Makale

DOSTLUK

DOSTLUK

Dr. Ekrem KELEŞ
Din İşleri Yüksek Kurulu Uzmanı

Fıtratı bozulmamış saf ve temiz insanlar, yaz sıcağında susuzluktan dudakları çatlamış olanların, kaynağından fışkıran billur gibi soğuk suyu özlediği kadar özlemiş vaziyetteler dostluğu.
İhlas ve samimiyet aşındıkça, mü’minler arasında saf ve berrak olması gereken ilişkiler de tıpkı piyasaya sürülen tadı bozulmuş fakat görüntüsü güzel hormonlu bitkiler gibi artık tat vermemeye başlamıştır. Oysa “Müminler, birbirlerini sevmede, birbirlerinee yakınlıkta, şefkat gösterip birbirlerini koruyup kollamada bir vücut gibidirler. Vücudun herhangi bir yerinde bir rahatsızlık oldu mu; bu rahatsızlığı, vücudun tüm uzuvları hisseder. " 1
Dostlukta doğruluk vardır, dürüstlük vardır, sadakat vardır. Onun için dost sadıktır. Bundan dolayı dostluğun zirvesindeki şahsiyete “Sıddik” denmiştir. Dostunun tsra ve Miraçla ilgili söylediklerini kendisine aktararak akıllarınca onun dostluğuna son vereceklerini sananlar; “Bunları o mu söylüyor?” sorusuyla karşılaşmışlar, “Evet, evet o söylüyor!” dediklerinde, hiç beklemedikleri bir şekilde “O söylüyorsa doğrudur” cevabım almışlardı.’2’ İşte dostluğun zirvesi...
Toplum bireyleri arasında gerçek kaynaşma dostlukla sağlanır.
Menfaate dayalı ilişkiler, menfaatin bittiği yerde sona erer.
Beklentilere dayalı ilişkiler, beklentinin gerçekleşmesiyle ya da gerçekleşmemesiyle biter. Burada dostluk, beklentiye endekslidir. Dostluğa dayanan ilişkiler ise bitmez. Çünkü dostluk sevgiye dayanır. Dostlukta muhabbet vardır. Dostlukta başka hiçbir hesap, hiçbir endişe yoktur.
Dostluk doğaldır. Dostlukta yapmacık tavırlar yer almaz, her şey sonuna kadar içtendir. Bir başka görünme, bir başka davranma endişesi ve ağırlığı yoktur. Onun için dost dosta hiç ağır gelmez.
Dostlukta zorlama yoktur. Her şey kendiliğindendir. Suyun akışı gibi.
Dostlukta derinlik vardır. Denizin içine karışan yabancı maddeleri fırlattığı gibi, dostluktaki derinlik, arayı bulandıracak unsurları fırlatıp atar. Bu sebeple dostlar arasına bulanıklık verecek şeyler giremez.
Dost, dostu kendine tercih eder. Tıpkı Sahabenin yaptığı ve Kur’an’da övüldüğü gibi.
“Onlardan (muhacirlerden) önce o yurda (Medine’ye) yerleşmiş ve imanı da gönüllerine yerleştirmiş olanlar, hicret edenleri severler. Onlara verilenlerden dolayı içlerinde bir rahatsızlık duymazlar. Kendileri son derece ihtiyaç içinde bulunsalar bile onları kendilerine tercih ederler. Kim nefsinin cimriliğinden, hırsından korunursa, işte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir. ”3’
Tasavvufta dost denince Mahbubi hakiki maşuki arifin olan Vücudu mutlak kastedilir. Çünkü gerçek dost odur. O ne güzel dosttur.’4
Dostluk safiyet ister. Onun içindir ki gerçek müminler şey- , tanın dostlarıyla dost olamazlar.’5’ Çünkü şeytanın dostlarında safiyet yoktur, duruluk yoktur, berraklık yoktur. Yalnızca karanlık vardır. Açıklanmayan hesaplar vardır. Gizlenen amaçları vardır.
Dostlukta güven vardır. Dost dosta güvenir. Dostlukta ihanete yer yoktur. Gizli beklentilerin de yeri yoktur dostlukta. İçten hesaphlık dostlukla hiç bağdaşmaz. Riyanın, iki yüzlülüğün de dostlukta hiç yeri yoktur.
Dost dostu terk etmez, yardımsız bırakmaz.’6
Dostlukta ben merkezlilik hiç yoktur.
Dost kara günde belli olur. “Hani onlar mağarada bulunu yorlardı. Hani o arkadaşına, “Üzülme, çünkü Allah bizimle berâber” diyordu.”’7’
Veli, Allah dostu demektir. Allah dostlarına veli denmesi, kendilerinde Allah’a karşı en ufak bir riya bulunmadığı içindir.
Evliyaüşşeytan: Şeytanın dostlarında ise her türlü hile, hud’a, gizli hesap, art niyet, desise vardır.
Dost ayna kadar nettir. Dostun hiçbir ayıbını göstermemezlik etmez. Bunu dostun iyiliği için yapar. Bunu, dostun iyiliği ’ için gizlemez. Dost da ayıbımı gösterdi diye dosta darılmaz. Aynada bakıp yüzündeki isi/pası görenin, aynaya kızmadığı gibi. “Mümin Müminin aynasıdır: El-mü’minu mir’âtü’l mü’min”8
İnsan sevdiğine gözüm der. İnsan gözünü çıkarıp atamaz.
İnsan gözlerini dünyaya değişmez. Onun için dost dostun nez- dinde gözü gibidir. Dost dostu gözü gibi gözetir.
Dostluk sevgiye dayanır. Onun için dost, seven adamdır, sevilen adamdır. Bu sebeple yar, en iyi dosttur. Veya en iyi dost yardır. Çünkü yarin sevgisinde hiçbir şaibe yoktur, yarin sevgisi saf ve temizdir, durudur. Şiirde dost dendiği zaman maşukun ve mahbubun kastedilmesi boşuna değildir.
Dostluk, gerçek imanın, iman sahibine haz veren bir semeresidir. “Üç haslet vardır. Bunlar kimde varsa imanın tadını duyar: Allah ve Resulünü bu ikisi dışında kalan her şeyden ve herkesten daha çok sevmek, bir kişiyi, sırf Allah rızası için sev- «j mek, Allah kendisini imansızlıktan kurtarıp ona İslam’ı nasip ettikten sonra tekrar küfre, inançsızlığa düşmekten, ateşe atılmaktan korktuğu gibi korkmak. ”9
Dostlukta ülfet vardır. Müminler arasındaki dostluğa dayalı bu ülfete Yüce Kitap’ta şöyle işaret edilir: "Hep birlikte Allah’ın ipine (Kur an a) sımsıkı sanlın. Parçalanıp bölünmeyin. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani sizler birbirinize düşmanlar idiniz de o, kalplerinizi ülfetle birleştirmişti. İşte onun bu nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz. Yine siz, bir ateş çukurunun tam kenarında idiniz de o sizi oradan kurtarmıştı. İşte Allah size âyetlerini böyle apaçık bildiriyor ki doğru yola eresiniz.” ""
Allah’ın elçisi de mümin için “Ülfet eden ve kendisiyle ülfet edilen adcını" tanımlamasını yaparak’ bize. Yüce Allah’a, ülfet edilebilecek dost vermesi için dua etmeyi şöyle öğretmiştir: "Allah’ım! Senden, kalından vereceğin öyle bir rahmet istiyorum ki, onunla kalbime hidayet, işlerime nizam, dağınıklığıma tertip, içime kâmil iman, dışıma amel-i sâlih, amellerime temizlik ve ihlâs verir, rızana uygun istikâmeti ilham eder, ülfet edeceğim dostumu lütfeder, beni her çeşit kötülüklerden koru.
En sarih anlaşma, dostlar arasındaki anlaşmadır. Dostluğun olduğu yerde tahakküm olmaz. Dostlar birbirlerine yük olmaz. Dostlar arasındaki ilişki serf, senyör ilişkisi değildir. Dostluk için en az iki yetişkin, özgür, bağımsız şahsiyet gereklidir. Dostluk tarafların dostluktan başka şeye ihtiyaç duymadıkları şartlarda doğar. Bu demektir ki, modern çağın sözleşmeye dayalı ilişkileriyle dostluk birbirine taban tabana zıttır. Dostluktan gözetilen menfaat dostluğun ürettiği menfaattir. Sadece biri diğerini gözden çıkarmayanlar dosttur. İhtiyaten dost olunmaz. Muvakkaten dost olunmaz. İdareten dost olunamaz." 13
Kur’an. Müminlerin birbirlerinin dostu olduğunu söylüyor. Demek dostluk kâmil manada bir imanla mündemiçtir. Zaten imanın tadına varabilmek için dostluk şarttır. ” Çünkü sevdiğini hiçbir karşılık beklemeden sevebilen. imanın tadını alıyor. Böyle bir sevgi ancak dostlukla olur. Sadece dünya hayatından başka bir şeyi düşünmeyenlerle. bu hallerini terk etmedikleri sürece dostluk kurmak mümkün değildir."
Dostluğun en önemli kriterlerinden biri, dostun iyiliğini istemektir. Her bakımdan dost dosta kızsa bile bu dostun iyiliği içindir. Mevlâna’nın benzetmesiyle adamın eline sopayı alıp bu sopayla kilime vurması ona düşmanlığından değil, onu. yük teşkil eden tozlardan arındırmak içindir.
Ve Bir Hikaye: Arkadaşlık17’
Savaşın en kanlı günlerinden biri... Asker en iyi arkadaşının az ileride kanlar içinde yere düştüğünü gördü. İnsanın başını bir saniye bile siperin üzerinde tutamayacağı ateş yağmuru altındaydılar. Asker teğmene koştu ve:
- Teğmenim. Fırlayıp arkadaşımı alıp gelebilir miyim?..
Delirdin mi? der gibi baktı teğmen...
Gitmeye değer mi?.. Arkadaşın delik delik olmuş... Büyük olasılıkla ölmüştür bile... Kendi hayatında tehlikeye atma sakın...
- Asker ısrar etti ve teğmen "peki" dedi.. "Git o zaman...”
İnanılması güç bir mucize... Asker o korkunç ateş yağmuru altında arkadaşına ulaştı. Onu sırtına aldı ve koşa koşa döndü. Birlikte siperin içine yuvarlandılar. Teğmen, kanlar içindeki askeri muayene etti. Sonra onu sipere taşıyan arkadaşına döndü:
- Sana değmez, hayatını tehlikeye atmana değmez. demiştim. Bu zaten ölmüş...
- Değdi teğmenim, dedi asker...
- Nasıl değdi? dedi teğmen... Bu adam ölmüş görmüyor musun?
Gene de değdi komutanım... Çünkü yanına ulaştığımda henüz sağdı... Onun son sözlerini duymak, dünyaya bedeldi benim için...
Ve arkadaşının son sözlerini hıçkırarak tekrarladı:
Geleceğini biliyordum!... demişti arkadaşı... Geleceğini biliyordum...

1- Buharı, Edeh, 27.
2- Ayrıntı için hkz. M. Asını Koksal Islâm Tarihi, Şamil yayınevi, 1st. I9H7, 5/182.
3- Haşr. 9.
4- Enfal, 40.
5- Nisa, 119.
6- Bak. Buhari. Mezalim, 3; Miislim, Birr. 5<S’.
7- Tevbe, 40.
8- Ebu Davıul, hadis ııo: 4LJI<S’.
9- Bııhûri, İman 9, 14; Miislim. İman, 67.
10- Al-i tmrân, 103.
11- Ahmedh. Haııhel, 11/400. \V335.
12- Tirmizi. Daavat 311 i Hadis no: 3413).
13- İsmet Özel. Cuma mektupları. Gerçek Hayal. 26 Nisan 2002 Cıııııa. Yıl: 2. Sayı: 2002-17 179). s. 20.
14- Tevbe, 71.
15- Buhari, Imaıı, 14.
16- Necm. 29.
17- www. selam.Orta’dan alınmıştır.