Makale

Müslüman Şehirlerin Kalbi CAMİLERİMİZ

Müslüman Şehirlerin Kalbi
CAMİLERİMİZ


Yrd. Doç. Dr. HAŞAN OzÖNDER
Selçuk Üniv. İlahiyat Fak. Öğretim Üyesi


İslâm Dininin her prensip ve müessesesinde olduğu gibi Islâm, sanat ve mimarisinde de ana amaç, emrine ay ve yıldızların musahhar kılındığı "lnsan"dır. Dolayısıyla "cami" ile "İnsan" münâsebetleri çok yönlü ve büyük mânâlar ifade eden sağlam ve güvenli bir diyaloga sahiptir.
Islâm’da "mâbed", insanı dünyadan tamam lyle tecrid eden bir yapı değildir. İnsanın belli bir süre için bedenen ve ruhen Rabbiyle başbaşa bulunmasını temin eden bir mübarek yapıdır. Bir "Beytul- lah"dır. Bu sürenin sonunda insanoğlu günlük işine, yaşantısına, görevine, alışverişine koşmakla görevlidir.
Camilerimizin muhteşem mimarisi, "İnsan" için bir huzur ve güven atmosferidir. Gerçi bir mü’min sâde ve mütevâzi bir mescidde ve namazgâhda, pâk bir toprak üzerindeki secdesinde de Rabbiyle başba- şadır, mutludur ve huzurludur. Ama, muhteşem ve muazzam görünüşlü bir Selatin camimiz, bazı safdillerin zannettiği gibi bir israf anıtı değil, tabiri câiz ise sanatkârlarımızın mi- mârî bir "hervele" ve "Iz- dlba"sıdır. Bu bizim bir yorumumuz değil, sanatkârlarımızın gerçek gayesidir. Nitekim Mimar Koca Sina- nımız, camilerimizdeki bu gayret-i diniyyeyi bakınız ne kadar güzel şekilde dile getiriyor: "Ayasofya kubbesi gibi bir kubbenin Islâm ülkelerinde yapılmadığını söyleyip duran ke- fere-l fecerenln mimar geçinen takımına cevap olmak üzere Selimiye kubbesinin altı zira’kad- dlm ve zlra’derlnliğlni ziyâde eyledim." İşte bu ih- lâs, iri mâbed vö kiliseleriyle övünen gayr-i müslimle- re karşı İslâmî bir meydan okuyuş ve imanî bir savlettir. Nitekim, tesadüfen uğradığı İstanbul’un muhteşem mâbedlerini görünce müslümanlığın eşiğine kadar gelen ve sonunda müslüman olanların sayısı hayli fazladır.
Müslüman şehirlerin kalbi camidir. Bütün ana caddeler camiye açılır. Şehir, camii merkez ittihaz ederek bir daire gibi açılarak genişler. "Cuma Mescidi",
"Caml’ul-Keblr", "Ulu Cami", "Salâtln Camii" gibi büyük camilerimiz dikkat edilirse, kasaba ve şehirlerimizin odak noktasını tesis eder. Günlük her türlü hayat bu çevrede canlılık gösterir. İnsana hizmet veren han, hamam, çarşı, pazar, bedesten, imâret, aşevi, hastahane gibi sosyoekonomik; kütüphane, medrese, mektep, muvak- kithâne gibi sosyo-kültürel yapılar genellikle camilerin çevresinde yeralmışlardır. Bu şuurlu şehircilik anlayışını, Medine Mescidi’nden itibaren Küfe, Şam, Bağ- dad, Samarra, Semerkand, Buhara, Men/, Nişabur, Rey, Malatya, Sivas, Kayseri, Konya, Bursa, Edirne, İstanbul, Sana, Kahire, Kurtuba, Kayrevan, Saray- Bosna, Belgrad, Üsküb gibi daha birçok merkezî şehirlerimizde ve pekçok kasabalarımızda açık olarak görebilmekteyiz. Onun içindir ki, Islâm şehirlerinde bütün yollar camiye çıkar, diyebiliriz.
Cami, herşeyden önce bir büyük oluşumun mimarî tezahürüdür. Devlet olma şuurunun temel taşıdır. Medinelileşmenin, medenîleşmenin mimarî ifâdesidir. Mekke’de gayr-i müslimle- rin elinde vahşi muamelelerle bunalan ilk müslümanların Medine’ye -hicretleri ve hicreti takiben Rasûlullah’ın üzerinde durduğu ilk ve en önemli konunun bir "mescld İnşası" oluşu, üzerinde durulmaya ve düşünülmeye değer bir noktadır. Müslümanların bu iş için maddî ve manevî bütün imkanlarını seferber etmeleri Sevgili Peygamber Efendimiz’in (S.A.S.) bile bizzat sırtında taş ve kerpiç çekerek inşaata katılmaları, "caml-lnsan münâsebetleri" nin Islâm kültür ve tefek- £yı küründeki yerini ve önemini belirtmesi bakımından büyük öneme hâizdir.
Zamanla gelişen cami mimarisinde muhteşem ana kubbe, "devlet"i temsil eder. Birlik, dirlik, dayanışma, yardımlaşma şuurunun sembolüdür. Onun çevresinde yeralan küçük kubbeler ise devleti oluşturan kavim, kabile, ırk, boy ve soyları ifade eder. Hepsi de el ele, omuz omuza, gönül gönüle vererek "devlette birlik" maşerî vicdanını dile getirirler.
Cami âdâb ve erkânı, cemaat oluş, saf tutuş, imama uyuş da, birlik, beraberlik, kardeşlik, sevgi, saygı ve tolerans duygularının ifadesidirler.
"Minareler",
Kur’an ve tevhidin yüceliğini âfâk-ı arza ilân eden hançere ve dildir. "Minber", Hak ve hakikati ve Zillullah-ı fi’l-âlem olan devletin gür sesinin yükseldiği mekândır. "Mihrap" öncülüğün, önderliğin, liderliğin sembolü olan en liyakatli şahsın bulunduğu muayyen mahaldir. "Vaaz kürsüsü", İslâmî eğitim ve öğretimin müberrâ mevkii- dir. "Şadırvan", rahmetin bolluğunu, iç ve dış temizliğin önemini, merhametin yüceliğini, afv ve mağfiretin sonsuzluğunu, gürlüğünü ifâde eder.
Camilerimizde, muhteşem görünüşün yanısıra aslında bir sadelik, bir tâbii- lik bir tevazu sezilir. Bu gün ilk bakışta ihtişamlı gibi görünen Klâsik Osmanlı Camileri yapıldığı döneme göre daha fazla fonksiyona sahiptir. Herşey nizamî ve intizamîdir. Bir sarahat hâkimdir. Görülmesi, girilmesi ve anlaşılması zor, sır ve esrarengiz bir taraf yoktur. Her yer açık, seçik ve aydınlıktır. En kaliteliyi en yetkili elle, en iyi şekilde yapmak esası ihtişamla kaynaşmış; böylece mükemmellik ve sağlamlık ortaya konulmuştur.