Makale

Prof. Dr. Beyza BİLGİN: AİLE, BİR OKUL OLMALIDIR..."

Prof. Dr. Beyza BİLGİN:
AİLE, BİR OKUL OLMALIDIR..."

Ailenin tanımını yapar mısınız?
Şüphesiz tanımlar çeşit çeşittir. Sosyologlar bir türlü tanımlarlar, antropologlar başka türlü tanımlarlar. Eğitimciler olarak biz de aileyi bir okul olarak tanımlarız. İlk Türk filozofu Farabi aileyi bir insan vücuduna benzetmiştir.
Aile içerisinde meydana gelen kuşaklar arası çatışmanın sebepleri nelerdir?
Birlikte yaşamanın eşler, çocuklar ve diğer yakınlar arasında doğurduğu sıcaklık sevgi, dostluk ve güven ortamının alternatifi yoktur. Aile bu özelliği ile biriciktir.
Bu sebeple kuşaklar arası çatışma değil de, kuşaklar arası iletişim demek ve bu başlık altında konuyu incelemek daha doğru olur kanaatindeyim. Bu iletişimin gereklerini de gençler arasında yaptığım bir araştırmadan çıkarabiliriz. Gençler, kuşaklar arası iletişimin kurulması ve başarılı olarak işletilebilmesinde, birinci derecede; sevgi, saygı ve hoşgörü duygularının ge-liştirilmesine; ikinci derecede, her çağın özelliğinin diğer çağlara tanıtılması ve bu yolla karşılıklı anlayış geliştirilmesine, üçüncü derecede, geleneksel kültürün ve yeniliklerin olumlu yanlarının eğitim yoluyla yaygınlaştınlıp benimsetilmesine; dördüncü olarak kuşaklar arası hi-yerarşinin korunması ve her çağın, diğerine nasıl davranacağı ile ilgili davranış maddelerinin belirlenmesine; beşinci olarak özel durumlar için sabır, fedakârlık ve güven duygularına başvurulmasına, bunlarla başa çıkmakta yardımı olabilecek teknik imkânlar varsa bunlann yaygın eğitim ve basın-yayın organlan aracılığı ile ailelere öğretilmesine; altıncı ve hepsinin üzerinde olarak ise, yaşlılık problemlerinin, yaşlılık psikolojisinin ve fizyolojisinin ilmf olarak Türk insanının yaşamakta olduğu şartlarda araştırmasına ve bu şartlarda uygulanabilir çareler önerilip, önlemler alınmasına değinmişlerdir.
Çalışma sistemi ile aile sistemi arasındaki ilişki nasıldır ve toplumdaki değişmelerden aile ne şekilde etkilenir?
Çalışma sistemi derken memuriyet, serbest çalışma veya kırsal kesimdeki herkesin kendi mülkü üzerinde çalışmasıdır. Bir de göçmen çalışması var. Yurtdışına giden insanlarımız var. Yurtiçi göçler var. Her halde çalışma sistemi derken bunları kast ediyorsunuz. Bu sistemle aile sistemi arasındaki ilişki çok önemli. Şehirde yaşayan anne-babalar, şehir hayatının çok komp-leks, karmaşık oluşu yüzünden belki ailelerine daha az vakit ayırabiliyorlar. Biz en önce bunu görüyoruz. Ama gözümüzü diğer alanlara çevirdiğimiz zaman oluşum bundan da iç ağcı değil. Meselâ köylerde de insanlar çocuklarını bırakıp işe gidebiliyorlar. Yine çocuklar başıboş kalıyorlar. Yurtdışına gidenler de aynı şekilde Türkiye’de bırakabiliyorlar. Bu çocuklara o za-man çok yakın kimseler bakmıyor. Veya yanlarına aldıkları zaman oradaki iş hayatı çok ağır oluyor. Yine onlara aileleri bakamıyor. Yani sadece çalışma sistemindeki farklılıklardan değil de, hepsiyle beraber kaynaklanan bir durum. Bu da galiba çağdan geliyor. Hayatımız çok karmaşıklaştı. Meselâ ben yurtdışında iken madensuyu içmek istedim. Ama başaramadım. Bir Alman vatandaşından yardım istedim. 0 da çok zorluk çekti. Ah bu teknoloji, hepimizi cahil kıldı dedi. Tabiî buna rağmen mücadele etmemiz, başa çıkmamız gerekiyor. Olumsuzluklar çalışma sistemi ne olursa olsun, ne seviyeye yükselirse yükselsin ailemizi korumamız gerekiyor. Onun için sadece içerden değil, dışarıdan da yardım gerekiyor. Zaman içinde kendine yetersizlik pek fazla söz konusu değil. Yardımlaşmak gerekir. Kurumlar arası yardımlaşmak lazım.
Rejimlerimiz değişiyor, aile etkileniyor. Eskiden ilişkiler başkaydı. Kadın-erkek arası ilişkiler başkaydı. Şimdiki aile tipine demokratik aile diyoruz. Otoriter aile tipi artık yok Aileyi parçalanmaya kadar götürebiliyor. Ama bu zamanda demokratik aile tipi kendini koruyabiliyor. Bence bunları hep hesaba katmak lâzım. Ben böyle gördüm böyle yapmam gerekiyor, demek aileyi yıpratır, parçalar. Bu yüzden birlikte karar verilmesi lâzım. Tabiî bu tüm ailelere sosyologlarımız, düşünürlerimiz, idarecilerimiz ile sürekli olarak dergilerimizle, radyo ve televizyonlarımızla yardım yapmamız gerekir. Bu açıdan Aile Araştırma Kurumunu çok yararlı buluyorum.
Evlilik dışı ilişkiler konusundaki görüşleriniz nelerdir?
İlahiyatçı olarak bunun çok yanlış olduğunu normal olarak söylüyoruz. Evlilik dışı ilişki katiyyen kabul edilemez. Bu ilişkiyi kabul edenler olabilir. Ama ben tek fikir sahibiyim. Bu konuda çok görüşlü ya da çok fikirli değilim.
Evliliğin stres kaynağı olduğuna dair görüşler var. Ne dersiniz?
Evliliğin stres kaynağı olduğuna da kesinlikle katılmıyorum. Hala otoriter bir evliliği düşünecek olursanız koca söz sahibidir. O ne derse o olsun. Eskiden kayınvalideler gelinin giyeceği elbiseyi belirlenmiş. O beğenmezse gelin giyemezmiş. Şimdi hala kayınvalide öyle yaparsa, gelin anne konumuna konulmayıp itilip kakılırsa, stres bundan doğar. Karşılıklı olarak anlaşılırsa, uyum sağlanırsa stres diye bir şey olmaz zaten. Sevgiye dayanan bir otorite bence en değerlisidir. Koca ile eşi arasında olsun, çocuklarla anne-baba arasında olsun hepsi birbirinden gereken saygı ve sevgi ile davranırlarsa stres olmaz. Olsa bile mutlaka aşılır. Ailenin küçülmesi belki insanlara bir rahatlama getirmiştir ama çok ta kayıplar verdirmiştir. Büyük aile ile aynı evde oturmasak bile korumamız lâzım. Anne baba dışarıda ise çocuk bakıcı kadının terbiyesini mi alacak? Bazı ailelerde gece bile beraber olamıyorlar. Çünkü çocuk erken uyuyor. Ya da anne-babanın gecede bazı faaliyetlere katılmaları gerekiyor. Bu durumda işte, hala, teyze, büyükanne, büyükbaba yardıma gelmelidirler. Nihayet böyle yapan aileler vardır. Bu bir bakıma da yatırım oluyor. Çünkü onlar yaşlandıkları zaman çocuklar onlara sahip çıkıyor. Yaşlılar bu sefer de yalnız kalmıyorlar. Sokakta kalmıyorlar. Küçükken çocukları korumuş olanlar, bu çocuklar tarafından daha sonra korunuyorlar. Bunu da unutmamak lazım.
Kadına özgürlük, cinsel özgürlük adı altında Türk Aile Yapısını tahribe yönelik feminist düşünceler konusunda ne düşünüyorsunuz?
Ben feminist düşünceyi bir tepki olarak görüyorum. Meselâ ben de bir kadınım. Ama feminist olmam ya da feminizm yapmam gerekmiyor. Çünkü bizler eşlerimiz olsun, ço-cuklarımız, büyüklerimiz olsun birbirimize saygılıyız. Kadın "ben kadınım şöyle olacak", erkek de "ben erkeğim, şöyle olacak" diye bir şey yok Bizler insanız. Allah (cc) hepimizi eşit olarak yaratmıştır. "Aynı özden yarattım" buyuruyor. Orada bize verilen bilgi böyledir, uyulması gereken de, yapılması gereken de budur.
Çalışan kadının çocuk eğitimi konusunda neler söyleyebilirsiniz? O Tabiî burada çok büyük haksızlık var. Bizim toplumumuzda katiyyen dinden kaynaklanmayan bazı görüşler var. Erkek mutlaka çapkın olur. Bu hiç doğru değildir. Bunun için feminist olmak değil de, iman sahibi olmak gerekir. Erkek de bilmelidir cinsel özgürlüğü olmadığını, kadın da. Bugün çeşitli hastalıklar açığa çıktı da insanlar uyarıldı. Toplumda değişik yargılar var. Bunların üzerine gidilmelidir. Yoksa erkek kötü bir iş yapıyorsa, kadın da mı kötü yapmalıdır? Kötülükte eşitlik olur mu? Erkek kötü yapıyorsa, erkeği iyi yapmaya teşvik etmek lâzım. İyilikte eşitlik olsun. Ben bunu istiyorum. Erkekler de cinsel özgürlük sahibi olmasınlar. Bazı erkekler zorlanıyorlar bunu yapmaya. Sırf erkek görünmek için. Erkek olduğu için yapması gerekir gibi. Bazı çevrelerde, hala aynı kadınla mı? Hiç mi bıkmadın gibi sözler duyuyoruz.
Gençlerimize bence çok yazık oluyor. Mecbur gibi hissettiriliyorlar.
Sonra bazı cahil insanlarımız çok kadınla evliliği emir zannediyor. "Ben Allah (cc)’ıa emrini yerine getiriyorum" diyor. Onun sadece özel durumlarda verilmiş bir izin olduğunu bilmiyor. Sonra kadını. Dövme meselesi, bazı kesimlerde görülebiliyor. Yine bunu da din kaynaklı göstermeye çalışıyorlar. Peki Allah’ın Resulü hiç eşini dövdü mü? Kur’an-ı anlayan muhakkak en iyi oydu. Değil eşlerini, hiç bir çocuğu dövmemiştir. Dövmek diye bir şey yoktur Peygamberimizin hayatında.
Dolayısı ile ben bu olayı feminizm olarak değil, genel bir terbiye olarak görüyorum.
Sadece çalışan kadınlar değil, çalışmayan kadının da bu meselesi vardır. Çalışmayan kadın da evde oturmuyor. Belli bir gelir düzeyinin üzerindeyse kendisine meşgaleler buluyor. Dolayısı ile de çocuğuna baktırıyor. O çocuğun bakımı için eve gelen kadın da kendi çocuğunu bırakıyor. Anne çalışsın çalışmasın, çocuklar genelde yalnız bırakılıyorlar. Gerekli ilgi. şefkat tam olarak gösterilemiyor.
A.B.İŞCAN