Makale

DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIGI’NIN YETMİŞBEŞİNCİ YILI

Başyazı

DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIGI’NIN
YETMİŞBEŞİNCİ YILI

29 Ekim 1998’te Türkiye Cumhuriyeti’nin yetmişbeşinci yılını kutladık. 3 Mart 1999’da da Diyanet İşleri Başkanlığı Teşkilatı’nın kuruluşunun yetmişbeşinci yılını idrak edeceğiz. Bir zaman dilimi olarak çeyrek yüz yıllar insan hayatında önemli bir yer tutar. Çünkü çeyrek yüz yıl, toplum için yeni bir nesil yani yeni bir jenerasyondur. Toplumlarda meydana gelen değişim ve dönüşümler, nesillerin ve jenerasyonların yaşayışı karşılaştırmalı olarak incelenmek suretiyle daha açık ve daha gerçekçi olarak anlaşılabilir. Türkiye gibi son yüzelli yıldan beri hızlı bir değişim ve gelişimin yaşandığı ülkelerde, değişim ve dönüşümlerin, milli kimlik ve benliği bozmadan gerçekleşmesi her zaman önem arzetmektedir. İfrat-tefrit çizgisinde sürüp giden modernleşme cereyanlarının, bu temel sâbitelerle ve dinamiklerle uyum teşkil edecek şekilde gerçekleştirilmesinde, milli ve toplumsal zaruret vardır.
3 Mart 1924’te kurulan ve bir “Cumhuriyet Müessesesi” olan Diyanet İşleri Başkanlığımız, tarihi geçmişi itibariyle Şer’iyye ve Evkaf Vekâleti ile Şeyhül-İslâmlığın (Makam-ı Meşihat) fonksiyonlarının büyük bir kısmını yürütmektedir. Anayasal bir kamu kuruluşu olan Diyanet İşleri Başkanlığımız, sadece bir istihdam müessesesi değil; toplumu din konusunda aydınlatmakla -resmen- görevli ve yetkili olan bir kurumdur. Son yirmi yıl içinde Başkanlığımızın yurtdışmdaki vatandaşlarımıza, hatta başka ülkelerdeki dindaş ve soydaşlarımıza da dinî- kültürel hizmetler götürdüğü gerçeği dikkate alınmalı; Başkanlığımızı sadece bir istihdam kuruluşu gibi görmek isteyen yanlış anlayışlardan kurtulmak gerekir. Çağımızda iletişim inkılâbının sonuçlan, bilimsel ihtisasın sadece akademik çevrelere inhisar ettirilmesi olayını da sarsacak boyutlardadır.
Diyanet teşkilatımızın tarihinde en önemli olaylardan biri, şüphesiz 1965 yılında 633 sayılı Teşkilat Kanunumuzun Meclis’te görüşülerek kabul edilmesi ve kanunlaşmasıdır. Bu kanunun çıkmasında büyük hizmetleri geçmiş olan; o dönemin Başbakanı Suad Hayri ÜRGÜPLÜ’yü, Devlet Bakanı Mehmet ALTINSOY’u ve milletvekillerinden Tahsin TELLİ’yi saygı ve minnetle anıyorum. Halen Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde, görüşülmek üzere sırada bekleyen teşkilat kanunumuzun bir an önce görüşülerek kabul edilmesi ve yasalaşması, yıllardan beri gerçekleşmesini beklediğimiz bir özlemdir. Bu yasa sayesinde teşkilatımız, çağın gerekli kıldığı şartlara göre yeniden organize edilecek ve yeni imkanlara kavuşacaktır. Başkanlığımızın en yüksek karar ve danışma organı olan Din İşleri Yüksek Kurulu’nun bünyesi içinde yeni Unvanlar ve yeni üniteler kurulacak; iletişim çağının
gerekli kıldığı hizmet imkanlarıyla; topluma yönelik ir- şad, yayın ve aydınlatma faaliyetlerimiz genişleyerek kuvvetlenecektir. Başkanlığımızın, Devlet hiyerarşisindeki ve protokoldeki yeri de daha net olarak belirlenecektir.
Diyanet İşleri Başkanlığı teşkilatı, bazı kişi ve kuruluş yetkililerinin iddia ettiği gibi, belirli bir mezhebin veya fıkhî ekolün temsilcisi değildir. Bilakis nüfusumuzun tamamına yakın büyük bir ekseriyetini teşkil eden bütün müslümanlara yönelik olarak dini tebliğ ve aydınlatma faaliyetini gerçekleştiren bir müessesedir. Son yıllarda “Dinlerarası Diyalog” faaliyetleri ve çok yönlü ilişkiler de dikkate alındığında, ülkemizdeki ve yurtdışmdaki diğer semavi din mensuplarıyla da diyalog içinde olduğumuz gözlemlenecektir. Bütün bu gerçekler ortada iken Diyanet teşkilatımızın hizmet ve faaliyetlerini; “Mez- hepçi, bölücü, yasa dışı” gibi göstermek isteyen yönelişlerin hangi ölçülere dayandığını kavramak mümkün değildir. Bu çeşit iddia ve yönelişlerin insaf ve iz’anla bağdaşabileceğini söylemek de mümkün değildir.
İslâm Dini’nin, inanç, ibadet ve ahlâk sahalarında toplumu aydınlatma, bilgilendirme ve yaygın din eğitimi hizmeti vermek konumunda olan Diyanet İşleri Başkanlığımız son yıllarda, iki kez toplamaya muvaffak olduğu Din Şûrâsı çalışmaları ile öteki İslâm ülkelerine, 1998 yılında üçüncüsünü gerçekleştirdiği Avrasya İslâm Şûraları ile de soydaşlarımızın yaşadığı ülkelere açılmış bulunmaktadır. Ülkemizin 1969’dan itibaren İslâm Konferansı Teşkilâtı’na üye olması sebebiyle İslâm Dünyası’na açıldığı gerçeği dikkate alındığında bu çeşit açılımlardan endişe duyulmasında bir anlam yoktur? Evrensel İslâm Dini’nin asırlarca bayraktarlığını ve koruyuculuğunu yapmış olan Müslüman-Türk Milleti, kendine özgü teşkilatçı, aksiyoner ve organizatör özelliklerini din hizmeti ve İslâmi faaliyetler bağlamında da başarıyla gösterecek ve ispat edecek kabiliyettedir.
Teşkilatımızın kuruluşunun yetmişbeşinci yılında bütün görevlilerimizi tebrik ediyor, Din-i Mûbin-i İslâm’a hizmet yolunda başarılar diliyorum. Hac hizmetinde görev alacak personelimizi bu mübârek göreve seçilmelerinden dolayı tebrik ediyor, say ü gayretlerinin meşkur olmasını dua ve niyaz ediyorum.


Mehmet Nuri YILMAZ
Diyanet İşleri Başkanı