Makale

ÇOCUK EĞİTİMİ VE RUH SAĞLIĞI

ÇOCUK EĞİTİMİ VE RUH SAĞLIĞI (*)

Ahmet Arslan

Çocuk, Allah’ın kendisi için yarattığı nimetlerle dolu olan bu dünyaya geldiğinde, kendisini olumlu ya da olumsuz yönde etkileyecek bir takım olayların içinde bulmaktadır Çocuğun iyiye, doğruya ya da kötüye, yanlışa yönelmesi, onun doğuştan getirdiği bir takım kabiliyetlerine ve iradesine bağlı olduğu gibi, eğitimine de bağlıdır. Çocuk eğitimi kişiyi ve toplumu aynı şekilde ilgilendirdiği için çok önemlidir.
Çocuğun eğitimi için iki türlü çaba harcanmaktadır. Bunlardan biri çocuğu yanlış davranışlardan vazgeçirmektir. İkincisi de ona yeni ve doğru davranışlar kazandırmaktır.
Eğitim, kişiye içinde yaşadığı toplumun hayat görüşüne, bilgi ve kültür seviyesine göre kişilik kazandırır. Toplumun devamlılığı ve gelişmesi eğitime dayanmaktadır. Çocuğun şekillenmesi ve şahsiyetinin teşekkül etmesinde eğitimin önemi çok büyüktür. Gelişen ilim ve teknik insanları yakından etkilemekte, fert ve cemiyet hayatında pek çok değişmelere yol açmaktadır. Basın ve yayın organları, ulaşım vasıtaları dünyayı küçültmüştür. Dünyanın herhangi bir yerinde çıkan olay, müzik, fikir, moda kısa zamanda diğer ülkelere yayılmakta, o ülkelerin insanlarını da etkileyebilmektedir.
Çocuklar bunca sosyal, kültürel ve ekenomik ortamın etkisinde yaşamak zorunda kaldıklarından ruh ve bedenen bu olaylardan etkilenecekler, fikir, heyecan, his bakımından gelişecek, bulunduğu bu ortamın dünya görüşüne uygun bir insan olarak yetişeceklerdir.
Çocuklar ne kadar iyi eğitilirlerse o nisbette cemiyete faydalı olacaklardır. Çocuğun çevresinde cereyan eden bunca karmaşık ekonomik ve sosyal olaylara rağmen huzurlu ve başarılı olabilmesi eğitimle mümkündür. Bu da eğitimcilere ve anne-babaların çocuğu yetiştirmesine bağlıdır.

OKUL EĞİTİMİ
Okulda verilen eğitim ve öğretim, planlı bir şekilde verilmektedir. Okul eğitimi çocuğa bilgi vermenin yanında onu sosyal hayata da hazırlamaktadır.
Çocuğun okulda başarılı bir eğitim yapabilmesi için başta ailesi olmak üzere çevresinin ve okul öğretmeni ile idarecilerinin etkisi büyüktür. Okulda çocuğa bilgi verilir. Bilginin davranış haline dönüşmesi, çocuğun iyi ahlâklı, karakterli olması, okulda alınan bilginin duygularla bütünleşmesine bağlıdır. Duygular çocukta okul öncesinde vardır. Eğer duygular okul öncesinde geliştirilmemiş ve doğru yönlendirilmemiş ise, okulun verdiği bilgileri çocuk ezberleyecek, fakat kendisine mal etmeyecektir. İyiyi-kötüyü, doğruyu-yanlışı, güzeli- çirkini teorik olarak öğrenip kaideleri, kuralları, kanunları ezberlediği halde yalan söylemeyi, rüşvet almayı, çalmayı, şahsi çıkarını her şeyin üstünde tutmayı, iftira etmeyi, başkalarına zarar vermeyi sürdürecektir. Ailesi tarafından sevgi ve saygıdan yoksun olarak yetiştirilen çocuklar, okulda ne kadar iyi eğitim alırlarsa alsınlar yine suça yönelecekler, çevrelerindekilere zararlı olacaklardır.

DİN EĞİTİMİ
Çocukların, dini sevecek tarzda yetiştirilmeleri gerekir. Araştırmacılara göre, çocuklar üç yaşından itibaren yavaş yavaş dinî nitelikli sözlerle, heyecanlarla ve korkularla ilgilenmeye başlarlar. Bunun için çocuklar yapmış oldukları bazı yanlış hareketlerinden dolayı; "böyle yaparsan Allah seni cehennemine koyar", "Allah seni taş eder" gibi sözlerle korkutulmamalıdırlar. Bu çeşit ifadeler yerine alternatif ifadelerle çocuk yaptığı yanlıştan vazgeçirilmelidir.
. Üç yaşından itibaren çocuğa din eğitimi verilmesi gerekir. Anne-baba bu yaştan itibaren çocuğa karşı dikkatli davranmalıdır. Üç-beş yaşlan arasındaki çocuklarda dinî his kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. Araştırmacılar bu yaşlarda çocuğun dinî ihtiyaçlarının canlılık kazandığını kabul etmektedirler. Çocuklar bu yaşlardan itibaren dinî konulan öğrenmek arzusundadırlar. Bunun için anne- babaya bu konularda bir takım sorular sorarlar. Anne-baba çocuğun bu sorularına kesinlikle kızarak, azarlayarak mukabele etmemelidir. Bilakis çocukların soru sormalarını önemli bir gelişme olarak kabul etmeli, sorulan bu sorulan anlaşılır, net ve kısa bir şekilde cevaplandırmalıdırlar. Dinî duyguların iyi gelişebilmesi için çocuklar kandil gecelerinde, ramazan aylarında, bayram ve cuma nazarla- rında camilere götürülmelidirler.
Çocukların yaşı ilerledikçe dinî duygulara karşı olan istek ve arzulan da artmaktadır. Yapılan araştırmalara göre; on-oniki yaş grubunda namaz kılan, oruç tutan çocukların sayısı yedi-dokuz yaş grubundan daha fazladır. Yedi-dokuz yaş grubunda dinî duygular çocukta duygusal bir karakter arzederken, on-oniki yaş grubundaki çocuklarda ise pratiğe dönüştürme isteği hakimdir. Çocuğun yaşı ilerledikçe büyüklerini taklit etme süreci de yavaş yavaş kaybolmaktadır. Hatta taklit ettikleri fertleri, anne-babalarını da aşarak daha güvenilir kaynaklardan daha doğru bilgiler öğrenmeye yönelmektedirler. Bunun için çeşitli kitaplar okumakta, araştırmalar yapmaktadırlar.
Çocukların dinî duygu ve düşünce gelişimlerine en çok katkı eden faktörler ailesi, sosyal çevresi ve kitle iletişim aletleridir. Dindar ailelerde çocuğun dinî duygu ve düşünce gelişimleri daha erken yaşlarda olurken; dine, ibadete ilgisiz olan ailelerin çocuklarında bu duygu ve düşünceler geç gelişmektedir. Dine ilgisiz ailelerin çocuklan, dinî konulan daha çok okul çağlarında kitaplardan, edindiği arkadaşlarından ve arkadaş ailelerinden öğrenmektedirler.

RUH SAĞLIĞI
Günümüz çocuk eğitimi anlayışında üzerinde en çok durulması ve geliştirilmesi gereken duygu sevgi duygusudur Sevgi duygusu, insanın doğuştan getirdiği bir duygudur. Bu duygu eğer sevilecek varlığa yöneltilirse insanı mutlu eder. Anne- babaların çocuklarına karşı duyduk- lan bu duygu yaratılıştan gelen bir duygudur. Bunun içindir ki anne- baba çocuğuna sevgi ve şefkatli davranır, onunla ciddi olarak ilgilenir, ihtiyaçlarını karşılar, terbiyesi ve eğitimi için gayret gösterir. Eğer öyle olmasaydı, anne-baba çocuk yetiştirmenin bunca zorluğu karşısında sabır ve tahammül göstermezdi.
İçinde büyüdüğü ailesinin sosyal yapısı ve değerleri çocuğun gelişimini etkilemektedir. Anne-babanın çocuklarına karşı takındıkları tavırlar, onların yetişmesinde olumlu ya da olumsuz bir takım davranışlara sebebiyet vermektedir. Anne ile babanın aile içi davranıştan çocukların yetişmesinde çok önemlidir. Birbirleri ile anlaşamayan eşler, bütün sevgilerini çocuklarına verebilecekleri gibi, tam tersine saldırgan bir tutuma da girebilirler. Anne-baba sevgisi ve ilgisinden yoksun olarak büyüyen çocuklarda bir takım davranış bozuklukları görülmektedir. Bunlar yemek yeme, temizlik alışkanlığı, oturup kalkmak, yürümek gibi becerilerde ve konuşma bozuklukları, zihin gelişiminde gecikme, dikkatini toplamada güçlük, başkaları ile ilişkiler kuramama, içe dönüklük, bencillik, saldırganlık., vb. şeklinde tezahür etmektedir.
Ruh sağlığının temelinde özellikle bebeklik ve okul öncesi çocukluk dönemlerinde çocuğa verilecek olan sıcak sevgi ve gösterilen yakın ilginin büyük önemi vardır. Bu dönemde çocuk güçsüzdür, bakılmak, korunmak ve kollanmak ister. Anne ve babasına bağlıdır. Sürekli deneme ve öğrenme içinde olan çocuk, bir yandan da hızlı bir zihin ve dil gelişmesi ile karşı karşıyadır. Mantıklı düşünme yeteneği sınırlı, duygu ve düşüncelerini anlatma gücü zayıftır. Çevresindeki olayları gerçeğe uygun tartışmadığı gibi, gördüklerini de yanlış yorumlar. Bu dönemde çocuğun duygulan çabuk iniş çıkış gösterir. Duygu ve düşüncelerini kolay anlatamaz. Korku ve kaygılarını abartır. Kendisine yabancı olan duyguları ayırdedemez. İç gözlem yeteneğinden yoksundur, güçsüzdür ve gelişmekte olan yetenekleri sınırlıdır.
Anne-babalar genellikle çocuklarını severler. Çocuklara karşı beslenen aşın sevgi de bazen yarar yerine çocuğa zarar verebilir. Çocuklar için en önemli şey, analı babalı bir ailede sevilerek, güven duyarak yetişmektir. Ancak, ülkemizde de son yıllarda giderek artan boşanma olayları zayıf genlerle yaratılmış olan çocukta bir takım ruhsal bozukluklara neden olmaktadır.
Çocuklar, büyüklerin kendilerine değer vermelerini ve işlerinde onlara yardım etmelerinden hoşlanırlar. Çocukların büyüklerle kurdukları ilişkiler sağlam temellere dayanırsa, yaşıtları arasında kendilerini rahat hissederler ve rahat hareket ederler. Çocuğa göre büyükler, herşeyi herkesten iyi bilirler, güçlü ve iyi kişilerdir. İnsan kişiliğine şekil veren eğitim ve öğretim yapıcı olmalıdır. Korkulu olaylarla sindirilen ve terbiye edilen çocuklarda kişilikte ona göre şekillenmektedir. Evde ve okulda alınan eğitim çocuğun hayatını etkileyecektir. Bunun için çocuktan sevgi, hoşgörü ve anlayış esirgenmemelidir. Dayakla yetiştirilen çocuklarda saplantılar oluşmakta, bilinçaltına yerleşen bu saplantılar ve korkular zamanla su yüzüne çıkarak çocukta hoş olmayan sonuçlara sebebiyet vermektedir. Böyle yetiştirilen çocuklar genellikle başarılı olamamakta, pısırık, başkalarına boyun eğen, inisiyatifsiz birer insan olarak yetişmektedirler.
---------------------
(*) Prof.Dr. Beyza BİLGİN,
"İslam’da Çocuk", Prof.Dr.
Atalay YÖRÜKOĞLU,
"Çocuk Ruh Sağlığı" eserlerinden yararlanılmıştır.