Makale

İSLAM'DA KOMŞULUK İLİŞKİLERİ

İSLAM’DA
KOMŞULUK
İLİŞKİLERİ

Dr. Durak Pusmaz
Haseki Eğitim Merkezi Müdürü

Peygamber Efendimiz (S.A.S.) bir hadis-i şeriflerinde:
Allah’a yemin olsun ki, kâmil manada iman etmiş sayılmaz, vallahi gerçekten iman etmiş sayılmaz, vallahi olgun mümin olamaz." buyurmuş,
Kim, yâ Resûlallâhl?" diye sorulunca:
Komşusu, şerrinden emin olmayan kimse" buyurmuştur. (1)
Başka bir hadis-i şeriflerinde de: "Komşusu şerrinden emin olmayan kimse cennete giremez."(2) buyurmuştur.
Komşuluk, toplum hayatımızda yeri ve önemi inkâr edilemeyen ictimâî bir müessesedir ve insanların toplum halinde yaşamalarının zarûri bir neticesidir. İnsan sosyal bir varlık olduğuna, bu sebeple tekbaşına yaşayamayacağına göre etrafında komşularının olması kaçınılmazdır. Komşuya Arapçada "câr" denilir. Câr, insanın civarında, yakınında olan demektir. Bir atasözümüzde: "Yakın komşu uzak akrabadan iyidir." denilmiştir. Kur’ân-ı Kerim’de yakın komşu ve uzak komşu ifadeleri kullanılır ve hem yakın komşuya, hem de uzak komşuya iyilik etmemiz emredilir. Konu ile ilgili Nisâ sûresinin 36. âyetinin anlamı şöyledir: "Allah’a kulluk edin. O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana babaya, akrabaya, öksüzlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya, ellerinizin altında bulunanlara iyilik edin. Şüphesiz ki Allah kurumlu, böbürlenen insanları sevmez."
Büyük müfessir İmam Kurtubî bu âyet-i kerimenin tefsirinde: "Görmüyor musun, Allah ana- baba ve akrabaya iyilikten sonra komşuları zikretmiş ve haklarına riâyet edilmesini emretmiştir’1 diyerek konunun önemine dikkat çekmiştir.
Müfessirlerin belirttiklerine göre âyetteki "yakın komşu"dan maksat, evi yakın olan komşu, ya da akrabadan olan komşudur. "Uzak komşu"dan maksat da evi uzak olan komşu veya müslüman olmayan komşu demektir.

İyi Komşularla Beraber
Olmak
Fecir sûresinin 27-30 uncu âyetlerinde belirtildiğine göre Allah’ın iyi kullarına ölüm anında şöyle hitabedilir: "Ey huzura kavuşmuş insan! Sen O’ndan hoşnut, O da senden hoşnut olarak Rabbine dön. (Sâlih) kullarımın arasına katıl ve (onlarla birlikte) cennetime gir." Nemi sûresinin 19 uncu âyetinde Süleyman (A.S.) Rabbine dua ederken: "Rabbim, rahmetinle beni iyi kulların arasına kat." niyazında bulunmuştur.
Hz. Ali’den şöyle rivayet edilmiştir: "Resûlullah (S.A.S.) bize ölülerimizi sâlih kimselerin içerisine defnetmemizi emretti ve kötü komşudan diriler incindiği gibi ölüler de incinir" buyurdu. (3)
İnsan için hem bu dünyada hem de ahirette iyi kimselerle beraber olmak mutluluk ve huzur vesilesi olur. Dünyada iyi kimselerle beraber olmak, iyi komşularla beraber olmak demektir. İyi komşularla beraber olmak, hiç şüphesiz ki Cenâb-ı Hakkın insana büyük bir lütfudur. Bu sebeple iyi komşulara sahip olan kimseler bundan dolayı ayrıca Allah’a hamdetmelidirler. Çünkü huzur ve saadetimizi sağlayan bir çok şey vardır. Bunlardan biri de iyi komşulardır. İyi komşularla beraber olan kimse huzurlu ve mutlu olur. Onun içindir ki Peygamber Efendimiz (S.A.S.) hadis-i şeriflerinde: "iltemisû’l-câr, kable şirâi’d-dâr ve’r-refîk, kable’ttarîk" yani "Ev almadan önce komşunuzu, yola çıkmadan önce arkadaşınızı araştırımz."(4) buyurmuştur. Bir atasözümüzde bu hadis-i şerif: "Ev alma, komşu al." şeklinde ifâde edilmiştir. Çünkü komşu evden daha önemlidir. Komşular kötü ise en güzel evde bile insan rahat edemez, huzuru kaçar. Bu nedenle Peygamber Efendimiz, kötü komşudan Allah’a sığınmamızı emrederek: "Devamlı ikamet ettiğiniz yerdeki kötü komşudan Allah’a sığınınız, çünkü çölde göçebelik anındaki kötü komşu geçicidir." buyurmuştur.(5)
Peygamber Efendimiz, başka bir hadis-i şeriflerinde insanı mutlu ve huzurlu kılan üç şeye temas ederek şöyle buyurmuştur: "İyi komşu, uysal bir binek ve geniş ev, kişinin saadetini sağlayan hususlardandır."(6)
Pekiyi, hadis-i şeriflerde methedilerek huzur ve saadetimizin kaynağı olduğu belirtilen iyi komşu kimdir? İster istemez insanın aklına böyle bir soru gelmektedir. Buna şöyle cevap verebiliriz. Komşuların birbirleri üzerinde komşuluk hak ve hukuku vardır. İyi komşu, bu hak ve hukuka riayet eden ve komşularına karşı görevlerini en iyi şekilde yerine getirendir. Peygamber Efendimiz bu hususa temas eden bir hadis-i şeriflerinde de: "Allah katında arkadaşların en hayırlısı, arkadaşı için en hayırlı olanıdır. Allah katında komşuların en hayırlısı da komşusu için en hayırlı olanıdır."(7) buyurmuştur.
Allah Resûlüne bazen sahâbîlerden biri gelir ve: "Ey Allah’ın Rasûlû! Bana öyle bir amel göster ki, onu yaptığım zaman cennete gireyim?" derdi. Peygamber Efendimiz de gelen kimsenin durumunu gözönüne alarak ona bir şey emrederdi. Ebû Hüreyre (R.A.)dan rivayet edildiğine göre yine bir defa sahâbîlerden biri Peygamber Efendimize gelmiş ve aynı talepte bulunmuştu. Peygamber Efendimiz de kendisine kısaca:
"- iyi ol." buyurmuştu. Sahâbi: "- Yâ Rasûlallâh, iyi olduğumu nasıl bileceğim?" deyince, Efendimiz şu cevabı vermişti: Komşularına sor; eğer onlar senin iyi olduğunu söylerlerse, sen iyi bir kimsesin, yok, eğer kötü olduğunu söylerlerse o zaman sen kötü bir kimsesin, demektir."(8)
Demek ki iyiliğimizin ve kötülüğümüzün ölçüsü yakın çevremiz ve komşularımızda. Komşularımız iyi olduğumuzu söylüyorlarsa biz Allah katında da iyiyiz, komşularımız kötü olduğumuzu söylüyorlarsa, Allah katında da kötüyüz, demektir.

Komşu Hakkı
Yüce dinimiz İslamiyet’e göre komşunun komşu üzerinde hakkı vardır. Buna komşuluk hakkı diyoruz. Dinimiz komşuluk hakkı üzerinde çok durmuştur. Hz. Aişe validemizden rivayet edilen bir hadis-i şerifte Resûlullah (S.A.S.): "Cibril bana komşu hakkını o kadar çok tavsiye etti ki neredeyse komşuyu komşuya varis kılacak zannettim." buyurmuştur.^) Demek ki komşu hakkı o kadar büyük ki Cebrâil (A.S.) defalarca Peygamber Efendimize gelip komşu hakkının öneminden bahsetmiştir. Bu yüzden bizim geleneğimizde komşu hakkı Tanrı hakkı kabul edilmiştir. Nitekim bir atasözümüzde "Komşu hakkı Tanrı hakkıdır" denilmiştir. Komşularımıza karşı olan görevlerimizi şöyle sıralayabiliriz:
a- Kendimiz için istediğimiz güzel şeyleri komşularımız için de istemek.
Resûlullah (S.A.S.) bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuştur: "Kudret ve iradesiyle yaşadığım Allah’a yemin ederim ki bir kul kendisi için istediğini komşusu için de -yahut din kardeşi için de- istemedikçe hakkıyle iman etmiş olamaz."(10)
b- Komşularımızı incitmemeye özen göstermek.
Peygamber Efendimiz hadis-i şeriflerinde. "Allah’a ve ahiret gününe inanan kimse komşusunu incitmesin."(11) buyurmuştur.
Ebu Hüreyre (R.A.)dan rivayet edildiğine göre sahabilerden biri: "Ya Resûlallah! Falan kadının nâfile olarak çok namaz kıldığından, çok nafile oruç tuttuğundan ve çok sadaka verdiğinden bahsediliyor, şu kadar var ki diliyle komşularını incitiyor" dedi. Peygamber Efendimiz: "O kadın cehennemliktir" buyurdu. Sahâbî: "Ya Resûlallah falan kadının da nâfile olarak az namaz kıldığından, az nâfile oruç tuttuğundan ve az sadaka verdiğinden bahsediliyor, şu kadar var ki diliyle komşularını incitmiyor" dedi. Peygamber Efendimiz: "0, cennettedir" buyurdu.(12)

Komşular Arasında
Yardımlaşma
Yüce dinimiz İslâmiyet kadar yardımlaşmaya önem veren hiç bir din ve nizam yoktur. Dinimiz genel olarak hayatın her safhasında yardımlaşmayı emretmiş, öyle ki, zenginlerin mallarında fakirlerin haklarının olduğunu belirtmiştir^ 3) Komşular arasında yardımlaşma daha da önemlidir. İnsanın başı darda kaldığı zaman ilk olarak müracaat edecek olduğu kimse hiç şüphesiz ki komşusudur. Hiç kimse, benim her şeyim var, komşuma muhtaç değilim, diyemez. Mutlaka komşusunun maddî-manevî yardımına ihtiyacı olur. Bir atasözümüzde belirtildiği gibi "Komşu komşusunun külüne muhtaçtır."
Peygamber Efendimiz: "Yanı- başında komşusu aç olduğu halde tok olarak sabahlayan bizden değildir."(14) buyurmuştur.
Geçen sene ölümünün 438 inci yılını kutladığımız büyük divan şâiri Fuzûlî de bu hadis-i şerifin tercümesini manzum olarak şöyle ifade etmiştir:

Mii’min oldur ki mümkün
oldukça
Komşusun gayriye etmeye
muhtaç
Ol değildir kim huzur ile
geceler
Özü tok yata, komşusu yata aç.

Evet kâmil bir imana sâhip olan bir mü’min yanıbaşında komşusu aç iken tok olarak sabahlayamaz, komşusu çıplak iken kendisi her gün bir başka takım elbise giyerek caka satamaz, komşusu kışın yakacak odun, kömür bulamazken kendisi sıcak yuvasında rahat edemez. Müslüman etrafıyla ilgilenir, komşularının derdini kendisine dert edinir.
Peygamber Efendimiz pişirilen yemeklerden fakir komşulara pay ayırılmasını emretmiştir. Nitekim Ebû Zer (R.A.)a hitaben:
"-Ey Ebû Zer! Çorba pişirdiğin zaman suyunu çoğalt, bir kısmını da komşularına ver." buyurmuştur^).
Hz. Aişe validemizden şöyle rivayet edilmiştir:
"- Yâ Resûlallâh! İki komşum var, bunlardan hangisine hediye vereyim?" diye sordum. Resûlullah (S.A.S.):
"- Sana en yakın olan komşu- na."(16) buyurdu.
Bütün komşularla iyi ilişkiler kurulmalıdır. Bunun için:
- Komşularla karşılaşıldığı zaman selamlaşıp hal hatır sorulmalı,
- Komşuların sevinç ve üzüntülü günlerinde mutlaka yanlarına gidip sevinç ve üzüntüleri paylaşılmalı,
- Komşular arasındaki anlaşmazlıklarda taraf tutmayıp, elimizden geldiğince bu anlaşmazlığı ortadan kaldırmaya çalışmalıyız.
-Televizyonumuzu, radyomuzu kendimiz dinleyecek kadar açıp, komşularımızı rahatsız etmekten kaçınmalıyız. Unutmayalım ki komşularımız içerisinde hasta olanlar, uykusuz bulunanlar ve bebeler olabilir. Onları rahatsız etmeye hakkımız yoktur.
Gayr-i Müslim Komşu
Buna göre yukarıdaki âyette müslüman olmayan komşuya da iyilik yapmamız emredilmiş olur. Nitekim Peygamber Efendimiz bu konudaki bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuştur: "Komşu üç kısma ayrılır:
a- Bir hakkı olan komşu: Bu, gayr-i müslim olan komşu olup sadece komşuluk hakkı | vardır.
b- İki hakkı olan komşu: Müslüman olan komşudur. Hem komşuluk hakkı, hem de İslâmiyet hakkı vardır.
c- Üç hakkı olan komşu: Bu da akraba olan müslüman komşudur. Bunun komşuluk hakkı, akrabalık hakkı ve İslâmiyet hakkı vardır."(17)
Bazı büyük şehirlerimizde veya Avrupa ülkelerinde yaşayan din kardeşlerimizin gayr-i müslim komşularının olduğu bir gerçektir. Hadis-i şeriften bunların da üzerimizde komşuluk haklarının olduğu belirtilmektedir. Zaten âyet ve hadislerde "komşu" ifadesi mutlak olarak zikredilmekte olup dili, ırkı, dini ne olursa olsun her türlü komşuyu kapsamaktadır.
Peygamber Efendimizin Medine’de Yahûdî komşuları vardı. Onların hak ve hukuklarını gözetirdi. Hatta kurban kesip etini dağıtacağı zaman Hz. Aişe validemize: "Yahûdî komşumuzdan başla." buyururdu.(18)
Peygamber Efendimizin ashabı da aynı titizliği gösterir, Allah Rasûlü’nden gördüklerini aynen
yapmaya çalışırlardı. Rivayet edildiğine göre Hz. Ömer’in oğlu Abdullah (R.A.)ın evinde bir koyun kesilmişti. Abdullah eve gelince: "Yahûdî komşumuza et gönderdiniz mi?" diye sormuş ve bunu üç defa tekrar etmiş, sonra konunun üzerinde bu kadar durmasının sebebini: "Hz. Peygamberin ’Cibrîl bana komşu hakkında o kadar tavsiyede bulundu ki nerede ise onu mirasçı kılacak zannettim’ buyurduğunu işittim" demiştir.(19)
Günümüzde Komşuluk
İlişkileri
Artık günümüzde, özellikle büyük kentlerdeki hayat şartlarının tabiî bir sonucu olarak o eski geniş ve geleneksel âile yapımız küçülmüş, sadece eşler ve çocuklardan oluşan çekirdek âile tipi yaygınlaşmış, komşuluk ilişkileri de zayıflamış, eski canlılık ve gücünü kaybetmiştir.
Günümüz insanları uzayı fethediyor ama insanların gönüllerini fethedemiyorlar. Uzayın kapılarını açıyorlar ama bir türlü komşularının kapılarını açamıyorlar. Göklere çıkıyorlar, yerin derinliklerine iniyorlar ama, bir türlü bir üst kattaki komşularının yanına çıkamıyorlar, ya da bir alt kattaki komşularının yanına inemiyorlar. Evlerindeki harika kutunun penceresinden bütün dünyayı seyrediyorlar, olup biten herşeyi görüyorlar ama yanı başındaki komşusu ile görüşüp tanışamıyorlar.
-------------------------------

(1) Buhâri, Edeb, 29 (VIII, 12)
(2) Müslim, İman, 73
(3) Aclûnî, Keşfü’l-Hafâ, 1/72
(4) Aclûnî, a.g.e., 1/178
(5) bk. Nesâî, Istiâze, 44; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 11/344
(6) Ahmed b. Hanbel, Müsned, 111/407
(7) Ahmed, Tirmizi, Hâkim (Ibn Ömer’den) 250, H.No• 151
(8) Aclûnî, Keşfü’l-Hafâ, 1/72
(9) Buhâri, Edeb, 28
(10) Müslim, İman, 72
(11) Buhâri, Edeb, 31 (VIII, 13); Müslim, İman, 75
(12) Ahmed b. Hanbel, Müsned, IV, 440
(13) bk. Zâriyât sûresi: 19
(14) Hâkim ve Beyhakî, 250, H.No: 190
(15) bk. Kurtubî, age., V, 185
(16) Buhâri, Edeb, 32 (VIII, 13)
(17) bk. San’ânî, Sübülü’s-selâm, Kâhire, 1958, IV, 165
(18) bk. Kurtubî, el-Câmiul-ahkâmi’l-Kur’ân, V, 188
(19) bk. Kurtubî, age., V. 188