Makale

DİVAN ŞİİRİNDE BAYRAM

DİVAN ŞİİRİNDE BAYRAM

Necati SUNGUR

Dini veya millî bakımından özel değeri olan ve kutlanan günlerimiz vardır. Biz bu günlere "bayram" adını veriyoruz. Kelimenin ne zamandan beri Türkler arasında "bayram" olarak kullanıldığı bilinmemektedir. Ancak Kaşgarlı Mahmud, Divânü Lûgati’t-Türk’te Oğuzların, "iyd" gününe bayram dediklerini, bu günün sevinç ve eğlence günü olduğunu belirterek, kelimenin aslının "bazram" olduğunu kaydeder.
Dinimizde bayramlar, Ramazan ayının sonunda kutlanan, Şevval ayının birinci gününe rastlayan Ramazan bayramı ile Zilhicce ayının onuncu gününe rastlayan Kurban bayramıdır. Toplumumuzda bayram kutlamaları, özellikle Osmanlı döneminde önem kazanmış ve Fatih devrinde resmî bir şekil almıştır.
Taşıdıkları manevî önemin yanında, hısım, akraba ve komşuluk hukuku içinde karşılıklı ziyaretler, fakirlerin ve çocukların gözetilmesi, dargınların barışması vb. çok önemli maddî ve İçtimaî dayanışma geleneklerini de içinde barındıran dinî bayramlarımız, günümüzde de aynı önemini taşıyarak kutlanmaktadır-, ancak, bu bayramların kutlanmasında teşükkül eden gelenek, gün geçtikçe eski toplum yapısının değişmesi sonucu niteliklerini kaybetmektedir.
Bayram, klâsik edebiyatımızda iyd (îd) kelimesiyle ifade edilir. Bu kelime, bayramla ilgili birçok terkip içinde görülür:
İyd-gâh: Bayram yeri. Bayram günleri, çocukların ve bu vesileyle büyüklerin toplanıp eğlendikleri yere verilen addır. İyd-gâhlar, şairlerin çoğunun şiirlerinde göze çarpar. Meselâ Bakî, bir beytinde,
1yd-gelıde varol um dolaba dilber seyrine ,
Göreliim âyine-i de\’rân ne suret gösterür
demektedirler. O büyük şairi, lu- luflarıyla yetiştiren Kanûııî Sultan Süleyman da,
fyd-gehde yâre virdiiın gönliimi alma divii
Ol giil-i ter bakdı didi yüzüme ayva satar
beytini söylemiş ve bizim elma dediğimiz meyveye, vaktiyle "alma" denilmesinden istifade ile bir de tevriye yapmıştır.
Iyd-i edha: Kurban bayramı demektir.
fyd-i edhadur ki dil cânâıneye cân gösterür
Her kişiye kasabı bu demde kurbân gösterür Fehîm
İyd-i fıtır: Ramazan bayramı hakkında kullanılır bir tabirdir.
İyd-i ekber: Büyük bayram; ilk günü cumaya rastgelen Kurban bayramları hakkında da kullanılır. Cuma günü, müslümanlarca bayram sayıldığı için, bayramın da bu güne tesadüfü, günün şerefini bir kat daha artırmış ve bu tabir meydana gelmiştir.
Ahdiniin bir günidiir mevsim-i iyd-i ekber
GUniniin bir gicesidiir şeb-i kadr-i Ramazân (1)
İydiyye: Bayram münasebetiyle yazılan şiirlerdir. Divân şairleri çeşitli münasebetlerle şiirler yazarlardı (Padişahların tahta çıktıklan gün münasebetiyle Cülûssiye; ilkbaharın gelmesiyle Bahariyye; yazın gelmesiyle Temmûziyye; kışın gelmesiyle Şitâiyye vb. adı verilen şiirler bu cümledendir). Şair, bayram dolayısıyla, kasidesine bir başlangıç yapar ve sunduğu kişinin bayramını kutlar. Nedim’den,
fydun mûbârek olsun eyâ Asaf-ı cihâın
Gelsiln edeble pâytna bûs itsiin âsuınân
Tutsun cihâmı debdebe-i talb-ı haşmetlin
Olsun felekde de\’let-i câhın cihân e i hân
Ey sadr-ı muhterem ide Hak iyd her giiniin .
Vasfında ola böyle Nedîınâ şe- ker-feşân
Divân şairi, insan olarak bir dünya görüşi) sahibidir; içinde yaşadığı cemiyetin şahısları, hâdiseleri, gelenekleri, görenekleri ve diğer un- surlan ile doğrudan doğruya ve dolayısıyla alâkalıdır; insanı maddî ve manevî taraflarıyla müşahade eder, münasebetler kurar ki umûmiyetle aşk alâkalarıdır ve bunları husûsî estetiği içinde aksettirir; sonra bütün unsurlarıyla tabiat ve eşyaya bakışı ve ona değer verişi vardır (2).
Bu açıdan edebiyatımızda bayram, şairlerimiz tarafından çok yönlü ele alınmış ve işlenmiştir. Bu ele alışta, toplumun yapısını, gelenek- görenekleri, âdetleri, yaşanılan mut- İuluk ve eğlenceyi her yönüyle bulmak mümkündür.
Bayramda yeni elbiseler giymek âdettendir. Fakir-zengin, bu geleneğe kendi imkânları ile uymaya çalışır
Ana küçük büyük bir câıııe-i zîbâyı hazırlar
Acep makbûl-i âlemJür acep mergûbdur bayrâın Şeyhülislâm Yahya
Ramazâniyyeler de, ramazân dolayısıyla yazılan ve ramazanın türlü yönleriyle anlatıldığı kasidelerdir. Divan şairlerimizden birçoğu rama- zaniyye yazmıştır. Ancak Hz. Peygamber için yazdığı na’tlerle tanınan XVII. yüzyıl şairlerinden Nazînı’in Ramazaniyyesi, dinî hissayat ile işlenmiş en güzel ramazaniyyelerden- dir. Daha çok yerli ve mahallî unsurlardan yararlanan ve devrin folklorik malzemesi hakkında da değerli izler taşıyan Sâbit’in Ramazâniyyesi de bu yönüyle çok beğenilmiş bir şiirdir. Yazdığı bu şiiriyle Sâbit, kendinden sonra gelenlerin takdirini kazanmış, eserine nazireler yazılmıştır.
Bilindiği gibi, Ramazan’ın ve bayramın başlaması, hilâlin görülmesine bağlıdır. Hilâlin gözlenmesi, ayrı bir heyecan kaynağıdır. Şaban ayının son günlerinde yüksek yerlere çıkılarak, hüâlin görünmesi beklenir.
Hilâlin bu şekilde tesbitini İzzet Molla, çok sanatkârane bir şekilde şöyle ifade etmiştir;
işaret idüp kaş ucıyla hilâl Kılın emr-i Hakk’a di d i imtisal Nefi bir kasidesinde,
Gam gitse acep mi yine iyd-i Ra- mazândur
lyd-i Ramazân revnak-ı bâzâr-ı Cihândur
Mestân-ı harâbâta salâdur ne du
rurlar
Zühhâda tegallup idecek dem bu zamândur
Zira ne dimekdür bu ki rindân ile
vâîz
Bir yirde durup câm-ı hilâle ni- gerândur
diyerek, rindlerle vâizlerin aynı yerde durup, yeni doğan ayı gözetlediklerini söyler.
Hilâl, bazen havanın kapalı olması yüzünden görülmez. O zaman, Şaban ayı otuz gün olarak hesap edileceğinden, bu otuzuncu güne Yevm-i Şek (şüpheli gün) denilir. Ramazan ayı çıkmış da olabilir; bu gün, Ramazandan da olabilir. Durumun sebep olduğu karışıklık, Ra- mazâniyyelerin vazgeçilmez motifle- rindendir. Sâbit’in, Sadrazam Baltacı Mehmed Paşaya yazdığı Ramazâniyyeden,
Yevın-i şek niyyetine şîre sıkarken yârân
Sıkboğaz. ildi basup şahne-i şehr-i Ramazân
Nedim’den,
Bilemem ben de ki şâhidde mi takvimde mi
Hele bir kizb var ortada budur sıdk-ı kelâm
Olacak aldı heıııân çare ne şimden sı m ra
Idelilm hiikm-i kazâ destine tesüm-i zimâııı
Câmiler, Ramazânda en hareketli yerlerdir. Vaazlar, mukabeleler, salât u selâmlar,İlâhiler, ibadet hayatını, câmileri canlandıran bu aya mahsûs husûsiyetlerdendir.
Sâbit bunu,
Kalb-i mü’min gibi mescid müteselli ma’mûr
Dil-i fâsık gibi meyhâne harâb u virân
beytiyle çok güzel anlatmıştır. Ramazân ın ve bayramın başlaması ile ilgili olarak hilâl, beyitlerle sık sık geçer. Bu arada hilâl, sevgilinin kaşına benzetilir ve münasebetler kurulur. En belirgin münasebet, şeklin kavisli oluşuna dayanmaktadır.
Gözlemekden kaşum çeşmüm hilâl oldı yine
Kıl gibi inceldi cânum bir hayâl oldı yine
Ahmed Paşa
Buradaki kıl kelimesiyle, aynı zamanda kaşın kıl oluşuna da işaret edilmektedir.
Kaşların görünmesi, bayramın başlayışını bildiren ayın (hilâlin) görünmesine benzer. Nasıl, hilâlin görünmesiyle halk eğlenir, sevinir, bayram olursa, âşıklar için de öyledir. Âşığın bayramı da, sevgilinin kaşlarını göstermesidir. Veya âşık, bayramı biraz da sevgilinin kaşlarını görebilmeye vesile olduğu için ister (3).
Eyyâm-ı mâh-ı iyddür ebrû-nümâ ol ey sanem
Hengâm-ı bûy-ı ûddur gîsû-güşâ ol ey sanem
Ahmed Paşa
Bayram, dargınların barışmasına, büyüklerin, küçüklerin suçlarını affetmesine sebep olduğu için, âşık- sevgili ilişkisine bu açılardan da yaklaşılır. Bayramlarda ihsân (vermek) güzel bir âdettir:
Yine iyd oldı bugün irdi çü devrân-ı kerem
Zevk u ayş it yine hurrem olup ey kân-ı kerem Ahmed Paşa
Bu münasebetle âşıklar da vefasız sevgiliden bayram dolayısıyla ilgi ve ihşân beklerler. Oruç bir imtihandır. Aşık da ayrılık orucu tutar ve bayramda mükâfatını ister. XVI. yüzyıl şairlerimizden Âhî’den,
fyd-i vaslt şe\’ki içtin rûze-i gam çekmişeın
Tâ nasîb ola diyü bir ıııerhabâsı htirreınün
Bayram, her yönüyle güzeldir ve çabuk geçer; bu açılardan gençliğe ve güzelliğe benzetilir. Bayramı sevgiliye benzettiği şiirinde Şeyhülislâm Yahyâ şöyle demektedir:
Münevver tal’at-i ferhundesi bir lıûbdur bayram
Güneş ytizli hilâl ebrûli bir mahbûbdur bayram
Görinür rûz.e-dtir-ı hecre ancak yılda bir kerre
Çok eğlenmez gider bir dilber-i mahcûbdur bayram
Kurban bayramının ele alındığı beyitlerde ayrıca göze çarpan husus, kurban olma veya edilme durumudur. Fakat buradaki münasebet, bu kez, kaşların birbirine olan yakınlığına dayanır. Ayrıca kurban edilmesi üzerinde tevriye yapılır ve bu yakınlık (kaşların birbirine yakınlığı ) durumuna işaret edilir. Çünkü kurbanın bir ve esas manası da yakınlıktır. Kaş (hilâl) kendini göstererek, kurbana (âşığa) işaret eder. Âşık ise zâten bu işareti bekler.
Kartı kaştın yayına kurban alaııı ki atdugı ok
Boşlu bagrum z.alvııınu nıcrhcın urur peykân degiil
Ahmet Paşa
Bu açıklamalardan sonra, gelecek bayramlarımızın, güzel bayram geleneklerimizi sürdürdüğümüz, maddî, manevî ve İçtimaî dayanışmanın sembolü ve toplumda sevinç, mutluluk ve refahın paylaşıldığı güzel günler olmasını isteriz.
Bu yazımızda yer verdiğimiz bazı beyitler şu eserlerden alınmıştır:
1. Ahmet Paşa Divânı, Haz: Ali Nihad Tarlan, İst. 1966
2. Divân-ı Nefl, Bulak (Kahire), 1952. ..
3. Divân-ı Ahî, İst. Ünv. Ktp. Ty. No: 1942.
4. Nedim Divânı, Haz. : Halil Nihad Boztepe, İst. 1924
5. Şeyhülislâm Yahyâ bey Divânı, Haz,.: İbnü’l-emin Mahmut Kemâl İnal, İst. 1334.

DİPNOTLAR:
1 - Bkz. M. Zeki Pakalın, Osmanlı Tarih Terim ve Deyimleri Sözlüğü, MEB yay.., İst. 1983, s.107, C.2
2 - Mehmed Çavuşoğlu, Necati Beg Divânının Tahlili, MEB yay., İst. 1971, S. 2.
3 - Bkz Harun Tolasa, Ahmed Paşa’nın Şiir Dünyası, Sevinç Mat., Ank. 1973, S. 182