Makale

İSTİKLAL MARŞIMIZIN VERDİĞİ MESAJ

İSTİKLAL
MARŞIMIZIN
VERDİĞİ MESAJ

Hayati OTYAKMAZ

Her milletin bir "Millî Marş"ı vardır. Bunların bir kısmı, ya bir krala övgüdür ya da basit bir ülke medhiyesidir. Bizim ki İstiklâl Marşı’dır.
Bu marş, milletimizin kahramanlık destanıdır. Onu benimseyen, dikkatle okuyan ve gönülden söyleyen nesiller, millî şuurlarını kazanır ve kim olduklarının farkına varırlar.
İstiklâl Marşımız; milletimizin ruhunu, tarihini, ideallerini aksettiren ölmez bir değerdir.
İstiklâl Marşı’nı anlayabilmek için, Mehmed Akif’i ve millî mücadele ruhunu, çok iyi bilmek gerekir. Gençliği, millî mücadeleyi yapanların içinde bulundukları dünyaya götüremezsek, o şuuru veremeyiz.
İstiklâl Marşı’nı işlerken tarihle mutlaka ilgi kurulmalıdır. Bir tarafta tarih boyunca istiklâl mücadelesi vermiş Türk Milleti, onun son haşmetli dönemi, altı yüz yıllık Osmanlı Devleti’nin çöküşü ve Sevr Antlaşması ile ülkenin içine düştüğü durum...
Emperyalist Haçlı ordularına karşı direniş, ordunun perişan hâli, "yedi düvel"e karşı verilen büyük mücadelenin emsalsizliği, heybeti, bu mücadeleyi yürütenlerin imanı, şecaati, sabrı, tevekkülü, gayreti... Tereddütsüz bir şekilde Hakk ve istiklâl yolunda canlarını fedâ etmeleri... Bütün bunlar genç neslin zihnine hiç silinmeyecek şekilde kazınmalıdır.
İstiklâl Marşımız, istiklâl Savaşı’nın yaşandığı sırada yazılmıştır. 0 günleri yaşamayanların bunu anlaması zordur. O gün herkes nefsine ait şeylerden vazgeçmiş, memleketin kurtuluşundan başka bir şey düşünemez olmuş, şahsî emeller bir tarafa itilmiş, bütün fikirler bir noktada toplanmıştı: Hakk ve istiklâl.
Düşman güçlüydü, acımasızdı... Ülke ise harap ve bitap... Yediden yetmişe herkes mücadele etmek zorundaydı. Düşman sadece cephelerde değil, içimizden de bizi parçalamak istiyordu. Gün geçmiyordu ki, bir tarafta tefrika çıkmasın!.. Âkif bu durumu en iyi idrak edenler arasındadır. 0 Millî Mücadele’ye daha başlangıçta katılmış, çeşitli vilayetleri dolaşarak halkı irşat etmiş, karanlık günlere ışık tutmuş, ruhlara ümit, heyecan ve kuvvet aşılamıştır. Âkif çok iyi biliyordu ki:
"Girmeden tefrika bir millete, düşman giremez,
Toplu vurdukça yürekler onu top sindiremez..."
Yine çok iyi biliyordu ki:
"Sahipsiz olan memleketin batması haktır,
Sen sahip olursan bu vatan batmayacaktır."
" Değil mi cephemizin sinesinde imân bir;
Sevinme bir, acı bir, gâye aynı, vijdan bir.
Değil mi sinede birdir vuran yürek... Yılmaz!
Cihan yıkılsa, emin ol, bu cephe sarsılmaz!..."
8u millet büyük millettir. Ezelden beri hür yaşamış, dağları yırtmış, kükremiş seller gibi bendleri çiğneyip aşmıştır.
Bu millet, gittiği her yere insanlık, adalet götürmüş, zulmü alkışlamamış, Hakkı tutup kaldırmış bir millettir.
Bu millet âtiyi karanlık görüp azmi bırakamazdı. Feryadı bırakıp kendine gelmesi gerekiyordu. Çünkü feryada zamanı yoktu... Hele: "İş bitti... Sebatın sonu yoktur." dememeliydi.
Fakat millete bunu hatırlatacak birisi lâzımdı. Onun için Akif, dört koldan saldıran düşmanın verdiği endişelerle biraz ümitsizlenen Milleti’ne şöyle sesleniyordu:
"Korkma! Sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak,
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
0, benim milletimin yıldızıdır, parlayacak,
0, benimdir, o benim milletimindir ancak!..."
Bu ses, elinden silahları alınmış, hürriyet ve istiklâl için, di- şiyle-tırnağıyla, Allah’tan ümit kesmeyen ve bu imanla zaferin yakınlığını müjdeleyen bir sestir.
Bu ses, Fatihlerin, Ulubatlıların, Yavuzların, Bedr’in aslanlarına eş gösterilen Mehmetçiklerin sesidir.
Bu ses, kocasını ve oğlunu savaşa gönderip kendisi de sırtındaki çocuğuyla birlikte cepheye mermi taşıyan örnek Türk kadınlarının sesidir.
Bu ses, horlanmak, incitilmek, unutulmak istemeyen, kanlarıyla karış karış vatan toprağını sulayan aziz şehitlerin sesidir.
Bu yüzden Âkif, İstiklâl Marşı’nı Milleti’ne ve Kahraman Türk Ordusu’na armağan etmiş, kendisine takdim edilen mükafatı da almamıştır. Çünkü, bu marşı yazan asıl şâirin, Müslüman Türk Milleti olduğuna yürekten inanmıştı.
Aslında İstiklâl Marşı için sadece şiir aranmıyordu. Yarışma için gönderilen 724 şiirin arasından hiç birisi beğenilmemişti. Çünkü aranan şiir değil; destanlaşmış bir ruhtu. Milletin rûhu!.. Hür yaşamış ve hür yaşayacak milletin rûhu!...
Diğer taraftan, İstiklâl Marşı bizim eğitim felsefemizdir. Çünkü bu felsefe başta barış, insanlık, adalet, ümit, iman, bayrak, mücadele, şehit, vatan, kadirşinaslık, fedâkârlık, ezan, duâ, Hakk ve istiklâl felsefesidir.
Bu değerler, yeni nesle kazandıracağımız ideal değerlerdir. Aynı zamanda bu değerler, gençliğin uğrunda mücadele etmesi gereken yegane değerlerdir. Bunlar varolma ve hür yaşama kavgamızın da hareket noktasıdır. Biz, tarihte bu değerlerle yaşadık, bundan sonra da varlığımızı ve haysiyetimizi bunlarla koruyabiliriz. Biz, tarihlerin istikâmetini bu değerlerle değiştirdik, istiklâlimizi de bunlar sayesinde kazandık.
Yeryüzündeki millî marşların hiç birinde İstiklâl Marşımızdaki bu muhtevaya rastlanmaz. Onun için bu Millet’in ve bu gençliğin Millî Marşımızda gösterilen hedefleri asla unutmaması gerekir. Başka türlü yaşamamız mümkün değildir.
Ceddimizi unutmadan, şehidimizi incitmeden, gönül gönüle, el ele vererek, millî birlik ve beraberlik içinde olmaya azmettiğimiz ve manevî değerlerimize sahip çıktığımız müddetçe Allah’ın izniyle üstesinden gelemeyeceğimiz hiç bir iş, aşamayacağımız hiç bir engel yoktur.
Bu samimiyet ve gayret içinde çalışır, yurda alçakları sokmaz, tefrika ve ayrılığa düşmez, şanlı tarihimizi manevî değerleriyle birlikte hafızalardan silmezsek, hiç bir zaman endişelenmeye gerek yoktur. 0 zaman:
"Doğacaktır sana vâdettiği günler Hakk’ın,
Yine unutmamalıyız ki:
"Hakkıdır, hür yaşamış bayrağımın hürriyet.
Hakkıdır Hakk’a tapan milletimin istiklâl."