Makale

HİCRET

HİCRET

İlhami AYRANCI

Müslümanlar için Mekke’de yıllardır dozajı her gün artarak devam eden baskı, zulüm ve diğer olumsuz şartların ardından, Arap yarımadasının bütün bölümlerinden Medine’ye hicret etmek Müslümanlar için bir görev (kurtuluş) olmuştu. Bu sebeple Kureyşin değişik kabilelerine mensup olan Muhacirler daha sonra Yesrib olarak adlandırılan Medine’ye hicret ettiler. Medine’ye göç, hicretin 8. yılında gerçekleştirilen Mekke’nin fethinden itibaren son buldu.
Hz. Peygamberin Medine’ye hicreti, Sahabenin tamamının bunu gerçekleştirmesine kadar ertelendi. Hz. Peygamber (s.a.s.), Hz. Ebu Bekir’e de Allah (c.c.) izin verinceye kadar beklemesini söyledi.
Aişe (r.a.) buyurdu ki: “Hz. Ebu Bekir Medine’ye gitmek için hazırdı. Hz. Peygamber ona: “Acele etme. Umarını Allah sana bir yol arkadaşı verecektir.” buyurdu.
Allah teâlâ Resûlüne Mekke’den ayrılma izni verdiğinde, o; Hz. Ali, Hz. Ebu Bekir ve ailesinden başka hiç kimseye haber vermedi. O sırada müşrikler de Hz. Peygamber (s.a.s.)’e karşı suikast hazırlığı içindeydiler.
Hz. Peygamber ve Hz. Ebu Bekir Mekke’den ayrıldıktan sonra ilk olarak Sevr Dağı’na giderek burada bir mağaraya sığındılar. Kureyşli müşrikler onları takip ederek gizlendikleri yerde onları görebilecek kadar yaklaştılar. Hz. Ebu Bekir daha sonraları bu olayı naklederken; “Şayet herhangi birisi ayaklarının dibine baksa bizi görebilecekti” buyurmaktaydı.
Bu sıkıntılı durumda, görülerek yakalanmak ve Hz. Peygamber (s.a.s.)’e bir zararın gelmesinden endişelenen Ebu Bekir (r.a.)’e Efendimiz: “Endişelenme! Allah (c.c.) bizimledir” 1 buyurdu.
Allah Teâla müşriklerin onları görmelerini engelledi. Onlar daha sonra bu mağarayı sağ-sa- lim terk ederek yeni güzergahları olan Medine’nin yolunu tuttular.I2)
İslâm tarihi açısından bir dönüm noktası olan Hicret, Hz. Ömer tarafından hicri takvimin başlangıcı olarak ilan edildi. Hicret, Müslümanların inançlarına olan samimiyetlerinin de deliliydi. Çünkü Muhacirler, ata yurtlarım, ailelerini ve arkadaşlarını Allah’a ve onun Peygamberine itaat için terk etmişlerdi. Bununla ilgili çok çarpıcı örnekler vardır:
Süheyb-i Rumi’nin başından geçenler bunlardan biridir. Kureyşliler onun Mekke’ye gelmeden önce hiçbir mal varlığı olmadığı, bütün malvarlığını Mekke’ye geldikten sonra kazandığı, hicret etmesi durumunda malına-mülküne el koyacakları tehdidi ile onu hicretten alıkoymaya kalkıştılar. Bunun üzerine Süheyb (r.a.), bütün mal varlığını onlara terk etti ve hiç bir şeyi olmaksızın Medine’ye hicret etti. Allah Resulü (s.a.s.) bu konudan haberdar olduğunda; “Süheyb kazandı” <3) buyurdu.
Hicrette Müslümanların gösterdikleri fedakârlıkların hiçbir sınırı yoktu. Buna ikinci müşahhas örnek olarak Ebu Seleme’nin yaşadıklarını verebiliriz. Müşrikler tarafından karısının ve oğlunun hicretten alıkonulmalarına rağmen onun hicretine engel olunamamıştı. Çünkü As- hab-ı kiramın imanlarının gücü, onların Allah Resûlüne bağlılıkları; menfaatlerinden, ticarî kârlarından ve diğer ilişkilerinden daha üstün gelmiş, imtihanı başarı ile geçmişlerdi. Bu konu Kur’an’da; “Düşünün ki, bir zamanlar siz azınlıktaydınız ve yeryüzünde hırpalanıyordunuz. İnsanların sizi kapıp götürmesinden korkuyordunuz. Allah sizi barındırdı, sizi yardımıyla destekledi, sizi güzel şeylerle besledi ki, şükredesiniz.” <4) şeklinde anlatılmaktadır.
Hicrette yaşananlar, Hz. Peygamber (s.a.s)’in öğretisinin ve onun Ashabının imanının sağlamlığının sıhhatinin de deliliydi. Onlar için Allah’a yönelmek ve Resul’ün rehberliğine tabi olmaktan başka yol yoktu.
Hicret edenlerin itaati ve samimiyetiyle ilgili olarak Müslümanların ortaya koydukları erdemden bahseden ve onları yüreklendiren, cesaretlendiren birçok ayeti kerime nazil oldu. Nisa Suresinde; “Allah yolunda göç eden kimse yeryüzünde gidecek birçok yer bulur, bolluk bulur. Kim Allah ve Resulü için göç etmek amacı ile evinden çıkar da kendisine ölüm yetişirse, onun mükâfatı Allah’a düşer. Allah bağışlayandır, esirgeyendir” (5) buyurulmaktadır.
Dergimizin bu sayısında Hicretin farklı boyutlarının ele alındığı farklı yazılar bulacaksınız. İlgi ile okuyacağınızı umuyoruz.

Kaynaklar:
1- Sahih-i Buharı, 7/217; Sahih-i Müslim, 7/109.
2- Ahmed b. Harıbel, el Miisned, H. No: 351; Bkz.; İbıı. Kathir el-Bidâye, 3/187-8.
3- El Hakini, el Miistedrek, 3/390.
4- Enfal, 26.
5- Nisa, 100.