Makale

İlmin Beşiği SEMERKAND-2-

İlmin Beşiği SEMERKAND-2

Ferhat FAYZİYEV

ULUĞBEK

Şahruh oğlu, Timur’un torunu Muhammöd Taragay’a gençliğinde "Ulugbek" (Ulu Han) adı takılmıştı. Ulugbek, 22 Mart 1394 yılında Sultaniye şehrinde , Timur’un İrak seferi sırasında doğdu. O , Sahruh’un büyük oğlu idi. Ulugbek’in eğitimi Timur’un büyük eşi Saray Mülk Hanım’ın elindeydi. Semerkand Hakimi olduğunda Ulugbek, 15 yaşındaydı. Onun vasîsi olarak Şahruh, Sah Malik’i tayin etti. 1411 yılından itibaren Ulugbek hakimliğini tek başına yapmaya başladı.
40 yıl (1409-1449) Ulugbek devletin başında kaldı. Onun Zamanında Maveraunnehir, özellikle onun başkenti Semerkand, büyük bir kültürel gelişme gösterdi. Ulugbek’in sarayında matematik, tarih, astronomi, edebiyat bilimlerinin gelişmesi için uygun bir ortam meydana getirilmişti. Onun emriyle iki medrese (birisi Semer-kand’daki Registon Meydanında, diğeri ise Buhara’da) kuruldu. Bu medreseler bugün bile ayaktadır.
Semerkand’da özellikle astronomi bilimi gelişmişti. Bu dalda çok iyi bir alim olmasına rağmen Ulugbek kendi zamanlarını en ünlü astronomlarından olan Kazı Zade Rumî ve Gıyaseddin Cemşid İbn-i Mes’ud’u sarayına davet etmişti. Ulugbek astronomiye öyle meraklı idi ki, Semerkand’da gökteki yıldızları öğrenmek için "rasathane" (gözlemevi) kurdurdu. Rasathane üç katlı, yuvarlak, çapı 46 metreden fazla ve uzunluğu 30 metre civarında olan bir binaydı. İçinde Güneş, Ay ve başka gezegenlerin gözlemi için kullanılan muaazzam bir alet vardı. Ulugbek, yıldızlar üzerindeki yıllar süren gözlemlerinden sonra, "Zicci Gu-ragonî" veya "Ulugbek’in Yıldız Cetvelleri" adlı astronomik katalogunu yazdı. Ulugbek astronomi okulunun bilim alanındaki başarıları, Batı ve Dogu bilimlerinin gelişmesinde büyük bir katkıda bulundu.
Ulugbek, 27 Ekim 1449 yılında Semerkand civarında tahta çıkmak hevesinde olan büyük oğlunun emriyle öldürüldü. Sair ve bilim adamlan başka şehirlere gittiler, rasathane ise terkedildi ve zamanla yıkıldı. Ama bilimin gerçekleri unutulmadı. Ulugbek diyorki: "Çarlıklar yıkılır. Ama alimlerin çalışmaları sonsuza kadar saklanır." O haklıydı "Zicci Gu-aragonî" adlı yıldız cetvelleri bütün dünyada meşhur oldu ve 1650 yılından itibaren Avrupa ba-sımevleri onlan yayınlamaya başladı.
ALİŞİR NEVÂYÎ
Ulugbek’in ölümünden sonra Maveraunnehir kültür hayatının çöküş devri başlamıştır. Ama XV. yy.’ın ikinci yarısında Hirat şehrinde Timurîlerden olan Sultan Hüseyin (1469-1506) döneminde kültürün yeniden geliştiğini görüyoruz. Burada, müzik , mimarlık, minyatür ve şiir gelişmekteydi.
Özbek şairi olan Alişir Nevayî Hirat’ta yaşayıp kendi mükemmel şiirlerini yazmaktaydı.
Alişir Nevayî 30 civannda şiir, destan ve bilim kitabı yazmıştır. "Hamse" (Beşlik Destan) adlı eseri dünyaca meşhurdur. Bu eserinde "Dini Bütünlerin Mahcubiyeti", "İskender (Büyük ) Duvarı". "Leyla ile Mecnun", "Ferhat ile Şirin", "Yedi Gezegen" adlı beş destan yeralmak-tadır. Fars ve Arap dillerini su gibi konuşup kendi anadili olan Türk (eski Özbek) dilini daha çok kullanıyordu. O Türk dilinin zenginliğini, inceliği ve zarifliğini mükemmel bir biçimde ispatlamıştır. Nevayî tarih bilimine de bü-
DİYANET AYLIK DERGİ »NİSAN 94 . 44
yük bir önem vererek insanları tarihi öğrenmeye çağırmıştır. Ona göre tarih bilimi şah ve yöneticilerin biyografilerini değil, ülkesinin tarihinin incelenmesi idi. Tarih, ülkeyi neyin mahvettiğini ve onu, neyin refaha götürdüğünü göstermelidir.
ABDURRAHMAN CAMİİ
Nevâyî ile aynı zamanda, Hirat’ta ünlü şair Abdurrahman Camî de destan ve şiirlerini yazmıştır. 78 yaşına kadar 100 civarında edebiyat ve bilim eseri meydana getirmiştir. Eserlerinde çalışkanlığı, insancıllığı anlatıp; müstebitlik ve keyfiliğe karşı çıkmıştır, insanları yaratıcılığa çağırıyordu. Camî, kendi mutluluklarını başkalarına baskı yaparak onların ıstırap ve üzüntüleri üzerine kuran yöneticiler hakkında şöyle diyordu:
"Tek bir saray kurmak için,
Bütün milleti yıktın...."
Camî saray hayatından çekilip mütevazi bir ömür geçirdi. Felsefe ile meşgul olmasına rağmen tarihte "Yedi Taht" ("Haft Avrang") adlı destanlar serisinin yazarı olarak kaldı. Doğu’da büyük ayı yıldız takımını bu isimle adlandırıyorlardı. Yani eserin adı onların "şiirler göğündeki" büyük yere sahip olduklarını ifade etmektedir.
Camî dünya edebiyatının tarihine farsî dilinde yazan son klasik-şair olarak girdi . Onun sözü, yazdığı gibi, yüzyıllardır yaşamaktadır:
"Saraylar bak yıkıntılara döndü, hiddet zincirlerde , hakimler de gidip asla dönmez. Sarayların küçük izi bile kalmadı, âlimin yazdıkları ise hiçbir zaman ölmez. Dünya yollarında söz ve şiirlerden başka, daha sağlam bir anıt kuramamışlardır".
KEMALEDDİN BEHZAD
Kemaleddin Behzad, 14551536 yıllarında yaşamış olup, Orta Asya ressamlarının arasında en yüksek ustalığın sembolüdür. Behzad’ın ressam olmasında Alişir Nevâyfnin katkısı çok büyüktür. Onun yardımıyla yetim Kemaleddin, zamanının en iyi ressamlarından ders aldı. Kompozisyonlarının hareketliliği ve konunun çeşitliliği, renklerin parlaklılığı ve kontrastlılığıyla insanı hayretler içinde bırakan Rrdevstnin "Şah-Name" adlı eseriyle ilgili yaptığı minyatürleri insanı hayretler içinde bırakmaktadır. Minyatürün her yeri dolu olup bir birine benzer hiç bir şey yoktur.
Minyatürlerinde köylülerin çalışmalarını da gösterir (Semer-kand’daki mescidinin kuruluşu). O zaman, ana konu olarak aşk kabul edilmiştir. Bu konu Dehlevfnin "Leyla ile Mecnun" adlı desta-nıyla ilgili resimlerde gösterilmiştir. Ondan başka Behzad mükemmel bir portreci idi. Onun tarafından yapılmış Alişir Nevâyî, Büyük İskender, Şeybânî Han vb. portreleri bilinmektedir.
Kemaleddin Behzad, sanattaki yeni bir akımın kurucusu oldu. Kahramanlann bireysel çizgi özelliklerinin belirlemesinde gerçeklik, insanın iç durumunun açılmasında manzaralardan faydalanması bu akımın özel-liklerindendi.
XV. y. yılda Orta Asya’da Hafızî, Semer-kandî, Mirhand, Kande-mir gibi tarihçiler de yaşamışlardır. Onların eserleri bugün de çok değerli tarihî birer kaynak olup, Uluğbek ve başka yöneticilerin dönemindeki olaylan tasvir etmektedir.
ZAHİRİDDİN MUHAMMED BABÜR
XVI. yy Özbek edebiyatının en büyük temsilcilerinden biri, yönetici ve şair Zahir-riddin Muhammed BABÜR idi (1483-1530).
Eserlerinin arasında onun çok ünlü "Babür Nâme" adlı eseri özel bir yere sahip olup, Özbek klasik nesrinin bir örneğidir. Babür eserlerini sade, herkesin anlayacağı dilde yazmıştır. Aynı zamanda bu tam olarak Özbek edebî dilidir. Birkaç yüzyıl boyunca "Babür Nâme" tarihçi, etnograf ve coğrafyacıların el kitabıydı. Bugün de eser, dünya dillerinin çoğuna çevrilmiştir.
Maveraunnehir’in XVI-XVII y.yıllarda Özbek ve Tacik dilinde yazılmış edebiyat ve tarihi eserlerinin ortaya çıkması karakteristik bir özelliğidir. Şiir, en büyük gelişmeyi o zamanlarda gösterdi. Üstün yetenekli Harezmli Muhammed Salih, Şeybâni Han’ın saray şairi, Özbek dilinde "Şeybanî Nâme" adlı büyük bir kahramanlık destanı yazdı. Bu eserde, 1485 yılından itibaren 1506 yılına kadar, Orta Asya halklarının edebiyatı ve tarihiyle ilgili çok enteresan bilgiler verilmektedir.