Dr. Âmil ÇELEBİOĞLU
Süleyman Mehmed Nahîfî, mîlâdî on yedinci asrın takriben ortalarında doğmuştur. Babası Abdurrahman, onun da babası Yazıcı Salih’dir.1 Devrinin meşhur âlim ve hattatlarından ve aynı zamanda nakşibendî tarikatı şeyhlerinden olan Müstakimzâde Süleyman Sa’deddin Efendi (1718-1787) ile amca çocuklarıdır.2
Nahîfî, rahatlıkla Arapça, Farsça tercümeler yapacak ve şiirler yazacak kadar bu dillere ve kültürlerine hâkimdir. Meşhur hattat Hâfız Osman’dan sülüs ve nesih’den icâzet alıp sonraları ta’lîkde de mahâret kazanmıştır.3
Babasının yeniçeri olması hasebiyle Nahîfî de ilkin yeniçeri kalemine girer. Ebû Kavuk Mehmed Paşa’nın yanında yazıcı olarak İran taraflarını, ayrıca Konya tarîkıyla Mısır’ı, İbrâhim Ağa (Dâmad İbrâhim Paşa) yanında da Avusturya taraflarını dolaşır. Baş Mukataacılık, şıkk-ı sânî defterdarlığı gibi vazifelerde bulunup en son defterdâr-ı şıkk-ı sânî iken kendi isteği ile mütekâid olur. 1151 (1738-39) de âlem-i cemâle intikal eder. Mezarı, Topkapı dışında “Müslüman Fransız Mezarlığı” yanındaki köşededir. Taşındaki kıt’anın “Bu Süleyman-ı Nahîfî rûhuna el-Fâtiha” mısra’ı ölüm târihini verir.4
Süleyman Nahîfî, ilmi ve kültürüyle kuvvetli ve dînî heyecanı hâkim velûd bir san’atkârdır. En çok na’t-ı şerîf yazan şâirlerimizden birisidir.
“Bülbül-i nâlân olup
Çağırırım dost dost
Ol güle hayran olup
Çağırırım dost dost.
Cezbe-i şevk u visal
Buldu Nahîfî kemâl
Yunus u Mısrî-misâl
Çağırırım dost dost.”
gibi Yûnus tesirinde birçok İlâhileri ve çeşitli makamlarda bestelenmiş şiirleri vardır.5
Dîvan, Hilyetü’l-Envâr, Mevlîdü’n-Nebî, Kasîde-i Bürde şerh ve tahmisleri gibi vs. eserlerinin yanında Nahîfî’nin asıl şöhretini, Hazret-i Mevlânâ’nın altı ciltlik Mesnevî’sinin manzum tercemesi sağlamıştır.6
İslâmî edebiyatta “Fazîlet-nâmeler” umûmî adı altında edebî bir nev’i olarak gruplandırabileceğimiz ve şimdiye kadar bütünüyle üzerinde durulmamış bir hayli eser mevcuddur.
Hemen her mevzuda manzum veya mensur olarak çeşitli fazîlet-nâmeler, te’lif veya terceme olarak kaleme alınmıştır, içlerinde gerçekten târihî ve edebî kıymeti hâiz olanlar çoktur. Bunlar, mevzularına ve şekillerine göre tasnif edilip incelendikçe bilhassa İslâmî Türk edebiyatındaki edebî nevi’lerin ve şiir mevzularının sanıldığından çok daha fazla olduğu bu vesîle ile de görülecektir.
Manzum veya mensur, küçük veya büyük hacimde karşılaştığımız fazîlet - nâme tipindeki eserler, çok kere isimleriyle nevi’lerini ve muhtevalarını belirttiği gibi değişik bir adla da karşımıza çıkmaktadırlar.
Fazîlet-nâmeler, İslâm âleminin mukaddes şehirlerinin faziletine, târihine ve çeşitli husûsiyetlerine dâir olabilirler; Fezâilü’l-Mekke, Fezâilü Mekke ve’l- Medîne ve’l-Kuds, Fezâil-i Harameyn-i Şerîfeyn, Fezâil-i Mısr, Fezâil-i Şam vs. gibi. Veya Fezâil-i Mescid-i Aksâ, Fezâil-i Hulefâ-i Râşidîn, Fezâil-i Hazret-i Alî, Fezâil-i Kureyş, Fezâilü’l-Etrak gibi ma’bed, halîfe, şahıs ve milletlerin fazîlet ve husûsiyetlerine dâirdir. Yâhud da Fezâil-i Kur’ân, Fezâilü’l-Cihad, Fezâilü’l-Ezkâr, Fezâilü’ş-Şuhûr, Fezâil-i Ramazan, Fezâilü’s-Sıyâm gibi değişik mevzulardadır.
Bunlardan takdîm etmiş olduğumuz Süleyman Mehmed Nahîfî’nin “Fazîlet-i Savm”ı, mesnevî şeklinde olup iki yüz elli üç beyitten ibarettir. Bunun, müstakil bir eser olması mümkün olduğu gibi Nahîfî’nin yine mesnevî tarzında “Zuhrü’l- Ahire” adlı eserinin son kısmı olması da muhtemeldir.
Bu eserin, İstanbul kütüphanelerinde rastladığımız iki nüshası da bir mecmua içindedir. Birisi hayli imlâ ve istinsah hatâlarıyla doludur.7 İkincisiyse daha sağlam görünmektedir.8 Metnini verdiğimiz ikinci nüshanın bulunduğu mecmuada Nahîfî’nin şu eserleri de mevcuddur:
1. Mevlîdü’n-Nebî, 1a - 21b
2. Risâle-i Mi’râciye, 21b - 42a
3. Hicretü’n-Nebî, 42a - 56b
4. Hilyetü’l-Envâr, 57a - 113a
5. Zuhrü’l-Ahire, 113b - 132b
6. Enfüs-ü Âfâk, 132b - 152a
7. Nasîhatü’l-Vüzerâ, 152b - 160a
8. Ravzatü’s-Safâ fî Sîreti’l-Mustafâ, 161b - 198b.
Bunlardan yedinci ve sekizinci risâleler mensur, diğerleri manzumdur.
________________________________________________
(1) Mecelletü’n-nisab, Müstakimzade Süleyman Sa’deddin, Süleymaniye ktp. No: 628
(2) Mecelletü’n-nisab, Müstakimzade Süleyman Sa’deddin, Süleymaniye ktp. No: 628
(3) Mecelletü’n-nisab, Müstakimzade Süleyman Sa’deddin, Süleymaniye ktp. No: 628
(4) Boğaziçi köprüsü çevre yolları hafriyatı dolayısıyla Nahîfî merhûmun yakın zamana kadar mevcud olan mezarının kaybolduğu duyulmuşsa da bizzat kontrol etmemiz mümkün olamamıştır.
(5) Tercemetü’l-Meşâyih. Hüseyin Ayvansarayi, Süleymaniye ktp., Esad Ef. bl. No: 2705.
(6) Daha fazla malumat için bakınız: Mesnevî-i Şerîf, aslı ve sadeleştirilmişiyle manzum Nahifî tercümesi, Hazırlayan: Âmil Çelebioğlu, c. 1-2, 1967, c. 3-4, 1969, İst.
(7) Süleymaniye ktp., Mihrişah Sultan bl., No. 399, yk. 236-242.
(8) Süleymaniye ktp., Hamidiye bl. No. 252/5 yk: 127-132; Ölç: 272x160, 198x92, st: 28, yz: nesih, kt: âharlı, krem renginde, su yollu ve su damgalı, mihrâbiye ve mevzu başlıkları rûmi, hatâî motifli nefis tezhibli, cedveller yaldız, ct. kahverengi, meşin, tam ve çeyrek yaldız şemseli, mıklaplı.
_________________________________________________
FAZÎLET-İ SAVM-I ŞEHR-İ RAMAZAN
127b
Rükn-i İslâmın biri ey nîk-nâm
Oldu rükn-i rûze-i şehr-i sıyâm
128a
Savmdır sermâye-i şevk u ferah
Savmdır dâğ-ı dil-i hüzn ü terah
Oldu a’mâlin şerif ü efdâli
Savm-ı pâk-i mazhar-ı es’savmu lî
Savmdır müsteclib-i ferrûbihi
Feyz-yâb-ı va’de-i eczibihi
5. Reh-nümâ-yı cennet-i Adn-i berîn
Cünnet-i hâs-ı ibâd-ı sâimîn
Sâimîn-i mü’minîne bî-gümân
Didi peygamber ki vardır ferhatân
Biri anın ferhat-i iftardır
Hem ikinci ru’yet-i didardır
Ya’ni kim zevk-ı tecellî-i likâ
Maksad-ı aksâ-yı ashâb-ı bekâ
Bundan a’lâ ârife var mı murâd
Kim cemâlin göstere Rabbü’l-ibâd
10. Mefhar-ı âlem rivayet eyledi
Hak Taâlâ’dan hikâyet eyledi
Kim hadis-i kudsidir fehm it anı
Canda hıfz eyle bu kavl-i rûşeni
Âdem oğlu itse bir hüsn-i amel
Ecri tâ ondan yidi yüzdür emel
Fi’l-i savm ammâ benimdir didi Hak
Eylerim ana mücâzâtı ehak
Cümle-i tâat ana mahsûs iken
Rûzenin bu fazlın idrâk eyle sen
15. Zâtına tahsis idüp Rabb-ı Kerim
Ehl-i savmın eyledi ecrin azîm
Hem hadîsinde didi Fahr-i enâm
Rûh-ı pâkine salât ile selâm
Fazl-ı şehr-i rûzeden virdi haber
Ümmete lûtf ile itdi müjdeler
Didi kim olup muzâaf ziyneti
Her sene tezyin iderler cenneti
Çünki teşrif eyleye mâh-ı sıyâm
İre bu vech ile havrâya peyâm
20. Leyle-i ûlâ idince ibtidâ
Ol gice sâdır ola emr-i Hudâ
İre tarf-ı arşdan bir bâd-ı hûb
Gülşen-i Firdevs’e lûtf ile hubûb
Berk-ı eşcâra dokundukça nesîm
Eyleye nezzâre havrâ-yı Naîm
Fehm ider ol neş’eden ser-cümle hûr
Âleme geldi yine mâh-ı sürür
Eyleyüp şevk ile takdîs-i Samed
Diyeler ey Kaadir ü Ferd ü Ehad
25. Kim bu şehri rûzede sâim ola
Tâatında sıdk ile kaaim ola
Eyleyüp tezvîc ana yâ Rab bizi
Rûşen eyle dide-i bînâmızı
Olsun onlar kâm-yâb-ı izdivâc
İdelim anlarla kesb-i ibtihâc
Eyle fazlından ibâdı behre-ver
Her tarafdan rûşen olsun dîdeler
İde sâim kullarına Rab muîn
Behre-yâb-ı izdivâc-ı hûr-i în
30. Hûr-i în ammâ ki nûr-ı ayn-ı can
Nakş-ı hüsnü hayret-efzâ-yı cihan
128b
Çeşm ü ebrû can-fezâ vü dil-firîb
Hüsn-i tal’at âteş-i sabr u şekib
Cebhesinde muhtefî sad mihr ü
Mâh
Şem’inin pervanesi peyk-i nigâh
Kaddi dilkeş şîve-i reftârı hûb
Hüsn-i hulkı nüsha-i cezb-i kulûb
Hüsn-i güftârı hitâb-âmiz-i nâz
Lûtf-ı reftârı şerer-hîz-i niyâz
35. Zevk-ı vaslı mâye-i ömr-i ebed
İşvesi berk-efken-i sabr u hıred
Ârız olmaz hüsnüne şeyb ü herem
Bilmez aslâ n’olduğun hüzn ü elem
Kârı dâim nağme-i ıyş u farab
Cünbişi mevkûf-ı etvâr-ı edeb
Sen esîr-i lezzet-i arz-ı niyaz
Ol dakaayık-güster-i envâ’-ı nâz
Sen mey-i ışk ile ser-germ-i vedâd
Ol müheyyâ girde-i nukl-ı murâd
40. Sohbetinden âdeme gelmez melâl
Hicrine bir dem rızâ emr-i muhal
Hüsnüne aşk u mahabbet dâimâ
Artar eksilmez zihî zevk u safâ
Hûr-ı îne olmadı, mevt-ü âdem
Hüsnü mevkûf-ı tarâvet dembedem
Gayre bakmaz hüsn ile olsa melek
Ana ancak hâtır-ı şevher gerek
Vasf olunmaz hüsnü lâfz u harf ile
Lûtfun anla kaasıratü’s-sarf ile
45. Haymesi ak inciden âmâdedir
Hüsnüne ins ü melek dil-dâdedir
Hûr-ı maksûrât-ı Firdevsî makaam
Hacle-gâh-ârâ-yı va’d-i fi’l-hıyâm
Ola yitmiş hülleden pîrâyesi
Her biri hüsn ü behâ sermâyesi
Birbirinin levnine hâil değil
Levninin keyfiyyeti zâil değil
Her biri olmuş muattar tîb ile
Revnak-efzâ hulle-i pür-zîb ile
50. Nefha-pîrâ ola yitmiş dürlü tîb
Itri hoş-bû levni hûb u dil-firîb
Bir serîr üstünde her bir hûr-i în
Ol serîr ammâ ki gâyet dil-nişîn
Vaz’u tarhı dürr ile mensûcdur
Hem kızıl yâkuut ile memzûcdur
Ferş-i istebrakla zîbende bisât
Bâis-i envâ’-ı şevk u inbisât
Ola yitmiş ferş-i nerm ü dil-pesend
Ol serîr-i dilkeşe pîrâye bend
55. Oldu yitmiş câriye her hûr ile
Sanki encümdür meh-i pür-nûr ile
Bendegân-ı sâimîne ol İlâh
Bunca ihsân eyledi bî-iştibâh
Zikr olan eltâf-ı Rabb-i zi’l-minen
Oldu her bir rûze mâh-ı rûzeden
Ya’ni bunca fazl-ı Rabb-i muktedir
Ecr-i savm-ı yevm-i şehr-i rûzedir
Tâat-ı uhrânın ecri gayrdır
Fi’l-i hayrın bil cezâsı hayrdır
129a
60. Ol Kerîm’in gör kemât-i kudretin
Eyle endîşe nevâl-i ni’metin
Cümle kullar kim anın mahlûkudur
Cümle ni’met-dîdevü merzûkudur
Gör atâsın bî-nefâd ü bî-hisâb
Eyler ihsân ücret-i ecr ü sevâb
Nef’-i tâat darr-ı ısyân yok ana
Hep sana âid ne eylersen sana
Rabbenâ aslihlenâ a’mâlenâ
A’tinâ mes’ûlenâ a’mâlenâ
65. Sen de insâf eyle ey abd-i hakîr
Gör ne ihsanlar ider Rabb-i Kadîr
Eyleyüp tâat-i Hakk’a sa’y-i tâm
İdegör savm u salâta ihtimâm
Sınf-ı a’mâl içre yokaur mâ-hasal
Savma benzer ya’ni bir hâlis amel
Fazl u ihsanıyla Rabbü’l-âlemîn
Hem riyâdan eyledi savmı emîn
Gayri tâatde olur havf-ı riyâ
Rûzedir ammâ emîn-i Kibriya
70. El-hazer gâyet riyâdan kıl hazer
Hüsn-i a’mâli riyâ berbâd ider
Savm odur kim sâhibi âgâh ola
Niyyeti mutlak li-vechi’llâh ola
Savm ammâ ola ber-vefk-ı rızâ
Sanma kim taklîd-i inde’l-iktizâ
Sıdk ile ihlâs ile kaaim ola
Serbeser a’zâsı hep sâim ola
Şâd olup teşrîf-i mâh-ı savm ile
Gam çeke noksân-ı leyi ü yevm ile
75. Açtığı ol günde âdet bilmeye
Kendüyi ehl-i nedâmet kılmaya
Şâd olup hengâm-ı teşrifinde hem
Hîn-i tevrî’ eyleye izhâr-ı gam
Kalb ü kavli fi’line yeksân ola
Tâ sezâ-yı rahmet ü ihsân ola
Rûzenin gör fazlın ey zât-ı lâtif
Çünki teşrîf ide bu şehr-i şerîf
Cümle ebvâb-ı semâ meftûh olur
Rahmet-i Hak feyz-bahş-ı rûh olur
80. Nefha-i can-bahş-i rahmet subh u Şâm
Ehl-i tâata olur zîb-i meşâm
Ol safâyı ehl-i hâl olan bilür
Mazhar-ı sırr-ı kemâl olan bilür
Serbeser bâb-ı cehennem bend Olur
Kullara eltâf-ı bî-mânend olur
Feyz-i teşrifi bu mâhın hem dahi
Nâil-i feyz eyler ehl-i berzahı
Ref’ olup kabrin azâbı cümleden
Kesb-i âsâyiş iderler cân u ten
85. Hizb-i şeytan mazhar-ı tedmîr olur
Her biri pâ-beste-i zencîr olur
İmdi bil kadrin derûnun pâk kıl
Nâ-sezâ ef’âlden imsâk kıl
Kıl meâsîden menâhîden hazer
İtmesün gafletle evkâtın güzer
Tevbe kıl cümle zünûbundan Tamâm
İdegör hüsn-i kıyâma ihtimâm
129b
Kizb-ü gıybet zemm-ü bühtan eyleme
Savmını bîhûde noksân eyleme
90. Bid’at-ı menhiyyeden eyle hazer
Hem harâma eyleme sarf-ı nazar
İrtikâb-ı lehv ü mâlâya’niden
Eyle zabt-ı dîde vü sem’ü dehen
Kalbine yol bulmasın sa’y it meded
Kimseye bu’z u adavet yâ hased
Hasmı irzâ deynini eyle kazâ
Râh-ı Hak’da ol talebkâr-ı rızâ
Gıll u gışdan kıl müberrâ sîneni
Jeng-dâr itme sakın âyîneni
95. Kıl haram ile hazer iftardan
Havf u haşyet eyle ol Gaffâr’dan
İtmeğe infâk-ı etbâ’u ayâl
Sa’y kıl tâ idesin kesb-i helâl
Müştebih lokma gıdâsından sakın
Nefs-i bed-kârın hevâsından sakın
Eyle perhiz-i hatâ yâ vü zelel
Olmasın savmın keder-yâb-ı halel
Zikr ü teşbih ü tilâvet üzre ol
Hakk’a tâat ü ibâdet üzre ol
100. Mescide var kalbi tefrîh eyle gel
Zikr ü tesbîh ü terâvîh eyle gel
Fî FARZİYYETİ’S-SAVM
Şehr-i mahsûs oldu çün şehr-i Sıyâm
Farzdır anda oruç tutmak tamâm
Müslimîn ü müslimâta muttasıl
Mâh-ı savmın rûzesi farz oldu bil
Sâf idüp âyine-i cân u dili
Sâim olmak yâni şehr-i kâmili
Sâbit oldu hükm-i istitbâ ile
Rûzenin farziyyeti icmâ’ ile
105. Kim anın farziyyetin inkâr ider
Şer’-i âlî-şân anı ikfâr ider
Özr-i şer’î olmadıkça bil ayân
Ruhsat-ı iftâr yokdur bî-gümân
Her mükellef zümre-i İslâmdan
İmtinâ’ itmez anı itmâmdan
Müslime farz oldu bu savmı edâ
Özr ile terk eylese eyler kazâ
Oldu haddi rûzenin bî-reyb ü şek
Fecr-i sâniden gurûb-ı şemse dek
110. Fecr-i sânî bil odur olsa bedîd
Fark ola târ-ı siyâh ile sefîd
Çünki teşrîf eyleye mâh-ı sıyâm
Ekl ü şürb vat’î olur gündüz Harâm
Savm odur niyyet kılup bî-imtinâ’
Olmaya hîç ekl ü şürb ile cimâ’
Bil ki oldu savma niyyet eylemek
Gîceden tâ dahve-i kübrâya dek
Didiler ba’zı rivâyetde kibâr
Niyyetin encamıdır nısfü’n-nehâr
115. Dahve-i kübrâ zevâl ü intisâf
Akreb oldu birbirine bî-hilâf
Maksad oldur niyyet-i sâim tamâm
Ekserinde gündüzün bulsun nizâm
130a
Tâsi’ u işrîn-i Şa’bân olsa nâs
Eylemek lâzım hilâli iltimâs
Görseler ol gün hilâl-i savmı ger
Eylesünler savma niyyet serbeser
Ger görünmezse hilâl-i savmı bil
Mâh-ı Şa’bânı otuz tekmîl kıl
120. Sonra mâh-ı rûzedir bî-kîl ü kaal
Zâhir olsun olmasın şekl-i hilâl.
FÎ BEYÂNI SADAKATİ’L-FITR
Savm-ı mâh-ı rûzede bi-reyb ü şek
Fıtr içün vâcib tasadduk eylemek
Müslim-i sâhib-nisâba bi’t-tamâm
Fıtra vâcib inde-tekmîli’s-sıyâm
Hâcet-i asliyyeden zâid eğer
İtse temlik-i nisâb-ı mu’teber
Fazla olsa ya’ni ol mâl-i hasen
Meskeninden hem esâs-ı beytden
125. Ana fıtr içün tasadduk bî-güman
Vâcib oldu hükm-ı şer’ ile ayan
Kendi nefsinden olup niyyet-nümâ
Mâl-i tayyibden ider anı edâ
Var ise memlûk ü evlâd-ı sıgâr
Eyler anlardan dahi bi’l-ihtiyâr
Yâ müdebber olsa yâ ümm-i veled
Fıtrada dâhildir ey pâkize-ced
Abd-i âbık var ise kable’ş-şurû’
Virmez illâ kim meğer ba’de’r-rucû’
130. Müşterek memlûki var ise eğer
Zevce vü hem âkil ü bâliğ püser
Vâcib olmaz ana anlardan zekât
Hükm-i şer’î böyledir inde’s-sıkaat
Bu tasadduk oldu ey merd-i lebîb
Kim şair ü bürr ile temr u zebîb
Lâfz-ı Türkî’de bu mezkûr ey gözüm
Arpa vü buğday u hurma vü üzüm
İşte bunlardan alâ-hükmi’l-kitâb
Yâ bahâsı yâ olur aynı hisâb
135. Hükm-i şer’i böyledir bi-imtinâ’
Hıntadan oldu tasadduk nıfs-ı sâ’
Gayrlarda sâ’-ı kâmil mu’teber
Ya’ni bin kırk dirhem-i ma’lûm ider
Çünki sâ’-ı kâmili bildin ayân
Nısfıdır beş yüz yigirmi bî-güman
Ger vücûbun vaktini dirsen nedir
Yevm-i fıtrin fecr-i sânîsindedir
Fecr-i sânî olduğu sâat ayân
Vâcib olur ol tasadduk bî-güman
140. Eylese andan mukaddem ger vefât
Fıtr içün sâkıt olur andan zekât
130b
Sâkıt olmaz bil velî te’hîr ile
Vir hemân ihlâs ile tevkîr ile
İster isen ecr-i istihbâbı sen
Kıl edâ evvel salât-ı ıyddan
Hürr-i Müslim bi’l-vücûb eyler edâ
Tâ ki savmı ola makbûl-i Hudâ
Bu tasadduk savmını çâlâk ider
Sâimi ya’ni refesden pâk ider
145. Vârid olmuşdur peyemberden eser
Sâimi ya’ni refesden pâk ider
Âsümân ile zemîn beyninde bil
Savm olur gûyâ muallâk muttasıl
Fıtr içün tâ kim tasadduk olmadı
Savmın âzâd-ı taallûk olmadı
Bende-i sâim anı itse edâ
Der-âkab savmın kabûl eyler Hudâ
Fıtra oldu bâis-i hüsn-i kabul
Savma oldu ya’ni esbâb-ı vüsûl
150. Bu zekât-ı fıtr içün oldu vücûb
Müslim-i muhtaca tatyîb-i kulûb
Ehl-i fakra oldu mahsûl-i meâl
Olalar vâreste-i zell-i suâl
Ol mübarek günde ehl-i ihtiyâç
İde tahsîl-i sürür u ibtihâc
Behremend olup bu vecd-i sehl ile
Ola âsûde ıyâl ü ehl ile
Her amelde sırrı vardır Hâlık’ın
Fehm kıl var ise fikr-i sâdıkın
155. Agniyâ bu vech ile me’cûr olur
İhtiyâç ashâbı hod mesrûr olur
Hikmete mebnî bu sırr-ı lem-yezel
Cümlenin Rezzâk’ı Hallâk-ı ezel
Mâni’ u mu’tî vü müstağnî odur
Cümleye ihsân iden ya’ni odur
Kimini fakr ile itmiş nâtüvân
Kimini itmiş gınâdan şâdmân
Fİ VÜCÛBİ ASLI’N-NİYYET
Niyyete asl-ı vücûb ey kârdan
Oldu kavl-i eşref-i Fahr-i cihan
160. Didi peygamber değildir mu’teber
Gîceden niyyet bulunmazsa eger
İmdi sıdk-ı azm ile niyyet tamâm
Vâcib oldu cümleye inde’s-sıyâm
Niyyet oldur kalbin ihzar eyleye
Hem lisânı kalbin ikrâr eyleye
Her amelde itdi ehl-i i’tibâr
Niyyet-i a’mâl-i kalbîden şümâr
Efdâl-i niyyet odur bî-reyb ü şek
Kalb ile bilmek dil ile söylemek
165. Ya’ni lâzım savmını sâim bile
Farz u vâcibdir yâ savm-ı nâfile
Savmı elbet yâ edâdır yâ kazâ
Savm-ı keffâret ile yâhud ceza
131a
Asl-ı niyyetde budur hakk-ı beyan
Kasd-ı kalbîden ibâretdir heman
Bilmese kalbi dili olsa mukır
Yok fazilet savm u iftâr oldu bir
Bir amel kim eyleye abd-i Hudâ
Kalb ile itmek gerek azm ü edâ
170. Çünki niyyet efdâl-i a’mâldir
Her amelde ahsen-i âmâldir
Oldu niyyet umde-i savm u salât
Niyyete mevkûfedir hacc ü zekât
Çünki mahfûz-ı vukûf-ı gayrdır
Niyyet-i hâlis amelden hayrdır
Dil nazargâh-ı Hudâ’dır itme şek
Abde vâcibdir ânı pâk eylemek
Kalbe nâzırdır Hudâvend-i Samed
Kalbdir gencine-i feyz-i ebed
175. Kalb-i mü’min mahzenü’l-esrârdır
Kalb-i mü’min matlau’l-envârdır
Suretinde cümle âlem müşterek
Sîretin manzûr-ı Hak’dır itme şek
Manzar-ı nâsa virürsen zîb-i tâm
Yok nazargâh-ı Hudâ’ya ihtimam
Bildin insan kalb ile insân imiş
Kalb-i insan mehbit-i ihsân imiş
Kalb imiş bildin Hudâ’nın manzarı
Sırr-ı gaybü’l-gayb-ı ma’nâ mazharı
180. Gıll u gışdan kalbini pâk idegör
Sırrını mir’at-i idrâk idegör
Kalb olursa sıdk u ihlâs ile sâf
Zâhir ü bâtında kalmaz ihtilâf
Kizb-i sûriden eşeddir itme şek
İrtikâb-ı kizb-i ma’nâ eylemek
Kizb-i ma’nâ ana dir ehl-i derûn
Kim hilâf ola derûn ile birûn
İhtilâf-ı kalb ü kaalıb bî-güman
Kizb-i ma’nîdir hazer ey yâr-i can
185. Zahirinde şive-i zühd ü vera’
Bâtınında cilve-i hırs u tama’
Eylese zâhirde bir kizbin zuhûr
Şerm ü hacletle olursun bî-şuûr
Mü’min oldun Âlimü’l-gaybe ayân
Âlimü’l-gaybe olur mı hîç nihan
Sûretâ iffet idersin iddiâ
Sîretin ammâ hilâf-ı müddeâ
Halkdan şerm itdigin mikdâr eger
Eylesen Hallâk’dan sana yiter
190. Vârid olmuşdur bu kavl-i mu’teber
Kim hadîsinde didi Fahrü’l-beşer
Hayre niyyet kalbe kim mensûb olur
Defter-i a’mâline mektûb olur
Sahibi me’cûr olur ol niyyetin
Şükrünü itmek gerek bu ni’metin
İktidar olmazsa a’mâle eger
Niyyet ile yine ecrin mu’teber
131b
Olsa ol niyyet eger sûret-nümâ
Kesb ider nahl-i amel neşv ü nemâ
195. Fi’le kuvvetden gelürse şüphe yok
Niyyet-i ma’mûlün elbet ecri çok
Niyyet ammâ niyyet-i hayra amel
Yok riyâdan anda hîç reyb ü halel
Niyyet ammâ anı itdikde kazâ
Maksadın Hak’dan ola kesb-i rızâ
Niyyetin memdûh eger mezmûmdur
Hep Cenâb-ı Hâlık’a ma’lûmdur
İdegör tashîh-i niyyet dâimâ
Tâ ola hüsn-i kabule reh-nümâ
200. Niyyet-i şerr eylese kalbe güzer
Eylesen icrâdan ammâ kim hazer
Ol yazılmaz defter-i a’mâline
Zamm olunmaz seyyiât-ı hâline
İtmedikçe yâ tekellüm yâ amel
Afv ider ânı Hudâ azze ve cel
Vâcib oldu hamd ü şükr itmek ana
Gör ne ihsân ü inâyetdir sana
Hayr niyyet sebt ola mektûb ola
Niyyet-i şerr ise nâ-mahsûb ola
205. Ekser-i hâletde bâ-hükm-i zarûr
Çünki hayr u şerr ider kalbe hutur
Deftere sebt olsa niyyât ile şer
Bil harâb olurdu ahvâl-i beşer
Bu hidâyetdir inâyetdir bize
Bu ne rahmetdir ibâd-ı âcize
Hayr niyyet bî-amel me’cûr ola
Şerr ise ma’fuvv ola mağfûr ola
Bu ne ihsandır hele endîşe kıl
Niyyet-i pâk ile hayrı pîşe kıl
VÜCÛB-I NİYYET
210. Savma her kim âzim olsa mutlakaa
Niyyet itmek vâcib oldu bil ana
Gîceden niyyet gerekdir savm içün
Ya’ni imsâk-ı sabâh u yevm içün
Ger edâ ise ide kayd-ı edâ
Ger kazâ ise ide zikr-i kazâ
Savm-ı şehr-i rûzeyi tutsa eger
Her gice ferdâ içün niyyet ider
Diye kim ferdaya niyyet eyledim
Savm içün ya’nî azimet eyledim
215. Savmı şehrü’s-savm ise ta’yîn ider
Ger zıhâr ise anı tebyîn ider
Her ne nev’ ise gerek savmı beyan
Niyyet-i kalb ola hem zikr-i lisan
Olmasa mezkûr eger lâfz-ı edâ
Eyler andan savm-ı lâfzî iktifa
Bu edâ hükmündedir ammâ kazâ
Savmın eyler vasfın elbet iktizâ
Gîceden oldu ibâd-ı râgıbe
Savmın envâ’ında niyyet vâcibe
220. Bir kişi zikretmeyüp nev’iyyetin
Savma kasr itse mücerred niyyetin
Niyyeti savm ile itse ittisâf
Lîk savmı olmasa vasfa muzâf
132a
Savmı yâ nezr-i muayyen olsa yâ
Mâh-ı rûze yâ tatavvu’ fi’l-edâ
Bu üçünde câiz oldu niyyeti
Bî-izâfet olsa da keyfiyyeti
Maadasında bu üç nev’in velî
Câiz olmaz hükm-i kavl-i mücmeli
225. Sabit oldu asl-ı niyyet gerçi bil
Cümle savm envâ’ına kâfi değil
Zikri lâzım savm-ı menvînin ayân
Tâ ki azminde ola hükm-i beyan
Ol kazâ yâ farz u yâ nefl ise ger
Vasfını inde’l-kazâ ta’yîn ider
Bir kişi kalb ile niyyet itmese
Hem lisan zikre azîmet itmese
Savm içün lâkin idüp kasd-ı sahûr
Gayr-ı mu’tâd itse ihzâr-ı fetûr
230. Yâ femin gasl eyleyüp pâk eylese
Yâ o dem icrâ-yı misvak eylese
Niyyet-i savma olup vaz’-ı delîl
Savm içün kâfî olur bî-kaal ü kîl
Zikr-i sâbık üzre ammâ muttasıl
Cümlenin envâ’ına kâfî değil
Niyyet-i sâimde olsa müddeâ
Cümle savm âhir tatavvu’ yâ kazâ
Mâh-ı şehr-i savm içün meşhur olur
Savmı farz-ı vaktden ma’dûd olur
235. Dir İmâm-ı A’zam ol âlî-güher
Bir kişi olsa eger ehl-i sefer
Var iken iftâr u savma ruhsatı
Vâcib-i ahardan itse niyyeti
Savm-ı menvînin vukû’ı bî-hilâf
Niyyetin hükmüyle eyler ittisâf
Ger tatavvu’ ger edâ vü ger kazâ
Savm-ı menvî hükmün eyler iktizâ
Bir rivâyetde tatavvu’ olsa ger
Farz-ı vaktiyye vukuû’un hükm ider
240. Lîk İmâmeyn eyleyüp hükm-i amîm
Didiler birdir müsâfirle mukîm
Çünki şehr-i rûzede sâim olur
Farz-ı vaktin hükmine âzim olur
Niyyetin vaktinden eylersen suâl
Tâ gurûb-ı şemsden vakt-i zevâl
Gice mensî olsa niyyet eylemek
Gündüz eyler tâ zevâl-i şemse dek
Kim zevâl itse güzer câiz velî
Giceden itmekdir ammâ efdali
245. Geçse bî-niyyet zevâl-i şems eger
Sonra niyyet itse olmaz mu’teber
Ol gün iftâr eylese eyler kazâ
Kim ana keffâret itmez iktizâ
Eylese iftâr eger kable’z-zevâl
Bil ki keffâret gerek bî-kîl ü kaal
Çün azîmet sâbit oldu savm içün
Ruhsat-ı niyyetde var ol yevm içün
Sanki amden nakz-ı savm itdi heman
Ana keffâret gerekdir bî-güman
132b
250. Savm-ı şehrü’s-savm u envâ’-ı sıyâm
Bil ki bî-niyyet değildir savm-ı tâm
Savmı savm olmaz ânın bî reyb ü şek
Ol günü sonra kazâ itmek gerek
Kul ki a’mâle azîmet itmeye
İmtisâl-i emre niyyet itmeye
Sûretâ sâim velî olmaz müsâb
Niyyet-i sâdıkdadır ecr ü sevâb