Makale

ÇOCUK EDEBİYATI SEMPOZYUMU ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME

ÇOCUK EDEBİYATI SEMPOZYUMU ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME

Mehmet Kol
Eğitim Uzmanı

23 Nisan 1994 cumartesi günü "İLESAM" tarafından gerçekleştirilen "Çocuk Edebiyatı Sempozyumuna gözlemci ve tartışmacı olarak Başkanlığımız Eğitim Uzmanı Mehmet KOL katıldı. Tebliğleri izledi. Tartışmalara iştirak etti. Ortak noktaların belirlenmesine çalışıldı.
Sempozyum 09.30’da başladı. Arada verilen yemek ve çay molalarından sonra saat 18.00’de sona erdi.
Oturum başkanları Prof. Dr. Sadık Kemal TURAL, Prof. Dr. Şükrü ELÇİN di. Oturum Başkanı ve başkan yardımcısı yerini aldıktan sonra, İlesam yönetim kurulu başkanı Yahya AKENGİN, Atatürk Kültür Merkezi başkanı Prof. Dr. Sadık Kemal TURAL açılış konuşmasını yaptılar. Toplantının çocuklarımızın geleceği açısından yararlarına değindiler. İlerleyen saatlerde, Prof . Dr. Berrin YURDADOG, Prof. Dr. Beyza BİLGİN, Prof .Dr. Nilüfer TUNCER, Doç. Dr. Mübeccel GÖNEN, Dr .Zeki GÜREL ve Serpil URAL tarafından çeşitli tebliğler sunuldu. Her tebliğin sonunda, konu çerçevesinde tartışmalara yer verildi. Çeşitli fikirler oluştu. Ortak değerlendirmeler belirlendi. Nihayet oturumun sonuna gelindi. Oluşan fikirler etrafında Prof. Dr. Sadık Kemal TURAL tarafından sonuç değerlendirmesi yapıldı.
Çocuklarımızın geleceği, onların ailesine, ülkesine ve dünya barışına katkısı açısından "Çocuk Edebiyatı Sempozyumu "nur, ayrıntılarına giriyorum.
Çocuklar bizim en değerli varlıklarımız, canımız, kanımız, geçmişimiz geleceğimiz, ümidimiz, kederimiz ve sevincimizdir. Onlar olmadan dünyanın tadı olmaz. Onlar, hayatımızın süsü, gönül bahçelerimizin nadide gülü, sofralarımızın lezzet garnitürü, evimizin süsü ve neşesidir.
Konuşmaların bir bölümünde şu fikirlere yer verildi:
Bu denli kıymetli varlıklarımızın, edebiyat içindeki yerini belirlemek, onların gönül dünyasına girip esrarengiz sırlarını çözmek için güzel bir adım atıldı. Belki çok şey yapılamadı, sorunlar çözülemedi ama, en azından konunun ehemmiyeti vurgulandı. Tavsiyeler ve temenniler dile getirildi.
Çocukların hayal dünyalarının genişliğine, dualarındaki içtenliklerine değinildi. Dünyanın neresinde olunursa olunsun çocuk, çocuktur. Bütün çocukların farksız ortak ihtiyaçtan vardır, özürlü çocukların değişik dünyası vardır. Bunları toplumla kaynaştırmak gerekir. Diğer bir tebliğcinin fikirleri ise:
Çocuk edebiyatı, çocukların diliyle yazılmış edebiyattır. Çocukların dünyasına girenler çocuk edebiyatıdır. Hatta, edebiyat olabilmesi için önce, edebî değerinin olması gerekir. Çocuk .edebiyatın içinde istediğini yakalayamıyorsa bu çocuk edebiyatı değildir.
Çocuk edebiyatıyla uğraşanların çoğunun, Kazım Karabekir’in çocuklar için yazdığından haberi yoktur. Onun çocuklarla ilgili kaleme aldığı on eseri vardır. Bir asker, savaşın en sıcak zamanında çocuğun önemini kavrıyor da, teknik olanakların en yüksek seviyede olduğu zamanımızda konu ihmal ediliyor ve gerekli hassasiyet gösterilemiyor.
Çocuk edebiyatında dil çok önemlidir. Bunu geliştirmek gerekir. Kendi dilimizin ayrıntılan bozulmadan öğrenilmeli ve edebiyatta uygulanmalıdır. Bu alanlarda çocuklarımızı dünyaya açmalıyız.
Türk Cumhuriyetlerinde ve Arap dünyasındaki çocuk edebi-yatlarında da enteresan örnekler mevcuttur. Onlardan da yararlanabiliriz.
Çocuk edebiyatında çizginin, çizgi roman ve hikayelerin yeri ve öneminden bahseden bir konuşmacı da şöyle dedi:
Okumaya çizgiyle başlanır. İleri yaşlarda çizgide düşüş olur. Çizgiler sözlük bilgilerini artırır.
Çocuk edebiyatı alanında II. Dünya savaşına kadar durgunluk yaşanmıştır. 1948 yılında çizgi romanların çocuk edebiyatında yer almaya başladığını görüyoruz. 1960 19701i yıllarda da çocuk edebiyatına ilgi devam etmiştir. 19701i yılların sonunda bazı bankalar çocuk kitaplarını reklam amacıyla yayınlamaya başlamışlardır.
Daha sonra çocuk edebiyatını, politik ve ideolojik gerginlikler faydasız yönde etkilemiştir. Bir ara ideolojik çekişmelere alet edilmiştir. 1980’li yıllarda artık olumsuz bir döneme giriliyordu. Kağıt fiyatlarının artması, TV kanallarının çoğalması, çocuk edebiyatını olumsuz etkilemiştir. Bu yıllarda çocuk kitaptan azalmıştır. Kalite ilerlemiş olmasına rağmen, alıcı bulamaması, kitap sayısının azalmasına, yayın evlerinin çoğalmasına sebep olmuştur. Az bir topluluk çocuk yayıncılığını sürdürürken, toplumun çoğuluğu çocuk kitaplarına ilgi duymaz olmuştur.
Sosyal ve ekonomik gelişmeler, bu alanda tesirini gecikmeden belli etmektedir. Eğer gerekli önlem alınmaz, sorunların çözümüne objektif yaklaşılmazsa, düşünce, duygu ve hayalden yoksun bir toplum olur.
Yarın ne yapılabilir? Olumsuzluğun ve gelişmelerin nedenleri incelendiğinde bize bir ışık tutulmuş olur. Belki başarılı yaklaşımlar için ilk adım atılmış olur.
Bürokratik kademelerde, genellikle benden önceki yanlış yapmış , ben doğrusunu yaparım psikolojisi vardır, önceki yapılanı ortadan kaldırırsam benim işim kolaylaşır anlayışı vardır. Böylece, her şey değişerek devam eder. Haliyle neticeye ulaşmak ta zorlaşır.
Çocuk edebiyatında aşırılıktan uzak olunmalıdır. Eserleri Türk çocuklarına ve dünyaya sunmalıyız. Robinson Crusoe niçin bütün dünyada okunuyor? O halde dünyada kabul görebilecek kitaplan yayın hayatına sokma gayreti içinde olunmalı.
Memleketimizde en kolay şey çocuk edebiyatı yapmaktır. Halbuki en zor şey çocuk edebiyatı yapmaktır. Çünkü burada çocuğun dünyasına girilmesi ve onun eğitilmesi söz konusudur. Çocuk dünyaya eğitilmek için geliyor. TV eğitiyor. Ama bugün TV kanalları itişme, kakışma içindedir.
Öteden beri Türk toplumunda çocuk sevgisi vardır. Buna karşın okuyan az. Çocuğun bilimsel gelişmesine ön ayak olan çok az. Ailenin, öğretmenin çocuklan yönlendirmesi gerekir. Çocuklarımızın, çocukça anlayıştan içinde mutlu kalmalarını sağlamalıyız.
Okumanın önemini vurgulayan diğer bir tebliğci, konuşmalarını özelte şöyle sürdürdü:
Okumak, kişinin bir takım zahmetlere girmesini gerektirir. Önce, okuma tekniğini bilmek lazım. Okuyup yazmak gerekir. Çocuk için oyun varken, TV izlemek ve ateri-gemboy gibi oyunlar varken, okumak zor bir iştir. Çocuk, kitabın ne olduğunu kavraması gerekir. Bu ise ailede ve okulda olacaktır. Ailece okumak gerekir. Bu işi alışkanlık haline dönüştürmek lazım.
Çocuğun doğduğundan beri sütünün verildiği, altının temizlendiği ve uykusunun saati ve zamanı ayarlandığı gibi, kitapla tanışması da sağlanmalıdır.
Anne, çocuğuna gösterdiği ilgiyi sevgiye dönüştürürse, okumada o sevginin içinde yer alırsa, işte o zaman insan sevdiğini yerine getirir. Sevdiği şeyi yapar. Sevdiğiyle okumayı paylaşır. Bilgisini paylaşır. Çocuk, kitap sayfalarını karıştırmakla işe başlar.
Okul öncesi, güzel ve kaliteli resimlerle çocuğa kitap ve okuma zevkini aşılamak lazım. Resimlerin altında birer satır da olsa yazı verilmeli. Çocuk henüz okumayı bilmese de böyle yapmakta yarar vardır. Çünkü, onun ne olduğunu merak edecek ve araştıracaktır. Faydalı şeyler de, çocuğun istediği kadar sık tekrar edilmek suretiyle belirli noktalara ve hatta neticelere ulaşılabilir.
Çocuk kitaplarında resimler, boya ve kağıt kaliteli ve Resimler gerçeğe uygun olmalı; çocuğu hayal alemine götürmelidir. Çocuğu sevindirmeli ve mutlu etmelidir. Neden bahsediliyorsa o çizilmeli. Resim yazının ilgili yerinde olmalıdır. Tabiki giderek ileriki yaşlarda çizgi azaltılıp yazı çoğaltılmalıdır.
Çocukta kuvvetli bir hayal gücü vardır. Bunun yanında çocuk ayağı yere basan gerçekçidir. Ayrıca çocukta çok üstün estetik duygular vardır.
Okumayı motive etmek lazım. Okunacak eserleri iyi seçmek lazım. Çocukların aileleri, hoca lan ve çevreleri okuması lazım. Malesef bu konuda büyük eksiğimiz var.
Yaz tatilinde gittiğim güney sahillerimizde bir ilçede, yanımda götürmüş olduğum kitabımı kısa zamanda bitirdim. Okumak için kitap aramaya başladım. Beni kitabı bol bir kütüphaneye götürdüler. Öğrendim ki, turistlerin okuyup bıraktığı kitaplar bir araya getirilerek, bir kütüphane kurulmuş. Hayret ettim.
Çizgi romanlar, resimle eserin bütünleştiği kendine özgü yayınlardır. Çizgi roman, okumayla başlar. Belirli yaşlara kadar devam eder. Sadece çizgi romanları okuyup, başka eserleri okumayanlarda bir takım zararlı gelişmeler olur. Yani ileride foto romancı olur. Çocuğun ruh ve zihinsel gelişmesi sağlanamaz.
Çizgi romanların okumayı ve kelime haznesini geliştirdiği bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Yalnız, dikkat edilecek husus, eğitici çizgi romanların yapılmasıdır. İleriki yaşlarda, çizgi romanların yanında değişik eserleri okumak gerekir. Ancak, bu sayede faydalı neticeler alınır.
Çocuğun kitapla tanışması, önce resimle olur. Duyduktan ve gördükleri arasında ilişki kurmaya çalışır. Bu nedenle eserlerin yorum ve çiziminde gramer kaidelerine itina gösterilmelidir.
Çocuk edebiyatı üzerine söylediklerimizi, uygulamaya çalışacaklarımızı derleyip, toparlayıp fiiliyata dökebilmemiz için öncelikle "Çocuk Edebiyatı Enstitüsü" kurulmalıdır. Bu sorunlar ancak bu yolla aşılabilir.
Allah’ın insanlara tebessümü olan çocuklar, çağı yakalamamız için bir fırsattır. Bu fırsatı, en iyi sekide değerlendirmeliyiz. Çocuklarımızı özenle yetiştirmeliyiz. Onların çağın bilgi ve olanaklarıyla donatmalıyız. Aksi halde, çağın gerisinde kalmamıza başka bir neden aramamız gerekmez.
Çocukta ferdî, dini ve milli duygunun gelişmesi konusunda sunulan tebliğde şu fikirlere yer verildi:
Kendi çocukluğumuzu merak ediyorum. Bir zamanlar bizde çocuk değil miydik? Bizi bu hale getiren kimdir?
Bizi biz yapan başkalarıdır. Kimdir bunlar? Aile, okul, çevre ve bütün dünya. Kimin eline düşmüş isek onlara teslim oluyoruz. Dil yoluyla her şeyi öğreniyoruz. Çocuğa ulaşan herkes birşeyler öğretiyor. Çocuklar, öğrendiklerini kelimelerle öğreniyorlar. Adeta, bombardımana tutuluyorlar. Çocuk yedi yaşına gelinceye kadar ne olduğu ortaya çıkar. Diliyle anlatıncaya kadar milli değildir. Ancak, dilini konuşmaya başladığı zaman milli olur.
Çocukların duaları çok tabiidir. Biz büyükler ancak, özel zamanlarımızda içli dua ederiz. Ama çocuklar, genellikle çok içten ve samimi dua ederler.
Büyükler için komik şeyler, çocuklar için ciddi şeylerdir. Aileyi ilgilendiren olaylar, çocuklan ciddi biçimde etkilemektedir. Çocuklar çok içten duygulanan, saf ve temiz çok içten duygulanan, saf ve temiz sevgiye sahib olan varlıklardır. Onlarda kendisini ve ailesini kuşatan, başka varlıkları da dışlamayan sevgi kuşağı vardır. Bir çocuğun içtenlikle yaptığı şu duaya bakınız.: "Ölürken de yurduma yararlı olmayı diliyorum Allah’ım." Ne kadar manalı değil mi? Boşnak çocukların barındığı yerde, bir Boşnak çocuğun duygularına kulak veriniz:
"Burada her türlü ihtiyacımız karşılanıyor. Fakat, vatan hasreti nasıl unutulur?" Bir başka çocuğun duası şöyle:
"Sadece başarılı olmak istiyorum."
Biz de benzeri duygulan yaşadık. Çocukluk dönemlerimiz oldu. Biz yetişkinler olunca neden bu duygulan koruyamıyoruz? Çocukken böyle duygusal oluyoruz da, Büyüyünce çocuklarımızı böyle ince duygularla yetiştiremiyoruz. Bunun üzerinde inceden inceye düşünmekte yarar var.
İnsan kendine güvenmeli. Çünkü, Allah insana güvenmiştir. Onun için ona sorumluluk vermiştir. Onu, Olumlu-olumsuz şartların ortasına bırakmıştır.
Çocuklarımızın hayallerini yıkmayalım. Onlar, kendilerine yapılan olumsuz davranışlara yenilmektedirler. Onlara, öğütler verelim, şiirle v.s. ile, incelikle anlatalım. Resim, müzik gibi dersler yıllarca boşa gitmiştir. Halbuki bu derslerle çocuklarımıza çok şeyler verilir.
Çocuğunuz size gelirken, onunla konuşun, kovmayın, öyle bir zaman gelecek ki, isteseniz de size gelmiyecektir.
Özetle sunmaya çalıştığım "Çocuk Edebiyat Sempozyumu" değerlendirmesinin sonuna gelmiş bulunuyorum. Bu yolda gayret gösterenlere fikir vereceği düşüncesiyle, dünyanın gözbebeği çocuklarımıza sevgiler.