Makale

ŞEHİTLİK RÜTBESİ

ŞEHİTLİK RÜTBESİ

İSMAİL HAKKI ŞEN
Raportör

Şehit, Allâh yolunda Allâh için Cennet mukabili canını verendir. Şehit, Cennet’te evliyâ dostu, Enbiya komşusu ve Al­lah’ın en sevgili kuludur. Onun kanı nurdur.

Şehitlik en büyük mertebe­dir. Ahiret’te en yüksek rütbe peygamberlikten sonra şehitlik rütbesidir. Bu mukaddes hak yolunda canını fedâ etmiş olan şehitler, en yüksek ruhlara vadedilmiş olan ulvî hayata yüz bin kere lâyıktır. Dünya âhiretin bir tarlası olduğuna göre burada ne ekilir ise orada o biçilecektir. Böyle olunca Allâh yolunda, hak yolda bu mübarek toprağa hayatını ekip onu kanı ile sulayanların hesap gününde biçecekleri mahsul ebedî ve nur­lu bir hayattan başka ne olabi­lir?

Bir kurşun tanesi, bir gül­le parçası, bir bomba, bir kılıç, bir süngü ve bir şerapnel... ile öldü sandığımız o mübârek in­sanlar Allâh katında diridirler. Allâh’ın nimetleri içindedirler. Onlar kendilerine mahsus bir hayat yaşıyorlar. Fakat biz on­ları göremiyoruz, onların nasıl yaşadığını fark edemiyoruz. Cenâb-ı Hak onların ölmediklerini, yaşadıklarını ve ne gibi mükâ­fat göreceklerini şu Âyet-i Ke­rimeleri ile haber vermektedir: “Allâh yolunda öldürülenler için ölü demeyiniz. Onlar ölü değil diridirler. Fakat siz (o yüksek hayatın) farkında değil­siniz”.1

“Allâh yolunda öldürülmüş olanları sakın ölüler sanma. Bi­lâkis onlar Rableri yanında diridirler.”

(Öyleki Allah’ın) lütuf ve inayetinden kendilerine verdiği (şehitlik rütbesi) ile hepsi de şad olarak (Cennet nimetleriy­le) rızıklanırlar. Arkalarından henüz onlara katılamayanlar hakkında da “Onlara hiç bir korku yoktur. Onlar mahzun da olacak değillerdir.” diye müjde vermek isterler.

Onlar Allah’tan (gelen) bir nimetle (hattâ) daha fazlasiyle ve Allah’ın mü’minlere olan mü­kâfatını zayi etmiyeceği müjde­siyle de sevinirler2.

Allâh yolunda canını veren şehitler o kadar yüksek bir mer­tebededir ki o mertebeye çıkma­mış ve toprak üzerinde kalmış bizim gibiler onları asla anlaya­maz. Onların o mertebesini, hürmet ve itibarını anlamak için şehit olmak gerekir.

Allâh yolunda şehit olma­nın ulviyetini Hz. Peygamber (S.A.S.) şu hâdîs-i şerifleriyle ne güzel belirtmişlerdir: “Nef­sim yed-i kudretinde olan Al­lah’a yemin ederim ki gerçekten Allah yolunda öldürülüp tekrar diriltilmeyi, sonra tekrar öldü­rülüp diriltilmeyi, sonra tekrar öldürülüp diriltilmeyi çok arzu­lardım5.”

Allâh’ın en sevgili ve en şerefli bir kulunun bir peygam­ber olarak şehit olduktan sonra tekrar şehitlik istemesi, şehitli­ğin kudsiyetini, ulviyetini belirt­meğe her halde kâfidir, işte asırlardan beri Müslümanlar bu gerçeği idrak ederek canlarını Allâh yolunda seve seve fedâ et­mişlerdir.

Halid b. Velid bir savaşta düşmana şöyle hitap ediyordu: “...Ben öyle bir askerle geliyorum ki, sizin askeriniz yaşamayı ne kadar severse, benim askerim de Allâh yolunda ölmeyi öyle se­ver. Siz cana ne kadar meftun­sanız, bunlar da şehitliğe öyle meftundur. Sizin canınıza olan sevginize karşılık benim asker­lerim de şehitlik şerbetini içme­yi öyle severler. Şerefle ölmek elbette ki zilletle yaşamaktan çok daha üstündür.” demekle İslâm’ın şehitlik anlayışını ne güzel ifadelendirmiştir.

Şehit al kanlariyle, kanlı elbiseleriyle gömülür, namazı da yıkanmadan kılınır. Üzerindeki silâhı, kürkü ve palto gibi fazla dış elbiseleri varsa onlar çıkar­tılır. Hz. Peygamber (S.A.S.) “Şehitleri al kanları ile (kanlı elbiseleriyle) gömünüz. Allâh yolunda yaralanan kimselerin kıyamet gününde damarların­dan kan akar, onun rengi kan rengi ise de kokusu misk kokusudur4.”

Allâh yolunda Hak uğrun­da can veren kulların bütün gü­nâhlarını Allâhü Teâlâ affeder. Yalnız kul hakkı bunun dışında­dır. Bir hâdîs-i şerifte “Kul bor­cu müstesna Allâh yolunda şehit olmak her günâha keffarettir5” buyurulur.

Kıyamet gününde şehitle­rin şefaat edeceğini de Hz. Pey­gamber (S.A.V.) bir hâdîs-i şerifinde şöyle bildirmiştir: “Şe­hit kendi hısım ve akrabasından 70 kişiye şefaat eder8.”

Diğer hâdîs-i şeriflerde ise:

“Öldükten sonra Allah’ın Cennetlerini gören, nimetlerine kavuşan hiç bir insan yoktur ki yine dünyaya dönmeyi istesin. Lâkin şehit böyle değildir. O şe­hitliğin ne kadar yüksek bir rüt­be olduğunu gördüğünden yine dünyaya gelip de tekrar tekrar şehit olmayı ister7.”

“Kıyamet gününde Allah’ın huzuruna cennetten bir şehit ge­tirilir ve ona ey Âdemoğlu yerin nasıl diye sorulur. O da “Ey Babbim yerim en yüksek bir yerdir” cevabını verir. Bunun üzerine Allah “Benden daha ne istersin ve ne dilersin” buyurur. O da “Ya Rabb! hiç bir dileğim yok, hiçbir şeyi istemiyorum. Yalnız dünyaya dönüp de senin yolunda on kere şehit olmayı is­terim der”.8

Şehit canını Cennet karşı­lığı vermiştir. Bu yolda feda e­dilen vücudun cennetten başka bir karşılığı yoktur. Şehit canı­nı teslim eder etmez onu pey­gamber kucaklar ve lâyık oldu­ğu yüksek ve ebedî makama gö­türür. Artık onlar orada hep o­nunla beraberdir.

______________________________________

(1) Bakara Sûresi, Âyet: 154.

(2) Âl-i İmran Sûresi, Âyet: 169, 170, 171.

(3) Et-Tâc, el-Camiulil-Usul, C. 4, s. 332, Kahire, 1935.

(4) El-Camius; Sagir C. Suyutî, C. 2, s. 23, Kahire, 1306.

(5) Riyazûs Salih’in, c. 2, s. 548, An­kara, 1967.

(6) Et-Tâc, c. 4, s. 340.

(7) Et-Tâc, c. 4, s. 338.

(8) Et-Tâc, c. 4, s. 338.

__________________________________________

ŞEHİDLER ABİDESİ İÇİN

Gök kubbenin, altında yatar, alkan içinde,

Ey yolcu, şu topraklar için can veren erler.

Hakk’ın bu velî kulları taş türbeye girmez;

Gufrâna bürünmüş, yalnız FATİHA bekler.

M. Akif ERSOY

______________________________________