Makale

Başyazı - Ramazan'ın Aydınlığında

Başyazı

Mehmet Nuri YILMAZ
Diyanet İşleri Başkanı

Ramazan’ın Aydınlığında

İslam’ın beş temel ibadetinden biri olan Oruç’un eda edilme vakti ve mevsimi olan mübarek Ramazan Ayı’nı bir kere daha idrak etmenin huzur ve mutluluğu içindeyiz. Cenab-ı Hakk’ın, milletimizi ve İslam dünyasını Ramazan’ın feyzinden gereğince hissedar ve müstefid kılmasını dua ve niyaz ediyorum. Oruçla, teravihle, sadaka-i fıtırla, Kur’an-ı Kerim tilavetiyle ve diğer nafile ibadetlerle ihya edilecek olan bu mübarek zaman diliminden bütün insanlarımızın nasibdar olması en büyük temennimizdir.
Sabır ve tahammül konusunda en uygun imtihan vesilesi de olan oruç ibadeti; mü’minlerin ruhen ve fikren olgunlaşmasını, aralarındaki yardımlaşma ve dayanışma bağlarının kuvvetlenip pekişmesini sağlayan en önemli faktörlerden biridir. Sabır; aynı zamanda bugün her zamankinden daha çok muhtaç olduğumuz müsamaha anlayışının da temel dinamiklerinden biridir. Kur’an-ı Kerim’de yetmişten fazla ayette sabırdan bahsedilmektedir. İslam’ın öngördüğü sabır, zühd ve takva anlayışı, hiçbir şekilde dünya mürüvvetlerinden ve helal rızıklardan vazgeçmek veya pasifist bir davranışa meyletmek şeklinde yorumlanmamalıdır. Ramazan Ayı ve özellikle oruç ibadeti bizleri, “sabır” ve “nefsin isteklerini İslam’a bağlı kılmak” konusunda sıkı bir eğitime tabi tutmaktadır.
Bu şuur ve disiplin halet-i ruhiyyesinde ihya edilen mübarek gün ve aylar, fertlerin şahsiyetlerinin gelişmesinde ve toplumların yeni müşterek ortak paydalar etrafında kenetlenmelerinde çok önemli katkılar sağlayabilir. Eski yazar ve edebiyatçılarımızın eserlerinde yer alan ve Osmanlı dönemindeki Ramazan Aylarının yaşanmasının sosyal bünyemize sağladığı olumlu tesirleri nakleden hatıralar, bu bakımdan önemlidir, iktisadi yardımlaşmayı ve sosyal dayanışmayı kuvvetlendiren bu içtimai gelenek Osmanlı-Türk medeniyetinin iftihar tablolarındandır ve medeniyetimizin kilometre taşları durumundadır.
Bizim millet olarak mübarek Ramazanlarda; oruçlarla, teravihlerle, tasadduklarla, zekatlarla, mukabelelerle ve diğer özel yaşayış gelenekleriyle dopdolu bir “Ramazan Medeniyetimiz” vardır. Bu fazilet ve medeniyet modelini ömür boyunca devam ettirmek, şuurlu mü’minlerin en ulvi ve ideal hedefleri arasında yer almalıdır. Mübarek Ramazan’ın hergün ve gecesi bu uyanıklık ve şuur hali içinde yaşandığında görülecektir ki, bambaşka bir feyiz ve bereket, mü’minin bütün hayatını aydınlatmakta ve ona pek çok manevi hasletler kazandırmaktadır.
Bu ulvi gün ve gecelerde; kişi, müslüman olmanın ve Cenab-ı Hakk’a ibadet etmenin hazzını ve onurunu duyar ve idrak eder. İşte bu hal ve zevk, mübarek Ramazan ikliminin engin faziletinin ve zengin medeniyet ortamının, ruhun derinliklerine bahşettiği bir incelik ve yükseliştir.
Ramazan Ayı, hayatımıza ayrı bir disiplin ve nizam getirir. Adeta gündüzümüz ayrı, gecemiz ayrı bir programla düzenlenir. Edebiyatımızdaki “Ramazaniyyeler”den tutun da, yaşayışımızı zinetlendiren amel-i salihlerimiz, iftar saatlerimiz, Ramazan sohbetlerimiz, hülasa her davranışımız farklı manevi hazlarla bizleri yükseltir, ruhumuzu inceltir, dimağımızı berraklaştırır. Mü’min- ler; Ramazanlarda hamd ve şükür duygusu içinde yüce Yaratıcının buyruklarına itaat etmenin, başka bir tabirle söyleyecek olursak; “kul” olmanın onurlu şuurunu daha derinden hissederler. Ramazan; manevi hayatımız açısından bir bakıma, “Yıllık Blanço” ayıdır. Bu ferdi muhasebenin ışığında, mü’minler, kutlu Ramazan gün ve gecelerinin ruhani hayatı içinde yeni yaşayışlarına daha kararlı ve iradeli olarak hazırlanırlar. Mübarek Ramazan günlerindeki manevi çoşkuya ve hazza erişemeyenler, oruç ibadetinden matlub olan üstün hazza ve mutluluğa tam anlamıyla ulaşamazlar.
İstanbul gibi on milyonluk büyük kentten Anadolu’daki en ücra köye kadar Ramazan-ı Şerif, kendine has geleneklerle kutlanır ve saygı dolu davranışlarla yaşanır. Bu davranışlar; yeni yetişmekte olan çocuklar üzerinde fevkalade önemli ve müsbet etkiler bırakmaktadır. Çocuklar üzerinde dini duygu ve şuurun gelişmesinde bu çeşit içtimai uygulamaların ayrı bir yeri ve önemi vardır. Çocuklarımızın hafızalarında ve gönüllerinde olumlu izler bırakan bu geleneklerimizin yaşatılmasında ailelere önemli görevler düşmektedir. Sayıları hızla artan özel mahalli radyo ve televizyonlar, mahalli dini geleneklerin derlenmesi ve yayınlanması konusunda yeni çalışmalar yapmalıdır, Bu hususta başta il ve ilçe müftülerimiz olmak üzere Teşkilatımızın bütün güzide mensuplarına önemli görevler düşmektedir. Mahalli basın - yayın kuruluşlarıyla işbirliği yaparak Ramazan Ayı’nın daha da renklenmesi için bütün görevlilerimiz seferber olmalıdır.
Bu vesile ile tüm vatandaşlarımızın Ramazan Ayı’nı tebrik ediyor, Cenab-ı Hakk’tan bu ayın Ülkemiz, İslam Alemi ve bütün dünya için hayırlara vesile olmasını niyaz ediyorum.