu mezhepler kendi içlerinde de sınıflara ayrılmaktadırlar. Hangi Hıristiyan mezhebinden olursa olsun bütün hacılar Hz. İsa’nın yeniden dirilişini kutlamak için Kudüs’e gelirler. Bu kutlamalar, onları tek bir gelenekle birbirlerine bağlayan ve saran bir bağ gibidir. Ne var ki, Hıristiyan mezhepleri arasında kutlamalar konusunda da henüz hakim bir ittifak, bir birlik yoktur. Bütün bu gruplar bunu bir seçim olarak görmez, kendi farklılıklarını pek değerli sayar ve doğrunun kendisi olduğuna inanır. Bu yüzden de zaman zaman kutsal mezardaki kutlamalarda yönetimle ilgili gerilimler yaşanabilmektedir.
Her dört yılda bir Paskalya haftasında Doğu ve Batı Hıristiyanlarının Paskalyaları aynı zamana denk düşmekte ve böylece bu iki egemen sınıf Paskalya törenleri için aynı mekanları aynı zamanlarda paylaşmak zorunda kalmaktadırlar. İşte bu dönemde durum daha da sıkıntılı olabilmektedir.
Hıristiyanlar için son derece önemli olan Kudüs’te yapılan paskalya kutlamalarının icra biçimini, editörlüğünü ünlü tarihçi Ninian Smart’ın yaptığı, “Dünya Dinleri” (Orijinal adı: Religions of the World) serisinin Brian Wilson tarafından kaleme alınmış olan “Christianity” (Hıristiyanlık) cildinin “Easter in Jerusalem” (Kudüs’te Paskalya) başlıklı bölümünü geniş bir şekilde özetleyerek sunmak istiyorum:
“İsrail’in Başkenti Kudüs, Yahudi ve Müslümanların egemen olduğu bir şehirdir. Hıristiyanlar burada azınlık da olsalar, Kudüs birçok Hıristiyan için hala olağanüstü bir cazibe merkezidir. Çünkü, onların inancına göre, Hz. İsa 2000 yıl kadar önce Romalılar tarafından burada idam edilmiş ve gerçek kimliği olan Mesihliğini ilan için burada dirilmiştir. Ayrıca, ilk Hıristiyan misyonerler tarafından yapılan ilk kiliselerden birisi yine burada inşa edilmiştir.
Dünyanın dört bir yanından Hıristiyan hacıları işte o günleri yadetmek için Hz. İsa’nın ölüm yıldönümünde, (Easter Week) onun yargılandığı yerden idam edildiği yer olan Golgatha’ya olan yürüyüşünü anmak üzere Cuma günü toplanırlar. Golgotha, onun çarmıha gerildiğine inanılan yer, Kutsal kabir de (Holy Sepulchre) onun geleneksel kabridir.
Hz. İsa’nın o gün takip ettiği ve bugün “Kederli yol” (Via Dolorosa) olarak isimlendirilen güzergah uzun değildir fakat o, çok anlamlı ve acı veren olayların bir demeti olarak hatırlanır. Yürüyüşün başlangıç yeri, bugün Müslümanlarca yüksek okul olarak kullanılan Roma Kralı Pontius Pilate’nin Sarayı’nın bulunduğu yerdir. Katolik mezhebi mensupları bu güzergah üzerinde düzenli olarak belirli yerlerde dururlar ve buralarda grup liderleri İncil’den bu yerin önemini anlatan pasajlar okur. Grup yol boyunca dua edip, ilahi söyleyerek yoluna devam eder.
Üçüncü durakta Hz. İsa’nın taşımak zorunda kaldığı çarmıhın ağırlığı altında onun ilk sürçtüğü yeri düşünmek için, dördüncü durakta Hz. İsa’nın annesi Hz. Meryem’in kalabalığın içinden çıkarak ölüm yolundaki oğlunu kurtarma ve onu teselli etme teşebbüsünü hatırlayıp yadetmek için durulur.
Katoliklerin Paskalyadan önceki Cuma töreni (Good Friday) onüç ve ondördüncü duraklarda sona erer. Golgotha kayasındaki Kutsal mezar kilisesi’nde (The Church of Holy Sepulchre) yapılan tefekkür/murakabeden sonra törene katılan Katolik mezhebine mensup kimseler sırayla içerdeki Hz. İsa’nın kabrinin yanında yer alan küçük kiliseye girerler. İki gün sonra Paskalya günü (Easter Sunday) hacılar tekrar muhteşem ayin için bu kiliseye geleceklerdir.
Paskalya’da bu kutsal mezara yoğunlaşan Hıristiyanlar sadece Roma Katolikleri değildir. Onlar bu kiliseyi Ortodoks Hıristiyanlar dahil bir çok değişik kilise mensubu ile paylaşırlar. Ortodoks Hıristiyanlar paskalya tarihini Katoliklerden farklı hesaplamaktadır. Bu grupların kutlamaları sadece dört yılda bir aynı tarihe tesadüf etmektedir. Ayrıca bu iki mezhep mensubu arasında konuyla ilgili daha başka farklılıklar da vardır.
Doğu Ortodoks Hıristiyanları, Paskalya pazarından bir önceki günü Kutsal Ateşin Cumartesisi (Sabta Nur) olarak adlandırmaktadırlar. Hıristiyanlar için bu günün olayları da önemlidir. Bu sebeple insanlar bunları yaşamak için Rusya, Yunanistan, A.B.D. ve Türkiye gibi ülkelerden buraya gelirler ve kutsal mezarın bulunduğu kilisenin avlusunda bulunan kilisedeki ateş töreni için yer konusunda en iyi avantajı temin amacıyla gece boyunca kamp yaparlar. Ertesi günü kapı açıldığında içerdeki küçük kilise etrafında toplanırlar. Kabrin bekçisi olan Müslüman görevliler sabah saat 11’de kiliseye girerek lambaları söndürür, kilisedeki kandilleri yakarlar. Daha sonra da kilise’de bulunan kibrit-çakmak türünden ateş yakmayı sağlayan her şey ortadan kaldırılır. Kiliseye açılan kapılar balmumuyla mühürlenir ve gelecek olan Yunan Ortodoks Patriği ve heyeti beklenir.
Patrik ve heyeti iki saat sonra kiliseye girer ve mezarın küçük kilisesinin etrafında yelkovanın hareketinin akışının tersi istikametinde üç kez dolanarak mühürlü kapının önünde durur. O anda bütün ışıklar (kandiller) söndürülerek bina karanlığa gömülür. Patriğe dış elbisesini çıkarması için yardım edilir. Daha sonra kendisine eşlik eden kimseler tarafından kibrit veya çakmak taşımadığını topluluğa kanıtlamak için nazikçe kontrol edilir. Bu noktada Ermeni Ortodoks Patriği görülür. O ve Yunan Ortodoks patriği birlikte kapı üzerindeki mührü kırarak küçük kiliseye girer ve kapıyı arkadan kapatırlar.
Kilisedekiler karanlık içerisinde sessizce bir birkaç dakika bekler. Sonunda kilisenin her iki yanına açılan boşluklardan dışarıya sızan hafif bir ışık görülür. Tam o anda Yunan Ortodoks Patriği aniden yanan bir meşaleyi kilisenin bir camından dışarı çıkarır. İnanışa göre o, Cennetten kilise içine Allah tarafından gönderilmiş özel bir ateştir ve bu olay, ölümden sonra Hz. İsa’nın dirilişinin sembolik anlatımıdır. Kalabalık “Allah merhamet sahibidir, affedicidir” (Kyrie Eleison) diye haykırır. Önce düzenli tören alayı bir ışık demeti olan her biri Hz. İsa’nın hayatının bir yılını temsil eden 33 beyaz mumu havaya kaldırır. Bundan sonra herkes kendi mumlarını kutsal ateşe doğru dalgalandırırlar. Meşale alayı kilisenin dışına avluya çıkarak ilerler ve ışık avluya yayılır. Öyle ki, alev onların yüzlerini örter ve bu, kutsal ateşin vücudu yakmadığına delildir. Yunan Ortodoks Patriği kutsal ateşi yukarda asılı kandilleri yakmak için Hz. İsa’nın doğduğuna inanılan yer olan güney Beytlehem’e (Beytülahm) bizzat taşır.
Bu arada, Birleşik Etiyopya Ortodoks Manastırı kutsal mezarın çatısında eskiye ait bir tören olan; “Hz. İsa’nın vücudu için bir araştırma töreni” icra eder. Küçük kilise damının etrafında dolanma, mezarın etrafında dönmeye benzer. Etiyopya Ortodoks tören alayı önce ağırbaşlı hareket eder. şarkı söyler, odun davullarını ve zillerini çalar ve eskiye ait gürültüler çıkarırlar. Neşe ve heyecan her an biraz daha artarak tören bu şekilde sürüp gider. Sonuçta Rahiplerin ağırbaşlılığı yerini neşe ve alkışa bırakır.
Kudüs’te ibadet edenler sadece Ortodoks ve Katolik Hıristiyanlar değildir. Ortodoks ve Katoliklerin yüzyıllardır devam eden ayinlerine bazı Protestanlar da katılırlar. Protestanların bir kısmı ise Kudüs’e gelir fakat Katolik ve Ortodokslara karışmamayı tercih eder.
Anglikanlar ise, IXX. yüzyılın sonunda kutsal mekanda yapılan bu törenlere alternatif yerler aramış ve bu yerin eski şehrin hemen dışındaki yamaç olduğunu düşünmüşler. Çünkü buradaki kaya şekilleri onlara Golgota’yı hatırlatmakta ve eski bir mezarın varlığı da burasının Hz. İsa’nın öldüğü ve tekrar canlanacağı yer olduğu konusunda onları ikna etmektedir. Bu yerin güvenilirliği ise tartışmalıdır.”
*** *** ***
Kudüs, Yahudiler için, “Arz-ı Mev’ûd” (Allah’ın Hz. İbrahim’e ve onun soyundan gelenlere vermeyi vaad ettiği yer) veya en azından Arz-ı Mev’ud dahilinde bulunan bir şehirdir. Hıristiyanlara göre, Hz. İsa’nın doğduğu ve çarmıha gerildikten sonra dirildiği yerdir. Müslümanların ilk kıblegâhı ve Hz. Peygamberin Miraca çıktığı Mescid-i Aksa’nın bulunduğu şehirdir. Dolayısıyla üç semavi din mensubu için de çok önemlidir. Bütün bu özellikleri sebebiyle, barış ve huzurun beldesi olması gerekirken, bugün maalesef kontrol edilemeyen karışıklıkların merkezi durumundadır. Zorlama ve karışıklık, hali hazırda devam etmektedir. Ancak, zaman ve şartlar gereği farklı inançlardan insanlar aynı mekanlarda yaşamak durumundadırlar. Bu durumda dileğimiz, insanların birbirlerinin farklılıklarına saygı duyarak barış içinde yaşamalarıdır.

--------------------------
Doğan D, M., Büyük Türkçe Sözlük, Rehber Yay., Ank., 1990.
Christian Community Bible, St Pouls, London, 1998, s., 11*.
Dan Cohn-Sherbok, Judaism, I. Baskı. Routledge, Londra, 1999, s., 116.
Tümer, G., Küçük, A., Dinler Tarihi, Ocak Yay., Ank., 1993, s., 266.
Tümer, G., Küçük, A., A.g.e., s., 265.
Matta, 1; 18-24, Luka, 1; 26-38.
Matta, 27; 32-50, Markos, 15; 22-37, Luka, 23; 33-46, Yuhanna, 19; 17-30.
Matta, 28; 1-9, Markos, 16, 1-7, Luka, 24; 1-9, Yuhanna, 20; 1-10.
Cilacı, O., Günümüz Dünya Dinleri, D. İ. B.,Yay., Ank., 1998, s., 79; Aydın, M., Yahudi Bir Peygamberden Gentile Tanrıya: İsa’nın Tanrısallaştırılma Süreci, “islamiyat”, C., 3, S., 4, 2000, s., 60.
Nisa, 171.172, Enbiya; 91.
Al-i İmran, 49.
Maide, 46.
Saff, 6.
Wilson, B., Cristianity, Routledge, London, 1999, s. 23.
Harman, Ö. F., “Îsâ”, T. D. V., İslam Ansk., C., 22. İst., 2000, s., 466. Ayrıca bkz., Wilson, B., A.g.e., s., 8.
Matta, 2; 1, Luka, 2; 4-7.
Markos, 1; 9, Yuhanna, 2; 1-12.
Küçük, A., “Beytülahm”, T. D. V. İslam Ansk., C. 6. İst., 1992 , s., 87.
Küçük, A., “Beytülahm”, s., 88.
Matta, 2;1.
Tümer, G., A.g.e., s., 462.
Markos, 1; 9
Aydın, M., Yahudi Bir Peygamberden Gentile Tanrıya: İsa’nın Tanrısallaştırılma Süreci, s., 57.
Demirci, K., “Hıristiyanlık”, T. D. V., İslam Ansk., C., 17. İst., 1998, s., 330.
Wilson, B., A.g.e., s. 25. Bkz., Aydın, M., Yahudi Bir Peygamberden Gentile Tanrıya: İsa’nın Tanrısallaştırılma Süreci, sh., 57.
Matta, 16; 21, 17; 22-23, 20; 17-19, Luka, 18; 31.
Matta, 28;1-7, Markos, 16; 1-8, Luka, 24; 1-9, Yuhanna, 20; 1-18.
Luka, 24; 1-9.
Bucaille, M., Müsbet İlim Yönünden Tevrat İnciller ve Kur’an, Terc., Sönmez, M. A.., D. İ. B., Yay., Ank 1988, s., 157-162.
Yuhanna, 20; 1.
Matta, 28; 1.
Markos, 16; 1.
Luka, 24; 1.
Luka, 24; 10.
Matta, 28; 1-10, Markos, 16; 1-8, Luka, 24; 1-12, Yuhanna, 20; 1-10.
Hick, J., Hıristiyanların İsa’yı Algılama Biçimi ve Bunun İslam’ın Anlayışıyla Karşılaştırılması, Terc., Düzgün, Ş.A., “islamiyat”, C., 3, S., 4, 2000, s., 75.
Aydın, M., Yahudi Bir Peygamberden Gentile Tanrıya: İsa’nın Tanrısallaştırılma Süreci, s., 47.
Demirci, K., “Hıristiyanlık”, T. D. V., İslam Ansk., C., 17, İst., 1998. s., 328.
Matta, 26; 21.
Matta, 26; 26.
Matta, 26; 27.28.
Matta, 26; 20-25. Yuhanna 13; 18-30.
Matta, 26; 1-5.
Matta, 26; 14.15.
Luka, 22; 67-68.
Luka, 22; 70.
Matta, 27; 1-2; Luka, 23; 1.
Matta, 27; 11.
Matta, 27; 11-37.
Matta, 27; 35-50, Markos, 15; 24-37, Luka, 23; 20-46, Yuhanna, 19; 17-30.
Yuhanna, 19; 38-42.
Markos, 16; 1-20, Luka, 24; 1-53; Resullerin İşleri 2: 1-24, 31-47.
Wilson, B., A.g.e., s., 15.
Aydın, M., “Hıristiyanlık”, T. D. V., İslam Ansk., C., 17, İst., 1998. s., 354.
Wilson, B., A.g.e., s., 14-15.
Wilson, B., A.g.e., 11-15.
Küçük, A., “Arz-ı Mev’ûd”., T.D.V. İslam Ansk., C., 3., İst., 1991, s., 442.