Makale

Yetişkin Din Eğitiminin Önemli Merkezi CAMİ

Yetişkin Din Eğitiminin Önemli Merkezi
CAMİ

Prof. Dr. Cemal Tosun / Ankara Üniversitesi ilahiyat Fakültesi

Yetişkin din eğitimi, genel din eğitiminin önemli bir kesitini oluşturur. Doğrusu; din eğitiminin başlangıcı yetişkinlerle olmuştur. Örgün din eğitimi sonradan yerini almıştır. Yetişkin din eğitiminin önemli merkezi ise camilerdir. Medine’deki Mescid-i Nebevi ile başlayan camilerin din eğitimi merkezi olma özelliği, tarih içerisinde değişik boyutlar ve yoğunluklar kazanarak devam ede- gelmiştir.
Aslına bakarsak camiler, günümüze değin, eğitimin yanında daha bir çok işlev görmüşlerdir: Yönetim işlerinden tutunuz da, mahkeme ve sosyal faaliyetlere kadar bir çok işin camilerde yapıldığı; zaman içinde her bir iş ve görev alanı için ayrı kurumsallaşmalardan sonra camilerin bu işlevlerini yeni kurumlarına devrettiği tarihen bilinmektedir. Camiler, ihtiyaç halinde farklı işlevleri yerine getirmeye de devam etmektedirler. Mesela; Almanya gibi ülkelerde camiler, Müslüman halkın ihtiyaçlarına yönelik birer eğitim ve kültür merkezi gibi kullanılabilmektedir. Zaman ve ihtiyaçlar, camilere yeni veya yeniden yorumlanmış işlevler ve görevler yükleyebilmektedir. Ama değişmeyen tek işlev din eğitimi işlevidir.
Günümüz Türkiye’sinde, bir zamanlar -külliyeleriyle birlikte- cami kurumunun üzerinde olan birçok görev alanının, modern çağın ihtiyaçlarına göre ve mükemmel şekilde kurumsallaşmasından sonra, camiler sadece birer namaz kılma yeri gibi görülme tehlikesiyle karşı karşıya mıdır, sorusu üzerinde ciddi şekilde düşünmek gerekir. Bu soruyu sorması gerekenler ise, hem camilerde hizmet verenler ile bunları yetiştirenler, yönetenler ve denetleyenler hem de camilerden hizmet alanlardır. Her iki kesime de hatırlatılması gereken önemli nokta: camiler sadece, başta namaz olmak üzere, bazı dinsel ibadet ve törenlerin yapıldığı ortamlar değillerdir. Aksine, namaz dahil olmak üzere, cami içerisinde ve müştemilâtında gerçekleştirilen her türlü ibadet, tören ve benzerlerinin eğitim boyutu, din eğitimi boyutu ağırlık merkezini oluşturmaktadır. Öyleyse bu ortamları bu bilinçle yeniden değerlendirmeli, zihinlerdeki cami imajının odak noktasına, "ibadet yapılan yer" nitelemesinin yanında -ve ondan daha küçük olmamak kaydıyla- "din eğitimi ortamı" nitelemesi de yerleştirilmelidir.
Kur’an okuyan kâri, hutbe okuyan hatip, vaaz eden vaiz, mevlit okuyan mevlithan, hatta ezan okuyan müezzin, kısacası camide hizmet veren her görevli, yaptığının aynı zamanda bir din eğitimi hizmeti olduğunun bilincinde olmalıdır. Aksi takdirde, yapılanlar törensel boyutu öne çıkmış, ruh derinliği kaybolmuş hizmet şekillerine dönüşme tehlikesiyle karşı karşıya kalabilmektedir. Bu hizmetleri alanlar da öyle bir bilinç ve ruh hâli içerisinde bulunmalıdırlar ki, hem manevî haz alsınlar hem de öğrensinler. Akıl ile kalp gözlerinin birlikte açık olduğu durumlarda, cami hizmetlerinden üst düzeyde yararlanma ihtimalinin artacağını unutmasınlar.
Camilerdeki din eğitiminden istenen verimi elde edebilmek, eğitilenlerin yani cemaatin bu konuda bilgi ve bilinç sahibi olmasını gerektirir. Çünkü öğrenme, öğrenen insanın beyninin içinde gerçekleşen bir olgudur. Dolayısıyla, dışarıdan yapılan etkilerin, istenen sonucu verip vermemesi, muhatap beynin işleyişine veya işlemeyişine bir ölçüde bağlıdır. Ancak, buradaki esas etkinin eğitenin, yani din görevlisinin bilgi, bilinç ve becerisinde olduğu unutulmamalıdır. Diğer bir ifadeyle, öğrenmenin gerçekleşmesi her ne kadar öğrenenin beyninde oluyorsa da, o beyni harekete geçirecek, algılamayı, anlamayı, anlamlandırmayı ve değerlendirmeyi sağlayacak olan din görevlisinin yani eğitenin yapacağı etkilerdir. Bu etkilerin yol ve muhteva olarak kalitesi, öğrenmenin gerçekleşip gerçekleşmemesinde etkin rol oynar. Öğrenmeye istekli, açık ve hazır bir beyin bile kalitesiz yol ve muhtevaya sahip etkiler yüzünden işlem yapamaz, öğrenemez duruma gelebilir. Bütün bunlar da yetişkin öğrenmesinin mahiyetini bilerek, buna uygun bir öğretme yapmayı gerektirir. Yetişkin öğrenmesinde, diğerlerinin yanında, iki husus çok önemlidir: Birincisi; yetişkinler hayatın içinde, hayatla boğuşan insanlardır. Dolayısıyla, kendi hayatlarındaki sorunlarla ilgili öğrenmelere önem verirler. Önemine binaen, ileride lâzım olduğunda kullanılmak üzere verilen bilgi, yetişkinler için çok da öğrenilmeye yakın değildir. Bununla bağlantılı olarak İkincisi, yetişkinin hayatını anlamlandırmada kullanabileceği, hayatın üstesinden gelmede kendisine yardımı olacak muhtevalara eğilimi daha yüksektir. Dinin ayrılmaz parçası olan bilgiler bile, eğer yetişkinin hayatını anlamasına ve hayat ile başa çıkmasına yardım etmiyorsa, o insan için ikincil duruma düşebilmektedir. İşte bu noktada din görevlisine düşen, ya konuyu ve metodunu cemaatinin ihtiyaç duyduğu, hayatı anlamada yardım sağlayacak türde seçmeleri; ya da seçtikleri konuyu, cemaatin hayatıyla ilişkilendirerek yardım alınabilecek hâle getirmeleridir. Sadece helalleri, haramları, farzları, vacipleri, sünnetleri, yapılması gerekenleri ve kaçınılması gerekenleri sıralayan, aksaklık ve eksiklikleri ön plâna çıkaran, kara tablolar çizen yaklaşımlar yerine bilgi ve duygu merkezlerini, korku ve sevgileri, umut ve umutsuzlukları dengeli bir şekilde uyaran ve olumlu olanları hep bir miktar daha çok vurgulayan yaklaşımlar tercih edilmelidir.