Makale

Kitaplar ve İnsan

Kitaplar ve İnsan

Muammer YILMAZ
Tarih Öğretmeni

Biz tarihimiz boyunca kitaba, kitap ehline ve kütüphaneye gönül vermiş; her ilim müessesesinin köşesinde kütüphaneler ve bunları zengin vakıflarla beslemiş, dünya üzerinde medeniyeti yaymış bir milletin çocuklarıyız.
Türk-lslâm kültür ve medeniyeti potasında yoğrulmuş milletimiz; kitap sevgisinin ve dostluğunun yanında insanı hayrete düşürecek kadar kitabın ciltlenmesinden, tutulmasına ve sayfalarının açılmasına kadar, kitap okuma âdâb ve erkânını dahi düşünmekten geri kalmamıştır.
Bugün dünyamızı nasıl insansız düşünemezsek, insanı da kitapsız düşünemeyiz. Zira kafasında düşünme kıvılcımının parladığı andan beri insan denilen müstesna yaratık, düşündüğünü ve duyduğunu türlü şekillerde, eline ne geçirdiyse ona çizmekten, yazmaktan kendini alamamıştır. O gün bugün yazıyor, yazdığını okuyor ve okutuyor.
Tarihin derinliklerine ne kadar gidersek gidelim, karşımıza mutlaka kitap ve kütüphane çıkar. Kitap . her devirde ve her yerde insanlığın değişmez dostlarından olmuştur. Çünkü insanoğlu Seneca ’nın ifade j ettiği gibi kitapsız yaşamanın kör, sağır ve dilsiz yaşamak anlamına geldiğini çok çabuk idrak etmiştir.
“Ruh ilâçları hâzinesi” olan kitaplar bize bilmediklerimizi öğretmek, mevcut bilgilerimizi artırmak, sezmediklerimizi sezdirmek bakımından en uysal vefalı dostlarımız- , dır. Bir batılı düşünürün dediği gibi, “Hem öyle dostturlar ki, hiçbir zaman bıkmadan, usanmadan sizinle günlerce, haftalarca, aylar ve yıllarca konuşurlar, veya susmasını istediğiniz zaman da susarlar. Dünyada insanın bu kadar ve böylesine suyuna giden başka ( hangi dost(u) vardır!”
İnsanın tanıdığı veya karşılaştığı insanlardan dostluk beklemesi, yakınlık bulması her zaman mümkün değildir. Fakat insan eline aldığı kitaplarla her zaman dost olabilir. Voltaire: “Dünyada, en yakın dostlarımdan bile ihanet, hiç değilse vefasızlık görüm. Beni üzmeyen, üstelik daima avutan tek dostum kitap olmuştur” der.
“ İnsan çok defa kendini uçsuz bucaksız bir dünyanın ortasında yapayalnız hisseder. Kendine uzat tılacak bir dost eline veya dost se- ı sine ihtiyaç duyar. İnsanı çepe- ’ çevre saran bu yalnızlık perdesini yıkan vasıflardan birisi, onunla dost olunabildiği takdirde, yine kitaptır. Bunun içindir ki hiç bir dost, insana elindeki kitaplardan daha yakın olmamıştır.
Bir cemiyette süregelen çeşitli örf ve adetlerin, yaşayış, düşünce, sanat varlıklarının tamamına birden kültür diyoruz. Milli kültür ise bir millet topluluğunun manevi özellik, duyuş ve düşünce birliğidir. Kültürlü olabilmek için de okumak gerekir. İnsan ancak okumak ve yazmakla hedefe ulaşır. Çağımızın insanı sadece midesini değil, gönlünü ve kafasını da doldurmak zorundadır. Okuyan insan, düşünen insandır. Düşünen insan yazan insandır. Günde bir gazete, onbeş günde bir kitap okumayan asrın adamı değildir.
Fransızların bu konuda çok meşhur bir sözü vardır: “Hiçbirşey okumayanlar hiçbirşey değillerdir.” Bugün dünyanın birçok ülkelerinde milletlerin medeniyet seviyesi her yıl o ülkede basılan kitaplardan adam başına kaç tane düştüğü ile okuma nisbeti ölçülmektedir. Okumanın insan üzerindeki müs- bet tesirine işaret etmesi bakımından şu Japon şiiri dikkate şayandır:
“Elmas bile işlenmezse, göstermez değerini
İnsan da böyledir, ancak okursa gösterebilir gerçek değerini.”
Okuma ve yazmaya aşk derecesinde bağlanmayan, onun sevgisi uğruna uykularını terketmeyen kimsenin bilgisi sığ, kalemi kısır ve irfanı kâsır (eksik) olur. Okumayı teşvik babında gönüller sultanı Yunus Emre’de şöyle der:
“ilim ilim bilmektir
İlim kendin bilmektir
Sen kendini bilmezsen
Ya nice okumaktır.”
Unutmayalım ki devleti temelden yıkmak isteyenler, önce çocukların ellerine beyinlerini yıkayan kitapları, sonra da silahları vermişlerdir. Bir yazarımızın dediği gbi, “Yiyecekleri ayıklamadan yemek nasıl fiziki yapıyı tahrip ederse, kitapları ayıklamadan okumak da fikri yapıyı tahrip eder.” O halde okuyacağımız ve okutacağımız kitapları titizlikle seçmemiz, şahsiyetsiz ve sapık fikirli kitaplardan uzak durmamız gerekir.
Bugün kültür hayatımız şahsiyetsiz bir sürü yayının istilasına uğramıştır. Kitaplar bir yana, dergiler ve hatta günlük gazeteler ortalıkta fink atmaktadır. Uyuşturucu kadar tehlikeli olan bu yayınlar, örf ve adetlerimizi bozmakla kalmayıp, bilhassa gençliğin kanını emip, onu iliklerine kadar kemirmektedir.
Kitaplar hiç şüphesiz en çok saygıya değer insan eseridir. Kitapların da insanlarda olduğu gibi bir şahsiyeti vardır. Zira onun her satırında göz nuru gönül duygusu, alın teri ve ahlak payı vardır. Öyle- ki kitap denmeyecek kitaplar vardır, afyon gibidir, insanları uyutur. Kimileri de vardır ki en derin uykularımızdan bizleri uyandırır. Bir düşünürün dediği gibi, “önce iyi kitapları okuyun, yoksa onları elinize almak için hiçbir istek duymazsınız.” Janerianne ise bu gerçeğe parmak basıyor: “Kitaplar da dostlar gibi az, fakat iyi seçilmiş olmalıdır.”
Günümüzde cemiyetin gelişmesi, cemiyeti teşkil eden insanların iyi bir şekilde eğitilmelerine bağlıdır. Günün modern eğitimi herşeyden önce kültürel istikrar, dayanışma ve birlik sağlamayı hedef alan eğitim olmalıdır. Hedefimiz, milli ve manevi değerlerimize ağırlık vererek gençliği bu yönde eğitmemiz, onların milli ve manevi ruh ve şuurunu en yüksek seviyeye çıkarmamız olmalıdır. Milletler eğitimlerine verdikleri değer ölçüleriyle yükselirler. Bu bakımdan her millet kendi eğitim seviyesini düşünmek, onu müsbet ve yeterli kılmak zorundadır.
Kafaları dolduran, cahilliği solduran, insanı insan yapıp şahsiyet kazandıran, kültürün beşiği, medeniyetin eşiği kitaptır. Bu mevzuda ne söylesek ne yazsak azdır.