Makale

DEPREM

DEPREM

Hacı Osman MÜLAYİM
D.İ.B. Koruma ve Güvenlik Amiri

Deprem, yer içinde fay olarak adlandırılan kırıklar üzerinde biriken biçim değiştirme enerjisinin saniye gibi çok kısa bir zaman zarfında aniden boşalması sonucunda meydana gelen, yer değiştirme hareketinin neden olduğu karmaşık elastik dalga hareketleridir. Yani bir doğa olayı olan deprem; yerin birden biçim değiştirmesi, kırılması, kayması, sallanması, çökmesi şeklinde ortaya çıkar.
Depremlerin önemli bir bölümü yeryüzünden yaklaşık 670 km derinliklere kadar uzanan elastik kısımda üst kabuk içinde meydana gelmektedir. Bu derinlikten daha içerde sıcaklık 400 derecenin üzerinde olduğu için yer değiştirme hareketi depremsiz klip denilen yavaş plastik şekil değiştirme enerjisi şeklinde yutulur. İlk hareketin başladığı ve enerjinin serbestlendiği yer odak noktasıdır. Odak 60 km’den daha az derindeyse yüzey depremi, 60-300 km arasındaysa orta derinlik depremi, 300 km’den daha derindeyse derin odaklı deprem şeklinde bir gruplandırma yapılmıştır. Yeryüzünde en şiddetli etkide bulunan depremler yüzey depremi sınıfında bulunmaktadır. Depremlerin yeryüzü üzerinde dağılmasında rol oynayan üç sismik aktivite zonu vardır:
a) Okyanus Ortası Sırtlan Odak derinliği 20 km’den azdır. Aşırı gerilim ve kaymalara yol açar.
b) Avrupa-Asya Enlem Kuşağı: İspanya-Orta Asya-Bir- manya-Himalaya-Endonezya hattına karşılık gelir. Odak derinliği 70 km’ye kadardır. Yer- yüzündeki büyük depremlerin % 17’si bu kuşakta oluşur.
c) Pasifik Çevre Zonu: Deprem noktaları büyük okyanus hendeklerine karşılık gelir. Odak derinliği 300- 700 km’ye kadar gider. Şili’den kuzeye doğru Güney Amerika kıyıları, Orta Amerika kıyıları, Orta Amerika, Meksika, ABD’nin batı kıyıları ve Alaska’nın güneyinden Japonya, Filipinler, Yeni Gine, Güney Pasifik Adaları ve Yeni Zelanda’yı içine alan en büyük deprem kuşağıdır.
Sismografların olmadığı dönemlerde depremin ölçüsünü belirleme amacıyla depremlerin canlılar, yapılar ve toprak üzerindeki etkileri sınıflanmış ve şiddet adı verilen ölçek ortaya çıkmıştır. Bir depremin yeryüzündeki hissedilen noktadaki ölçüsüne “şiddet” denir.
Deprem şiddetinin tespiti, 1935 yılında Amerikalı Profesör C. Richter’in bulduğu Magnitüd denilen yöntem ile tanımlanır.
Çok çeşitli şiddet ölçekleri vardır. Ülkemizde, 20 yy. başında İtalyan jeolog Mercalli’nin hazırlamış olduğu Değiştirilmiş Mercalli (MM) ile, Mercalli ölçeğine oldukça benzeyen ve çok küçük farklılıklarla ayrılan 1964’te Medvedev-Sponheur-Karnik tarafından hazırlanan (MSK) ölçekleri kullanılmaktadır. MM ölçeği 12 şiddet grubuna ayrılmıştır.
Şiddet I: Genellikle insanlar tarafından duyulmaz. Ancak duyarlı sismograflar tarafından kaydedilir.
Şiddet II: Ancak istirahat eden (oturan, yatan) ve özellikle yapıların üst katlarındaki kişiler tarafından duyulur. Asılmış konumdaki bazı eşyalar sallanabilir.
Şiddet III: Yapıların içinde ve özellikle yapıların üst katlarında bulunan kişiler tarafından duyulur. Asılı cisimler sallanır. Birçok kişi bunun deprem olduğunu anlayamaz. Duran motorlu araçlar hafifçe sallanabilir. Ağır bir motorlu araç geçiyormuş gibi duyulur. Süresi algılanabilir.
Şiddet IV: Gündüzleri yapıların içinde bulunan birçok kişi, dışarıda ise bazı kişiler tarafından duyulabilir. Büyük kamyon geçiyormuş gibi algılanabilir. Geceleri bazı kişileri uyandırabilir. Tabaklar, pencereler, kapılar sallanır, duvarlar gıcırdama sesleri çıkarır. Duran araçlar sarsılır.
Şiddet V: Hemen herkes tarafından duyulur. Birçok kişi uyanır. Yönü izlenebilir. Mutfak eşyalarından ve pencere camlarından bir bölümü kırılabilir. Sıvalar çatlayabilir yada düşebilir. Kararlı olmayan eşyalar devrilebilir. Bazen ağaçların, direklerin ve diğer yüksek eşyaların sallandığı görülür. Sarkaçlı saatler durabilir. Kötü yapılmış bacalar ve bahçe duvarları yıkılabilir.
Şiddet VI: Herkes tarafından duyulur. Birçok kişi korkar ve dışarı fırlar. Yürümek zorlaşır. Pencere camları tabaklar ve cam eşyalar kırılır. Ağır eşyalardan bir bölümü yerinden oynar. Kitaplar raflardan düşer. Bacaların düştüğü görülür. Ağaçlar ve çalılar sallanır yada hışırdar.
Şiddet VII: Ayakta durmak zorlaşır. Herkes dışarı koşar. Araç kullanan kişiler depremi farkına varırlar. Asılı cisimler düşer. Sıvalarda ve D türü yapılarda çatlaklar oluşur. Eşyalar hasar görür. Zayıf tutturulmuş bacalar düşer. Sıvalarda ve D türü yapılarda çatlaklar oluşur.
Sıva, zayıf tutturulmuş tuğla, taş ve fayans, parapet ve yapı dekorasyon malzemeleri gibi cisimler düşer. C türü yapılarda çatlaklar oluşur. Havuzda dalgalanma, su birikintilerinde çamurlanma, kum ve çakıl birikintilerinde küçük kaymalar ve çukurlar oluşur. Beton kanaletlerde hasar olur.
Şiddet VIII: Araba sürmek zorlaşır. C türü yapılarda hasar ve kısmen yıkılma, B türü yapılarda az hasar, A türü yapılarda hasar yok. Zayıf duvarlar yıkılır. Heykeller, yüksekte duran su tankları, yığılmış malzemeler, kuleler ve bacalar yıkılır. Ağır eşyalar ters döner. Araç kullananlar rahatsız olurlar. Arazide kum fışkırmaları (sıvılaşma), çatlaklar ve faylar (kırıklar) olur. Kayalar düşer ve heyelanlar olabilir.
Şiddet IX: Genel bir panik olur. D türü yapıların tümü yıkılır. C türü yapılar ağır hasara uğrar. B türü yapılar önemli derecede hasar görür. Birçok yapının temelinde hasar olur. Yeryüzünde büyük yarık ve çatlaklar oluşur. Yer altındaki borular kopar. Kumlu zeminlerde sıvılaşma olur.
Şiddet X: B, C ve D türü yapıların büyük bir çoğunluğu yıkılır. İyi yapılmamış ahşap, karkas, betonarme yapılarda çok ağır hasar yada kırılma başlangıcı görülür. Baraj ve bentlerde önemli hasar gözlenir. Yeryüzünde büyük çatlaklar ortaya çıkar. Raylar bükülür. İrmak kıyılarında ve dik yamaçlarda heyelanlar olur. Kum ve çamur akmaları (sıvılaşma) görülür.
Şiddet XI: Pek az yapı ayakta kalır. Köprüler yıkılır. Yeryüzünde büyük çatlaklar oluşur. Yer altı boruları tümüyle işe yaramaz duruma gelir. Yumuşak zeminde yer kaymaları ve toprak yığıntıları olur. Raylar çok fazla eğilir.
Şiddet XII: Tüm yapılar yıkılır. Deprem bölgesindeki yeryüzü biçimi değişir. Cisimler havaya fırlar. Yeryüzünde deprem dalgalarının ilerleyişi görülür. Ufuk ve yataylar kavramı kaybolur.
Konu içerisinde ifade edilen A, B, C ve D türü yapılar:
A Türü Yapılar: İyi işçilik, harç ve tasarım. Yatay kuvvetlere dayanmak üzere demir, beton vb. malzeme ile donatılı olarak inşa edilmiş sağlam yapılar.
B Türü Yapılar: İyi işçilik ve harç donatılı. Yatay kuvvetlere dayanıklı olarak tasarlanmamış yapılar.
C Türü Yapılar: Alelade işçilik ve harç, çok zayıf bir yapı olmamakla birlikte donatılı olarak ve yatay kuvvetlere dayanıklı olarak yapılmamış yapılar.
D Türü Yapılar: Kerpiç taş gibi zayıf malzeme, kötü harç, standart dışı işçilik ve yatay kuvvetlere karşı zayıf yapılardır.

DEPREMDE HAYATTA KALMANIN ALTIN KURALLARI:
a) Öncelikle yaşadığınız yerleşim biriminin deprem tehlikesi hakkında doğru bilgileri ilgililerden öğrenin.
b) Can ve mal güvenliğiniz için deprem yapı yönetmeliğine uygun ev yapın.
c) Evinizi köksüz kayaların bulunduğu yerlere yapmayın.
d) Evinizi dik yarların yakınına yapmayın.
e) Evinizi gevşek topraklı çok meyilli yerlere yapmayın.
f) Aile bireyleri arasında olağanüstü bir durumda nasıl davranacağınızı konuşarak, bir "Ev Deprem Planı” yapınız.
Her odada üzerinize bir şeyin düşmeyeceği sağlam bir masa altı veya bir iç duvar yanı gibi güvenli bir yer seçin.
Yere yatma, başını koruma ve bir şeye tutunmayı öğrenin. Sağlam bir masa veya sıra altına girin, eğer yoksa pencerelerden ve üzerinize düşebilecek bir kitaplık ya da yüksek bir mobilyadan uzak bir iç duvarın yanında yere oturun. Çocuklarınıza da yere yatma, başını koruma ve bir şeye tutunmayı öğretin.
Evinizin elektrik; gaz, su şebekelerini kapatabilmek için ana şalter ve vanaların yerlerini ve nasıl kapatılacağını öğrenin.
Kitaplık, yüksek mobilya gibi kolay devri- lebilir eşyalar ile ağır eşyaları duvarlara veya döşemeye sıkıca bağlayın.
Yatak odalarınızda, üstünüze kolayca devrilip yaralanmanıza neden olabilecek tablo, gardrop gibi eşyaları sabitleştirin.
Su ısıtıcılarını duvarlardaki ankrajlara bağlayın (kazan, sağlam bir zincir veya benzeri yanıcı olmayan bir malzemeyle duvara bağlanır, ayakları döşemeye sabitlenir. Gazlı ısıtıcılarda yakıt girişi esnek olmalıdır.)
Mutfak dolapları gibi kırılabilecek eşyalarınızı koyduğunuz dolaplarınıza sağlam kilitler takın.
Düzenlenen ilkyardım kurslarından ilkyardımı öğrenin.
Olağanüstü bir durumda hemen kullana
bileceğiniz el feneri, radyo ve yedek pilleri, ilkyardım çantası ve gerekli ilaçlarınızı, iş eldivenini önceden bir çantaya koyup, kolayca ulaşabileceğiniz bir yerde bulundurun.
Ailenin bağlantı kuracağı şehir dışından birilerini belirleyin.
g) Deprem Sırasında Ne Yapmalı?
A) Bina İçindeyseniz: Deprem sırasında sakin olun, paniğe kapılmayın, cesaretinizi toplayın ve konuşmayın. Depremler genellikle hafif bir sarsıntı, gürültü ile başlar ve birkaç saniye sonra daha yıkıcı sarsıntılar gelir. Bu birkaç saniye deprem sırasında ne yapacağınızı belirleyen “Ev Deprem Planf’nın uygulanması hayatınızı kurtarır.
Büyük bir depremde ayakta durmanız, koşmanız mümkün değildir. Çömelin ya da döşemeye yatın. Sağlam bir masa, sıra, mobilya veya kapı kasasının altına girin ve başınızı koruyun. Masaya tutunun ve onunla birlikte hareket etmeye hazır olun. Pozisyonunuzu sallantı duruncaya kadar değiştirmeyin. Pencerelerden, şöminelerden, sobalardan, ağır mobilya veya kolayca devrilebilecek eşyalardan uzak durun. Bina içinde kalın. Dışarı çıkarsanız düşen cam kırıkları ya da bina molozlarından yaralanabilirsiniz.
Okul, sinema, büro gibi kalabalık yerlerde iseniz, kesinlikle merdivenlere, asansörlere koşmayınız. Unutmayınız ki bu yerler hasar görmese dahi, aynı anda yüzlerce kişinin panik içerisinde koşarak çıkış yerlerinden binayı terk etmeleri mümkün değildir. Kendinizi koltuk, sıra gibi yerlerde korumaya alın, sakin olun ve başkalarını da aynı şekilde davranmaya davet edin.
B) Bina Dışındaysanız: Binalardan dökülecek yıkıntılar ve camlardan, elektrik direk ve tellerinden uzakta güvenli bir yerde depremin durmasını bekleyin.
C) Araç Kullanıyorsanız: Bulunduğunuz yer eğer güvenli ise durun ve araç içinde kalın. Normal trafikten olabildiğince uzaklaşın. Köprüler, üst geçitler, tünellerden uzak durun. Eğer mümkünse ağaçlar, direkler ve enerji nakil hatlarından uzakta kalın.
h) Depremden Sonra Ne Yapmalı?
Büyük bir depremden sonra artçı depremler mutlaka devam edecektir. Bu depremlere karşı hazırlıklı olun. Özellikle ilk üç gün içerisinde, yetkililer izin vermedikçe, sağlam evlerinize dahi girmeyin. Bazı artçı sarsıntılar zayıflamış yapılarda hasar yapacak kadar büyük olabilir.
Deprem durduğunda elektrik, gaz, su vanalarını ve yanan ocakları hemen kapatın. Kendinize güvenli bir çıkış yolu arayarak binayı terk edin.
Olası gaz sızıntıları nedeniyle, deprem sırasında olduğu gibi, deprem sonrasında da kesinlikle kibrit, çakmak, mum yakmayın. Parlamalara ve yangınlara yol açabilirsiniz. El feneriniz aydınlatma ihtiyacınızı karşılayacaktır.
Aile bireylerinizi bir arada tutun ve açık bir yerde bekleyin. Varsa yaralılara ilkyardımı yapın. Ciddi şekilde yaralanmış kişileri telaş ve panikle hareket ettirmeyin, güvenli bir yerde yetkililerin gelmesini bekleyin.
Evinizi ve binanızı terk ederken kıymetli eşyalarınızı, kalın giyecek, battaniye gibi eşyalarınızı yanınıza alın, biraz yiyecek ve içme suyu temin edin.
Yerlere devrilmiş elektrik tellerinden uzak durun ve bunlara temas eden cisimlere dokunmayın.
Aracınıza binip, şehirden uzaklaşmaya çalışmayın. Yollar kapalı olabilir ve kurtarma it- faiye-yardım ekiplerinin gelmesini engellersiniz.
Çok acil durumlar dışında yakınlarınıza haber vermek ya da almak amacıyla telefonunuzu kullanmayınız. Zira aşırı yoğunluk nedeniyle telefon şebekesi bloke olur ve acil durumlar için dahi kullanılamaz hale gelir.
Dedikodulara inanmayın, öğrenmek istediklerinizi yetkililere sorun.
Yetkililere ve kurtarma ekiplerine yardımcı olun. Enkaz ve yığıntılar arasında, cadde ve sokaklarda gelişigüzel dolaşmayın. İhtiyacınızdan fazla yardım malzemesini kesinlikle almayın. Unutmayın ki fazladan alınan her yardım malzemesi bir hemşehrinizin acil ihtiyacının karşılanmamasına neden olacaktır. Yardımlaşma ve paylaşma olağanüstü durumlarda en yüce İnsanî değerdir.
Gerek yerleşim, gerek yapılaşma ve gerekse denetim aşamalarında ta- vizkâr olmadan alınacak önlemler ve halkın afete maruz kalmadan bu hususlarda bilinçlendirilmesi zararların en az seviyede tutulmasını sağlayacaktır.
Yerleşim bölgelerinin %22’si, nüfusun % 95’i deprem riski altında bulunan Ülkemizde, vuku bulan depremlerde kurtarma hizmetleri genellikle askerî birlikler ve Sivil Savunma Teşkilatınca yürütülmektedir.
1926 yılından günümüze kadar meydana gelen depremlerde 100.000’in üzerinde kişi hayatını kaybetmiş, trilyonlarca maddî kayıp ortaya çıkmıştır. Hem mevcutların kaybı, hem de yeniden yapılanma, kalkınma çabasında olan ülkemizde yatırımlara harcanacak kaynakların heba edilmesine neden olmuştur.
Afet meydana geldikten sonra zararlarının ortadan kaldırılmasının da önemi ortadadır. Ancak bu konu afet öncesi alınacak tedbirlerde olduğu gibi yürütülememektedir.
Bir afet vukuunda görülen eksiklikler;
1. Afet yönetiminin kısa zamanda toplanıp görev başı yapamamaları,
2. İlk saatlerdeki paniğin ve şokun ortadan kaldırılamaması,
3. Hizmet birimleri arasında koordinasyonsuzluk,
4. Hizmet grupları içerisindeki kurumların normal zamanlarda afete yönelik hazırlıkların eksikliğinden kaynaklanan kargaşa,
5. Gelen yardımların gereği gibi dağıtıla- maması,
6. Kurtarma yapan ekiplerin gerekli donanıma ve bilgiye sahip olmamaları,
7. Yerli ve yabancı ekiplerin uyumsuzluğu,
8. Afetlerde en çok ihtiyaç duyulan içme suyu, tuvalet gibi acil ihtiyaçların ilgililerince zamanında sağlanamaması gibi hususlarda yoğunlaşmaktadır.
Enkaz altından canlı kurtarma işlemi; felaketi takip eden ilk 120 saat (5 gün) büyük önem arz etmektedir.
Bu 120 saatin çok iyi değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu çalışmanın ilk ve en önemli aşamasını oluşturan enkaz altında canlı arama ve yaralıların yerlerinin tespitidir. Gerek depreme hazırlıksız yakalanma, gerekse önceden hazırlanan planları icra edecek olan personelin de felaketzedeler arasında olması nedeniyle ilk günlerde büyük bir karmaşa yaşanmaktadır. Bu aşamada kurtarma çalışmaları Askeri Birliklerin yanısıra bireysel çalışmalarla sürdürülmektedir. Kurtarma eğitimi almamış kişilerce yapılan bu çalışmalar zaman-zaman olumsuz sonuçlar doğurmaktadır.
Yıkıntı altından yaralı arama faaliyetlerinin sağlıklı yürütülebilmesi için öncelikle, bu konuda uzmanlaşmış ekiplerin oluşturulması, bu ekiplerin çağın ve hizmetin gereği araç-gereç ve malzeme ile donatılması gerekmektedir. Bu ekiplerin afet bölgesine ulaşmasını müteakiben, İl kurtarma ve acil yardım komitesinin belirlediği alanlarda yapılacak yıkıntılardan kurtarma çalışmalarının bu ekiplerin sorumluluğunda yürütülmesi sağlanmalıdır. Bu sorumluluk;
1. Lüzumsuz arama yapılmasını,
2. İş makinalarının gerektiği yerde kullanımını,
3. Kurtarma ve yıkıntıları kaldırma faaliyetlerinin birbirinden ayrılmasını,
4. En önemlisi sevk ve idarede çok başlılığı ortadan kaldırarak çok önemli olan zamanın verimli kullanımını sağlayacaktır.
Ülkemizde, enkaz altından yaralı kurtarma faaliyetleri konusunda eğitim veren, personel yetiştiren ve gerekli araç-gereçle- ri (iş makinaları hariç) bulunduran tek teşkilat İçişleri Bakanlığı Sivil Savunma Teşkilatıdır. Bu teşkilatın bünyesinde, bu konuda hizmet vermek üzere Ankara’da bir Sivil Savunma Birliği oluşturulmuş olup bu Birliğin eğitilmiş kadrosu, gerekli araç, gereç ve malzemesi ile bu görevleri yerine getirmeye hazır durumdadır. Ancak, yeni ekiplerin ülkemizin muhtelif depreme hassas bölgelerinde tesisi ile kadro ve malzemelerinin güçlendirilmesi gerekmektedir.
Mevcut müdahale ve acil yardım planlarının temel mantığı, afete ilk müdahalenin afetin olduğu yöreden yapılmasını öngörmektedir. Bu planlarda görevlendirilen servisteki bütün görevliler o yörede yaşayan insanlardır. Bazısı kamu görevlisi, bazısı da yerli halktan olan bu insanların kendilerinin de etkileneceği büyük çaplı bir afet karşısında etkili olması mümkün değildir.
Bu temel mantık yanlışının yanısıra, müdahale etmek için gerekli olan altyapı imkanı hemen hiçbir yöremizde yoktur. Planlarda gösterilen araç-gereç ve altyapı da zaman-zaman afetten birinci derecede etkilenecektir.
Bir başka problem ise, afet yönetiminde çok başlılık ve yetki karmaşasıdır. Sivil Savunma Genel Müdürlüğü, Afet İşleri Genel Müdürlüğü, ilgili Valilik ve Belediye gibi kuruluşların yanısıra Kızılay gibi gönüllü kamu kuruluşları da bu sistemde yer almaktadır.
Afet yönetiminin, insan ve altyapı bakımından felç haline gelmesine bir de yetki karmaşası eklendiğinde afet bölgesi tamamen dışarıya muhtaç hale gelmekte ve neticede, televizyonlarda izlediğimiz gibi yurt dışından gelen yardım ekipleri ile askeri birliklerin fonksiyonu ön plana çıkmaktadır.
ETKİLİ BİR AFET YÖNETİMİ İÇİN
YAPILMASI GEREKENLER
1. Afetlerde acil yardım ve müdahale planlarının mantığı değişmelidir. Acil yardım, her bölgede makul bir uzaklıktaki başka bir yöreden yapılacak şekilde planlanmalıdır. Örneğin Erzincan’da meydana gelecek bir tabii afete Erzurum, Erzurum’dakine Erzincan müdahale edecek şekilde planlar değiştirilmelidir. Erzincan’daki müdahale ekipleri kendilerini tamamen Erzurum’a göre ayarlamalıdır. Önceden iyi planlanmış şekilde dışarıdan gelecek böyle bir yardım, ilk şokun kolayca atlatılmasını sağlayacaktır. Çünkü, afet olmayan yöredeki idare çok daha sağlıklı karar alabilecek bir durumdadır.
Afetin olduğu yöredeki ekipler dışardan gelecek bu ekiplere sadece destek olacak, temel hizmetler dışarıdan getirilecek ve yürütülecektir.
2. Afetlere müdahale planlarının temel mantığı böylece değiştikten sonra şu tedbirlerle desteklenmelidir:
Afetlerde kullanılacak altyapı güçlendiril- melidir. Bunun içerisine her türlü şartlara dayanıklı komuta merkezleri, makine parkı, seyyar mutfaklar, fırınlar, su depoları ve çadır gibi acil malzemeler girer. Bunlar kesinlikle her ilde ve hassasiyetine göre de ilçelerde inşa edilmeli ve bu malzemeler depolanmalıdır.
Müdahale ekiplerinin çekirdeğini profesyonel kişiler oluşturmalıdır. İç ve dış güvenlik için güvenlik görevlisi istihdam edilmesi gibi, her ilde yeterince profesyonel acil yardım ekipleri oluşturulmalıdır. Bunlar, kendilerini birinci derecede de seçilmiş diğer bölgeye, ikinci derecede de kendi bölgelerindeki olağanüstü olaylara müdahale edecek tarzda hazırlanmalıdır. Bu ekipler, aralarında uyum çalışmaları yapmalıdırlar. Bu profesyonel ekipler, normal zamanlarda koordineli çalışmayı gerektiren büyük kazalar, yangınlar vs. gibi olaylara da müdahale edebilirler. Şu anda iş çoğunlukla polise ve itfaiye memurlarına düşmektedir.
3. Acil yardım yönetiminde çok başlılık kaldırılmalıdır. Bu konuda bütün sorumluluk ve bütçe imkanları mülki amirlere verilmeli, merkezi yetkiler illere aktarılmalıdır. Belediyeler de bu konuda personel istihdam etmeli ve bütçelerine ödenek koymalıdır. Her il ve ilçenin tabii afete doğrudan yardım göndereceği il ve ilçe belirlenmeli, ayrıca bu yardımcı il ve ilçelerin birer de yedekleri afetin yaygın olma ihtimaline karşı tesbit edilmelidir.
4. Saydığımız tedbirler afetten sonraya ilişkindir. Afetten önce de alınacak ciddi tedbirler vardır. Bu konuda en büyük ağırlık Belediyelere ve Bayındırlık Müdürlüklerine düşmektedir. Çünkü Türkiye’de özel binalar Belediyelerin, kamu binaları Bayındırlık Müdürlüklerinin sorumluluğundadır.
Binaların kontrolünde ve afetlere karşı yapılması gereken altyapıların bulundurulmasında bu iki kuruluş en ufak bir taviz vermemelidir. Bunun yanısıra, bu iki kontrol kuruluşunun üst amirlerine, uygulayıcılarına ve müteahhitlere şahsî sorumluluk ve ağır cezai müeyyideler de getirilmelidir. Özellikle depremlere dayanıklılıkta bu şarttır. Afet öncesi tedbirlerde en önemli görevler Belediyelere düştüğü halde maalesef şu anda bir boşluk vardır. Belediyelerin gerek personel, gerek altyapı ve gerekse denetim hizmetleri bakımından büyük yatırımlar yapmaları gerekmektedir.

KAYNAKLAR:
1- Deprem Broşürü; Türkiye Deprem Vakfı, 25. 05.1999.
2- Sivil Savunma Dergisi; Sayi: 138,143,149150,152,153,155.
3- Sivil Savunma Bülteni; Sayi: 20.