Makale

ÇOCUK SEVGİSİ

ÇOCUK SEVGİSİ

Lütfi ŞENTÜRK
Din işleri Yüksek Kurulu Üyesi

İslâm, sevgiye büyük önem verir. Yapılmasını istediği her şeyin severek yerine getirilmesini öğütler. İstemeyerek, sevmeyerek yapılan ibadetin de Allah katında değeri olmadığını bildirir. İslamiyet’te sevginin; Allah sevgisi, peygamber sevgisi, insan sevgisi, vatan sevgisi ve çocuk sevgisi gibi çeşitleri vardır.
Başta Allah sevgisi olmak üzere bu sevgilerden yoksun olan kimsenin büyük bir eksiklik içinde olduğundan şüphe yoktur.
İslamiyet’te sevginin önemi, Peygamberimizin şu hadîs-i şeriflerinde ifade buyurulmuştur: "Siz, inanmadıkça Cennet’e giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olmazsınız Ben size, birbirinizi sevmenize vesile olacak şeyi tavsiye edeyim mi? Aranızda selâmı yayın; karşılaştıkça birbirinizle selâmlaşın". (1)
Bu hadîs-i şe rif, insan sevgisinin ne olduğunu, dindeki yerini açık ve kesin bir dil ile ifade etmekte, birbirini sevmeyen mü’minlerin gerçek anlamda inanmış olamayacaklarını bildirmektedir.
İnsan sevgisi bölümünde çocuk sevgisinin ayn bir yeri ve önemi vardır. Çocuk, sevgi ile büyür. Annenin çocuğuna olan sevgisi onu, çocuğu için büyük fedakârlıklara katlanmaya, gerektiğinde malını da canını da seve seve vermeye sevkeder.
Esasen annenin çocuğuna olan sevgi ve şefkati Cenâb-ı Hakkın rahmet ve merhametinin bir sonucudur.’ Cenâb-ı Hakk annelere bu duyguyu vermemiş olsaydı, anne çocuğu için bunca zahmet ve sıkıntıya katlanır mıydı?
Peygamber Efendimiz, bütün yaratıkların birbirlerine acımaları, hatta kısrağın yavrusunu emzirirken dokunur korkusuyla bir ayağının tırnağını yukarıya kaldırması da Cenâb-ı Hak’ın rahmetinin eseri olduğunu bildirmişlerdir.
Hz. Ömer -Allah ondan razı olsun- anlatıyor: "Peygamberimizin huzurlarına Havazin kabilesinden bir takım esirler getirilmişti. İçlerinde emzikli bir kadın da vardı. Ancak bu kadın, çocuğunu kaybetmişti. Bu yüzden önüne gelen çocuklan kucağına alıyor, emziriyordu. Esirler arasında çocuğunu bulunca hemen onu alıp sinesine bastı ve derin bir şefkatle çocuğunu emzirmeye başladı. Kadını izlemekte olan Peygamberimiz, kadının bu davranışlarından son derece etkilenerek, Cenâb-ı Hakkın kullarına olan sevgi ve rahmetini hatırlattı ve bize: "Şu kadının çocuğunu ateşe atacağını düşünür müsünüz?" buyurdu. Biz: "Hayır, gücü yettiği sürece, atmaz, dedik." Peygamberimiz: "İşte Allah Teâlâ, bu kadının çocuğuna olan şefkatinden daha çok kullarına merhametlidir." buyurdu
(2).
Annelerin çocuklarına karşı gösterdikleri şefkat ve merhamet, Peygamberimizi memnun ederdi.
Bir gün fakir bir kadın çocuğu ile Hz. Aişe radıyallahu anha yi ziyarete gelir. Hz. Aişe, evde onlara ikram edecek bir hurmadan başka bir şey bulamaz. Hurmayı anneye verir. Anne, hurmayı ikiye bölerek çocuklarına yedirir. Bundan son derece duygulanan Hz. Aişe, olayı Peygamberimize anlatınca, Peygamberimiz:
"Kimin kız çocukları olur ve onları geçindirmekte sabır ve tahammül gösterirse, onlar o kimse için cehennem’e siper olur" buyurur. (3)
Her konuda olduğu gibi çocuk sevgisi konusunda da en güzel örnek Peygamberimizdir. O, çocuklan çok severdi. Torunları Hz. Hasan ve Hüseyin için:
"Onlar benim dünyadan (öpüp kokladığım) iki güzel kokularımdır" derdi. (4)
Peygamberimizin azadlı kölesi Zeyd’in oğlu Üsame Allah her ikisinden de razı olsun- diyor ki: "Peygamberimiz beni bir dizine, torunu Hz. Hasan’ı da öbür dizine oturtur, bizi sinesine basarak: "Allahım, bunlara merhamet eyle, çünkü ben bunlara merhamet ediyorum." derdi. (5) Ebû Hureyre -Allah ondan razı olsun- diyor ki:
"Bir gün Peygamberimiz, torunu Hz. Hasan’ı öpüp okşuyordu. 0 sırada yanında bulunan Ek-rab. Habis:
-Benim on tane çocuğum var, bunlardan hiçbirini öpmüş değilim, dedi. Peygamberimiz çocuk şefkatinden yoksun olan bu zata hayretle baktı ve: "Merhamet etmeyene merhamet olunmaz" buyurdu. (6)
Peygamberimiz, sadece kendi çocuklarını değil, bütün çocuklan sever ve onlarla ilgilenirdi. Yolda giderken rastladığı çocuklan alır, devesine bindirir ve onları sevindirirdi. Çocuklara olan sevgisi sebebiyle onlarla karşılaştıkça selâm verirdi. Böylece hem onlara duyduğu ilgiyi belirtir hem de onların selâm vermeyi öğrenmelerini sağlardı. (7) Bir gün Hâlid b. Saîd, Peygamberimizi ziyarete gelmiş, kızını da beraber getirmişti. Peygamberimiz Habeş dilinde "güzel" anlamında olan bir sözle çocuğu çağırırdı. Çünkü Hâlid’in kızı Habeşistan’da doğmuştu. Çocuk, Peygamberimizle oynamış, peygamberlik mühürünü okşamıştı. Babası onu bu hareketinden menetmek isteyince, Peygamberimiz, çocuğu bırakmasını söylemişti.
Peygamberimizin çocuklara olan sevgisi, ibadet ederken bile dikkati çekerdi. Namaz kılarken çocuk ağlama sesi duyarsa, namazı uzatmaz, kısa keser ve kendisiyle birlikte namaz kılan çocuğun annesinin serbest kalmasını ve çocuğu ile ilgilenmesini isterdi (8).
Peygamberimizin çocuk sevgisi geneldi. Sadece kendi çocuklarını ve müslümanların çocuklarını değil, müslüman olmayanların çocuklarını bile severdi.
Bir savaş esnasında bir kaç çocuk iki taraf arasında kalarak feci şekilde ölmüşlerdi. Peygamberimiz olaydan haberdar olunca çok üzülmüştü. Onun üzüldüğünü gören askerler:
"Ey Allah’ın Resulü, niçin bu kadar üzülüyorsunuz, bunlar nihayet müşrik çocuklan değiller mi?" dediler. Bunun üzerine Peygamberimiz:
"Bu çocuklar müşrik çocukları da olsa günahsızdırlar. Dikkat edin de sakın çocuk öldürmeyin. Her can yaratılırken tertemiz olarak yaratılmıştır" buyurdu" (9).
Gerçekten Peygamberimiz, Kur’an-ı Kerim’in bildirdiği gibi, yalnız mü’minler için değil, bütün insanlar, hatta âlemler için rahmet olarak gönderilmiştir.
Bütün müslümanlar, o yüce peygamberi örnek alarak çocuklan sevmişler ve onlara daima şefkat göstermişlerdir. Savaşta da günahsız çocuklara ve savunmasız insanlara dokunmamışlardır. Bugün Bosna-Hersek’te günahsız çocuklara Sırp canilerinin reva gördükleri muamele, hiçbir insanın dayanamayacağı boyutlara ulaşmıştır. On-lan Televizyon ekranlarında, gazete sayfalarında görüp de içi sızlamayan insan yoktur. Okul bahçesinde ve sokakta oynayan, ekmek ve su kuyruklarında bekleyen çocuklara saldıran; açlık ve ilaçsızlıktan ölümle pençeleşirken onlara ulaştırılacak yiyecek ve ilaçlara engel olanlara insan demek mümkün mü?
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramında, dünyanın her tarafından dilleri, dinleri ve milliyetleri farklı çocuklar Türkiye’ye gelecek ve burada evlere konuk’ edilerek evin bir çocuğu gibi ilgi ve sevgi göreceklerdir. Sırp canileri bunu görsünler de o günahsız yavrulara yaptıklarından birazcık insanlıktan varsa- utansın ve kahrolsunlar. Peygamberimizin bir mübarek sözü ile yazımızı tamamlayalım:
"Küçüğüne acımayan büyüğüne saygı göstermeyen bizden değildir.

1- Müslim, İman 22.
2- Muhârî, Tocrîd-i Sarih Tercemesi, c.12, s.125.
3- Buhârî, Zekât 10.
4- Buhârî, Mânakıp 22.
5- Buhârî, Edeb 22.
6- Buhârî, Edep 18.
7- Ebû Davûd, Edep bahsi.
8- Buhârî, Salat 65.
9- Müsned, Ahmed Ibn Hanbel, c.3, s.435.
10- Tırmizî, Kitabu’l-Birr, b.15.