Makale

OSMANLILARDAN SONRA YUGOSLAVYA'DA MÜSLÜMANLAR

BATILI GÖZÜYLE

Prof. W.S. VUCINICH
Tercüme: Seyfettin ERŞAHİN

OSMANLILARDAN SONRA YUGOSLAVYA’DA MÜSLÜMANLAR

OSMANLI yönetimi altında Yugoslavya Müslümanları İslâm ümmetinin ayrılmaz bir parçası idiler. XIX. yüzyılda bugünkü Yugoslavya’nın çeşitli parçalan bağımsızlıklarını kazanırlarken Müslümanlar da ayrı cemaatler oluşturdular. Berlin Antlaşması (1878) ve Osmanlı-Avusturya Antlaşması (1879) esaslarına göre Avusturya İmparatorluğu Bosna-Hersek Müslümanlarının dinî hürriyetlerini garanti etti ise de pratikte uygulamadı. 24 Ekim 1882’de çıkarılan bir kraliyet emri ile bir Reisu’l-Ulemâ ve bir Ulemâ Meclisi tayin edildi. Böylece Hasburg hanedanı Müslüman otoritelerin tayin ve kontrolünü üzerine aldı. Tabiatıyla bu gelişme Müslümanlar huzursuz etti ve kızdırdı. Nihayet 1909’da Müslümanların kendi dinî liderlerini kendilerinin seçmelerine izin veren bir anlaşmaya varıldı. Buna göre yüksek otorite Ulema Meclisi’ne verildi. Bu meclisin başkanı Avusturya İmparatoru ve İstanbul’daki Şeyhü-lislâmın tasvibiyle seçilecekti.
1918’de Yugoslav eyaletlerinin bir devlet olarak birleşmesi ile Müslümanlar için yeni düzenlemelere ihtiyaç duyuldu. 1921 Yugoslav Anayasasının 12. maddesi tüm dinlere hürriyet ve eşitlik tanıdı. 1919 ve 1922’de çıkarılan kanunlarla İtikatlar Bakanlığının denetimi ve gözetimi altında Müslümanların dinî ve vakfî işleri için müşterek bir yönetim öngörüldü. Makedonya, Sırbistan ve Karadağ Müslümanları Belgrad’ta oturan Baş Müftü’nün yönetimi altında bir cemaat olarak birleştirilirken, Bosna-Hersek ve Yugoslavya’nın diğer yerlerindeki Müslümanlar da Sarayova’daki Reisu’l Ulemâ’nın başkanlığında bir cemaat oluşturdular.
31 Ocak 1930 tarihli bir kanunla bu iki ayrı cemaat, kral tarafından atanan ve Belgrad’ta oturacak olan Reisu’l Ulemâ’nın yönetimi altında birleştirildiler. Ulemâ Meclisi ve Vakıf Meclisi, Sarayova ve Üsküp’te yerleştirildiler. Müslüman cemaat tamamen devletin yönetimi altına alındı. Sadece bir miktar malî yardım aldı ve dışarıdaki dinî temsilciler ile ilişkilerini devam ettirmesine müsade edildi. 28 Şubat 1936’da Müslümanların işleri yeniden düzenlendi. Buna göre Müftülük makamı kaldırıldı, Reisu’l-Ulemâ’nın dairesi tekrar Sarayova"ya taşındı. Tabii ki Müftülüğün ilgası ve hükümetin Müslümanların işlerine karışma eğilimine çok muhalefet gösterildi.
II. Dünya Savaşı esnasında Yugoslav Müslümanlar, İtalya (Sancak Kosova, Karadağ), Bulgaristan (Makedonya) ve Hırvatistan (Bosna-Hersek) arasında paylaşıldı. Her halükârda Müslümanlar yeni siyasî düzeni kabul etmek zorunda kaldılar. Savaş esnasında Yugoslavya’yı ziyaret eden Kudüs Baş Müftüsü, Müslümanları İtilaf Devletlerini desteklemeye teşvik etti.
Bu savaş sırasında Yugoslav ve Arnavut müslümanları komünistlerin ve milliyetçilerin ideolojik savaşları arasında kaldılar. Azınlık olarak her yerde iktidardaki hükümetlere sâdık kalmayı tercih ettiler. Bosna-Hersek ve Hırvatistan’daki Müslümanlar bağımsız faşistleri desteklediler, öte yandan, pek tabiidir ki bütün müslümanlar İtilaf Devletleri ile işbirliğini kabul etmeyip bir kısmı Mareşal J. B. Tito’nun kurduğu Milli İstiklâl Cephe-si’ne katıldılar.
Nihayet II. Dünya Savaşı sonrasında Tito’nun önderliğinde Yugoslavya tekrar kuruldu. Bu aşamada 1946 tarihli Yugoslav Anayasası’nın 25. maddesi ve 1953 ve 1964 yıllarında ya-yınlanan temel kanunlar bütün Yugoslav vatandaşlarına dinî hürriyet teminatı getirdi. 27 Mayıs 1953’te çı-kanlan özel bir kanunla Yugoslav Devleti’nin dinî cemaatlere karşı tutumu belirlendi. Buna göre, din ve devlet ayrıldı, dinî hürriyet garanti edildi, dinî bağnazlık yasaklandı, dinî cemaatlerin kurulmasına izin verildi, bütün dinler eşit tutuldu, okullar kili-seden ayrıldı (ancak kilise ve camilerdeki dinî eğitime müsade edildi) ve dinî cemaatlere devlet yardımı öngörüldü. Bunun yanında devlet, din adamlarına da sosyal güvenlik sağladı. Başka bir açıdan din ve din adamları devlete hizmet ettiği müddetçe destekleneceklerdi.
İslâm Cemaati için 1953 düzenlemesinin temin ettiği organizasyon karmaşık ve hantal idi. İslâm Cemaati Organizasyonunun dinî, idarî ve malî üç şubesi vardı. Bu organizasyon toplum seviyesinde müminler tarafından seçilen cemaatlere sahipti ve her cemaatin de kendi hocası vardı. Yugoslavya’daki dört cumhuriyetin vakıf mütevelli heyetleri her cumhuriyetin müslümanları tarafından seçiliyordu. (Bosna-Hersek-Sırbistan-Makedonya ve Karadağ) Bu vakıf mütevelli heyetleri sırayla Yüksek Vakıf Mütevelli Heyetine seçilirdi. Dört Cumhuriyetin her birinin dinî ve eğitim işlerini idare etmek için ulemâ heyeti vardı. Ülkede en yüksek İslami otorite Dinî Yüksek Makam idi. Bu makam Reisu’l-Ulema, Müslümanların ruhanî liderleri ve diğer 4 üyeden teşekkül ediyordu.
Yine aynı düzenlemede müslümanların geleneksel dinî "mekteplerine izin verildi. Fakat 28 Ekim 1955’te çıkarılan bir kanunla bu mekteplerin sadece dinî eğitim üzerine kurulması esası getirildi. 1537’de Sarayova’da kurulan Gazi Hüsrev Bey Medresesi (8 yıllık eğitim) ve Priştina Medresesine (4 yıllık eğitim) izin verildi. Bunun yanında Müslüman cemaat dinî kitaplar ve iki adet dergi yayınlıyordu.
İslâm Cemaati, zamanla organizasyon eksikliklerini ve etkisizliklerini gidermek ve müslümanları daha yakından kontrol etmek ihtiyacı hissetti. 13 Temmuz 1959’da Dinî Yüksek Makam’ın tasvibiyle cemaat için yeni bir anayasa ortaya kondu. Bunda da cemaatler ve hocalar korundu.
Cumhuriyetler seviyesinde Islamî Meclisler idarî birer otoritedirler. Dört Cumhuriyetin meclisleri şunlardır: Bosna-Hersek Meclisi (Sarayova’da) Sırbistan Meclisi (Priştina’da), Make-donya Meclisi (üsküp’te) ve Karadağ Meclisi (Titograd’da). Her bir meclis, mütevelli idare heyeti tayin eder. Bu heyet mahallî komiteleri denetler ve mahallî hocalar ile baş hocayı atar.
Cumhuriyetlerin Islâmî Meclisleri ülkenin İslami Yüksek Meclisi için delegeler seçerler. Bu meclis Bosna-Hersek’ten 13, Sırbistan’dan 12, Makedonya’dan 7 ve Karadağ’dan 3 olmak üzere 35 üyeden oluşur. Ülkenin dinî meselelerine bir ilâhiyatçılar heyeti tarafından çözüm getirilir.
İslâmî Yüksek Meclis, Islâmî Yüksek Makama getirilecek başkanı seçer. Bu makam Sarayova’dadır. Üyeleri, Cumhuriyet Meclislerinin başkanları, Reisu’l- Ulemâ ve altı üyeden oluşur. Yugoslav İslâm Cemaatinin başı olan Reisu’l-Ulemâ. kağıt üzerinde, dört yıl için seçilir ve Sarayova’da oturur.
Kültürel faaliyetler ve eğitim alanında, Balkanlarda hiç bir Müslüman cemaat Bosna-Hersek’tekiler ile mukayese edilemez. Burada uzunca bir İslami eğitim geleneği vardır. Dina-mik yazarlar, sanatçılar ve siyasî l; derler geçen asırdan beri yetişe gelmişlerdir. Müslümanlar arasında cahillik azaltılmış ve sosyal haklar iyileştirilmiştir. Sarayova Üniversitesinde doğu dilleri ve tarihi öğretilir. 1950’de Sarayova’da kurulan Şarkiyat Enstitüsü Osmanlı tarihi ve İslâm medeniyeti çalışmalarında ülkenin önde gelen merkezidir. Dergiler, vesikalar ve monografiler yayınlar, sempozyumlar düzenler.
Bosna-Hersek’teki önde gelen Müslüman yazarlardan Hamza Humo ve İskender Kulenoviç, karikatürist Zuko Çumur, ressam İsmet Müzeyinoviç ve tarihçi Hamdiye Kre-şevlyakoviç sayılabilir. Siyasî liderler arasında en meşhurları Osman Karabegoviç, Avdo Humo, Cemal Biyediç, Ethem Çamo ve Kemal Seyfullah’dır.
Kosova, Karadağ ve Makedonya Müslümanları da Bosna-Hersek’tekiler kadar olmasa da maddî ve kültürel bakımdan ileri seviyededirler.
Ancak bütün bu iyi yöndeki değerlendirmeler diğer komünist ülkelerdeki ve Balkan ülkelerindeki azınlıklarla mukayese edildiğinde haklılık payı kazanır. Yoksa Yugoslavya’daki Müslümanlar da şu veya bu şekilde dinî, sosyal ve siyasal haklar bakımından tam anlamıyla özgürlüklerini elde etmiş değillerdir.