Makale

ÜÇ AYLAR VE REGÂİB KANDİLİ

ÜÇ AYLAR
VE REGÂİB KANDİLİ

Şükrü ÖZBUĞDAY
Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi

Dînî literatürümüzde “Üç Aylar” diye bilinen çok feyizli ve bereketli bir mânevîyat mevsimine bir kez daha girmek üzereyiz. 8 Eylül 2002 Pazar günü üç ayların ilki olan Recep ayının birinci günüdür. 12 Eylül 2002 Perşembe akşamı da bu ayın ilk Cuma gecesi olup, dolayısıyla Regâib Kandilidir.
Üç Aylar, Kamerî Takvim’e göre, Recep, Şaban ve Ramazan aylandır. Bu aylar, rahmet dalgalarının başladığı, manevî huzur ve sükûnun kalplere doğduğu, İlâhî rahmetin coştuğu aylardır. Bu aylar girince, mü’minlerin ruhlarını mânevî bir hava kaplar. Bu mübârek aylar içerisinde öyle feyizli ve bereketli geceler vardır ki. Yüce Allah’ın rahmeti, bu gecelerde mü’minler üzerine yağmur gibi yağar.
Üç aylardan ilki olan Recep ayının mânevî değerine Kur’an-ı Kerim’de ve Hz. Peygamber’in hadis-i şeriflerinde işaret buyurulmuştur. Tevbe Sûresi’nin 36. âyetinde şöyle buyurulmaktadır:
“Şüphesiz Allah’ın gökleri ve yeri yarattığı günkü yazısında, Allah katında ayların sayısı oni- kidir. Bunlardan dördü haram aylardır. İşte bu, Allah’ın dosdoğru kanunudur. Öyleyse o aylarda kendinize zulmetmeyin...”
Ayette ifâde edilen “haram ayları”nın, “Zilkâde, Zilhicce, Muharrem ve Recep” ayları olduğunu Sevgili Peygamberimiz, şu hadisleriyle açıklamışlardır: "Muhakkak zaman, Allah ’in yarattığı günkü şekliyle akıp gitmektedir. Sene oniki aydır. Onlardan dördü haram aylarıdır. Bunlardan üçü peşpeşedir: Zilkade, Zilhicce, Muharrem, bir de Cemâziyel-âhir ile Şaban ayları arasında olan ve Mudar Kabilesi’nin ayı Recep’tir.
Recep Ayı, gerek İslâm’dan önce, gerekse İslâm’dan sonra mukaddes bilinen bir aydır. İslâm Dîni gelmeden önce, bu ay girer girmez, Arap kabileleri arasında harp etmek, baskın ve çapulculuk yapmak yasaklanır, herkes kendisini bu ayda güven içinde hissederdi. İslâm geldikten sonra da, bu aya olan hürmet devam ettirildi. Bu ay, Regâib ve Miraç gibi mübârek geceler ve İlâhî tecellilerle şereflendirildi.
Hz. Peygamber’den üç aylar hakkında bazı rivayetler de mevcuttur. Bunlardan birinde şöyle buyururlar:
“Recep Allah ’in ayı, Şaban benim ayım, Ramazan da ümmetimin ayıdır. ”(2) Recep ayının başlangıcında Peygamberimizin şöyle duâ ettiği de rivayetler arasında yer almaktadır:
“Ey Allah’ım! Recep ve Şaban’ı bize mübârek kıl, bizi Ramazan ’a kavuştur. ”3
Ülkemizde, yukarıdaki beyanlar ışığında, asırlardır bir “Üç Aylar” geleneği oluşmuş; Ramazana hazırlık, Recep ayının girmesiyle başlar hale gelmiştir.
Bu aylar mübârek gecelerle doludur. Recep ayının ilk Cuma gecesi, Regâib gecesi, yirmiyedinci gecesi, Miraç gecesidir. Şaban ayının onbeşinci gecesi Berat gecesi, Ramazan ayının yirmiyedinci gecesi de Kadir gecesidir.
Burada, 12 Eylül Perşembe akşamı idrak edeceğimiz Regâib gecesine de kısaca temas edelim.
Regâib; çok değerli hediye, bağış, içten gelerek ve yoğun bir şekilde arzu edilen şey anlamlarına gelen Arapça bir sözcüktür. Cenâb-ı Hakk’ın, İlâhî ihsan ve mânevî hediyelerinin diğer zamanlardan daha çok tecelli etmesi ve samimi kalple Allah’a yönelenlerin affedilme ümitleri dolayısıyla, müslümanlar tarafından heyecanla beklendiği ve gönülden arzulandığı için, Recep ayının ilk Cuma gecesine “Regâib Kandili” denmiştir.
Regâib Kandili, Recep ayının 27. gecesindeki Mirâc ve Şâban ayının 15. gecesindeki Berat kandillerini; Ramazan ayım, Kadir gecesini, Ramazan ve Kurban bayramlarım müjdeleyen mübarek bir gecedir.
Bu geceye mahsus bir ibâdet şekli olmamakla beraber, geceyi tevbe, dua ve ibâdetle geçirmek sevap kazanmaya vesile olur.
Recep ayı içerisinde bulunan bir başka mübârek gece de Miraç gecesidir. Mi’rac gecesi; Allah’ın Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed’i Mekke’deki Mescid-i Haram’dan, Kudüs’teki Mescid-i Aksâ’ya götürdüğü’4’ ve oradan da göklerin derinliklerine yükselttiği gecedir. Mi’rac gecesi, Ce- nâb-ı Hakk’ın Hz. Peygamber’e büyük hakikatlerin İlâhî sırlarım gösterdiği, vasıtalan kaldırarak İlâhî vahye muhatap kıldığı, kendi âyâtını ve kâinâtın sırlarım seyrettirdiği, mü’minlere namazın farz kılındığı ve biz müslümanlar için de İlâhî lütuflarla dolu olan bir gecedir.
Üç ayların İkincisi olan Şâban ayı ve onun içerisinde bulunan Berat gecesi de müslümanlarca kutsal sayılmış, bu gecenin diğer gecelerden farklı bir şekilde geçirilmesi, bu gecede daha fazla ibâdet edilmesi âdet halini almıştır. Bazı rivayetlerden, Hz. Peygamber’in Şaban ayına ve özellikle bu ayın onbeşinci gecesine ayrı bir önem vererek onu ihyâ ettiğini1’’ göz önünde bulunduran âlimler, bu geceyi ibâdetle geçirmenin sevaba vesile olacağını söylemişlerdir. Ayrıca bir kısım bilginlerin, kıblenin Kudüs’teki Mescid-i Aksâ’dan, Mekke’deki Kâbe istikametine çevrilmesinin’61; Hicret’in ikinci yılında Berat gecesinde vuku bulduğunu kabul etmeleri de geceye ayrı bir önem kazandırmıştır.’7
Üç ayların sonuncusu olan Ramazan ayı ve onda bulunan Kadir gecesinin ise, dînî hayatımızda ayrı bir yeri ve önemi vardır. Ramazan ayı faziletlerle dolu bir aydır. Ramazan ayı, hayır ayı, yoksullara ve düşkünlere yardım ayı ve bütün anlamıyla Kur’an ayıdır. Ramazanın diriltici özelliği, bütün insanlığı hidâyete ve mutluluğa ulaştırmak için yeryüzüne gönderilen Kur’an-ı Kerim’in bu ayda inmeye başlamasından,181 bin aydan daha hayırlı olan Kadir gecesinin19’ bu ay içerisinde bulunmasından kaynaklanmaktadır. Ayrıca, Islâm’ın beş temelinden biri olan oruç ibâdetinin bu ayda yerine getirilmesi emredilmiştir."01 Böylece Ramazan ayı diğer aylar içinde bir başka aydır. Sanki yeni bir hayatın başlangıcıdır. Hayatımızın kazandığı ve kazanacağı yeni boyutların filizleneceği önemli bir devredir. İnsanî ve sosyal ilişkilerimizin daha güzel bir hüviyet kazanacağı zaman dilimidir.
Ramazan ayının özellikle, Müslüman Türk toplumunun dînî hayatında müstesnâ bir yeri vardır. Türk milleti, Ramazan’ı yılda bir defa gelen önemli bir misafir olarak kabul eder ve hazırlıklarını buna göre yaparlar.
Her yıl Ramazan ayı yaklaşırken neşe, hareket ve bir canlılık görülür. Toplum geleneğimizin canlı ve dipdiri görüntüsü olarak Ramazan; yıllık takvimimiz içinde hatırı sayılır bir ağırlığa sahiptir. Ramazan, aylar içerisinde sultanlıkla taltif edilen bir pâyenin sahibi olarak, kandillerle karşılanıp, bayramlarla uğurlanır. İftar, sahur, terâvih gibi ibâdet neşvesinin ötesinde mânâlar taşıyan bu merasimleriyle de sultan olmanın ayrıcalıklarını yaşar.
İnsanoğlu, yaşadığı günlerde farklılıklar olmazsa, belli alışkanlıklarıyla hayatını sürdürür. Fakat alışkanlıklarının dışında ve farklı durumlarla karşılaşırsa kendine bir çeki düzen verir. İşte idrak edeceğimiz üç aylar ve bu aylar içerisinde bulunan mübârek geceler, mü’minin hayatındaki mûtad gün ve geceler arasında fazlasıyla sevap kazanacağı kıymetli zaman dilimidir. Şurası bilinmelidir ki, insan bu dünyada nasıl yaşamışsa, kıyamet gününde Allah’ın huzuruna, dünyada işledikleriyle birlikte varacaktır. Götürdükleri iyi ise, sevinip mutlu olacak; kötü ise, pişmanlık duyarak mahcûb olacaktır. Ancak, bu mahcûbiyetin orada faydası da olmayacaktır. Bu konuda Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurulmaktadır:
“Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının ve herkes, yarın için önceden ne göndermiş olduğuna baksın. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.11
Önümüzdeki Uç ay içerisinde, gündelik hayatın tek düzeliğinden ve sıra- danlığından bizleri alıp, kendi hususî atmosferine götüren bu güzel ve özel günleri ard arda yaşayacağız. Güzel yurdumuzun insanları, kandil, ramazan ve bayram gibi bu husûsî zamanlan sosyal banşın ve huzurun bir vesîlesi sayarak karşılıklı sevgi ve hoşgörüyle karşılayıp uğurlayacak, kendi inanç ve değerlerini yaşama ve yaşatmayı, bizzat yaşayarak öğreneceklerdir.
Halkımız arasında “Üç Aylar” diye adlandırılan Recep, Şaban ve Ramazan ayları, Yüce Allah’ın ruhumuza ikram ettiği faziletli ve feyizli bir zaman dilimidir. Yapılan dileklerin dalga dalga Allah’a ulaştığı, dökülen pişmanlık gözyaşlarının günahları silip yok ettiği kandiller geçididir. Melekî olduğu kadar, şeytânî özelliklere de sahip ve günâh işlemeye müsait olan insanın günahlarından tevbe edip temizlenmesi için üç aylar bir fırsattır. Kısaca üç aylar, günahlardan arınma, sevaplarla bezenme mevsimidir. Ramazandan önce oruçla buluşanlar, cuma namazına koşanlar, namaza başlayanlar, ibadetlerini çoğaltanlar, tevbe ile Allah’a yönelenler... gibi mânevî kazanç elde edenlerin çokça görüldüğü anlardır üç aylar.
Hayatımızda âdeta otokontrol sisteminin kurulmasına vesîle olan mübârek üç aylar ve kandiller, dünyevî meşguliyetlerimizden sıyrılıp, yaratılış gayemizi düşünmemiz; yaratan ve yaratılanlarla olan münâsebetlerimizi güçlendirmemiz için son derece değerli fırsatlardır.
İşte yakında idrâk edeceğimiz mübârek üç aylar; Yaratıcımıza, âilemize, çocuklarımıza, milletimize ve bütün insanlığa karşı görev ve sorumluluklarımızı hatırlatmalı, hata, ihmal ve kusurlarımızdan dönmemize ve gaflet uykusundan uyanmamıza vesile olmalıdır. Aramızdaki çekişmeleri, tefrika ve ihtilâfları, şahsî menfaat hesaplarını ve basit düşünce farklılıklarını bertaraf etmeli; her zamandan daha çok muhtaç olduğumuz ve Yüce Dinimizin bizden ısrarla istediği barış, hoşgörü, kardeşlik, birlik ve beraberliğimizin güçlenmesini, insânî ve ahlâkî meziyetlerin yeniden yeşermesini sağlamalıdır.
Bütün okuyucularımızın üç aylarını ve Regaib Kandillerini kutluyor, hayırlara vesile olmasını Yüce Mevlâ’dan niyâz ediyorum.

1-Buhârî, Ehâdî, 5, Tevhid, 24; Müslim, Kasâ- me, 29; Ebû Dâvud, Merıâsik, 67; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/37, 73.
2- Aclûnî, Keşfül-Hafâ, c.l, s, 423, Hadis No:1358.
3- Ahmed b. Hanbel; Müsned, c.l, s, 259; Keşfül-Hafâ, c.l, s, 186, Hadis No;554.
4- Bkz. lsrâ, 1.
5- Tirmizî, Savm, 39; lbn-i Mâce, İkame, 191, Hadis No: 1389.
6- Bkz. Bakara, 185.
7- Geniş bilgi için bkz. T.D.V. Islâm Ansiklopedisi, c. 5, s, 475-476.
8- Bkz. Bakara, 185.
9- Bkz. Kadir, 3 .
10- Bkz. Bakara, 185.
11-Haşr, 18.