Makale

Dr. Baymirza Hayıt: TÜRK-İSLÂM DÜNYASI EKONOMİK BİR DEV OLACAKTIR

KONFERANS

Konferanstan Derleyen
Abdülbaki İŞCAN

TÜRKİYE Diyanet Vakfı’nın davetlisi olarak Ankara’da bulunan Türkistanlı tarihçi- felsefeci Dr. Baymirza HA YİT, Kocatepe Camii Konferans Salonunda "Sovyetler Birliğinin bugünkü durumu ve Türk Cumhuriyetlerinin geleceği" konulu bir konferans verdi.
Konuşmasına, şivesindeki anlaşılmazlığı dile getirerek başlayan HAYIT, ilk onbeş dakika şivemi anlamak için müşkülat çekeceksiniz. Yarım saat sonra yaklaşacağız, 40 dakika sonra da anlaşacağız diyerek önemli olan sözle değil de, kalben anlaşmaktır, dedi.
Konuya Sovyetler Birliği’nin içinde bulunduğu durumu anlatmakla başlayan Baymirza HAYIT’ın konferansını özetleyerek sunuyoruz.


Dr. Baymirza Hayıt:

"TÜRK-İSLÂM
DÜNYASI EKONOMİK BİR DEV OLACAKTIR."

KOMÜNİZM İDARESİNDEKİ RUSYA

Rusya’daki büyük çöküşün 1917’lerden başladığını ve bu çöküşü Kızılordu’nun baskısıyla gizlediğini belirten Baymirza Hayıt "Yazılı ve sözlü basında yer aldığı gibi dünyanın en korkunç, en vahşetli ve en son imparatorluğu Sovyetler Birliği idi. Sovyetler Birliği 1980’lere kadar çökmekte, yok olmakta, komünizm kendi manasını kaybetmekte, sosyalizm ise aynı şekilde dağılmaktaydı. 1917’ye kadar Rusya’da yalnız iki- buçuk milyon insan yoksul bir şekilde yaşarken 1980’lerde yoksul bir şekilde, hiçbir şeye sahip olmadan yaşayanların sayısı 90 milyonu geçmekteydi. Ekonomi tamamıyla bir krize doğru gidiyordu. Onun için de karaborsa en mühim iktisadi olay olarak kalmıştı. Planlı ekonomi bir tarafta, karaborsa bir tarafta devam ediyordu. Gayrı Rus Milletler, Baltık ülkeleri, Ukrayna, Gürcistan, Ermenistan, Azerbaycan, Kuzey Kafkas, Dağıstan ve diğer Türkistan Türkleri, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Tacikistan ve Türkmenistan eski Sovyet Cumhuriyetleri arasında, bu karmaşa ve bu kadar haksızlıklarla hayat devam ediyordu. Bir taraftan iktisadi buhran, açlık; ikinci taraftan da "Gayrı Rus" f milletlerin millî davaları Sovyetler Birliğini bozmakta, yıpratmakta ve yok etmekte idi. Bununla beraber komünizm de yok olmakta ve şimdi Sovyetler Birliğinde 16 milyon üyesi bulunan Komünist Partisi açıktan açığa çalışamamaktadır." dedi.



PORTRE

Dr. Baymirza HAYIT
1939 yılında Taşkent Üniversitesi Tarih Fakültesinden mezun oldu. Aralık 1939’da askere alındı ve II. Dünya Savaşına üsteğmen olarak katıldı. Haziran 1941 ’de Alınanlara esir düştü. 1942 Martından itibaren II. Dünya Harbi sonuna kadar Türkistan lejyonunda Almanlarla beraber Sovyet ordusu aleyhinde savaşlara iştirak etti. 1944 ten itibaren Almanya’daki Türkistan Milli Ordusunun Almanya Yüksek Komutanlığı nezdindeki temsilciliğine getirildi. Harpten sonra Alman Üniversitesinde felsefe üzerine tahsil gördü. Fakültenin İslâm ilimleri bölümünde Arapça, Farsça, Osmanlıca, İslâm Tarihi ve ilave olarak Slav dilleri ve yeniçağ dilleri üzerinde tahsil gördü. 1951’de felsefe doktoru ünvanını aldı. Ve sonra ilmi araştırmalarla meşgul oldu. Günümüze kadar 8 kitap, 10 risale, 230 makalesi çeşitli Avrupa ve Ortadoğu dillerinde neş-redildi. Bununla beraber Türkistan milli davasının yorulmaz bir sözcüsü oldu.
Bu yüzden Sovyet neşriyatının 1 numaralı hasmı durumuna geldi. Aleyhinde kitap, risale ve makaleler yazıldı, televizyon ve radyolarda programlar yapıldı.
İstanbul, Marmara ve Hacettepe Üniversitelerinde Türk İslâm Tarihi dersleri verdi. 1939’da 15 günlük evli iken askere alınmasıyla birlikte ailesi ile ilişkisi kesilen Baymirza Hayıt, ancak 51 yıl sonra 1990’da ailesinin varlığından haberdar oldu. Bu zaman zarfında Türkistan’daki evliliğinden 1 oğlu ve 4 torunu olmuştu.
Almanya’daki evliliğinden ise 3 çocuğu vardır.


BAĞIMSIZLIK HAREKETLERİ
Komünizmin yıkılmasından sonra Sovyetler Birliğindeki "Gayrı Rus Unsurların ba-ğımsızlıklarını ilan ettiklerine dikkatleri çeken Baymirza HAYIT, dünyanın en korkunç diktatörlüğünün yıkılmasından sonra, altı Müslüman Türk Cumhuriyeti Özbekistan, Azerbaycan, Türkmenistan, Kırgızistan, Kazakistan ve Tacikistan’ın bağımsızlıklarını ilan et- tilerini, 1990’da bu cumhuriyetlerin yalnız müstakillik beyanatını bildirdiklerini, ve bu beyanatın kanun hakkı tanımadığını, fakat şimdiki bağımsızlığın ise kanun olarak kabul edildiğini belirtti.
Sovyetler Birliği’nin 22 milyon km2ye yakın topraklarından 10 milyon km2 sinden fazlası Türkle- rin tarihi topraklarıdır. Bu sovyet topraklarının yarısı demektir. Ama bu sahipliğin manası nedir? Bu sahiplikten hiç bir şekilde istifade edemiyoruz.
Bağımsızlıklarının ilanından önce ve sonra bütün zenginliklerin merkezi yönetim tarafından sömürüldüğünü dile getiren Baymirza Hayıt, şöyle devam etti:
"Televizyonlarda, gazetelerde, radyolarda çok çirkin haberler vermişlerdir. Bu haberler bizlerin uykularını kaçırmaktadır. Bunlardan birisi de Türkistan’ın; dünyanın ve eski Sovyetler Birliği’nin en fakir ülkesi olduğudur, merkezidir diye ilan ettiler. Rusya Devleti’nin yardım etmemesi halinde buradaki insanların sefil olacaklarını, öleceklerini duyurdular. Bunun için bunların bağımsızlıklarının ehemmiyetinin olmadığını ve Rusya’nın birer parçası olduklarını söylediler. Biz biliyoruz ki bu söylenenlerin aslı yoktur. Sovyetler Birliği’nin madenleri, petrolü, tabi kaynaklarının en azından yarısından çoğu bizim memleketimizde bulunmaktadır. Dünyanın en meşhur altın ocakları da burada bulunmaktadır. Üretime açılmayan, kullanılmayan kaynaklarımız da vardır. Batı Türkistan, Batı Avrupa’dan 6 kez daha büyüktür. Bunu iyi düşünmemiz lazım."

MİSYONERLİK FAALİYETLERİ
Cumhuriyetlerde yaşayan insanların komünist baskı altında dinleri olan İslamiyet’i tam manasıyla öğrenemediklerini, dinin gereklerini tam manasıyla yerine getiremediklerini, dinlerini unutmak üzere olduklannı belirten Hayıt, konuşmasına şöyle devam etti:
"Müslümanız diyorlar. Neden diye sorulduğunda ise, anamız, babamız müslüman da ondan diyorlar. Bundan başka Müslümanlık yok Dinf okullar yok, namaz, ezan, zekat, hac yok İslam’ı tam anlamıyla bilen ve yaşıyan yok İmamlara önce marksizmi öğretmişler. Böyle din adamları mevcut Bunlar da din aleyhinde çalışıyorlar. 1030 camiden sadece 215’i ibadete açık. Diğerlerini müze olarak kullanıyorlar. Ateizm öldü ama devlet mekanizması eskilerin elinde. Kültür erozyonu yaşıyoruz. Devlet politikası sarhoşlara prim veriyor. İnsanlarımız manevî cihet-ten uzaklaştırtıyor. Dinî alandaki meselelerimiz oldukça büyüktür. Bununla beraber Islâm’ı yaşatma, yeniden canlandırma yönündeki faaliyetler de, hareketler de oldukça çoktur.”
Bu cumhuriyetlerde manevî çöküntünün yaşandığını, dinlerini tam anlamıyla öğrenemeyen cumhuriyetlerdeki insanların Batı Hristiyan devletlerinin misyonerlik faaliyetlerine muhatap kaldıklarını. Islâm ülkelerine bu konuda büyük işler düşmesine rağmen, vaadden başka bir şey verilmediğinden yakınan Dr. Baymirza Hayıt, Türkiye’nin hemen harekete geçmesi ve Cumhuriyetlerle ekonomik, sosyal, kültürel ve siyasî ilişkiye girmesi gerektiğini söyledi.

İSLÂM ÜLKELERİNDEN BEKLENTİLER
Yaşanan bu çöküntülerden faydalanan misyonerlerin Orta Asya da cirit attığını söyleyen Hayıt, sözlerine şöyle devam etti:
"Misyonerler, boşlukta kalan Müslümanları etkilemek için yoğun faaliyetteler. Hristiyan Batılı ülkeler bu işi yapıyorlar. Kurdukları radyo vasıtası ile 24 saat misyonerlik yapıyorlar. Hem de bu yayınlarını bütün lehçelere göre tercüme ederek icra ediyorlar. Kurulan bir enstitü de çalışmakta. Bu safhada Müslüman ülkelerle ilişkiler zor oluyor. Yardım istiyoruz, cevapları sadece inşallah oluyor. Radyomuz var, para olmadığı için çalışamıyoruz. Oysa bundan tüm İslam dünyası istifade edebilir.
Bu şer cephesinin aleyhlerinde bir yayınımız yoktur. Komünizm ile İslamiyet’in mücadele tarihi önemlidir. Ama bu konuda bir eserimiz mevcut değildir. Olsa bile onlar da hep Avrupa menşelidir. Müslümanlığı bilmeyen, dinini tanımayan insanımıza bunları öğretmemiz gerekmektedir. Yoksa kendi aralarında çekişme, musibet ve düşmanlık meydana gelecektir.
Çünkü İslâm’ı yanlış anlatan, eksik anlatan, ikilik aşılayan insanlar da Faaliyettedir. Bu yüzden yeni yeni dinler ortaya çıkmakta ve gençlerimiz de bunların pençelerine düşmektedir."

TÜRKİYE’NİN FONKSİYONU
Bağımsızlıklarını ilan eden cumhuriyetlerin geniş bir coğrafi alana /ayıldığını ve bu cumhuriyetlerde 80 milyonu aşkın Müslüman Türk’ün yaşadığını, sıkıntılarının çok olduğunu belirten Hayıt, "Türkiye’ye bu gelişmeler karşısında oldukça fazla görevler düşmektedir" dedi.
Rusya potansiyelinin yüzde 52’sinin Müslüman Türk Cumhuriyetlerinin bünyesinde olduğunu ve ortada altı bağımsız devlet bulunduğunu, Türkiye’nin de ekonomik, sosyal ve kültürel konularda kollan sıvaması gerektiğini söyleyen Hayıt, "Türkiye bu cumhuriyetlerle doğrudan doğruya ilişkiye girmeli, Amerika, İngiltere doğrudan doğruya gibi devletler vasıtası ile girmemeli dedi. Bu ilişkilerin gerçekleşmesi halinde AT’la, Japonya ile boy ölçüşebilecek bir güç oluşacaktır. Türkiye bir dost, bir sahip olarak gelirse, Türk İslam dünyası ekonomik bir dev olacaktır." dedi.