YUNUS’UN ŞİİRLERİNDE “ŞEHİR/ŞAR” KELİMESİNE YÜKLENEN MANALAR(1)
Asıl konuya girmeden önce, yüzyıllardır kullanageldiğimiz “şehir" anlamına gelen kelimelere bir göz atmak istiyoruz.
Eski Türkçede “balık”, “ordu”, “uluş”, “kent” kelimeleri kullanılmıştır. Bunlardan “kent” kelimesi Soğdca’dan alınmıştır.
Orta Türkçe devresinde de yine “balık”, “ordu”, “uluş”, “kend/ kent” kelimeleri kullanılmıştır.
Eski Anadolu Türkçesinde “kend/kent”, “şehir”, “şar” gibi kelimeler kullanılmıştır. “Şar”, Farsça “şehr”in bozulmuş, fakat aynı manada kullanılmış şeklidir.
Bugün “şehir” kelimesini yaygın olarak kullanmaktayız. “Kent”, “Taşkent”, “Senirkent” gibi bazı yerleşim birimlerinin adlan içerisinde, başşehir yerine kullanılan, “başkent” kelimesinde bulunmaktadır. Diğer kelimeler zamanımıza kadar gelememişlerdir.
Yunus, şiirlerinde şehir/şar kelimesini bazen gerçek manasında kullanmıştır. Kendi kendine seslenerek derdine çare bulması için şehirden şehre gezmesini öğütler gibi görünür. Ama gerçekte O, derdinin dermanını kendinde bulmuş bir kişidir :
----
Hey Emrem Yunus bîçâre bulunmaz derdüne çâre
Var imdi şardan şara şöyle garib bencileyin
(s. 153)
Belki de bu beytiyle derde dermanı uzaklarda arayan insanlara sesleniyor olabilir.
Yunus’un bütün çabası, Gerçek Sevgili’ye kavuşmak içindir. Bunun için yana yakıla yaşamış, gerektiğinde bu uğurda memleketini ve bulunduğu şehri terk etmeyi göze almıştır :
Terk idelüm il ü §an dost içün kılalım zan
Ele getirelim yârı gel dosta gidelüm gönül
(s. 87)
Şehir/şar kelimesiyle bazen de dünya kastediliyor. Yunus, dünyayı büyük bir şehre benzetir, insanoğlu, burada uzun yaşayamamaktadır. Onun ömrü, sabah kurulup akşam dağılan bir pazara benzer :
Bu dünyânun meseli bir ulu şara benzer
Velî bizüm ömrümüz bir tiz bazara benzer
(s. 46)
Bu şehre (dünyaya) gelen birazcık kalır. Sonra gider. Bu sefer, öyle bir seferdir ki gidenler hiç geri gelmezler :
Her kim bu şara geldi bir lahza karar kıldı
Giri dönüp gitmeği gelmez sefere benzer
(s. 46)
Önce bu şehrin tadı, bal ve şeker tadından daha iyi gibi gelir. Ama ne yazık ki sonunda acısı yılan zehri gibi insanı perişan eder :
Bu şarun evvel dadı şehd ü şekerden şirin
Âhir acısını gör şol zehr-i mâra benzeri
(s. 46)
Aldatıcı güzeller gibi davranır. Önce insanın gönlünü alır. Sonunda yüz çevirmesi ise, hilekâr kocakarıya benzer :
Evvel gönül almağı hûblara nisbet eder
Âhir yüz döndürmeği aciz mekkâra benzer
(s. 46)
Bu şehrin türlü türlü halleri vardır ve hayalleri sonsuzdur. Bu özellikleriyle uyanık olmayanları aldatan hilekâr bir büyücüye benzer:
Bu şarun hayalleri dürlü dürlü halleri
Aldamıs gafilleri câzû ayyâra benzer
(s. 46)
Bu şehirdeki sonsuz hayalleri saymakla bitirmek mümkün, değildir. Bu hayallere kendilerini kaptıranlar, durmadan ot yediği halde hiç doymak bilmeyen davara benzerler :
Bu şarda hayallerün Kaddi vü şümân yok
Bu hayâle aldanan otlar davara benzer
(s. 46)
Bu şehrin herkese ihsanda bulunan bir Sultan’ı vardır. O Sultan’ı gerektiğince tanıyanlar, varlıklarını manalı kılmışlardır :
Bu şarnı sultânı var cümleye ihsanı var
Sultanıla bilişen yogıken vara benzer
(s. 46)
Yunus’un şiirlerinde şehir/şar kelimesi, üçüncü olarak insanın iç dünyasını ifade eder. Biraz düşünebilirsek, insanoğlunun mükemmel bir projeyle yapılmış eşsiz bir şehre benzediğini kavrayabiliriz. Beynin, kalbin, kısacası bütün organların yerli yerine imarlarını ve fonksiyonlarını bir düşünün... işte Yunus, insandaki bu güzel ve mükemmel yapıyı hissedebildiğinden, vücut şehrine girip gitmek istiyor. Oraya girerek Sültan’a olan hasretini giderecektir :
İşbu vücud şehrine bir dem giresim gelür
İçindeki sultanın yüzin göresüm gelür
(s. 30)
Yunus, Sultan’a o kadar yaklaşıyor ki’yüzünü görmese de sözünü işitebiliyor- Yüzünü görmek içinse canını veresi geliyor :
İşidürem sözini göremezem yüâni
Yüzini görmeklige canum veresim gelür
(s. 30)
Şair, aşkın yardımıyla gönül şehrine girmeyi ve onun denizinde yüzmeyi başarmıştır. Aşkla giderken can içinde izleyebileceği bir yol bulmuştur :
Girdüm gönül şehrine taldum anun bahrma
Işkıla giderken iz buldum cân içinde
(s. 164)
Etrafına bakınarak bulduğu izden yürümüş ve kendisini şaşırtan çok şeyler görmüştür. Gördüklerinin hiç birisi bu âlemde yoktur :
Bu izümi izledüm sagum solum gözledüm
Çok acâibler gördüm yokdur cihan içinde
(s. 164)
Yunus, dosta gideceklere tavsiyede bulunuyor. Dostun gönül kalesini alarak can şehrini yağmalayacağını hatırlatıyor ve bu yüzden dosta gitmek isteyenin öncelikle kendinden geçmesi gerektiğini söylüyor :
Dostdan yana giden kişi kendüzinden geçmek gerek
Dost yağmalar can şarını alup gönül kalesini
(s. 188)
Aşk, ulu bir bakıştır. Aşıklar da ermiş kişilerdir. Aşka düşmeyen gönüller, yıkıntıdan ibaret olup îmâr edilmiş şehirler gibi bakımlı değildirler :
Îşk bir ulu nazardurur âşık canlar erenlerdür
Işka düşmeyen gönüller virandurur şar olmadı
(s. 213)
Sonuç olarak şunları söyleyebiliriz :
1. Yunus’un şiirlerinde şehir/şar kelimesine üç mana yüklenmiştir.
2. Bu manalar şunlardır :
a. Şehir (gerçek mana).
b. Dünya (mecazî mana).
c. İnsanın içerisi/iç dünyası (mecazî mana).
Mehmet KARA
1960 yılında Gülnar’da doğdu. Hacettepe Üniversitesi Türkoloji Bölümünü bitirdi. Gazi üniversitesinde doktora yapmaktadır.
Mehmet Kara’nın "Bir Başka Açıdan Kutadgu Bilig" adlı bir incelemesi’ yayımlanmış olup, “Gün Doğmak Üzere" adını verdiği şiir kitabı ise baskıdadır.
Mehmet KABA evli ve iki çocuk babasıdır.
(1) Şiirler, Timurtaş’ın yayınından alınmıştır; Prof. Dr. Faruk Kadri Timurtaş, Yunus Emre Divanı, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara, 1980