Makale

Türk Cumhuriyetlerindeki Soydaşlarımıza Götürülecek Dini Hizmetler

Türk Cumhuriyetlerindeki Soydaşlarımıza Götürülecek Dinî Hizmetler

Dr. Fahri Demir


SOVYETLER Birliği’nin dağılması ile müstakil birer devlet haline gelen Türk Cumhuriyetlerinin, geçiş döneminde, diğer bir çok konularda olduğu gibi, DİN HİZMETLERİ ve DİN EĞİTİMİ konularında da yardıma ihtiyaçları vardır.
Bu Cumhuriyetlerdeki soydaşlarımız Müslümanlara din hizmetleri ve din eğitimi konularında, en kolay ve en verimli şekilde, ülkemiz yardımcı olabilir.
Çünkü lehçe farklarına rağmen, onlarla aramızda, dilbirliği vardır ve ülkemizin bu konularda önemli ölçüde tecrübe birikimi mevcuttur.
Her şeyden önce, bu ülkelerde mevcut hizmet İmkân ve potansiyeli iyi tesbit edilmelidir. Zira bu ülkelerde bu konularda da bir takım imkânlar ve bir potansiyel vardır.
Din hizmetleri ve din eğitimi konularında, ülkemizden sağlanacak yardım, daha çok, planlama ve metod konularında olabilir.
Bu ülkelerdeki Büyükelçiliklerimiz nezdine atanacak müşavirlerimiz eliyle bu ihtiyacı karşılamak mümkün görünmektedir. Bu müşavirlerimiz, oralardaki din teşkilatları yetkilileri ile kuracakları diyalog vasıtasıyla yol gösterebilir ve yardımcı olabilirler.
Bu arada zaman zaman, bu ülkelerin din teşkilatı yetkilileri, bu müşavirlerimizin tavsiyeleri ile ülkemize davet edilebilir; ülkemizden de uzman heyetler bu ülkelerdeki din teşkilatı yetkililerini ziyaret edebilir; karşılıklı diyalog ile fikir alış-verişinde bulunabilirler.
Ayrıca, geçiş dönemine mahsus olmak üzere bu ülkelere, Ramazandan Ramazana ülkemizden, yine müşavirlerimizin göstereceği ihtiyaç çerçevesinde, yeter sayıda din görevlisi gönderilebilir.
Din Eğitimi konusunda yapılacak yardım ise, bu ülkelerde kurulacak yeterli Din Eğitimi Kurumları kuruluncaya kadar, bu ülkelerden, belli plan çerçevesinde, İmam-Hatip Liselerimize ve İlahiyat Fakültelerimize, öğrenci kabul etmek suretiyle sağlanabilir.
Bunun için, ilk planda, bu ülkelerdeki her il ve ilçeden, şimdilik birer-ikişer olmak üzere, yeter sayıda öğrenci seçilmesi istenebilir. Müşavirlerimiz, bu seçim konusunda da oradaki din ve eğitim teşkilatlarına yardımcı olabilirler.
Seçilen ve ülkemize kabul edilen bu öğrenciler için okullarımızda önceden kontenjan ayrılmalıdır.
Ülkemize gelecek bu öğrenciler önce, ihtiyaç kadar bir süre Türkçe eğitim merkezlerinde, devam edecekleri eğitim seviyelerine uygun olarak hazırlanacak özel program çerçevesinde dil öğretilmelidir. Lise mezunları İlahiyat Fakültelerine; ilkokul mezunları imam-hatip liselerine yerleştirilebilir.
Gerek din hizmetleri, gerek din eğitimi konularında bunlar yapılırken bazı şeylere dikkat etmek, yapılacak yardımın daha yararlı ve daha verimli olmasına yardımcı olacaktır. Bunları şöylece sıralamak mümkündür:
1. Din Hizmetleri Konusunda;
a) Mahalli imkânlar çok iyi tesbit edilmeli ve mevcut imkân ve potansiyel değerlendirilmelidir.
b) Yapılacak yardım, Ramazan görevlileri ve zaman zaman gönderilecek irşat ekipleri dışında, doğrudan hizmet şeklinde değil; bu ülkelerde mevcut din teşkilatı eliyle ulaştırılmalıdır.
c) Gerek Ramazan görevlileri, gerek irşat ekipleri vasıtasıyla ulaştırılacak doğrudan hizmet esnasında, oradaki din kardeşlerimizin, "kelime-i şe-hadet" bile getiremedikleri yaklaşımı içinde hareket etmekten özellikle kaçınmalı; bu kardeşlerimize ulaştırılacak hizmetten maksadın onları Müslüman etmek değil, bilgi seviyeleri ne olursa olsun, esasen Müslüman olan bu kardeşlerimizin, ihtiyaç duydukları eksikliklerini tamamlamak olduğu bir an dahi gözden uzak tutulmamalıdır.
II. Din Eğitimi Konusunda;
a) Ülkemizde eğitim imkânı sağlanmak istenen öğrenciler için, öncelikle, gerek barınmaları, gerek eğitimleri konusunda gerekli ve yeterli planlama ve hazırlık yapılmalı; bu planlamada, o ülkelerdeki kardeşlerimizin ihtiyaçları kadar imkânlarımız da gözönünde tutulmalı; hangi gerekçe ile olursa olsun, yeterli barınma ihtiyacı ve eğitim imkânları ha-zırlanmadan, öğrenci kabul edilmemelidir.
b) Kur’an kursu seviyesinde bir eğitim için öğrenci kabul edilmemeli; ancak, gerek İmam-Hatip Liselerinde, gerek İlahiyat Fakültelerinde okutulacak öğrencilere verilecek dil eğitimi safhasında, barınma ve pratik dinî bilgiler bakımından, Kur’an kursları imkânlarından yararlanılmalıdır.
c) Bu ülkelerde, doğrudan din eğitiminin ise ancak mahallî din ve eğitim teşkilatlarının göstereceği ihtiyaç üzerine, bu ülkelerdeki müşavirlerimizin ileteceği istekler çerçevesinde ve geçiş dönemine mahsus olmak üzere çok mahdut merkezler için düşünülmelidir.
Sonuç olarak, Türk Cumhuriyetlerindeki kardeşlerimize sunulacak gerek din hizmetlerinde, gerek din eğitimi hizmetlerinde, onların, gerek yaygın, gerek örgün yeterli din eğitimi hizmetlerinden uzun yıllar için mahrum kalmış bulundukları peşin hükmüne bağlı olarak, onların dinden koptukları kanaati ile değil, her şeye rağmen onların, dinlerini muhafaza etmiş oldukları ve ben Müsiümanım dedikleri, Müslüman oldukları gerçeğinden hareket ederek konuya yaklaşılmalıdır.