Makale

Zevkiselim: Hayatı Ulvi Gayelerle Yaşamak

Zevkiselim: Hayatı Ulvi Gayelerle Yaşamak

Selahaddin Çelebi
DİB Cami Hizmetleri Daire Bşk.

Yüce Yaratıcının elinden çıkan her eser, ilahî bir zevkin ürünü olduğu için mükemmeldir. Bu mükemmelliğin insana yansıyan yanı ise zevkiselimdir. Büyük kitap kâinat, yaratılanların en şereflisi insan ve gönderilen en son ilahî mesaj Kur’an, bize bazen açıkça, bazen de satır aralarında zevkiselimi talim eder. Hayatı zevkiselimle yaşamayı salık verir.
Hadis kitaplarımızda ‘’Cibril Hadisi’’ diye meşhur olmuş metni, bir zevkiselimle ile değerlendirelim. Bakınız Hz. Ömer anlatıyor:
‘’Bir gün Hz. Peygamber (s.a.s.) ile oturuyorduk. Hiçbirimizin tanımadığı, beyaz elbiseli, siyah saçlı, güzel kokulu, yoldan gelmiş gibi bir hâli olmayan birisi çıkageldi. Peygamberimizin huzuruna kadar geldi, edeple önüne oturdu, ellerini dizlerinin üzerine koydu ve:
- Ya Muhammed, bana imanın ne olduğunu anlat, dedi. Allah Resulü (s.a.s.):
- İman, Allah’a, O’nun meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gününe, hayır ve şerrin bir kaderle meydana geldiğine inanmandır, diye cevap verdi. O kişi:
- Doğru söyledin, dedi.
Biz onun bu tutumuna hayret ettik. Zira hem soruyor, hem de Allah Resulünü tasdik ediyordu. Gelen zat sonra:
Bana İslam’dan haber ver, dedi. Allah Resulü (s.a.s.):
- İslam, Allah’tan başka ilah bulunmadığına ve Muhammed’in O’nun peygamberi olduğuna inanman, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, ramazan orucunu tutman ve gücün yetiyorsa Allah’ın evini ziyaret edip hac yapmandır, diye cevap verdi. O kişi:
- Doğru söyledin, dedi.
- Bana ihsanı anlatır mısın? diye sordu. Allah Resulü (s.a.s.)
- İhsan, Allah’ı görüyor gibi O’na kulluk etmendir. Sen O’nu görmüyorsan da O seni görmektedir, buyurdu. Gelen zat:
- Allah Resulü (s.a.s.), bana kıyametin ne zaman kopacağını haber verir misin? dedi.
- Bu konuda soru sorulan kişi sorandan daha bilgili değildir, buyurdu. Gelen zat:
- O hâlde belirtilerinden haber ver, dedi. Allah Resulü (s.a.s.), kıyametin bazı alametlerinden haber verdikten sonra o kişi kalktı, cemaatin içine girdi ve bir anda gözden kayboldu. Bir müddet sonra Allah Resulü (s.a.s.) bana dönerek:
- Ömer, soru soranın kim olduğunu biliyor musun? diye sordu. Ben:
- Allah ve Resulü daha iyi bilir, dedim. O zaman buyurdu ki:
- O Cebrail idi. Size dininizi öğretmeye gelmişti. (Buhari, İman, 1.)
Bu olay şüphesiz inanç ve ibadetlere bir de zevkiselim noktasından bakmayı gerektiriyor. Zira metin, oluş şekli ve içeriği bakımından mühim konuları ihtiva ederken bu diyalog da sahabenin gözü önünde cereyan ediyordu. Çünkü zevkiselim bireyden topluma uzanan ilahî bir lütuftur.
İlk soru iman: İmanın neye ve nasıl olması gerektiği izah ediliyor. İmanla huzur bulmuş bir akla, aklıselime işaret ediliyor.
İkinci soru İslam: İslam’ın temel esasları sayılarak yeni dinin ana gövdesi izah ediliyor. Sağlam bilgiyle hareket eden bir kalbe, kalbiselime işaret ediliyor.
Üçüncü soru ise ihsan: Önceki iki sorudan ne anlaşılması gerektiği, sarsılmaz bir imanın doldurduğu aklın ve sağlam bilginin yönettiği kalbin, kişiyi nereye ulaştıracağı ihsan sorusunda ortaya çıkıyor. Allah’ı görüyormuşçasına Allah’a kulluk etmek. İşte inanç ve eylemin zirve noktası… Sevgili Peygamberimizin gelen yabancının ardından söylediği ifade ise son derece mühim.
- “O Cebrail idi. Size dininizi öğretmeye gelmişti.”
Burada zikredilen konular dinin ana konuları olarak ifade ediliyor. En önemlisi de; iman ve İslam’ın kişiyi ulaştırdığı ihsan mertebesinin dinden sayılması ve Cebrail vasıtasıyla öğretilmesidir. İhsan; hayatı Allah’ı görüyormuş gibi yaşamak, insan O’nu görmüyorsa da, Yüce Allah’ın insanı her daim gördüğünün ve izlediğinin bilincinde olmaktır.
Hayatı zevkiselimle yaşamak demiştik ya.
Önce aklıselim, yani sağlam, doğru bilgi. Ardından kalbiselim, yani sağlam niyet ve doğru iş, eylem. Ve sonunda bunların hasılası; zevkiselim.
Zevk, insandaki tabii bir duygudur. Zevkiselim ise sağlam bilgiye, sağlam imana göre şekillenmiş, tabiatına uygun kalmış, bozulmamış zevktir. Zevkiselim insanın düşünce ve eylemini kontrol eden bir mekanizmadır. İslam ve imanın insanı taşıdığı yerdir, zirve noktadır. Yani ihsan mertebesidir. Zıddı ise, zevkisüflidir.
Cibril hadisinde; önce inanç esasları dile getirilerek adeta aklıselim anlatılıyor. Ardından İslam sorularak kalbiselim anlatılıyor. Niyetin ve eylemin sıhhati dile getiriliyor. Sonuncu soru ise; önceki iki sorunun insanı ulaştırmak istediği yeri haber veriyor: İhsan. Zevkiselim.
Zevkiselimin yüksek algısı, bize mevcudata zahiri bir nazarla bakmayıp, ilahî hikmetin penceresinden bakarak varlığın künhüne vakıf olma gayretini lütfeder. Cemal ve Bedi’ sıfatlarıyla Yüce Allah varlık âleminin sırlarını ifşa eder. Esmayıhüsna olarak bildiğimiz Yüce Yaratıcının her bir ismi-sıfatı, hayatı yaşarken insana rehberlik edecek bir zevkiselim örneğidir aynı zamanda.
Er-Rahman; Nimetlendirici, Er-Rahim; Merhametli, Es-Selam; Kurtarıcı, El-Musavvir; Biçimlendirici, El-Adl; Çok Adaletli, El-Latif; Lütfedici, Eş-Şekur; Kadirşinas, El-Celil; Ululuk sahibi, El-Vedud; Muhabbetli, El-Vasi; Kucaklayan, El-Hakim; Hikmetli, El-Berr; İyilik kaynağı, Malikü’l-Mülk; Mülkün sahibi, En-Nur; Nurlandıran, El-Bedi’; Örneksiz icat eden, Er-Reşid; Erdemli öğretici, Es-Sadık; Dosdoğru, gibi.
Rahmetin, merhametin, celalin, cemalin, sevgi ve ilginin kaynağı Yüce Allah’tır. İnsanın bütün eylemlerinde sahip olduğu duygu ve düşüncelerin kaynağı ilahî sıfatlar olarak telakki edilebilir.
İslam, insan merkezli bir dindir. İnsanın dünya ve ahiretini mamur etmek üzere gelmiştir. Ayetler ve hadisler, insanı dünyayı imara teşvik eder. Bu imar sıradan bir yapıp etme olmayıp güzelleştirmeyi de içine alan bir imardır. Yüce Allah kendi yarattığı âlemle ilgili olarak şöyle buyurur: ‘’O yedi göğü tabaka tabaka yaratandır. Rahman’ın yaratışında hiçbir uyumsuzluk göremezsin. Bir kere daha bak! Hiçbir çatlak (ve düzensizlik) görüyor musun?’’ (Mülk, 67/3.) ‘’Semud kavmine de kardeşleri Salih’i peygamber olarak gönderdik. De ki: “Ey Kavmim! Allah’a kulluk edin. Sizin O’ndan başka hiçbir ilahınız yok. O sizi yeryüzünden (topraktan) yarattı ve sizi oranın imarında görevli kıldı. Öyleyse O’ndan bağışlanma dileyin…” (Hud, 11/61.)
Dünyanın fiziki yapısı nasıl dağlar, ovalar, nehirler ve çöllerle süslenmişse, gökyüzü yıldızlarla donatılmışsa, bugüne kadar, şöyle olsaydı daha güzel olurdu denilemeyen insanın yaratılışı da, zevkiselime kaynaklık eden aşkın bir zevkin ürünü olsa gerek. Yüce Allah yaratıyor ve tesviye ediyor. Yarattığı gibi bırakmıyor. “… O yaratıp şekillendiren, ahenk veren ve düzene koyandır. O her şeyi ölçüyle yapıp yönlendirendir.” (A’la, 87/2.)
Kur’an ayetleri, dünyanın oyun ve eğlenceden ibaret olduğunu haber verirken geçici olana kanmamamız konusunda bizi uyarır. Sevgili Peygamberimiz dünyada kendimizi bir yolcu gibi algılamamızı tavsiye eder. Ancak Hz. Peygamber (s.a.s.) hayatı yaşarken en hüzünlü anlarda bile göz ve gönül zevkinden ödün vermez ve bize örnek olur.
Sevgili Peygamberimizin küçük yavrusu İbrahim vefat etmiştir. Allah Resulü çok üzgün... Sahabe-i Kiram cenazeyi defnetme hazırlığında. Kabir kazılmış ve küçük çocuk oraya defnedilecek. Allah Resulü biraz özensizce kazılan kabre iner ve elleriyle düzeltir. Kabri tesviye eder. Ve orada bizlere güzel bir mesaj verir. “Yüce Allah, sizden birinizin işini güzel yapmasından hoşnut olur.” (Taberani, 1/275.)
Aklıselimin, kalbiselimin ve zevkiselimin egemen olduğu devirlere baktığımızda; bizi muhabbetli mahalleler, sıcacık evler, ruhaniyetli mabetler karşılar. Cami etrafında oluşan mahallede insanların yolu camiye çıkar, kabristandan geçer ve iş yerine uzanır. Zevkiselimin oluşturduğu şehirlerde teraziyi tutan ellerin gözleri, karşıda camiyi ve kabristanı görür. Evler, dış ve iç mimarisiyle size önce sıcacık bir ‘’hoş geldin’’ der. Mehabetli mabetler sizi namaza, duaya, kıraate, sohbete hazırlar. Orada güvende olduğunuzu hissedersiniz.
Aradan uzun asırlar geçmiş olmasına rağmen, ecdadımızın, zevkiselimi mimariye yansıtarak inşa ettiği, başta camilerimiz olmak üzere han, hamam, kervansaray, köprü ve çeşmelerimiz lisanıhâl ile bize çok güzel şeyler fısıldıyor. Kadim şehirler ancak zevkiselimin oluşturduğu kadim eserlerle değer kazanıyor.
Anladım işi, sanat Allah’ı aramakmış,
Marifet bu, gerisi yalnız çelik çomakmış. (Çile, Necip Fazıl Kısakürek)
Zevkiselim, desteğini aklıselim ve kalbiselim gibi güçlü bir maneviyat hazinesinden alırken, ulaşmak istediği nokta ise yüce Allah’ın hoşnutluğudur.