Makale

FİZİK KÜLTÜRÜ VE YAŞLANMA YÜZ YIL YAŞAMA

FİZİK KÜLTÜRÜ VE YAŞLANMA

YÜZ YIL YAŞAMA1

Yazarı: Dr. Velyko NARANÇİÇ

Tercüme Eden: Prof. M. Tayyib OKİÇ

Gerek umûmî hayat seviyesinin yükselmesi, gerek hıfzıssıhha imkânla­rının gelişmesi ve bu arada tababetin, bilhassa préventif - önleyici taba­betin terakkisi sayesinde yaşlı insanların sayısı günden güne artmaktadır. Fakat (insanın faal durumunu muhafaza etmeksizin) sâdece ömrünün uzatılması, hem kendisine, hem de etrafındakilere yük halinde sürünüp gide­cek yaşlılar sayısını artırmaktan başka bir şeye yaramayacaktır. Asıl mesele, son nefese kadar ihtiyarlığın dinç ve hafif bir şekilde geçmesi için beden ve ruh kuvvetini muhafaza edebilmektir. İtalyan gérontologue’u Barbera bu hedefi şu vecîze ile ifâde etmektedir: “Yalnız, hayâta yılları değil, yıllara da hayâtı eklemek lâzımdır". Spor tababeti ve gérontologie, canlılığı muhafa­zada beden eğitiminin oynadığı rol üzerinde bilhassa durmaktadır. İdman yalnızca adale sistemini değil, aynı zamanda bütün uzuvları kuvvetlendir­mekte ve fazla yağ birikimine mâni olmaktadır.

Önleyici tababet faâliyetinin yayılması sayesinde ömrü kısaltan âmiller bertaraf edilecek ve ömürler uzatılacaktır. Bu âmiller bugün için az değildir. Meşhur Alman pathologue’u Aşhof, "insan ölmüyor, öldürülüyor" demek­tedir ki, bundan kastı, önlenebilir mâhiyette olan infectif - intânî hastalık­lardır. Rus gérontologue’larına göre bedenimiz asgarî 200 senelik bir ömür geçirecek şekilde yapılmıştır, fakat gayr-i tabiî modern rythm ve hareketsiz­lik neticesinde uzuvlar vazife görememekte, ömür de kısalmaktadır.

________________

Mısır - Hindistan - Talmûd:

Hareketin lüzumluluğuna daha en eski medeniyetlerde bile ihtiyaç du­yulmuştu. Eski Mısır’da tedavi maksadıyla dînî rakslar icra edilirdi. Hindis­tan’ın kadîm medeniyeti, önleyici tabâbetin açık bir misâlini yogi idmanla­rında vermiştir ki, bunlar, hyper urbanisé - aşırı şehirleştirilmiş insanoğluna bugün bile aynı maksatla hizmet etmektedir. Fakat bu hareketlerin özünü ve en güzel ifadesini İslâmiyet’te bulmaktayız. Yahudilik ve Hıristiyanlık gibi, İslâmiyet de, dinlerin beşiği olan Arab ülkelerinde zuhur etti. Yeter derece suyu olmayan bu yerlerde hıfzıssıhha fikrinin tâ Sümerlilerdenberi kuvve­tini muhafaza etmesi dikkate şâyandır. Talmûd’da, bulaşıcı hastalıklardan korunma, beslenme vs hakkında birçok hıfzıssıhha talimâtı bulmak­tayız.

Bütün din kurucuları arasında tabâbeti en iyi bilen Hz. Muhammed (sav) olmuş­tur. Bütün kadîm hıfzıssıhha malûmatını nefsinde toplamış ve müminleri dinî yönden bunlarla vazifeli kılmıştır.2 İslâmiyet’te olduğu kadar hiçbir din­de ferdin sıhhatiyle ilgili bu nisbette talimat yoktur. Müminler suyun bulun­madığı yerde toz sürünürler ve böylece, teknik bir şekilde derilerinden pis­liği atmış olurlar. Suyun kifayetsizliğine rağmen fert hıfzıssıhhasının muhafazası, belki de artan ruhî tazyik kanunu tesiriyle ortaya çıkmıştır: tıpkı iç­kinin çok kullanıldığı ülkelerde yeşilây cemiyetlerinin; hayvanî yağlı gıda­nın kullanıldığı memleketlerde sebze yiyen végétarien’lerin zuhur edişi gibi.

İslâmiyet:

İslâmiyet, günlük hayatta, hıfzıssıhha nizâmının tatbîki gayretleriyle doludur. İslâmiyet kadar hiçbir din insanın mahrem hayâtına girmiş değildir. Domuz eti ve alkol böylece yasaklanmış, boynu ve elleri sıkmayan rahat gömlekler yapılmıştır. Elbise hususunda o kadar ileri gidilmiştir ki, küçük abdest çömelmeden yapılamaz, böylece de idrar kesesinin tamamen boşal­tılması temin edilirdi. Çakşırlar da ön tarafları yarmasız olarak dikilmişti. Sünnet, zührevî hastalıklardan koruyordu.

Fakat İslâmiyet ibâdette ferd hıfzıssıhhasını ve spor tabâbetini zirveye çıkarmıştır. İslâm müminleri günde beş defa namaz kılarlar. Namazdan ev­vel her sefer abdest almak mecburiyeti vardır. Yâni dirseklere kadar elleri, bileklere kadar ayakları yıkamak, ağzı çalkalamak; burnu, enseyi, kulakları ve başın üstünü yıkamak lâzımdır. İbâdete ancak bunlardan sonra hazır olu­nabilir.3 Şimdi spor, hıfzıssıhhası bakımından en enteresan taraf gelmekte­dir. Her namazda 10-15 defa büyük eğilme (rükû) yapmak ve alınla yere dokunmak (secdeye kapanmak) lâzımdır. Namaz günde beş defa kılındığı­na göre 77 civarında rükû ve secde yapılmaktadır. En yaşlı insanları dahi sistematik bedenî idmana mecbur kılıcı daha müessir bir usûl var mıdır? Hıfzıssıhha jimnastiğinin bu şekli elbette müsbet neticelerden ârî kalamaz. Müslümanların oturduğu ülkelerde yaşamış olan bir kimse, oralardaki yaşlı insanların —diğer dinlerdeki yaşlılardan— daha dinç, daha az şişman olup dimdik durduklarını, zürriyyet yönünden daha müstaid olduklarını müşâhede edebilir.

Müslümanların günlük ibâdetlerinde idman usûlünü tatbik ettiklerini göz önüne alarak, müslim ve gayr-i müslim yaşlılarla bazı yaşlı sporcuları muayeneye tabi tuttuk. Muâyene esnasında kalb gözleri sistemi fonksiyo­nuna, adalelerin elastikiyetine, reflekslere ve sâireye bilhassa dikkat edil­miştir. Netîce, müslüman yaşlılarla müslüman sporcuların ötekilerden daha iyi durumda olduklarını göstermiştir. Unutmamalıyız ki, Sovyet Rusya, Tür­kiye ve İran’daki bütün yaşlılık rekorları tamamen müslümanlara aittir. Gérontologie ilminin en son neticeleri, en iyi sıhhate ulaşmak için günde 10-20 dakikalık oda jimnastiği yapmanın kâfi geleceğini göstermektedir. Gérontologue Hans Tsalen ve Lokl’un iddialarına göre: "Günde 20 dakika­lık jimnastik, hayatı birkaç on sene uzatacaktır".

Kurtarıcı jimnastik:

Bugün tıb ve spor mütehassıslarını meşgul eden başlıca mesele, hal-i hazır şartlar içinde, ileri yaşlarda olan kadın ve erkeklerin her gün kısa süreli jimnastikle veya haftada 1-2 defa bir sporla meşgul olmalarını müm­kün kılmak ve onları bu işe sevk etmektir.

Sabah idmanları bilhassa mühimdir. Zira gece boyunca dolan karın boşluklarındaki damar teknesinin en kolay ve en süratli şekilde boşaltılma­sı bu idmanlarla mümkün olmaktadır. Başka ahvalde saatlerce süren bu iş, idmanla birkaç dakikada halloluverir. Bu sûretle kan deverana sevkedilir ve tortulaşması önlenir, böylece kan kaplarının elâstikîyeti muhafaza edilir. Bu ise, fizyolojik muvazeneyi temin husûsunda büyük rol oynamaktadır.

Vaktiyle Yogizm’in ve İslâmiyet’in —dînî yoldan— elde ettiklerine bu­gün beden hareketlerinin faydalarını zihinlere yerleştirmek suretiyle ulaşı­labilir. Teknolojik medeniyet bizi buna gittikçe zorlamaktadır. Zira bu me­deniyet tabiî hareketleri azaltmakta ve neticede muâsır insanlarda birçok yeni hastalıklar tevlîd etmektedir.

__________________________________________________

(1) Bu makale Belgrad’da intişar eden haftalık "Nedeljne Novine (NİN)" gazetesinin 11 Ocak 1970 tarihli nüshasında çıkmıştır.

Belgrad’daki “POLITIKA” ve Zagreb’deki “VUESNİK U SRUEDU (VUS)” gazeteleri gibi Yugoslav matbuatında —sebepsiz olarak— müteaddit defalar, İslâm dini ve İslâm uluları hakkında yalan, iftira ve hakaret dolu aleyhde neşriyattan sonra Dr. Narançiç’in, hakîkî ilim adamına yakışır bir tarzda, bitarafâne ve etraflıca yazılan bu tedkîkî, Müslümanlarca ve hakîkati seven herkesçe sevinç ve takdirle karşılanmıştır. Şimdilik bunu bir fâl-i hayır kabûl ediyor, artık eski kötü itiyadlardan bıkılmış ve vazgeçilmiş olmasını, haklı olarak, ümid ve temenni ediyoruz. Prof. Bojidar Kovaçeviç ile Dr. Narançiç gibi şerefli isimlerin mevcûdiyeti bu ümidimizi kuvvetlen­dirmektedir.

(2) İslâmî görüşe pek muvafık olmayan bu hükmü müellifin gayr-i müslim oluşuna ve taşıdığı iyi niyyete verebiliriz.

(3) Müellif burada mühim bir husûsu unutmuştur. Her Müslüman haftada en az bir defa (ve tercihan Cuma gününde, Cuma namazı sebebiyle) baştan ayağa yıkan­mak, gusletmek mükellefiyetindedir. Ayrıca her cinsî birleşmeden sonra da boy abdesti almak zorundadır.