Makale

KÜLTÜREL YOZLAŞMA, ÇEVRE VE DİĞER MESELELER

Başyazı

KÜLTÜREL YOZLAŞMA, ÇEVRE VE DİĞER MESELELER

Mehmet Nuri YILMAZ
Diyanet İşleri Başkanı

Geçtiğimiz ay, Başkanlığımız açısından yoğun bir faaliyet ve hizmet dönemi olarak geçmiştir. Bu faaliyetlerin bir çoğu, basın-yayın organlarımıza da yansımış ve kamuoyumuz bilgilendirilmiştir. Kopenhag kriterlerinden sonra Avrupa Birliği ile ilgili önemli bir toplantı Başkanlığımızca başarıyla gerçekleştirilmiştir. Bu gerçek, kamuoyunu temsil eden pek çok kuruluşça da kabul edilmiştir. Düşünce ve inanç hürriyetlerinin korunmasının öncelikli olarak dünya gündemini meşgul edeceği tahmin edilen yeni dönemde gerçekleştirdiğimiz bu toplantımızın müspet tesir ve yankılarının devam edeceğine inanıyoruz. Mayıs ayında gerçekleştirdiğimiz bir önemli girişim de; Din İşleri Yüksek Kurulu’nun yeniden teşekkülü için başlattığımız işlemlerdir. 20 Nisan 1999’dan itibaren Kurulla ilgili hizmet ve faaliyetler, Din İşleri Komisyonunca sürdürülmektedir.
İletişim teknolojisindeki başdöndürücü değişim, küreselleşmenin boyutları, uluslararası sistemin milletler üzerindeki yönlendirici etkileri, çağdaşlaşmanın az gelişmiş ülkelerdeki sosyo-kültürel etkileri İslâm ülkelerinde son yüz seneden beri belirgin olarak hissedilmektedir. Kültür ve medeniyet kavramlarının bir- birleriyle karıştırıldığı veya bunların sınırlarının belirlenemediği toplumlarda, ya içe kapanmak, ya da başka milletlerin kültürel değerlerini taklit etmek vb. şekillerde ortaya çıkan paradoksal durumlar, Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinden itibaren, ülkemizde de yaşanmakta olan sosyo-kültürel bir durumdur. Toplumların ve milletlerin yükselmesinin yolu olan; “Sosyal gelişmecilik” unsurunun yerleşmesine engel olan bu durum, sonuç olarak kültür değişmelerine ve daha ileri safhada kültürel yozlaşmalara kadar varabilmektedir. Sosyal çözülme tehlikelerine sebep olacak bu tür olumsuz gelişmeler, her münevverin gönlünü dil- hûn eden meselelerin başında gelmektedir. Bu çeşit bölünmüşlüklerin, dış tahrikler ve provakatif girişimler karşısında millî yapımız için ne denli bir tehlike teşkil edebileceği yakın tarihimizdeki acı örnekleriyle sabittir. Cenab-ı Hakk’ın, ülkemizi ve İslâm dünyasını bu tür yozlaşmalardan ve fitnelerden korumasını niyaz ediyorum.
Kültür ve medeniyet terimleri ve bunların kapsamları öteden beri tartışılmıştır. Ancak milletlerin manevî yapısını ve hafızasını o kültürün oluşturduğu bir vakıadır.
“Kimlik”, “Kişilik,” “Kültürel ve Manevî Değerler” konularının sosyoloji biliminin sınırlarını aşıp, insan hak ve özgürlüklerinin zorunlu kilometre taşları olarak uluslararası boyutlara taşındığı günümüz dünyasında; dinî-millî kimlik ve referanslarımızı koruyarak muasır medeniyet seviyesine ulaşmak millî hedeflerimiz arasında yer almalıdır. Diyanet İşleri Başkanlığı olarak, toplumumuzu ve milletimizi din konusunda aydınlatma görevini yerine getirirken; millî kültürümüzün temel dinamiklerini de kuvvetlendirmiş olmanın kıvancını hissedeceğiz. Kültürel çevre yanında; tabiî ve ekolojik çevrenin de insanlar - hatta bütün canlılar için- hayatî bir önem arz ettiği hususu inkar edilemez bir gerçektir.
Yeryüzünü bütün mahlukat için en müsait şart ve ortamlarda yaratan Cenab-ı Hakk’ın bu emanetini korumak ve bahşedilen nimetleri yeni nesillere bozulmadan devir ve teslim etmek mü’minin “emanete riayet” şuuru içinde sorumlulukla yerine getirmesi gereken bir görevdir. Diyanet İşleri Başkanlığı olarak, çevrenin korunması ve ekolojik denge konusunda iki eser neşretmiş olmanın huzuru içindeyiz. Ayrıca bu konuda hizmet götüren sivil ve resmî kuruluşlarla da işbirliği ve diyalog içerisindeyiz. Başkanlığımızın süreli yayınlarında da bu konuda çeşitli haberler ve araştırmalar yayınlanmaktadır. Yeni bilim, endüstri ve teknoloji anlayışları da ekolojik ve sağlık açısından yeniden tanımlanmalıdır. Tabiat ve dünyayı kirleten sanayi ve kalkınmacılık anlayışlarını tasvip etmiyoruz.
Gelecek sayıda buluşmak üzere...