Makale

Mukaddes ve Nurlu Gece MİRAÇ KANDİLİ

ŞÜKRÜ ÖZBUĞDAY/ DİN İŞLERİ YÜKSEK KURULU ÜYESİ

Mukaddes ve Nurlu Gece
MİRAÇ KANDİLİ

Mübarek ve nurlu gecelerden olan kandillerin ikincisi, Miraç kandilini bir kere daha idrak etmek üzereyiz. Kameri aylardan Recep Ayının 27. gecesi Miraç Gecesidir. Bu da, 16 Kasım 1998 Pazartesi akşamına tesadüf etmektedir.
Miraç gecesi-, Yüce Allah’ın sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa (S.A.S.)’e büyük hakikatlerin ilahi sırlarını gösterdiği, vasıtaları kaldırarak ilahı vahye muhatap kıldığı, kendi hayatını ve kâiniatın sırlarını seyrettirdiği, mü’minlere beş vakit namazın farz kılındığı ve biz müslümanlar için de ilâhi lütuflarla dolu olan bir gecedir.
Peygamberimizin hayatı içinde önemli bir yeri olan Miraç, Allah’ın sadece Sevgili Rasülü Hz. Muhammed’e bir ihsanıdır. Bu gecede Cenab-ı Hakk, Hz. Muhammed’i Kudüs’ten başlayarak göklere, daha sonra da hiçbir insan ve hiçbir meleğin erişemeyeceği yüce makama yükseltmiştir.
Bir şairimiz bunu şöyle tasvir eder:
Serâpâ nûr olur gönlüm anarken ben o mirâcı,
Beyân etmek değil, hatta, tasavvurlar kimin harcı?
Yüce Allah, gönderdiği Peygamberlerini, tebliğ görevi ile başbaşa bırakmamış, onları vahiy ile yönlendirdiği gibi, zaman zaman çeşitli mucizelerle de desteklemiştir. İşte Sevgili Peygamberimizin en büyük mucizelerinden biri İsrâ ve Miraç hadisesidir. Hicretten bir yıl kadar önce bir gece vakti büyük melek Cebrail (a.s.) Hz. Peygamber (S.A.S.)’i “burak" adı verilen ve mahiyeti bizce bilinmeyen binek üzerinde, Mekke’deki Mes- cid-i Haram’dan alıp, Kudüs’teki Mescid-i Aksâ’ya götürdü. Peygamber Efendimiz’e yaptırılan bu yolculuğun Kudüs’e kadar olan bölümü Kur’an-ı Kerim’de şöyle anlatılmaktadır: ‘Kulu Muhammedi bir gece Mesdd-i Haram’dan, kendisine bir kısım âyetlerimizi göstermek için, çevresini mübarek kıldığımız Mes- tid-i Aksâya götüren Allah’ın şanı yücedir. Doğrusu O, işitir ve görür." “
İsrâ ve Miraç yolculuğunun Mescid-i Aksâ’dan sonraki bölümü hakkındaki bilgileri, Hz. Peygamber in hadislerinden öğreniyoruz. Bu konudaki hadisler özetle-, Hz. peygamber (S.A.S)’in Cebrâil (A.S.) refakatinde göklere yükseldiğini-, orada bazı peygamberlerle karşılaştığını, nihayet Cenab-ı Hakkin huzuruna çıktığını geniş bir şekilde anlatmaktadır.3 Ayrıca Mi- rac’ın sırlarla dolu bu bölümüne “Necm” sûresinde de işaret buyurulmuştur.4
İsrâ ve Miraç hadisesinin mü’minleri ilgilendiren yönü; mahiyetinden daha çok neticesi ve bu neticeden alınabilecek mesajlardır.
İsrâ ve Miraç olayının, müslümanlar için en önemli sonuçlarından birisi hiç şüphesiz, İslâm Dini’nin direği mesabesinde olan namazdır. Namaz Mü’minlere bir Miraç hediyesidir. Onun içindir ki “Namaz mü’minin miraa’ olmuştur. Nasıl ki Sevgili Peygamberimiz (S.A.S.), Miraç’ta, vasıtalardan arınmış olarak, Yüce Allah’la buluştu ise, mü min de namazda vasıtasız olarak doğrudan Rabbinin huzuruna çıkar-, sadece O’na kulluk etme ve sadece O’ndan yardım isteme fırsatı bulur. Öyle ise, mü’min, günde beş vakit namazını dikkatle ve huşu içerisinde edâ edecek olur ise, namaz onun için bir miraç olacak ve kul onunla Hakk’a yol bulacaktır.
İsrâ ve Miraçin diğer bir önemli sonucu Bakara suresi’nin son iki ayetinin nazil oluşudur. “Âmenerrasûlü" diye de anılan ve memleketimizde yatsı namazından sonra, mihrabiye olarak okunan bu mübarek ayetlerde-, ilahi emirler karşısında mutlak itaate yönelen mü’minlerin inançlarındaki sadakatleri ifade edilmektedir. Ayrıca bir önceki ayette geçen “İçinizdekileri açıklasanızda da gizleseniz de, Allah sizi hesaba çekecektir’ 151 haberiyle endişeye kapılan mü’minlere bu ayetlerle kolaylık bahşedilmiş, mükellefiyetler hafifletilmiştir. Böylece Allah’a tam itaat meyvelerini verirken yersiz kuşkular da bertaraf edilmiştir. Ayrıca bu âyetler Peygamberimizin hadislerinde övülmüş, her zaman ve özellikle yatmadan önce okunması tavsiye edilmiştir. Bir hadiste de: “Bu âyetlerin gece yatmadan önce okunması kişiye yeter".61 buyurulmuştur.
İsrâ ve Miracin üçüncü önemli sonucu ise, Peygamberimizin ümmetinden Allah’a şirk koşanlar dışındakilerin affe- dilebileceklerinin vâdedilmiş olmasıdır, insan bilerek ya da bilmeyerek pek çok günah işleyebilir. İşlenen günâhlardan dolayı pişmanlık duymak ve Allah’tan af dilemek, bir daha günah işlememeye azmetmek kaydıyla, Allah Teâlâ günahları affedebilir. Nitekim bu konuda Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurulmaktadır. “Allah kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz; bundan başkasını (günahtan) dilediği kimse için bağışlar. Allah’a ortak koşan kimse büyük günah (ile) iftira etmiş olur."7
Allah Teâlâ, bu büyük hadiseden bahseden ve aynı adı taşıyan İsrâ Sûresinde, Peygamberine vahyettiği ahlâk ve fazilet düsturlarını bildirmiştir ki, bu esaslar fert, aile ve toplumun huzuru için son derece lüzümludur. Hatırlamak bakımından bu âyetlerin meâllerini burada vermek istiyorum:
“Rabbin yalnız kendisine kulluk etmenizi, ana-babaya iyi davranmayı emretti. Onlardan biri veya her ikisi senin yanında yaşlanırsa, onlara karşı “öf bile deme; onları azarlama; ikisine de güzel söz söyle.’
“Onlara acıyarak alçak gönüllülük kanatlarını ger ve: “Rabbim! Küçükken beni yetiştirdikleri gibi, sen de onlara merhamet et de.’,8
“Yakınına, düşküne, yolcuya hakkını ver; elindekileri saçıp savurma." “Saçıp savuranlar şeytanlann dostlandırlar. Şeytan ise Rabbine karşı çok nankördür."
“Elini boynuna bağlayıp cimri kesilme, büsbütün açıp tutumsuz olma, yoksa pişman olur, açıkta kalırsın.’9
“Çocuklarınızı yoksulluk korkusuyla öldürmeyin. Biz onlara da size de rızık veririz, onları öldürmek şüphesiz büyük bir günahtır.’
“Sakın zinaya yaklaşmayın-, doğrusu bu çirkindir, kötü bir yoldur.’
“Allah’ın haram kıldığı cana haksız yere kıymayın. Haksız yere öldürülenin velisine bir yetki tanımışızdır. Artık o da öldürmekte aşın gitmesin. Zira kendisi ne de olsa yardım görmüştür."
“Yetimin malına, ergin çağa ulaşana kadar, en güzel şeklin dışında yaklaşmayın. Verdiğiniz sözü de yerine getirin. Çünkü verilen söz, sorumluluğu gerektirir."
“Bir şeyi ölçtüğünüz zaman, tastamam ölçün, doğru terazi ile tartın. Böyle yapmak, sonuç itibariyle daha güzel ve daha iyidir."
“Bilmediğin şeyin ardına düşme; Çünkü kulak, göz ve kalp, bunlann hepsi o şeyden sorumlu olur."
“Yeryüzünde böbürlenerek yürüme, çünkü sen ne yeri delebilir ve ne de boyca dağlara ulaşabilirsin."
“Bunların hepsi, Rabbinin katında beğenilmeyen kötü şeylerdir."
Bu vahyedilen hakikatleri şöyle özetleyebiliriz: Yalnız Allah’a ibâdet etmeli, O’na hiçbir şeyi ortak koşmamalı, anne-babaya hürmet ve itaat etmeli, hısım-akrabaya, fakir ve yoksullara, yolculara, gurbette kalmış kimselere yardım etmeli, israf
ve cimrilikten sakınarak kazana yerli yerinde harcamalı, çocukları öldürmemeli ve onlara gereken değer verilmeli, toplumu ve aileyi temelinden sarsan zinaya ve ona teşvik eden sebeplere yaklaşmamalı, insan hayatına saygı gösterilmeli, yetimlere iyi davranarak onların haklarını korumalı, verilen sözde mutlaka durmalı, ölçü tartıda ve her söz ve davranışımızda doğruluğa dikkat etmeli, hile yapmamalı, bilinmeyen bir şeyin ardına düşüp, körü körüne onun peşinden gitmemeli, yeryüzünde kibir ve gurur taslayarak yürünmemelidir.
Dikkat edilecek olursa bu sayılan prensipler, fert ve toplumun manevi huzuru, iyilik ve güzelliklerin kaynağı ve ahlâkî seviyenin tekâmülü için gerekli olan evrensel prensiplerdir.
Miraç Kandili aydınlığını fırsat bilerek çeşitli sebeplerle lekelenen kalplerimizi önce tevbe ve istiğfar ile temizlemeli, sonra da Allah sevgisi, insan sevgisi ve vatan sevgisi ile doldurarak iyi bir kul, olgun bir mü’min olmaya gayret göstermeliyiz. Fitne, fesat, tefrika, gıybet ve iftira gibi bizi birbirimize düşman eden kötülüklerden uzak durmalı, dargınlık ve kırgınlıkları ortadan kaldırarak kucaklaşmalı; bir olmaya, diri olmaya çaba sarfetmeliyiz.
Bu kandilin ışığında, “Mü’minler ancak kardeştir” 12 tefrikaya düşmeyin’13 âyetlerindeki emirleri bir kere daha düşünmek suretiyle, birlik ve beraberliğimizi pekiştirmeli, düzen ve huzurumuzu bozmak isteyenlere fırsat vermemeliyiz.
Bu geceye mahsus özel bir ibadet şekli olmamakla birlikte, kaza namazı veya nafile namaz kılmak sevaba vesile olur. Ayrıca, Kur’an okumalı, tevbe, istiğfar ve dua etmeli, yoksullara ve kimsesiz çocuklara yardım ederek sevindirmeliyiz.
Miraç Kandil’inin, ülkemiz ve milletimiz için hayırlara vesile olmasını Cenâb-ı Hak’tan niyaz eder, bütün okuyucularımın kandillerini tebrik ederim.

(1) Ali Ulvî KURUCU
(2) İsrâ, 17/1.
(3) Bkz. Buhârî; Bed’ül-Halk, 6; Müslim-, iman, 264.
(4) Bkz. Necm; 53/7-18.
(5) Bakara, 2/284.
(6) Buhârî; Fedail’ül-Kur’an, 10,27,34; Müslim; Salât’ül-Misâfirîn, 255,256.
(7) Nisâ, 4/48.
(8) İsrâ; 17/23-24.
(9) İsrâ; 17/26-27.
(10) isrâ; 17/29.
(11) isrâ; 17/31-38.
(12) Bkz. Hucurât; 49/10.
(13) Bkz. Al-i İmran; 3/103.