Makale

PEYGAMBERİMİZ’ İN ÇOCUK SEVGİSİ

HAYATİ OTYAKMAZ

PEYGAMBERİMİZ’ İN ÇOCUK SEVGİSİ

Peygamberimiz (SAV.) çocukları çok severdi. Her gördüğü yerde onlarla ilgilenir, yanaklarını okşardı. Küçük bir çocuğu karşısına alıp, uzun uzun konuştuğu olurdu. Bilhassa yetim çocuklara karşı müstesna bir ilgi gösterir, onların bükük boyunlarını doğrultmak için gayret sarfeder, ashâbına da bu konuda tavsiyelerde bulunurdu. Bu konuda bazı örnekleri görelim:
Ebû Hureyre (R.A.) anlatıyor: “Bir gün Resûlüllah (S.A.V.) torunu Hasan’ı öpüp okşuyordu. O sırada yanında bulunan Akra b. Habis:
-Benim on çocuğum var, fakat onlardan hiç birini öpmedim, dedi. Peygamber Efendimiz (evlat şefkatinden yoksun olan bu adama hayretle baktı ve):
-Merhamet etmeyene merhamet olunmaz, buyurdu.”"’1
Hz. Aişe annemizin anlattığına göre, bir defasında bedevilerden bir grup insan, Resulüllah’ın huzuruna gelmişlerdi. Bir münâsebetle “Sizler çocuklarınızı öper misiniz?" dediler. "Evet” cevabını alınca, takındıkları olumsuz tavır üzerine Peygamberimiz şöyle buyurdu: “Eğer Allah Teâlâ sizin gönüllerinizden rahmeti ve şefkati çekip almışsa, ben ne yapabilirim”2
Bir gün Peygamberimizin cebinde on dirhem vardı. Elbise satıcısından dört dirhemine bir gömlek aldı. Dışarıya çıkınca yoksul bir Medine’li: “Ey Allah Resulü, o gömleğe çok ihtiyacım var, onu bana verir misin?” dedi. Peygamberimiz gömleği o yoksula verdi. Elbiseciye tekrar girdi. Geri kalan parasının dört dirhemine tekrar bir gömlek aldı. Dışarıya çıkınca küçük bir hizmetçi kızın ağladığını gördü. Hemen yanına yaklaşıp, ağlama sebebini sordu. KIZ:
- Efendim bana un almam için iki dirhem vermişti. Onu kaybettim, bundan dolayı ağlıyorum, dedi. Peygamberimiz son kalan iki dirhemi de bu kızcağıza verdi. Fakat küçük kız ağlamaya devam ediyordu. Peygamberimiz tekrar sordu:
-Kaybettiğin iki dirheme kavuştun. Hâlâ niçin ağlıyorsun? Hizmetçi küçük kız:
-Eve geç kaldım, beni dövmelerinden korkuyorum, dedi. Bunu üzerine Peygamberimiz küçük kızın elinden tuttu ve:
-Korkma yavrum, gel benimle, dedi. Onu, çalıştığı eve kadar götürdü. Önce selam verdi. Ancak, kapı üçüncü selamında açıldı. Peygamberimiz: -İlk selamımı duymadınız mı? deyince, -Duyduk, ama selamınızın artmasını ve sesinizi daha çok duymayı arzu ettik. Sana canımız fedâ olsun, buraya kadar niye zahmet ettiniz? dediler. Peygamberimiz: -Bu kızcağız, geç kaldım diye dövülmekten korkuyordu da bunu size kadar getirdim, diye cevap verdiler. Ev sahibi: - Ey Allah’ın Resulü, sizin, evimize gelmenize sebep olduğu için bu hizmetçi kızı (cariyeyi) azad ediyorum. Artık hürdür, dedi. Bunun üzerine Peygamberimiz şöyle buyurdu: - Allah’ın bana verdiği on dirhem, ne kadar bereketli imiş. Allah (C.C.) onunla Peygamberine ve Me- dineli bir yoksula birer gömlek nesip etti. Bir kız çocuğunu da sevindirdi, hürriyetinin verilmesine vesile oldu. Şüphesiz bize sonsuz kudretiyle rızık veren O’dur."1’)
Enes b. Mâlik anlatıyor: “Allah’ın elçisinin bir oğlu oldu, adını İbrahim koydu. Çocuğu, Medine’nin yüksek bölgelerinden birinde oturan Ümmü Seyfe sütanneliğe verdi. Bir kere Allah’ın elçisi, çocuğu görmek için yola çıktığında ben de birlikte çıktım. Nihâyet eve vardığınızda, Ebu Seyf demirci körüğünü çekmekteydi. Evden dışarı dumanlar çıkıyordu. Ben hızlı yürüyüp öne geçtim: -Ey Ebu Seyf körüğü durdur biraz, Allah’ın elçisi geldi, dedim. Ebu Seyf körüğü durdurdu. Allah’ın elçisi çocuğun getirilmesini istedi, getirdiler. Onu kucağına aldı, kokladı, güzel sözler mırıldandı. Başka bir defasında yine birlikte Ebu SeyFin evine gitmiştik ki, çocuğu Allah’ın elçisinin kucağında can çekişirken görmüştüm. Allah ın elçisinin gözlerinden yaşlar boşanıyordu. Bana şöyle söyledi: -Göz ağlar, kalp hüzünlenir, dilimiz ise Rabbimizin razı olacağından başka bir kelime söylemez. Ey İbrahim, vallahi biz senin ayrılığından dolayı gerçekten pek hüzünlüyüz, pek kederliyiz.’4’
"Bir kadın, ölen çocuğu için aşırı derece ağlayıp dövünürken Peygamberimiz onu teselli etmişti. Kadın henüz Peygamberimizi şahsen tanımadığı için, -Senin çocuğun ölmedi ki, sen bu acıyı bilemezsin, demişti. Kadına Allah’ın elçisi tanıtılınca çok utanıp pişman olmuş, özürler dilemiştir. Evlat acısı gibi acıların en büyüğünü tatmış olan kimseleri, Peygamberimiz şu sözleri ile teselli etmiş ve ümitlendirmiştir:
-Yemin ederim ki sen, kendini çok sağlam bir duvar ile cehennemden korumuşsundur.5
Bütün bu örnekler Peygamberimizin çocuklara nasıl davrandığını, dolayısıyla da bizim nasıl davranmamız gerektiğini ortaya koymaktadır. Bize düşen, geleceğimizin teminâtı olan çocuklarımıza sevgiyle yaklaşmak, onlara örnek davranışlar sergilemek ve onlara karşı görevlerimizi mükemmel bir şekilde yerine getirmektir.


(1) Seçme Hadisler, sh-,170, Diyanet i. Bşk. Yayını. 1997 Ankara.
(2) Seçme Hadisler, sh;l67, Diyanet I. Bşk. Yayını. 1997 Ankara.
(3) ibn Kesir, şemâilü’r resul, tre Nairn Erdoğan-1978; Gönül Doktoru, prof. Dr. M. Yaşar KANDEMİR, Diyanet Yayını, sh:68-69.
(4) İslâm’da Çocuk, Prof. Dr. Beyza BİLGİN, sh:48-49, Diyanet Yayını, 1987 Ankara.
(5) Sahih-i müslim, Cilt; 8, sh: 103.