Makale

Christ Raca (Hindistan Asıllı, Eski Hristiyan Din Öğretmeni)

Christ Raca

(Hindistan Asıllı, Eski Hristiyan Din Öğretmeni)

Haz. Prof. Dr. Abdülaziz Hatip

“Tenkit amacıyla Kur’an’ı okumaya başladım. Fakat Allah bu vesileyle İslam’a hidayeti bana nasip etti.” diyen Christ Raca, Kitab-ı Mukaddes denilen, Hristiyan ve Yahudi kaynaklarında derinleşmiş, Güney Hindistanlı bir Hristiyan din âlimiydi. Kur’an’ın Tevrat ve İncil’den intihal edildiğine (kopya edildiğine) inanıyordu. Tamil dilinde Kur’an-ı Kerim mealini okuma fırsatı buldu, Allah katından gelen bir kitap olduğuna inandı, kelime-i tevhidi getirip Müslüman oldu ve adını Muhammed olarak değiştirdi.
El-Mecelletü’l-Hayriyye dergisinin 17 Muharrem 1417 (hicri) sayısında kendisiyle yapılan bir söyleşiyi tercüme edip aynen sunuyoruz:
Müslüman olma öykünüzü anlatır mısınız?
Önceki ismim Christ Raca. Güney Hindistan’ın Tamil Nadu vilayetinin bir köyünde Hristiyan bir ailede dünyaya geldim. Ana dilim Tamilce. Birkaç dil daha biliyorum. Küçüklüğümden beri Hristiyanlığı çok severdim. Çünkü Hristiyan din adamları, bize Hz. İsa’yı sevmeyenin cennete gidemeyeceğini anlatırlardı. Bu telkinlerle ve bu inanç üzere büyüdüm. Tüm Müslümanların da Hristiyan olması için sürekli dua ederdim. Günün birinde bir Müslüman âlimle karşılaştım. İslam ve Hristiyanlıkla ilgili bazı konuları tartışmak için fırsat yakaladığımı düşündüm. Konuşma esnasında bana iddialı bir şekilde, ‘Kur’an’da akla ve insan fıtratına ters hiçbir şey bulamazsın’ dedi. Bu âdeta bir meydan okumaydı ve beni Kur’an okumaya sevk etti. Tamil dilinde yazılmış bir Kur’an-ı Kerim mealini iki defa okudum. Böylece İslam’ın hak din olduğunu, Hristiyanlığın ise tahrif edildiğini anladım ve Müslüman oldum.
Müslüman olduktan sonra toplumda herhangi bir zorlukla karşılaştınız mı?
Tabii ki pek çok problemle karşılaştım. Çevremdekiler bana alaycı gözlerle bakar ve bana, sen aklını yitirdin, derlerdi. Özellikle sakal bıraktığım için benimle alay ederlerdi. Halkımdan gelen tüm bu sıkıntılara göğüs gerdim ve sabrettim. Çünkü Kur’an’ı okuyor, orada peygamber ve resullerden hak davetçilerinin kıssalarını ve Allah yoluna davette çektikleri sıkıntı ve musibetlere nasıl katlandıklarını görüyor, teselli buluyordum.
Sizin vesilenizle İslam’ı seçen oldu mu?
Evet, ben Müslüman olduktan sonra eşim, üç oğlum ve daha başka kimseler de İslam’ı seçtiler.
Şu anda ne işle meşgulsünüz?
Sizin de çok iyi bildiğiniz gibi Hristiyan din adamları, bilginleri ve misyonerleri Hristiyan devletlerden aldıkları müthiş yardımlarla dünyanın tüm nimetlerinden yararlanır, maddeten rahat bir hayat yaşarlar. Ben tüm bu imkânları terk ettim. Tek amacım, Allah’ın ahirette salih kulları için hazırladığı ebedî nimetlere layık olmaktır. Sırf bu gayeyle, genellikle yaya olarak çevre köy ve kasabaları dolaşır, fert fert, grup grup insanlarla görüşür, onlara İslam’ı tebliğ eder, hak dine çağırırım. Gayrimüslim her şahsa Kur’an-ı Kerim mealinin ulaşması için elimden gelen çabayı gösteririm. Çünkü öyle inanıyorum ki Kur’an-ı Kerim’i bir kez olsun baştan sona okuyan kimse bundan mutlaka etkilenecek ve büyük ihtimalle Allah’ın dinine girecektir.
Genel olarak Müslümanlara bir mesajınız var mı?
İstikbal İslam’ın olacaktır. Bu bölgede bile binlerce gönül, İslam’ın nuruna muhtaç bulunmaktadır. Müslüman olmak için âdeta küçük bir vesile beklemektedirler. Bu yüzden Müslümanlara büyük iş ve sorumluluk düşmektedir. Bunun için de öncelikle İslam’ın güzelliklerini yaşantılarıyla yansıtmalı, ardından da sürekli bir davetle İslam’ın nurunu Hristiyan, Hindu vs. demeden gayrimüslim herkese ulaştırmalıdırlar.
Ülke dahilinde ve haricindeki tüm İslami kurum ve teşkilatlar büyük miktarda Kur’an-ı Kerim meali hazırlayıp ihtiyacı olan kesimlere dağıtmak için ellerinden gelen çabayı göstermelidirler. Son olarak şunu diyorum ki Müslümanlar benim gibi sayısız kimselerin İslam’ın yolunu bulamamalarından veya bulmakta gecikmelerinden, yarın Allah’ın huzurunda sorumludurlar. Mesela ben, İslam’dan habersiz ve cahil olarak 30 senemi geçirdim. Bunda İslam’ı gereği gibi tebliğ etmeyen, Yüce Kur’an’ın mesajını ulaştırmada ihmalkâr davranan Müslümanların sorumluluğu olmaz mı? Dünyadaki tüm insanların yarın Allah’ın huzurunda aynı şeyi söyleyeceğinden korkarım!
(Kaynak: Abdurrahman Mahmud, s. 140-142.)