Makale

VARLIĞIMIZIN SEBEBİ ANNE VE BABAMIZ

Örnek Vaaz

VARLIĞIMIZIN SEBEBİ
ANNE VE BABAMIZ

Lütfi ŞENTÜRK

Değerli mü’minler!
İnsanın doğumundan ölümüne kadar, görev ve sorumlulukları iki maddede özetlenir.
Birincisi, Allah’a karşı olan görev ve sorumluluklarıdır. Çünkü insanı yaratan, yaşatan ve üstün yeteneklerle donatan O’dur. İnsana sayılamayacak kadar nimetler vermiş ve onu yaratıkların en üstünü kılmıştır. Kâinatta var olan her şeyi onun emrine vermiş ve ona hizmet için var etmiştir. İnsanı öldürecek ve diriltecek olan da O’dur. Sonra da dünyada yaşadığı sürece, erginlik çağından itibaren ölünceye kadar yaptıklarından onu sorgulayacak olan da O’dur.
Allah’a karşı olan görevlerinin başında, O’nun varlığına ve birliğine inanmak ve yalnız O’na ibadet etmek gelir. Bütün peygamberler, önce bu esası tebliğ etmişler ve bu inanç etrafında insanların birleşmesini sağlamaya çalışmışlardır.
Özet olarak söylemek gerekirse, insana ilk borç olan Allah’ı tanımak ve verdiklerine şükretmiş olmak için O’na ibadet etmektir.
İkincisi, Allah’ın yaratıklarına karşı olan görev ve sorumluluklarımızdır. Yaratıklar içinde insana en çok yakın olan ve insan üzerinde en çok hakkı bulunan, anne ve babadır. Çünkü Allah Teâlâ, onları insanın var olması için sebep kılmıştır. Bunun içindir ki, Allah Teâlâ kendisine ibadetten sonra ikinci derecede anne ve babaya iyilik yapılmasını emretmiş, şöyle buyurmuştur:
"Rabbin sadece kendisine ibadet etmenizi, anne-babanıza da iyi davranmanızı kesin bir şekilde emretti. Onlardan biri veya her ikisi, sizin yanınızda yaşlanırsa kendilerine "öf bile deme; onları azarlama, ikisine de güzel söz söyle. Onları esirgeyerek alçak gönüllülükle üzerlerine kanat ger ve : "Rabbim, küçüklüğümde onlar beni nasıl yetiştirmişlerse, şimdi de sen onlara (öyle) rahmet et, diyerek dua
Ayet-i Kerime’de, anne ve babaya iyilik yapılması, onlara karşı kırıcı davranılmaması emredilmiş ve nasıl dua edileceği bildirilmiştir.
Allah Teâlâ anne ve babaya iyilik yapılmasını sadece bize emretmemiş, bizden öncekilere de aynı şekilde emretmiştir. Kur’an-ı Kerim’de İsrail oğullarına yüklenen ve uyacaklarına dair söz alınan sekiz konudaki görevler sıralanırken:
"Vaktiyle biz İsrail oğullarından: "Yalnız Allah’a kulluk edeceksiniz, anneye babaya, yakın akrabaya, yetimlere yoksullara iyilik edeceksiniz" diye söz almış ve : "İnsanlara güzel söz söyleyin, namazı kılın, zekatı verin" diye de emretmiştik"’21 buyurulmuş, Allah’a kulluk görevinin hemen ardından anne-babaya karşı saygılı olma ve iyi davranma yeralmıştır.
Anne ve babaya iyilik etmek, hizmet etmek ve gönüllerini almak-Allah’a ibadetten sonra- başka hiçbir davranışla elde edilemeyecek bir sevaptır.
Abdullah b. Mesûd (r.a.) anlatıyor. Peygamberimize:
- Allah’ın en sevdiği amel hangisidir? Diye sordum. Peygamberimiz:
- Vaktinde kılınan namaz, buyurdu.
- Sonra hangisi? Dedim: Peygamberimiz:
- Anneye-babaya iyilik etmek, buyurdu. Ben:
- Sonra hangisi? Dedim, Peygamberimiz:
- Allah yolunda savaştır, buyurdu.’3’ Abdullah b. Amr b. el-As (r.a.) da şöyle demiştir:
Peygamberimize bir adam geldi ve:
- Ey Allah’ın Resulü, mükafatını Allah’tan dilemek üzere hicret ve savaş için emrinize girmek istiyorum, dedi. Peygamberimiz:
- Annen-babandan sağ olan var mı? Diye sordu. Adam:
- Evet, hatta ikisi de sağdır, dedi. Peygamberimiz:
- Sen Allah’tan ecir mi istiyorsun? Diye sordu. Adam:
- Evet, (hicret ve savaşla Allah’tan ecir istiyorum) dedi. Peygamberimiz:
- Öyle ise annene ve babana dön de onların gönüllerini al (umduğun mükafat onlara hizmet etmektedir) buyurdu.14’
Değerli müminler, dinimiz anne ve baba hakkına o kadar önem vermiştir ki, kişinin anne ve babası müşrik dahi olsalar, yine onlara iyi davranılmasını ve hizmette kusur edilmemesini tavsiye etmiştir.
Hz. Ebû Bekir’in kızı Esma (r.a.) anlatıyor: "Annem müşrike olduğu halde (benden birşey istemek için) geldi. Ben de Peygamberimize:
- Annem geldi, görüşmek istiyor, onunla görüşeyim mi? Diye sordum. Peygamberimiz:
- Evet, annen ile görüş, buyurdu.(5)
Ancak anne ve babanın, Allah’ın emirlerine aykırı olan isteklerine uyulmaz. Nitekim Kur’an-ı Ke-rim’de şöyle buyurulmuştur:
"Eğer onlar seni, hakkında bilgin olmayan bir şeyi (körü körüne) bana ortak koşman için zorlarlarsa onlara itaat etme, onlarla dünyada iyi geçin."16’
Sa’d ibn Ebî Vakkas (r.a.) : Bu ayet özellikle benim hakkımda nazil olmuştur diyerek sebebini şöyle açıklamıştır: Ben anneme iyilik ve itaat eden bir evlattım. Ben müslüman olunca annem bana:
- Oğlum Sa’d, bu yaptığın nedir? Ya sen bu dinini bırakırsın, yahutta ben açlık grevine başlar ölürüm. Sen de benim yüzümden "Ey anasının katili" diye ayıplanırsın, dedi. Ben de:
- Anneciğim, böyle yapma, iyi bil ki, ben bu dini bırakmam, dedim ve iki gün iki gece bekledim. Annem bu süre içinde ne yedi ne içti. Bunun üzerine ben:
- Anne, vallahi iyi bil ki, senin yüz canın olsa da bunlar birer birer çıksa, ben bu dinimi yine bırakmam, artık sen ister grevden vaz geç, ister greve devam et, dedim. Annem benim bu kesin kararımı görünce grevden vaz geçti ve yedi. Bunun üzerine bu ayet-i kerime nazil oldu.<7)
Evet, Anne ve baba kafir de olsalar onlara iyilik ve ihsanda bulunmak dinî bir görevdir. Ancak Allah’ın emirlerine aykırı olan isteklerinin yerine getirilmemesi, Kur’an ve sünnetin emridir.
Ayet-i Kerime ve hadis-i şeriflerde anne ve babaya iyilik yapılması emrediliyor. Bizim, kısaca çocukların anne ve babalarına karşı görevlerine işaret etmemiz yerinde olur:
- Anne ve babaya karşı güler yüzlü ve tatlı dilli olmak. Çünkü asık surat ve sert sözler onları incitir.
- Onları incitici söz ve davranışlardan sakınmak.
- Çağırdıklarında bekletmeden hemen koşmak.
- Allah’a itaatsizlik olmadıkça isteklerini yerine getirmek.
- Yanlarında yüksek sesle konuşmamak.
- Yolda yürürken bir zaruret olmadıkça önlerine geçmemek.
- Geçim sıkıntısı içerisinde iseler yardım etmek ve ihtiyaçlarını gidermek.
- Hastalık veya yaşlılık sebebiyle hizmete ihtiyaç duyuyorlarsa seve seve hizmet etmek.
Öldükten sonra da onlar için yapılması gereken bazı hizmetlerimiz daha vardır.
- Onları rahmetle anmak, bağışlanmaları için dua etmek.
- Ruhları için hayır yapmak, yoksullara ve kimsesiz çocuklara yardım etmek.
- Vasiyet yapmışlarsa yerine getirmek.
- Dostlarına iyilik etmek ve onları kırıcı davranışlardan sakınmak.
Ebû Saîd Malik b. Rebi’a es-Saidî (r.a.) şöyle demiştir: "Beni Seleme kabilesinden gelen bir adam Peygamberimize:
- Ey Allah’ın Resulü, anne ve babamın ölümlerinden sonra onlara yapabileceğim bir iyilik var mı? Diye sordu. Peygamberimiz:
- Evet, onlar için Allah’tan af dilemek, vasiyetlerini ve taahhütlerini yerine getirmek, onlar vasıtası ile olan yakın kimseleri (amca, hala, dayı, teyze gibi) ziyaret etmek ve onların dostlarına ikramda bulunmaktır, buyurdu.’8’
Ebu’t-Tufeyl (r.a.) anlatıyor: Peygamberimizi (Mekke ile Taif arasında bir yer olan) Ci’rane’de et taksim ederken gördüm. O zaman ben çocuktum, deve kemiklerini taşırdım. Bu sırada bir kadın çıka geldi. Peygamberimize doğru yaklaştı. Peygamberimiz de onu karşıladı ve onun oturması için abasını yere serdi, o da üzerine oturdu. Bunun üzerine ben: "Bu kimdir ?" diye sordum. Oradakiler: "Bu, peygamberimizi emziren yani Peygamberimizin süt an-nesidir" dediler.<9>
Abdullah b. Ömer (r.a.) anlatıyor: İbn Ömer, Mekke yolunda Bedevilerden bir adamla karşılaştı da ona selam verdi ve onu binmekte olduğu merkebe bindirdi, başındaki sarığı da ona verdi. Bunun üzerine İbn Dinar ona: "Allah hayrını versin, onlar bedevidirler, aza da razı olurlar" dedi. Abdullah: "Bunun babası Ömer b. el-Hattab (r.a.)’ın (yani babamın) arkadaşı idi" dedi ve ilave etti. Ben Peygamberimizden: "İyiliklerin en iyisi, evladın, baba dostlarının ailelerine ilgi göstermesidir buyurduğunu işittim"dedi."0)
Değerli müminler! Annesini ve babasını memnun eden kimse Allah’ın da rızasını kazanmış olur. Nitekim Peygamberimiz:
"Allah’ın rızası, anne ve babanın rızasındadır. Allah’ın dargınlığı da anne ve babanın dargınlığındadır." Buyurmuştur. Ebû Hureyre (r.a.) diyor ki: Peygamberimiz:
- Yazıklar olsun, yine yazıklar olsun, yine yazıklar olsun, buyurdu. Kendisine:
- Kime yazıklar olsun, ey Allah’ın Resulü, diye soruldu. Peygamberimiz:
- Anne-babasından birinin veya her ikisinin ihtiyarlık zamanlarına yetişip de Cennete giremeyene (onları razı ederek cennete girmeyi hak edemeyene), buyurdu."21
Anne ve babanın rızasını kazanmak çocukları için büyük bir bahtiyarlıktır, manevî bir kazançtır. Yaşadıkları sürece bunun yararlarını mutlaka göreceklerdir. Çünkü anne ve babanın çocukları için gönülden yapacakları duayı Cenab-ı Hak kabul buyurur. Nitekim Peygamberimiz:
"Üç dua var bunların kabul olacağında şüphe yoktur : Mazlumun (Haksızlığa uğramış olan kimsenin) duası, misafirin (ikramını gördüğü kimseler için) duası ve anne-babanın çocuklarına olan duası-dır, buyurmuşlardır."3’
Abdullah b. Ebî Evfa (r.a.) anlatıyor: "Peygamberimizin huzurunda bulunduğumuz sırada birisi gelerek:
- Ey Allah’ın Resulü, ölüm döşeğinde can çekişen bir genç var, kendisine "Lailahe illallah" de denildiği halde bunu bir türlü söyleyemiyor, dedi (ve Peygamberimizden yardım istedi) Peygamberimiz sordu:
- Namaz kılarını idi? Adam:
- Evet kılardı, dedi. Bunun üzerine Peygamberimiz kalktı, biz de onunla kalktık Peygamberimiz gencin yanına girdi ve ona:
- "Lailahe illallah" de buyurdu. Genç:
- Söyleyemiyorum, dedi. Peygamberimiz:
- Niçin söyleyemiyorsun ? diye sordu, Peygamberimize gelen adam:
- Annesine itaatsiz idi, dedi. Peygamberimiz:
- Annesi sağ mı? diye sordu, orada olanlar:
- Evet, sağdır, dediler. Peygamberimiz:
- Çağırın, gelsin, buyurdu. Onlar da kadını çağırdılar, kadın geldi. Peygamberimiz kadına:
- Şurada büyük bir ateş hazırlansa da sana: "Oğluna şefaat edersen, onu bu ateşte yakmayız, şefaat etmezsen bu ateşte yakarız" deseler ne yaparsın? diye sordu. Kadın:
- Onun şefaatçisi ben olurum, dedi. Bunun üzerine Peygamberimiz:
- O halde bu oğlundan razı olduğuna ve hakkını helâl ettiğine Allah Teâlâ’yı ve beni şahit göster, buyurdu. Kadın:
- Allah’ım, yüce zatını ve Peygamberini şahit tutuyorum, oğlumdan razı oldum, dedi. Bunun üzerine Peygamberimiz gence dönerek:
- "Lailahe illallahü vahdehu lâ şerike leh ve eşhedü enne Muhammeden abdühu ve Resulüh" de, buyurdu. Hasta genç hemen şehadet getirince, Peygamberimiz:
- Allah’a hamd olsun ki, benim vasıtam ile bu genci cehennem ateşinden kurtardı, buyurdu."4’
Anne ve babanın çocukları için yapacakları dualar makbul olduğu gibi, Allah rızası için anne ve babasına hizmet eden çocukların da duaları makbul olur. Yeter ki çocuklar bu hizmeti, anne ve babaya iyilik ve ikramı seve seve ve mükafatını Allah’tan umarak yapmış olsunlar. Cenab-ı Hak kendi rızası için yapılan hiçbir şeyi karşılıksız bırakmaz.
Değerli kardeşlerim! Kur’an-ı Kerim ve hadis-i şerifler, annenin evlat üzerindeki hakkının, babanın evlat üzerindeki hakkından daha fazla olduğunu bildirmiştir. Allah Teâlâ buyuruyor:
"Biz insana, anne-babasına iyi davranmasını tavsiye etmişizdir. Çünkü annesi onu nice sıkıntılara katlanarak taşımıştır. Sütten kesilmesi de iki yıl içinde olur. (İşte bunun için) Önce bana sonra da anne ve babana şükret, diye tavsiyede bulunmuşuzdur. Dönüş, ancak banadır.""5*
Ayet-i Kerime, annenin çocuğu üzerindeki fedakârlığını çok veciz bir şekilde ifade etmiştir: "Vehnen alâ vehnin" vehin vehin üstüne yani anne günden güne ağırlaşmak suretiyle zayıflık zayıflık üstüne çocuğu karnında taşımıştır.
Ayet-i Kerime’de özellikle annenin bu fedakarlığının hatırlatılması, onun evlat üzerindeki hakkının, babadan daha çok olduğuna delâlet eder.
Ebû Hureyre (r.a.) anlatıyor: "Bir adam Peygamberimize gelerek:
- Ey Allah’ın Resulü, insanlar arasında iyi davranmama en çok layık olan kimdir? Dedi. Peygamberimiz:
- Annendir, buyurdu. Adam:
- Sonra kim? Dedi. Peygamberimiz:
- Annendir, buyurdu. Adam: Sonra kimdir? Dedi. Peygamberimiz yine:
- Annendir, buyurdu, Adam : Sonra kimdir? Diye sordu. Peygamberimiz:
- Sonra babandır, buyurdu."6’
İslâm alimleri, hadis-i şerifte anneye iyilik ve ihsanda bulunmanın üç kere tekrar olunması, annenin evlat üzerinde, babanın üç katı hakkı olduğunu ifade eder demişlerdir.
Aile topluluğu içinde annenin hakkı ilk planda bulunduğuna dair bir çok hadis-i şerif vardır."7’
Evet, annenin hakkı daha fazladır. Çünkü anne babadan daha çok zahmet çeker. Karnında taşıdığı çocuğu, büyüdükçe zahmeti artar. Çocuk doğunca onu emzirir, sağlıklı olarak büyümesine özen gösterir. Bu konuda hiçbir fedakarlıktan kaçınmaz. Çoğu zaman gece uykusunu terkeder ve çocuğun hizmetini seve seve yapar. Hele özürlü çocukların annelerinin fedakarlığını kelimelerle ifade etmek mümkün değildir. Bunun için anne hakkı ödenemez. Peygamberimiz buyuruyor:
"Bir çocuk anne-babasının hakkını ödeyemez. Ancak onu köle olarak bulur da satın alarak azat ederse belki ödemiş olabilir.""8’
Değerli kardeşlerim, anne-babaya saygılı davranmak, Allah’ın kesin emridir. Bu emre uymamak ise büyük günahtır. Nitekim Peygamberimiz:
"Büyük günahlar; Allah’a ortak koşmak, anne ve babaya karşı gelmek, adam öldürmek ve yalan yere yemin etmektir.""9’
"Üç şey vardır ki, bunlar ile yapılan amelin faydası olmaz: Allah’a ortak koşmak, anne ve babaya asi olmak ve savaştan kaçmaktır."’20’
Ebû Bekir (r.a.) den rivayete göre Peygamberimiz şöyle buyurmuştur:
"Allah Teâlâ, bütün günahlardan dilediklerinin cezasını ahiret gününe erteler. Yalnız anne ve babaya karşı gelmenin cezası hariç. Allah Teâlâ anne ve babasına isyan edenin cezasını ölmeden önce de dünyada verir."’2"
Abdullah b. Amr b. el-Âs (r.a.), "Peygamberimiz şöyle buyurdu" demiştir.
"Bir kimsenin anne ve babasına sövmesi, büyük günahlardandır, buyurdu. Ashab-ı Kiram:
- Ey Allah’ın Resulü, bir adam anne ve babasına söver mi? Dediler. Peygamberimiz:
- Evet, bir kimse başkasının babasına söver, o da kalkar onun babasına söver. Başkasının annesine söverse, o da onun annesine söver, buyurdu. ’
Bu hadis-i şerif, anne ve babalarına başkalarının hakaret etmesine sebep olacak söz ve davranışlardan sakınılmasını öğütlüyor. Esasen mümin, söz ve davranışlarında ölçülü olur. Kimseye hakaret etmez. Başkalarının kendisine hakaret etmesine meydan vermez.
Değerli müminler! Görülüyor ki, dinimiz, Allah’a ibadetten sonre anne ve babamıza iyilik etmemizi, hayır dualarını almaya vesile olacak davranışlarda bulunmamızı emrediyor. Onlara yapacağımız hizmet Allah’ın rızasını kazanmamıza vesile olacaktır.
Konumuzu bir hadisi şerifin meali ile tamamlamak istiyorum. Peygamberimiz şöyle buyuruyor:
"Anne ve babasına itaat eden, ikram ve ihsanda bulunana ne mutlu, Allah onun ömrünü artırsın."’23’ Amîn ve’l-hamdülillâhi Rabbi’l-âlemin.

(1) İsrâ, 23-24.
(2) Bakara, 83.
(3) Buhârî, Edep, 1; Müslim, İman, 36.
(4) Müslim, Birr, 1.
(5) Buhârî, Edep 7; Müslim, Zekât, 14.
(6) Lokman, 15.
(7) Sahih-i Buhârî Muhtasarı Tecrîd-i Sarih Tercümesi, Ankara, 1973, c.12, s.121.
(8) Ebû Davut, Edep, 129.
(9) Ebû Davut, Edep, 129.
(10) Müslim, Birr, 5.
(11) Tirmizî, Birr, 3.
(12) Müslim, Birr, 3.
(13) Tirmizî, Birr, 7.
(14) Mecmau’z-Zevâid ve Menbeu’l-Fevâid, Beyrut, 1967, c.8, s.148. (Hadisi Taberânî ve muhtasar olarak Ahmed b. Han bel rivayet etmişlerdir.)
(15) Lokman, 14.
(16) Buhârî, Edep, 2; Müslim, Birr 1.
(17) Umdetü’l-Kâri, c.22, s.82.
(18) Müslim, Itk, 6; Tirmizî, Birr, 8.
(19) Buhârî. Ey man, 16.
(20) et-Tergîb ve’t-Terhîb, Beyrut, 1938, c.3, s.328. (Hadisi Taberâni rivayet etmiştir.)
(21) et-Tergîb ve’t-Terhîb, Beyrut, 1969, c.3, s.331. (Hadisi Hakim ve Isbahani rivayet etmiştir.)
(22) Buhârî, Edep, 4; Müslim, İman, 38.
(23) Mecmau’z-Zevâid ve Menbeu’l-Fevâid, Beyrut, 1967, c.8, s.137. (Hadisi EbûYa’lâ ve Taberanî rivayet etmişlerdir.)