Makale

KİŞİLİKLİ GENÇLİĞE DOĞRU

KİŞİLİKLİ GENÇLİĞE DOĞRU

Yaşar Yılmaz
TDK Türk Dili Uzmanı

İnancından, kültüründen ve ailesinden kopuk halde yaşayan bir gençlikle karşı karşı-yayız. Toplumumuzun büyük bir bölümünü oluşturan bu grubu bu hâle getirenler kimler? Hangi anlayış onları bu duruma soktu? Bütün bunların sebeplerini araştıracak ve çözüm yollan üzerinde duracağız.
21. yüzyıla kement atan gençliğin temel özelliği "sınırsız özgürlük"tür. Bu sınırsız özgürlüğün temelinde inançtan yoksunluk ve aklına her geleni yapmak gibi sakat bir anlayış yatar. Söz konusu anlayışın geçmişi dünya tarihinde eskilere dayanır. Aydınlanma felsefesi, pozitivist zihniyeti beraberinde getirmiştir. Pozitivist zihniyetin özünü ise akıl. mantık ve madde oluşturur. Bu zihniyetin yüzyılımızda ulaştığı konum çok tehlikelidir.Her halükârda tüketim baş tacı edilmiştir. Bir de televizyon, gazete ve radyo, hayat çok feci bir hâle gelmiştir. Kamuoyu bu hızlı akışta şizofren çığlığını, şiir; feryad ü figanı, müzik ; titreyip tepinmeyi, dans; duygu ve düşünceleri pervasızca dile getirmeyi, sanat olarak değerlendirir olmuştur. Bu anlayışta gençliğin özgürlük anlayışı çokça şişirilmiş ve saptırılmıştır.Gençlik için özgürlük denince, insanî özellikleri unutmak ve başka varlıklara ait hâlleri olmak şeklinde algılanmaktadır.
Eğitim ve öğretimdeki aksaklık ve eksiklikler; bu ikisinin birbirine karıştırılması, gençliğimizin içinde bulunduğu olumsuzlukların bir sebebini teşkil eder.
Söz konusu eğitim ve öğretimde inançtan yoksunluk, bir çok problemin sebebini oluşturmaktadır. Akıl ve mantığın herşeyi çözebileceği anlayışı . artık bir hastalık halini almış ve toplumumuzun bu büyük grubunu çoğu kez yarı yolda bırakmıştır. Birçok kavramda olduğu gibi bireyselleşme de gençlik tarafından yanlış anlaşılmış ya da yanlış algılanmıştır. Bu durumda birlikte davranma, birlikte iş yapma ve kollektif şuur tamamen yıpratılmıştır. Paylaşma diye ulvî bir davranıştan söz etmek imkânsızdır. Toplum için tehlike arz eden her genç, bir ben gözlüğü takmış, böylece hiç kimseyi görmez ve tanımaz hale gelmiştir. Şu halde ailenin, toplumsal normların, kültürün hiç bir önemi yoktur. Bu atmosfer içinde olan gençlik, başı boş yılkı atları gibidirler. Bunda ailenin de önemli bir payı vardır. Çocuklardan esirgedikleri ilgi ve şevkat dolayısıyla aileden ve toplumdan kopuk genç grupları ortaya çıkarmıştır.
Uyuşturucu, içki ve yozlaşmış eğlence biçimleri , bir bataklığın kokusu mahiyetindedir. Bu kokudan rahatsız olmamak ve onu yok etmemek gibi bir harakiri içine girmek , affedilir bir durum değildir. Devlet, medya. aile. okul ve fert olarak bunun bilincinde olmak, aynı zamanda gençliğin refahının bir tablosunu beraberinde getirecektir.
Kanaatsizlik, sorumsuzluk ve hedefsizlik bize ait bir gençliğin boynuna astığı, ne acıdırki onunla övündüğü bir madalyadır.Eğitimimizdeki erozyon, aile anlayışımızdaki kaymalar ve yaşama reva görülen anlamsızlık, genelimizin bu istemediğimiz maceralara sürüklenmelerindeki ayrı bir sebep. Bu durum sadece gençlik için söz konusu değildir. Toplumumuzda bu gibi olumsuzluklar atbaşı gitmektedir. Bu kötü model, seçiciliği ve tahlil gücü az olan gençlik için yıkım olmaktadır. Böyle olunca da her genç. her istediğini yapma gibi savruk bir hayat içerisine itilimektedir.Nihayetinde gençlik bu savruk hayatın kölesi. Bir anlamda "mankurtü" olmaktadır. Denilebilir ki gençlik sinekkapan otuna yakalanmış bir böcek gibidir, çırpınmak beyhudedir. Meselenin çözülebilmesi toplum bazında köklü değişiklikleri gerektirir. İnançla barışık bir eğitim, bu tür problemlerin çözümünde önemli ilk hamledir. İkinci hamle ise eğitimde fırsat eşitliğidir. Toplumumuzun her kesimini kucaklayıcı ve onlara eğitim alanlarında imkân tanıyıcı bir anlayış, ayrı bir önem arz etmektedir. Diğer yandan okul. aile ve toplum işbirliği 21. yüzyıla girerken acilen yerine getirilmesi gereken bir durum. Bu yapıldığı zaman gençlik, savruk bir hayattan el çekme yoluna gidecektir. Okulunu, ailesini ve toplumunun çıkarlarına anlam verecek, daha sonrada yaşamı boyuncu kendine "bir misyon tayin edecektir. Elbetteki bu tercihin özünü insanca yaşamak" süsleyecektir.
Bugün gençliğimizin düşmüş olduğu uyuşturucu bataklığı, toplumumuz için bir kangrendir. Duyarlılığı kaybolmuş, benliği parçalanmış, kişiliksiz, melez ve ikiyüzlü bir gençliğin yerine idame edilmesi gerekengençlik, ülkemizin tümünün temel sorunudur. Geleceğin lokomatifleri olarak nitelendirilen bu grubun, bu halde gelecek vadetmesi düşünülemez. Asıl kendimizi seyredeme-diğimiz sırlan kaybolmuş bu aynanın güzellikleri yansıtmak üzere sulandırılmasında geç kalınmamalıdır. Aslında ülkemizde, bu özlenen gençliğin numuneleri vardır. Önemli olan bunların sayısını kaybetmeden çoğaltmaktır. İnancını, kültürünü, geçmişini, ailesini, vatanını, büyüğünü ve küçüğünü tanıyan ve sevip sayan bir gençliğe ne kadar ihtiyacımız var. Bu. biraz da bizim elimizde şekillenecek bir tablo. Bu tabloyu seyretmeyi, seyrettirmeyi düşünen ve bu uğurda koşanlara şimdiden merhaba!