Makale

RAMAZAN AYI’NIN IŞIĞINDA; OLAYLAR - YORUMLAR

Başyazı


RAMAZAN AYI’NIN IŞIĞINDA;
OLAYLAR - YORUMLAR

Son İlâhî vahiy ve mesaj olan Kur’an-ı Hakim’in indirilmeye başlandığı mübarek bir iklim olan Ramazan-ı Şerifte, bu mübarek mevsimin gönüllere ve dimağlara bahşettiği aydınlık ve rikkat içinde hayatımızı sürdürürken; bir yandan da yeni hizmetler ve yeni hamleler içinde bulunmanın heyecanını yaşıyoruz. Ramazan Ayı, din görevlilerimiz ve hatta bütün ilâhiyatçılarımız için önemli bir faaliyet dönemidir. Yasal mevzuat gereği, Başkanlığımızın temel görevlerinden olan; “toplumu din konusunda aydınlatmak” faaliyeti, Müslüman toplumlar için farz-ı kifâye derecesinde önemli olan bir hizmetin de ifâsıdır.
Din konusunda çeşitli hassasiyetlerin yoğunlukla sürdürüldüğü günümüzde din görevlilerimizin, İslâm’ın ruhuna ve hükümlerine aykırı düşmeyecek şekilde, fakat toplumdaki hassasiyetleri de dikkate alarak toplumu aydınlatma görevini tam bir ciddiyet ve sorumluluk içinde yerine getirmeleri hem dini, hem yasal ve hem de toplumsal bir hizmet gereği olarak önemini korumaktadır.
Geçen ay içinde Aşkabat’taki Ertuğrul Gazi Camii Şerifı’nin açılışını yaptık. Devletimizin en üst yetkililerinin de katıldığı bu açılış töreni, ülkemizin Türkî Cumhuriyetlere, hatta diğer İslâm Ülkelerindeki dinî- islâmî hizmetlere katılmasının ve katkısının müşahhas bir göstergesidir.
Geçen ay içinde (Kasım-1998) gerçekleştirdiğimiz en önemli hizmet; şüphesiz II. Din Şûrası’nın toplanmasıdır. Bu, sadece Diyanet camiasmı ilgilendiren bir faaliyet değildir. İlâhiyat fakültelerimizin öğretim üyeleri yanında, yurtdışından pek çok ilâhiyatçının da katıldığı şûra, özellikle son yıllarda gündemi yoğun olarak işgal eden; dinlerarası diyalog, din eğitimi konusundaki yeni gelişme ve değişmeler konusunun da geniş olarak tartışıldığı bir plâtform olmuştur. Şûranın açılış törenine katılarak bizleri onurlandıran devlet ve hükümet yetkilileri, konuşmalarında son yıllarda bütün dünyada İslâm Dini’ne yönelik yoğun bir ilgi bulunduğu, imanın fıtrî-tabiî bir gerçek olduğu, İslâm Dini’nin insanları dünya-ahiret saadetine yönelttiği vb. gerçekleri vurguladılar. İslâm Dini’nin milletimizin tamamına yakın çok büyük bir çoğunluğunun ortak paydası ve kutsal değer ölçüsü olduğu ifade edildi. Devletimizin ve hükümetimizin en yüksek yöneticileri tarafından dile getirilen bu hakikatler, İslâm Dini hakkında yanlış kanaatlere sahip bulunanların veya din gerçeğini sadece; “bireysel-vicdânî bir olay” olarak görmek niyetinde olanların pek hoşuna gitmese de, dile getirilen gerçekler, çağın ortaya koyduğu ilmî tesbitlerle de pekiştirilmiştir. Sosyoloji, psikoloji ve antropoloji gibi bilim dallarının yeni araştırmaları da, toplumlarm manevî- kültürel dinamikler üzerinde durduğunu, iktisâdî olaylarda bile “ekonomik zihniyet”in belirleyici rol oynadığını ortaya koymuştur.
“Meşveret” ve “Şûra” terimleri, İslâm kültürünün millî-toplumsal kültürümüze kazandırdığı kavramlardır. Fıkhî kaynaklarda, özellikle veliyyü’l-emr’in belirlenmesi konusuyla ilgili olarak önem arzeden bu terimi yakın tarihimizde ilmî-fikrî toplantılar ve kurultaylar için yaygın olarak kullanılmış ve kültür! hayatımıza yerleşmiştir.
Beş günlük Dini Şûrâsı’nda bütün konu-l lamı yeterince görüşülüp.! sonuçlandırıldığını iddia edecek durumda değiliz.
Gündeme getirilen bazı ilmî-fıkhî konular müstakil toplantılarda ele alınarak tartışılmalı; yeni bilginlerin görüşleri de gözönünde bulundurulmalıdır. Çağdaş ve güncel fıkhî-ilmî konuların yüzeysel ve indî yorumlarla işlenmesi son derece hatalı bir davranıştır. Önümüzdeki dönemde bu çeşit konularda ilmî toplantılar düzenlemeyi düşünüyoruz. Nisan-1999’da yeniden oluşacak Din İşleri Yüksek Kurulu’na bu konuda önemli görevler düşmektedir. Gelecek Şûrâ’ya (Beş yıl sonraki III. Din Şûrâsı) kadar bu konuda bir kaç ilmî toplantı tertiplemeyi düşünüyoruz. Bunların gündemi güncellik ve önem kriterleri ışığında belirlenmelidir. Teşkilat ve kuruluş kanunumuzun çıkması durumunda, Başkanlığımız, yeni imkân ve statülere kavuşacak; topluma ve yaygın eğitime yönelik hizmetlerde yeni bir dönem başlayacaktır. 1965 yılının şartlarıyla ve kadro imkanlarıyla çalışılmak yerine; ikibin yılının gerekli kıldığı imkân ve statüler elde edilmiş olacak; personelimizin imkânları artırılıp, eğitim düzeyi yükseltilecek, yeni birimler, kademeler ve Unvanlar, kadrolu statüye kavuşturulacaktır.
Mübarek Ramazan Ayı’nın sağladığı barış ve huzur ortamının; milletimizin birlik ve bütünlüğünün korunması yolunda, çok önemli bir katkısı olduğu hususu inkâr olunamaz bir gerçektir. Bu mübarek ayda, işlenen suç oranlarında da düşmeler ve gerilemeler olduğu biliniyor. Feyiz, bereket ve tesirleri âşikâr olan bu yüce zaman diliminde, din görevlilerimiz ve zenginlerimiz sosyal yardımlaşma ve hayrat faaliyetlerinde daha yoğun bir gayret içinde bulunmalıdır. Başta, her ilçede mevcut bulunan; Türk sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıfları olmak üzere; bütün gönüllü kuruluşlar, yasal mevzuat ve maddî imkanlar çerçevesi içinde hayrat ve yardım hizmetlerine ağırlık vermeli; Ramazan Bayramı öncesinde bu tür hizmetler en ileri seviyelere ulaşmalıdır. Din görevlilerimiz, bu konuda halkımızla, hayrat sahipleri arasında koordinatör bir görev ifâ etmelidir. İrşâd ve cami hizmetleri yanında, bu çeşit hizmetlere de yönelmeliyiz.
Bu duygu ve temenniler içinde bütün Diyanet camiasının ve bütün milletimizin mübarek Kadir Gecelerini ve Ramazan Bayramlarım tebrik ediyor; İslâm âlemi için, Cenâb-ı Hak’tan hayırlar ve başarılar diliyorum.


Mehmet Nuri YILMAZ
Diyanet İşleri Başkanı