Makale

BAYRAMIN HEYECANI VE KESİLEN KURBANLAR

BAYRAMIN HEYECANI
VE KESİLEN KURBANLAR

Fahrettin AŞIK
Eskişehir İl Müftüsü

Hayatın monotonluğunu kıran ve biteviye giden, seyrini değiştiren bazı olaylar ve günler vardır. Bunların başında hiç şüphesiz kişisel ve toplumsal planda büyük coşkularla ve derin duygularla kutladığımız dînî bayramlar ve bu bayramlarda icraya çalıştığımız her yönüyle topluma yansıyan dînî törenler gelmektedir. İslâm dininde Rasülû Ekrem Efendimizin Medine-i Münevvere’ye hicreti ile başlayan ve kıyamete kadar devam edecek olan iki bayram bulunmaktadır. Bilindiği gibi Ramazan bayramı ile, bu günlerde hululiyle müşerref olduğumuz Kurban bayramı. Her ikisinin de kendilerine has özellikleri ve güzellikleri bulunması yanında ortak vasıflara sahip oldukları da bir gerçektir. Bu bayramlarda gönlünün menfezleri az da olsa açık olan hemen herkes günün rengiyle boyanır, sevinciyle tebessüm eder, içinde bulunduğu manevî amosferde kimseye karşı kötü davranışlarda bulunmaz. Düşüncesinde olmayanları ve karşısında yer alanları tahkir de etmez, tehdit de etmez, ama fıtrî tabii, insiyakıyla herkesi kucaklar ve herkese koşar, bayramları kutlamakla yetinmez aynı zaman da işleri ve sözleriyle, tutum ve davranışlarıyla bizatihi onları yaşar.
Bidayette geniş halk kitlelerinin İslâm’ı seçmelerini ve İslâm’a girmelerini kolaylaştıran, gayr-i müslim unsurlar arasında Müslüman kişilerin yerleşmesine ve yerlileşmesine zemin oluşturan merhametli olmak, şefkatli davranmak, yumuşak üslup kullanmak ve yardımı sevmek hasletleri en çok bayramlarda görülür, bayramlarda hissedilir. Hatta denebilir ki her insan bu hasletler nisbetinde ve insan sevgisi ölçüsünde bayramlardan feyz alabilir. Çünkü bayramlar, sadece şahsî ve ferdi bir neşe değil, umumî sohbet ve muhabbetin İnsanî duyguların parıltılarıdır. Karşılıklı sevgilerle, samimi duygularla kaşnaşma- yan, hele o mübarek kılınan günlerde dayanışma ve yardımlaşma duygularından mahrum toplulukların bayramı tarif edilen anlamda bayram olmaktan çok uzaktır.
Ruhlara neşe, gönüllere zevk, bedenlere sağlık veren Ramazan’ın rahmet ve bereketi bayramla zirveye ulaşmışken elde edilen tesanüt ve dayanışma ruhu, eserlerini ve esintilerini devam ettirirken gökteki ayın hareketi hesabıyla iki ay on gün, yaklaşık 70 gün gibi kısa denilebilecek bir zaman sonra Zilhicce ayının 10. gününde bu duyguları yeniden geliştirerek ve toplum yapısının daha muhkem ve mükemmel hale getirilmesine vesile teşkil eden Kurban bayramı kutlanmakta ve yaşanmaktadır. Tarihî ve Kur’anî gerçekler muvacehesinde Kurban bayramı, milletinden bulunduğumuz tevhid kahramanı Hz. İbrahim (a.s.)’a kadar dayanır ve kaynağını hatta feyzini O’ndan alır. Nitekim Saffat sûresi’nin 99 ila 108. ayetlerinde Yüce Allah şöyle buyurur: (İbrahim a.s.) ”Ben Rabbime gidiyorum. O bana doğru yolu gösterecek. Rabbim! Bana iyilerden olacak bir çocuk ver diye yalvardı. Biz de O’na yumuşak huylu bir oğlan müjdeledik, çocuk kendisinin yanısıra yürü- , meye başlayınca: “Ey Oğulcuğum! Doğrusu ben seni uykuda iken boğazladığımı görüyorum, bir düşün ne der sin dedi. Ey babacığım! ne ile emrolundunsa yap, Allah dilerse sabredenlerden olduğumu göreceksin” dedi. İkisi de Allah’a teslimiyet gösterip oğlunu alnı üzerine yatırınca biz “Ey
İbrahim! Rüyanı gerçek yaptın, işte iyi davrananları mükafatlandırırız diye seslendik. Doğrusu bu apaçık bir denemeydi. O’na fidye olarak büyük bir kurbanlık verdik.” Âyetlerde Hz. İbrahim (a.s.) ile kendisi gibi Peygamber olacak oğlu arasında cereyan eden İlâhî imtihanın baba-oğul tarafından tam bir teslimiyetle sonuçlandığı açıklanmış, bu teslimiyet büyük bir kurbanlıkla mükafatlandırılmıştır. Her ne kadar oğlan isminden bahsedilmemiş ise de işaretlerden bunun, Hz. İsmail (a.s.) olduğu kanaatine müfessirler varmışlardır.
Kurban kelime olarak gufran ölçüsünde mastar olup yakınlık ve yaklaşma anlamına gelmektedir. Din ıstılahında ise hak yolunda Yüce Allah’ın emirlerine uyarak sevap kazanmak maksadıyla kesilen ve Allah’a yaklaşmaya vesile olan hayvanın adıdır. Zilhicce ayının onuncu günü başlayıp 4 gün süren bayramın ilk üç gününde usûlüne uygun olarak kesilen bu kurbanlar dolayısıyla “İyd-i Adha” da denilen bayrama Kurban bayramı adı verilmekte, bu adı taşıyan bayramın tadı da toplumun her kesiminde bununla çıkmaktadır. Gayesi et yemekten daha ziyade yedirmek olduğundan dolayı da yoksul halk kesimlerini sevindirmekle Cenab-ı Hakk’ın rızasını kazanma düşüncesi ağır basmaktadır. Meseleye bu açıdan baktığımızda Ramazan bayramına şeker bayramı demek doğru olmadığı gibi Kurban bayramına da et bayramı demek doğru bulunmamaktadır. Açıklamaya gayret ettiğimiz şekilde Kurban kesmekle ürünlerinden hem istifade etmek hem de ettirmekle Yüce Allah’a yaklaşmak ve rızasını kazanmak gaye edinilmektedir. Nitekim Allah Teâlâ bu mevzuda “Onların ne etleri ne de kanları Allah’a ulaşır, fakat O’na sadece sizin takvanız ulaşır. Size verdiği hidayetten (ve bu hayvanlara sahip kılmasından) dolayı Allah’ı büyük tanımanız içindir ki O, bu hayvanları böylece sizin istifadenize verdi. (Rasûlüm) güzel davrananları (iyilik yapanları) müjdele!111 buyurmaktadır. Bu âyet-i kerîme genel olarak bütün ibadetlerde iyi niyeti, ihlas ve samimiyeti ortaya koymakta, Allah’ın rızasını ve kulun takvasını ön plana çıkarmaktır. Bundan anlaşılıyor ki ibadetlerimizde, bu meyanda kestiğimiz kurbanlarımızda bizi Allah rızasına ulaştıracak temel unsur, her türlü gösterişten ve dünyevi çıkar hesaplarından uzak olarak sırf Allah rızası için yapma çabası ve gayretidir. Bu konuda Hz. Peygamberimiz de; “Amellerin kıymeti ancak niyete göredir. Herkesin niyeti ne ise eline geçecek olan da odur...” 2’ buyurmuşlardır.
Dinimizin tesbit ettiği şartlar muvacehesinde kurbanlık hayvanların kesilmesinde maddî ve manevî, kişisel ve toplumsal yönlerden sayısız faydalar vardır ve hemen söyleyelim ki, bunda bir hayvan itlafı ve et israfı kesinlikle söz konusu değildir. Çünkü bu muayyen günlerde kesilen hayvanlar yaklaşık olarak diğer günlerde de kesilmekte, yenilen etler diğer günlerde de yenmekte, ancak kurban bayramı dışındakilerden belli bir kesim faydalanmakta, kurbanda ise herkes yararlanmakta, belki de muhtaçlar daha çok istifade etmektedir. Kurban konusunda istisnalar hariç tutulursa genel olarak mendup ve mesnun olan kurban etlerinin ev halkına, konuklara ve fakirlere olmak üzere üçe taksimi, derisinin de bir hayır kurumuna bağışlanmasıdır. Koyun, keçi, sığır, manda ve deveden kesilmesi gereken kurban, koyun ve keçi için birer, diğerleri için de en çok yedi kişinin ortaklığı ile geçerli sayılmakla beraber, koyun ve keçinin anasından farklı görülmediği takdirde altı aylıktan aşağısı gösterişli olmadığında ise bir yaşından, sığır ve mandanın iki yaşından ve devenin de beş yaşından aşağısı kurban olmamaktadır. Şüphesiz bunda bir kısım hikmetler ve sebepler mevcuttur ki; bunu hayvancılıktan doğan millî hasılayı en üst sınıra çıkarmak ve erken kesimden doğacak zararları önlemek şeklinde özetlemek mümkündür. Aslında bu yaş sınırı, diğer kesilecek hayvanlar için de millî menfaatler açısından elzemdir. Varsın tarım, iktisat ve ekonomi uzmanları erken kesimden doğacak zararları önlemek için tedbirler düşünsünler. Din otoriteleri ve büyük fakihler koydukları her zaman geçerli olan prensiplerle meseleye çözüm getirmişler ve asırlardan beri aksatmadan kolaylıkla uygulamışlardır. Kurban bayramlarında asgari tahminlere göre mevcut olan potansiyel et tüketimini karşılamak için hayvan üretimini teşvik gözle görülecek kadar yaygın olan dayanışma ve kaynaşma sayesinde toplumsal barışı temin, nihayet sene boyunca etten, proteinden mahrum aile bireylerini beslemek ve sevindirmek, sosyal kurumlar, yurtlar ve pansiyonlarda barınanların iaşe ve ibateleriyle meşgul olan devlet ve dernek bütçelerine kurban bağışı yoluyla katkıda bulunmak ve bu bayramda cereyan eden çok ha yırlı ve faydalı hizmetler cümlesindendir.
Diğer taraftan bayram sabahı erken uyanan insan, gecenin karanlık perdesini yırtan ve dalga dalga etrafa yayılan, bu arada bizim de kapı ve penceremizi çalan ezan sesinin çağrısına uyarak abdestli, usulünce getireceği tekbirleriyle camisinin veya mescidinin yolunu tutmakta, camideki görevlerin ifasından sonra bayramlaşma, helalleşme, tokalaşma, büyükleri, özellikle camiye gelemiyecek kadar yaşlı ve hastaları, hatta kabirleri ziyaret etmek, bakımevleri, huzurevleri, cezaevleri vb. yerleri de unutmamak bu suretle bayramın maddi ve manevî zevklerini tatmak, insan denen fani varlık için bu fani dünyada erişebilecek hazların en büyüğüdür.
Bu hazları tatmamak ve bu toplumsal heyecanı duymamak müslüman bir toplumda hem bir ayıp hem de büyük bir kayıptır. Bu manevi heyecanda en büyük pay, kestikleri kurbanlarla kişilerin, kurum ve kuruluşların sevinçlerine katkıda bulanan zenginlerimize aittir. Ama nemelazımlıkla, vurdumduymazlıkla ve umursamazlıkla hareket edip aksi davrananlar peygamber lisanıyla yerilmişler ve haklarında varid olan hadisi şerifte Peygamberimiz (a.s.) şöyle buyurmuşlar: “Kim bir vus’at (genişlik) bulur da kurban kezmezse camimize de gelmesine gerek yok.” Bunda bir uyarının da ötesinde Peygamberi bir kınama vardır. Müslüman, durumu müsaitse kurban da kesecek, camiye de gidecektir. Bu sayede Allah’ın rızasına ermek ve va’dini tutmak için oğlunu kurban etmeye azmetmekle İlâhî imtihanı kazanan Hz. İbrahim (a.s.) gibi hakkın rızasına erecektir. Bu bayram sebebiyle ve yazı münasebetiyle kaleme aldığım dört kıt’a ile satırlarıma son veriyor, bayramın topluca Allah’ı birlemeye ve topyekün tevhidde birleşmeye vesile olmasını Cenab-ı Allah’tan niyaz ediyorum.

Boşa yaratılmamış insan,
Elbette var bunda bir meram,
Su gibi akıp gider zaman,
Sevindirir insanı bayram.

Varlıklılar keserler kurban,
Yanlış, buna diretmek taban,
Her emirde ilahi sır var,
Beşere armağandır bayram.

Ömrün değiştirir seyrini.
Çoğaltır ruhlarda feyzini,
Her zaman ve yerde bulunmaz,
İnsanların neşesi bayram.

Güldürür fakirin yüzünüy,
Açar insanların gözünü,
Büyük heyecanla beklenir,
Dostluğun vesilesi bayram.

1- Hac, 37.
2-Ettâcu’l-Camiu’lil-usûl fî ehâdis-i Resııl, cilt 1, sahife 51.
3- Ettergib vet-terhib c. 2, s. 155.








KURBANLA İLGİLİ HÜKÜMLER


Şükrü ÖZBUĞDAY
Din İşleri Yüksek Kurulu Uzmanı

Kurban; koyun, keçi, sığır, manda ve deveden olur. Bu hayvanların erkekleri kurban edilebileceği gibi, dişileri de kurban edilebilir. Bunlardan devenin 5, sığır ile mandanın 2 ve koyun ile keçinin bir yaşını doldurmuş olmaları gerekir.

Kurban Nedir?
Sözlükte, yaklaşmak, yakınlık peyda etmek anlamına gelen kurban, dinî terim olarak: İbâdet niyetiyle Kurban kesme günlerinde (kurban bayramının, birinci, ikinci ve üçüncü), belirlenmiş bir
hayvanı Allah rızası için kesmektir. Buna "udhiy- ye" denir. İslâm’ın mali ibadetlerinden biridir.
Kurban kesmek, İmam Ebû Hanife’ye göre vacip, İmam Şâfiî, İmam Mâlik, İmam Ahmed b. Hanbel ve Hanefilerden İmam Ebû Yusuf ve İmam Muhammed’e göre, sünnet-i müekkededir.
Kimler Kurban Kesmekle Yükümlüdür?
Ergenlik çağına giren, zengin, mukîm (yolcu olmayan) her erkek ve kadın müslüman kurban kesmekle yükümlüdür. Buradaki zenginlikten maksat; kişinin temel ihtiyaçlarından başka 80.18 gr. Altın veya bunun kıymetinde mal veya paraya sahip olmasıdır. Zekattaki zenginlik ölçüsü ile, kurbandaki zenginlik ölçüsü aynı olmakla beraber, zekatta olduğu gibi, malın artıcı olması şart olmadığı gibi, üzerinden bir yıl geçmiş olması da gerekmez. Daha önce fakir iken, kurban kesme günlerinde yukarıda zikredilen zenginlik ölçüsüne ulaşan kimse, kurban kesmekle yükümlü olur.
Ailede Bir Kişinin Kurban Kesmesi Yeterli mi? Yoksa Tüm Aile Fertlerinin Kurban Kesmesi Gerekir mi?
•İslâm dininde; ailede "malbirliği" değil, "mal ayrılığı" prensibi vardır. Yani bir aile içinde de olsa, herkesin malı, kendisine aittir. Bir kimse, babasının, eşinin veya oğlunun servetiyle zengin sayılamaz. Baba fakir olduğu halde oğlu; koca fakir olduğu halde karısı zengin olabilir. Bu bakımdan, aile içinde, diğer şartlarla beraber kimler dinen zengin sayılırsa, sadece onlar kurban kesmekle yükümlü olurlar. Hepsi zengin sayılırsa, her birinin ayrı ayrı kurban kesmesi gerekir. Aile içinde zengin sayılan kimse yoksa, hiçbiri kurban kesmekle yükümlü olmaz.
Kurbanlık Hayvanı Kesmek Yerine, Canlı Olarak Veya Bedelini Yoksula Vermekle Kurban İbadeti Yerine Getirilmiş Olur mu?
Kurbanın rüknü, kurban edilmesi caiz olan hayvanlardan birini, kurban kesme günlerinde kesmektir. Bu itibârla, kurban kesmek yerine, kurban bedelinin veya kurbanlık hayvanın (kesilmeden) yoksula yahut bir hayır kurumuna bağışlamakla, kurban ibadeti yerine getirilmiş olmaz. Ancak kurban, herhangi bir sebeple, eyyam-ı nahr denilen kurban kesme günlerinde kesilememiş ise, bu günlerden sonra kurban kesilmez.
Bu takdirde sadakaya dönüşür; dolayısıyla kurbanlık hayvanın aynısının veya bedelinin tasadduk edilmesi gerekir.
Hangi Hayvanlardan Kurban Olur?
Kurban; koyun, keçi, sığır, manda ve deveden olur. Bu hayvanların erkekleri kurban edilebileceği gibi, dişileri de kurban edilebilir. Bunlardan devenin 5, sığır ile mandanın 2 ve koyun ile keçinin bir yaşını doldurmuş olmaları gerekir. Ancak koyunlar 6 ayı tamamladıkları halde, bir yaşını doldurmuş gibi gösterişli olurlarsa bunlar da kurban edilebilir. Keçi ise olmaz, onun mutlaka yaşını doldurması lazımdır. Bu hayvanların dışında hiçbir hayvanın kurban edilmesi sahih olmaz.
Bir koyun veya keçiyi ancak birkişi kurban edebilir. Fakat sığır, manda ve deve yedi kişiye kadar ortaklaşa kurban edilebilir. Yedi kişiyi geçmemek şartıyla, ortakların tek veya çift olmalarında bir fark yoktur.
Bir Hayvanın Kurban Olmasına Engel Olan Kusurlar Nelerdir?
Kurban, bir ibadet olduğu için, kurbanlık hayvanların kusursuz olmaları gerekir. Bazı kusurlar vardır ki; bunlar, hayvanın kurban olmasına engeldir. Bu kusurların başlıcaları şunlardır:
İki veya bir gözü kör olan, kemiklerinde ilik kalmayacak derecede zayıflamış olan, kesim yerine yürüyerek gidemeyecek kadar topal olan, kulağının ve kuyruğunun üçte birinden fazlası kopmuş olan, dişlerinin yarıdan fazlası dökülmüş olan, boynuzlarının biri veya ikisi kökünden kırılmış olan, ölüm derecesinde hasta olan... hayvanlar kurban edilmezler.
Boynuzsuz veya boynuzu biraz kırılmış, dişlerinden birazı dökülmüş ve burulmuş hayvanların kurban edilmeleri caizdir.
Kuyrukları Koparılan Koyunların Kurban Edilmesi Câiz midir?
Doğumlarının ilk aylarında daha sağlıklı gelişmesi için kuyruklarının fazla kısımları boğulmak suretiyle düşürülen merinos cinsi koyunların kurban edilmelerinde bir sakınca yoktur. Çünkü bu durum, hayvanın, emsaline göre kıymetini azaltan bir ayıp değildir.
Kişinin Kurbanı Bizzat Kendisinin Kesmesi Veya Kesilirken Başında Bulunması Gerekir mi? Bu İş İçin Bir Kimseye Ya da Resmi Veya Özel Bir Hayır Kurumunu Vekil Edebilir mi?
Kurban kesmekle yükümlü olan kişinin, keseceği kurbanı bizzat satın alması, kendisinin kesmesi veya kesilirken yanında bulunması- kurbanın sahih olması için - gerekli değildir. Bunlar vekalet yoluyla da yapılabilir. Çünkü kurban malî bir ibadettir. Malî ibadetlerde vekalet caizdir. Hiçbir mazeret olmadan da, kişi kendi adına kurbanını satın alıp kesmek üzere güvendiği bir kimseyi vekil tayin edebilir. Vekil, hakiki şahıs olabileceği gibi, hükmi şahıs, yani özel veya resmi bir kuruluş da olabilir.
Buna göre, yurtiçinde veya yurtdışmda bulunan kimselerden, isteyenlerin, önceden bedelini ödeyerek, Diyanet İşleri Başkanlığı ve Türkiye Diyanet Vakfı’nın müşterek organizesiyle, vekaleten kurbanlarını kestirmeleri ve bu kurbanların etlerinin yurtiçi veya yurtdışındaki muhtaç dindaş ve soydaşlara ulaştırılması dinen câizdir.
Kurbanlık Hayvanın Canlı Olarak Tartılıp Kilogram Fiyatı Üzerinden Anlaşarak Veya Kesildikten Sonra Eti Tartılarak Fiyatının Belirlenmesi İle Satın Almak Caiz midir?
Tane hesabı ile satın alman hayvanın kurban edilmesi caiz olduğu gibi; alıcı ve satıcı arasında, sonunda anlaşmazlık çıkmamak şartı ile, bedeli kesildikten sonra, etinin beher kilosu için, taraflarca önceden be’irlenen fiyattan ödenmek üzere satın alınan hayvanın kurban olarak kesilmesi yine, canlı olarak tartılıp beher kilosu için takdir edilen bedel karşılığında satın alınan hayvanın kurban edilmesi de caizdir.
Ortaklaşa Kurban Edilecek Bir Hayvana, Ortaklar Değişik Niyetlerle Katılsalar Câiz midir?
Ortakların hepsi yönleri değişik olsa bile, kurban niyetiyle katılmak durumundadırlar. Mesela, ortaklardan biri vacip olan kurbanı, diğeri adak kurbanı, bir diğeri de nafile kurbanına niyet etmiş olanlar böyle bir ortaklıkla kurban kesilmesi câiz olur. Çünkü hepsi de ibâdet niyetiyle katılmış bulunmaktadırlar. Fakat ortaklardan biri herhangi bir ibadet niyetiyle değil de, et almak maksadıyla katılmış olsa, bu sahih olmaz ve diğerleri de niyet etmiş oldukları kurbanı kesmiş sayılmazlar.
Ortaklaşa Kurban Edilen Hayvanların Etleri Nasıl Taksim Edilir?
Deve ve sığır gibi hayvanlar ortaklaşa kurban edildiğinde, etleri, ortaklar arasında tahmini olarak değil tartılarak taksim edilir. Ancak bu hayvanlar, bir ailenin fertleri için kurban edilmişlerse bunların etlerinin tartı ile taksim edilmesi gerekmez. Yine ortaklaşa kurban kesenler, kurban etinin tamamen yoksullara dağıtacak veya bir kuruma verecek olurlarsa bu takdirde de kurban etinin tartılarak taksim edilmesi gerekmez.
Kurban Eti Kimlere Verilebilir?
Kurban etinin hepsini yoksullara dağıtmak veya kendisi ve çoluk-çocuğu için alıkoy mak caiz ise de en uygun olanı; kurban etini üçe taksim edip; birini, kurban kesemeyen yoksullara dağıtmak, bir bölümünü akraba, tanıdık ve komşulara ikram etmek; birini de kendi çoluk-çocuğu ile yemektir.
Şâyet, kurban kesen kimsenin çoluk-çocuğu kalabalık ve hali vakti de çok iyi değilse, Kurban etini dağıt- mayıp tamamım çoluk-çocuğu için alıkoyması daha uygun olur.
Kurban etinden, : müslüman olan komşulara hediye etmek ! caiz olduğu gibi, müslüman olmayan komşulara da vermek caizdir.
Kurbanın Derisi Satılabilir mi?
Kurbanın derisini seccade veya evde kullanılacak bir şey yapmak caiz olduğu gibi, bir fakire veya hayır işlerine j hizmet eden bir kuruluşa vermek de caizdir. Kurbanın derisi, kurbanın bir parçası olduğundan satılması caiz olmadığı gibi, kurbanı kesene kasap ücreti olarak da verilmez.
Kurbanlık Hayvanın Başına Tabanca Sıkılmak Suretiyle Veya Elektrik Şoku İle Bayıltılarak Kesilmesi Câiz midir?
Fazla eziyet vermemek (ölüm acısını azaltmak) maksadıyla, kesim esnasında, hayvanın başına tabanca sıkılmak veya elektirik şokuna bağlanmak suretiyle bayıltılması, bu hayvanın kurban olarak kesilmesine engel ayıplardan sayılmaz. Çünkü kurbana engel ayıp, kesim esnasında meydana gelen arızalar olmayıp, hayvanda önceden mevcut olan ve emsaline göre hayvanın değerini noksanlaştıran kusurlardır. Kesim esnasında meydana gelen kusurlar, kesim işlemine dahil bir ameliyye olup, kurbana engel ayıp sayılmaz. Bu itibârla, canlı olarak (şok etkisi ile ölmeden önce hemen) kesilmek kaydı ile kurbanlık hayvanın tabanca veya elektirk şoku ile bayıltılarak kesilmesi câizdir.
Ölü Kurbanı Diye Bir Şey Var mıdır?
Bilindiği gibi, ölen bir kimsenin dînî yükümlülükleri sona erer. Bu itibarla ölü kurbanı diye bir şey söz konusu değildir. Ancak bir kimse sevabını ölmüş bulunan anne veya babasına yahut diğer yakınlarına bağışlanmak üzere, çeşitli hayır kurumlarına, fakir ve muhtaç kişilere bağışta bulunabileceği gibi, kurban da kesebilir. Ölen kimsenin kendisi için kurban kesilmesine dair, vasiyyeti yoksa, bu kurban etini fakirler yiyebileceği gibi, kurban kesen kimse ve zenginler de yiyebilir. Vasiyyet varsa, tamamen fakirlere yedirilmesi veya dağıtılması gerekir. Böyle bir kurbanın etinden kurban kesen mirasçılar ve dînen zengin sayılanlar yiyemezler.
Ölen kimsenin vasiyyeti olmaksızın, sevabı onun ruhuna bağışlanmak üzere kesilen kurbanın herhangi bir zamanda kesilmesi caiz ise de, kurban kesme günlerinde kesilmesi daha faziletli ve daha sevaplıdır. Ölenin vasiyyeti gereğince kesilen kurban ise ancak, kurban kesme günlerinde kesilir. Vasiyyeti yoksa ölen kimse için mirasçılarının kurban kesmeleri gerekmez.
Kadın Ve Ehl-i Kitap, Kurbanlık Hayvanı Kesebilirler mi? Ve Kestikleri Yenir mi?
Bir müslümanın, erkek olsun kadın olsun usulüne uygun olarak kestiği hayvanların etleri yenir. Yine ehl-i kitap olan, yani peygamberlerden ve semavî kitaplardan birine inanmış olan (Yahûdi, Hıristiyan) lara usûlüne göre kestikleri hayvanların etleri de yenir. Bu itibarla, Müslüman bir kadının yahut ehl-i kitap kadın ve erkeğin kurbanlık hayvanı kesmesi caizdir. Bunların kestikleri kurbanın eti de yenir. Ancak, kurban, bir ibadet olduğundan imkân varsa onu müslümanın kesmesi daha uygun olur.
Teşrik Tekbirleri Nedir? Kurban Kesmeyenler de Teşrik Tekbirleri Getirir mi?
Bilindiği üzere, kurban bayramı, kamerî aylardan Zilhicce’nin onuncu günü başlar ve dört gün devam eder. Bayramın dört gününe, Arefe günü de ilave edilince bu beş güne “Eyyâm-ı Teşrik” denilir ki, farz namazların peşinden aldığımız “Tekbir Günleri” demektir. Bu tekbirlere de “Teşrik .Içkbirlçri” dçnir Teirik .tekbiri .şöyledir.
Allhü Ekber, Allâhü Ekber, Lâ ilâhe İllallâhü Vallâhu Ekber. Allâhü Ekber Velillâhi’lhamd.”
Arefe gününün sabah namazından itibaren bayramın dördüncü günü ikindi namazına kadar yirmi üç vakit farz namazların peşinden, selâmdan sonra bu tekbiri bir defa getirmek vâciptir.
İster cemaatle, ister yalnız başına namaz kılan, kurban kesen veya kesmeyen, yolcu olan veya olmayan kadın-erkeğin; farz olan her namazın peşinden Teşrik tekbirlerini getirmeleri gerekir: