Makale

Bir yolculuk Hikayesi

Bir Yolculuk Hikayesi
Nafis Karaaslan Uzunkavak Selvili Camii İmam-Hatibi İzmit / Kocaeli

Bir kış günüydü, çok kar yağdığından ilçe merkezinde bile yolların kapalı, sadece ana arterlerin açık olduğu bir günde cami cemaatimden Hüseyin amcanın vefat ettiği haberi verildi. Çok üzüldüm; yakınları ve komşuları tarafından sevilen, sayılan bir amcaydı. Cenaze öğle namazını müteakiben camimizden kaldırılıp vasiyeti üzerine ilçeye bağlı köyüne defnedilecekti. Yolların kapalı olması münasebetiyle belediye yetkililerine yollar açtırıldı. Kalabalık bir cenaze töreninden sonra defnetmek üzere yolculuğa çıktık.
Merhum Hüseyin amcanın oğlu, köylerinde görevli hocanın bulunmamasından dolayı benim de cenazeye gelmemi istedi. Ben de kabul edip cenaze nakil aracına binerek şoförün yanına oturdum. Yolu bilmediğimizden yanımıza köy yolunu bilen bir cenaze yakınının da binmesiyle yolculuğa başladık. Cenaze konvoyumuz birkaç araçtan oluşuyordu. Kış olmasından dolayı camlar buhar yapıyor, yanımda oturan ağabey elinde bez sürekli camı siliyordu. Aracın arka tarafında cenaze önde biz, hafif sesle konuşarak epey yol aldıktan sonra köy yoluna girdik. Yolun bozuk olması nedeniyle aracın sağ tekerindeki zincir koptu, müsait bir yerde durarak arka araçtakilerin yardımıyla onu tamir ettik ve yolumuza devam ederken şoför beyin telefonu çaldı. Telefonun sesi dışarıdan duyuluyordu. Arayan şehir dışından evli kızıydı. Yanında misafir olarak bulunan erkek kardeşi Ali’yi uğurlamak üzere otobüs terminaline gelmiş ve babasına haber veriyordu.
- Babacığım, biz terminaldeyiz, otobüs yarım saat sonra kalkacak. Ali’yi uğurlayacağım.
- Tamam kızım, sen bizim ufaklığı bindir, gelsin, ben onu karşılarım. Biz de şimdi ilçeye bağlı bir köye şu an cenaze götürüyoruz, diyerek hasbihâl ettiler ve telefonu kapattılar. Şoför bey bana, oğlu Ali’den bahset- meye başladı, 17 yaşında olup çok yaramaz olduğunu, okumadığını, alkolik ve madde bağımlısı olduğunu söyleyerek ablasının yanına arkadaş ortamından uzaklaşıp biraz hava alması için gönderdiğini söyledi. “Hocam, sövdüm olmadı, dövdüm olmadı” deyip benden de düzelmesi için dua istedi. Yolumuza devam ederken tekrar kar yağışı başladı, yollar kapandığı için belediyeden istenen greyder önümüzde yolu açıyor, biz de onu takip ediyorduk, şoför beyin telefonu yine çaldı, arayan kızıydı:
- Buyur kızım!
- Babacığım! Ali’nin nöbeti tuttu muavinle tartışıp kavga ettiğinden otobüse almadılar, şu anda terminaldeyiz, otobüs de gitti, ben Ali’yi sakinleştiremiyorum.
- Kızım sen telefonu Ali’ye ver, ben onunla konuşayım!
- Baba istemiyor, şu anda herkese saldırıyor, ne yapacağımı bilemiyorum.
- Kızım sen hemen 155’i ara onu polise teslim et, bir yerden kahve bul içir o sakinleşir, kendine gelirse bir sonraki otobüse bileti yenile Ali’yi gönder, deyip telefonu kapattı.
Cenaze nakil aracında sessizlik hâkim olmuştu, beş dakika sonra tekrar çalan telefonun müziği sessizliği bozdu. Arayan yine şoför beyin şehir dışındaki evli kızıydı:
- Buyur kızım!
- Babacığım! Polis geldi bir şey yapamayacağını söyleyip madde bağımlısı diye tutanak tuttu ve gitti, biz terminaldeyiz. Ali hiç kendine gelecek gibi görünmüyor, hap istiyor. Şimdi ne yapalım baba;
- Kızım! Bak şu an cenaze arabasındayım, hocam da var yanımda konuşamıyorum.
- Kızım sen onu al eve götür, ben işim bitince idareden izin alıp akşam arabamla almaya geleceğim, bak o görecek gününü (sinirli bir eda ile) deyip telefonu kapattı.
Cenaze arabasında kimse konuşmuyor, âdeta hepimiz yas tutuyorduk.
Merhumu defnedeceğimiz köy mezarlığına geldik. O kadar çok kar vardı ki hareket etmek çok güçtü. Mezarlığa girdik, oraya çevre köylerden gelen cenaze yakınları ilçede cenaze namazı kılamadıkları için, mezarlıkta kar üstünde onlara cenaze namazı kıldırdım. Sonra cenazeyi defnettik ve geri dönüş yolculuğumuz başladı. Arabada gelirken şoför beye çocuğuna sevgiyle yaklaşmasını, tedavi ettirmesini söyledim ve Peygamberimizin çocuklara davrandığı örneklerden bahsederek onu teskin etmeye çalıştım, o da memnun oldu, bana teşekkür etti. İlçe merkezine geldiğimizde vedalaşarak ayrıldık. Ben de eve gelip, okuldan dönecek olan oğlumu beklemeye başladım. Oğlum okuldan gelince kapıda karşılayarak sarılıp onu öptüm ve hâlimize binlerce kez şükrettim.